Siyaset Forum

Siyaset Forum (https://www.siyasetforum.com.tr/index.php)
-   Kişisel Gelişim (https://www.siyasetforum.com.tr/forumdisplay.php?f=182)
-   -   Ağlamak hakkında ilginç bilgiler (https://www.siyasetforum.com.tr/showthread.php?t=7811)

Nazende 09-09-2007 22:51

Ağlamak hakkında ilginç bilgiler
 
İstatistikler, insanın yaşamı boyunca 95 litre, yani yaklaşık 10 kova gözyaşı döktüğünü söylüyor. Bu veriler, kuşkusuz genel bir bilgi sunuyor. Çünkü konuya ilişkin rakamlar insana ve kültürlere göre değişiyor. Yetişkinler, duygu yoğunluklarını gözyaşına aktarmak için genellikle 19-22 saatleri arasını seçiyorlar. Oturup ağlamaya başladıklarında, kadınlar yaklaşık 5 dakika boyunca 50 damla gözyaşı akıtırken, erkekler olayı nemli gözlerle sınırlı tutmayı tercih ediyorlar. Bir damla gözyaşı 15 miligram ağırlığında. Öyle küçük göründüğüne bakmayın, yarattığı etki çok büyük. Özellikle ağlayan bir kadın ya da bir çocuk, herkesin şefkat ve koruma duygularını harekete geçiriyor. Ancak, bazen ters etki de yaratabiliyor. Araştırmacılar 274 tecavüz olayını mercek altına almışlar ve görmüşler ki; kurban ne kadar çok ağlarsa, suçlu da o oranda saldırganlaşıyor.

Ağlama, insanın doğuştan getirdiği bir davranış motifi. Avusturyalı davranış bilimci Irenaeus Eibl-Eibesfeldt, yeni doğan bebeklere bant kayıtlarından sesler dinletmiş. Bazı seslere bütün bebekler ağlayarak tepki vermişler. Yine, kör doğan bebekler de, gören bebekler gibi içgüdüsel olarak gülmüş ve ağlamışlar.

Çocuk doktorları, yeni doğan bebeklerin ağlarken, yüzde 12 oranında daha çok enerji kullandıklarını belirtiyorlar. Ağlamak için yetişkin insanlar da dikkate değer bir zaman ve enerji harcıyorlar. Bu zahmete katlanmanın mutlaka bir nedeni olmalı değil mi? Var da. Bebekler, gözün kornea tabakasını nemli tutan ve enfeksiyonlara karşı koruyan gözyaşını doğuştan itibaren üretiyorlar. Ama, gözyaşı bezlerine giden sinirler altı haftalık olduklarında olgunlaşıyor. Gerçek gözyaşı dökmeye o zaman başlıyorlar. Bebekler, engel tanımadan ve toplumsal kuralları gözetmeksizin ağlıyorlar.

İhtiyaç duydukları ilgi kendilerinden uzun süre esirgendiğinde, gülme davranışı giderek kayboluyor, ağlama davranışı kalıyor. Yardıma muhtaç bebek için ağlama, önemli bir iletişim aracı. Anne, bebeğinin ses tonunu tamamen içgüdüsel olarak tanıyor ve süt üretimindeki artışla tepki veriyor. Terk edilmişlik duygusundan kaynaklanan ağlamanın, doğuştan gelen bir hayatta kalma stratejisi olduğu düşünülüyor. Tensel temas yaşayamayan bebek, unutulduğunu ya da terk edildiğini sanıyor. Kulakları tırmalayan bir ağıtla ebeveyninin ya da çevresinin dikkatini çekmeye çalışıyor.

Bir başka varsayıma göre, bebekler hayatta kalabilmek için bu yolla kardeşlerini dışlamaya çalışıyorlar. Yeterli besin maddesinin bulunamadığı dönemlerde kardeşler önemli bir rakipti: Anne, bebeğe her ağladığında meme verdiği için, buna bağlı gerçekleşen hormon üretimi, yeni bir kardeşe dönüşecek yumurtanın olgunlaşmasını engelliyordu. Ayrıca, eski çağlarda ağlayan bebek çevrede bulunan vahşi hayvanların dikkatini çekeceğinden, susturabilmek için annesi sürekli yiyecek bir şeyler veriyordu.

Peki yetişkin insanları ağlamaya iten şey ne? Akraba ya da arkadaşların ölümü, aşk acısı, ayrılık, kavga, dışlanmışlık gibi acı deneyimler; evlenme, terfi, ödül gibi mutluluklar; müzik, duygusal filmler...

Hayvanlara bakıldığında, onlar bu nedenlerle gözyaşı dökmüyorlar, ama her geçen gün daha çok insan, fillerin ağladığına tanık olduğunu iddia ediyor. Hayvan terbiyecisi George Lewis, kızdığı için Sadie adlı genç filin gözyaşına boğulduğunu söylüyor. Serengeti Ulusal Parkı´nın yöneticisi Dr. Michael Boer, acı çektiklerinde ya da sevindiklerinde fillerin ağladığından emin. "Timsah gözyaşları" deyimi aslında gerçeklere dayanıyor. Yalnız, gözyaşları çeşitli duygusal heyecanlar nedeniyle değil, avını yemek için gösterişli ağzını açtığında ortaya çıkıyor. Bu hareket, gözlerine o kadar büyük baskı yapıyor ki, hayvanın gözyaşı dışarı akmak zorunda kalıyor.

