05-16-2012, 20:30
|
#14
|
|
Muhterem Kardeşlerim..Bu dinlerarası diyalog meselesi uluslararasına da yayılmıştır.Hem siyasidir hem de itikadidirBu sinsi bir büyük tuzaktırİtikadi meselede biz onlarla amentüde asla ittifakta olamayız Zira "İsa Allah'ın oğlu, melekler O'nun kızlarıdır" diyen bu gavurlarla itikadi olarak ortak düşünemeyizZira bu bizim tevhid inancımıza çok tezattır
İhlas suresinde ki "lem yelid ve lem yûled velem yekün lehu küfüven Ehad" deniliyorBunun anlamı:3 O, doğurmamış ve doğmamıştır
4 Onun hiçbir dengi yoktur
Yani burada ki ayetlerde apaçık ve net olarak çocuk edinmemiştir denilmek isteniyorO halde haşa Hzİsa'ya "Allah'ın oğlu ve Rab" dediklerin için kafir olmuşlardırBu yüzden bizim tevhid inacımızla bu asla bağdaşmamaktadırBir de Fatiha suresin'de ki 7- O kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; o gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil
Gazaba uğramış olanlar