Ağlamak evrensel bir olgu. Her kültür, duygusal gözyaşını tanıyor. Bu konudaki en eski edebi bulguya, Sümerlerin yaklaşık 4000 yıl önce yazdığı Gılgamış Destanı´nda rastlanıyor: Karamsarlığa kapılan Gılgamış´ın nasıl gözyaşı döktüğü ayrıntılı tasvir ediliyor.
Ağlama konusuna Eskiçağ´da yaşayan bilgeler de açıklık getirmeye çalışmışlardı. Sokrates ile aynı dönemde yaşayan Yunanlı hekim Hippokrates, M.Ö. 5. yüzyılda ağlamanın nedeniyle ilgili şöyle bir tahmin yürütmüştü: "Ağlamanın merkezi beyinde gizli. Gözyaşı dışarı akarken beyindeki fazla sümüksü sıvıyı da birlikte atıyor ve beyni hasta olmaktan koruyor." Dönemin bilimsel bilgilerine göre, insanın karakterini belirlediği düşünülen dört vücut sıvısı (kan, sümüksü sıvı, siyah ve sarı atık) vardı. Bu sıvıların dengesi bozulduğunda insan hastalanıyordu.

İyileşebilmesi için fazlalığın dışarı atılması gerekiyordu. Hippokrates, bu olayı tanımlamak için, "temizlenmek" anlamına gelen "katarsis" kelimesini kullanmıştı. Sümük birikimi olmasa bile, ağlamak yararlıydı. Ne de olsa sürekli gözyaşı üretiliyor ve bunların dar kafatasından dışarı atılması gerekiyordu. Bu düşünce, Avrupa´da geçerliliğini Rönesans dönemine kadar korudu. Bu başarının nedeni, tezin insan fizyolojisiyle uyumlu olmasıydı: Ağlamak da kusmak, dışkı ve idrar atımı gibi işliyordu. Dolayısıyla, neden o da istenmeyen atıkları vücuttan uzaklaştırıyor olmasın? Gerçi gözyaşı diğerleri gibi kötü kokmuyordu, hem zaten duygular kötü kokamazdı ki...

Vücut sıvılarıyla ilgili bu tez, bilimsel çalışmalara 17. yüzyıla kadar temel oluşturdu.1662 yılında Danimarkalı anatomi uzmanı Niels Stensen, kadavra üzerinde çalışırken gözyaşı bezlerini keşfetti. Nihayet, gözyaşının nereden geldiği ortaya çıkmıştı. Ancak ağlama eyleminin nedeni aydınlatılamadı.

Birçok filozof, bilim insanı ve şair, gözyaşının bir "katarsis", yani temizlik etkisi olduğu fikrinde birleşiyorlardı. Fransız filozof René Descartes, ağlayabilen insanın sevme ve merhamet etme becerisine sahip olduğunu düşünüyordu. Ağlayamayan insanın içi sürekli artan bir nefret ve korkuyla doluyordu. Romalı şair Ovidius, 2000 yıl önce: "Ağlamak, öfkeyi siler", demişti.


Erkekler ağlamaz, değil mi?
Ünlü filozof Aristoteles´e göre, kadınlar erkeklerden daha heyecanlı yapıya sahip; yıkılmaya ve ümitsizliğe daha yatkın ve "utanma, özsaygı" gibi duygulara sahip olmayan canlılardı. Daha çok ağlamalarının nedeni de buydu. Bugün araştırmalar, ağlayan kadınların hayata, erkeklerden daha olumlu baktıklarını gösterdi.
Öyleyse farklılık biyolojik yapı farklılığından mı kaynaklanıyordu? Uzmanlar, kısa süre önce gözyaşı bezlerinin cinsiyete göre değişiklik gösterdiğini ortaya çıkardılar. Ama bu bulgu, bazı şeyleri aydınlatmak yerine daha da karmaşık hale getirdi, çünkü erkeklerin gözyaşı üretim sistemi kadınlara göre çok daha belirgin bir yapıya sahipti.
Ağlamak konusundaki davranış farklılığı, belki de hormonlara, örneğin prolaktine bağlıydı. Çocuklar ve gençlerde prolaktin düzeyi cinsiyetlere göre farklılık göstermiyor, ağlama davranışlarında da bir farklılık yok. Kadınlar ancak 13 yaşından sonra erkeklerden daha fazla prolaktin üretmeye başlıyorlar. Gözyaşındaki değişiklikler de bu yaştan itibaren başlıyor. Bu teze hamile kadınlar da uyuyor: Çok fazla prolaktin hormonu üretiyor ve daha sık ağlıyorlar. Ancak, bu tez henüz somut kanıtlarla desteklenemedi. Hollanda´da yapılan bir araştırmada, bir hastalık nedeniyle normalden çok daha fazla prolaktin üreten kadınlar, sağlıklı kadınlara oranla daha fazla ağlamıyorlardı.
Geleneklerin etkisini de unutmamak gerek. Birçok kültürde aileler erkekleri sert, kadınları zayıf ve narin yetiştiriyor. Yine istatistiklere göre, Çinli erkekler ancak üç ayda bir kez, Amerikalı erkekler aynı dönemde 5-6 kez, Alman erkekler 4-5 kez, İspanyol erkekler 1-2 kez ağlayabiliyorlar.
Yaşanan zamanın koşulları ve din kültürü de dikkate alınmalı. 16. yüzyılda hem kadınlar hem erkekler çekinmeden ağlıyorlardı. Bu, güçlü dini duyguları ve güçlü bir kişiliği simgeliyordu. Müslümanlarda da, söylenen ilahiler, vurgulu okunan Kur´an ve dini öyküler cinsiyet farkını hemen ortadan kaldırıyor. Dini inancı güçlü kişiler ibadetlerini gözyaşıyla daha da pekiştiriyorlar.
Yaşamımıza makinelerin girmesiyle birilikte, ortaya çıkan rekabetçi ve acımasız koşullara kariyer basamaklarını hızla tırmanmaya çalışan kadınlar da uyum sağladılar...

A Ğ L A M A K G Ü Z E L D İ R !

Nazende 09-09-2007 22:51

Ağlamak hakkında ilginç bilgiler
 
nereye açacağımı bilemedim konuyu umarım doğru yere açmışımdır :-[

ahmike 09-09-2007 22:53

Ağlamak hakkında ilginç bilgiler
 
saol

Semm 05-04-2008 11:44

Ağlamak hakkında ilginç bilgiler
 
Evet ilginç buldum.
Ağlamak güzeldir ile noktalanmış.
Katılıyorum..

--
Nokta(m);

Yaradan rahmetini kahrından üstün saydı
Ne olurdu halimiz gözyaşı olsaydı (N.F)


Nazende 05-04-2008 16:11

Ağlamak hakkında ilginç bilgiler
 
İlginiz ve yorumunuz için bende teşekkür ediyorum...

politikaci 05-04-2008 16:13

Ağlamak hakkında ilginç bilgiler
 
ben bence 6 kova ağlıyorum çünkü. kelebeğin ömrü bir gün diye bile ağladım dün... kedi ağlıyor ayağına cam batmış ona bile ağlıyorum :'(

tayyipleyiz 05-04-2008 16:21

Ağlamak hakkında ilginç bilgiler
 
Ağlama da insanın ruhi hayatının bir gerçeği olsa gerek... Bu hayat da duygu yüklü anların tezahüründen ortaya çıkan bir rahatlama refleksi, Ağlama... Veren Zülcelal olunca, değeri anlaşılınca; hikmetleri de anlaşılmaya başlanıyor. Ağlamak bir bedeni rahatlık, ruhu dinlendirme bir yapısal denge tezahürü...
Paylaşım için teşekkürler...+1

Nazende 05-04-2008 16:21

Ağlamak hakkında ilginç bilgiler
 
Alıntı:

politikaci Nickli Üyeden Alıntı
ben bence 6 kova ağlıyorum çünkü. kelebeğin ömrü bir gün diye bile ağladım dün... kedi ağlıyor ayağına cam batmış ona bile ağlıyorum :'(

Bu forumun en duygusalı sanırdım kendimi ,demek rakiplerim varmış.. :)

Nazende 05-04-2008 16:22

Ağlamak hakkında ilginç bilgiler
 
Alıntı:

tayyipleyiz Nickli Üyeden Alıntı
Ağlama da insanın ruhi hayatının bir gerçeği olsa gerek... Bu hayat da duygu yüklü anların tezahüründen ortaya çıkan bir rahatlama refleksi, Ağlama... Veren Zülcelal olunca, değeri anlaşılınca; hikmetleri de anlaşılmaya başlanıyor. Ağlamak bir bedeni rahatlık, ruhu dinlendirme bir yapısal denge tezahürü...
Paylaşım için teşekkürler...+1

Güzel yorumunuz ve +1 hediyeniz için bende teşekkür ediyorum.. :)

politikaci 05-04-2008 16:23

Ağlamak hakkında ilginç bilgiler
 
Alıntı:

Nazende Nickli Üyeden Alıntı
Alıntı:

politikaci Nickli Üyeden Alıntı
ben bence 6 kova ağlıyorum çünkü. kelebeğin ömrü bir gün diye bile ağladım dün... kedi ağlıyor ayağına cam batmış ona bile ağlıyorum :'(

Bu forumun en duygusalı sanırdım kendimi ,demek rakiplerim varmış.. :)

ya ben aslında bu kadar duygusallığı sevmiyorum . en ufak birşeyde gözlerim in yaşarmasından mutlu değilim . :'(


All times are GMT +3. The time now is 11:28.

Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025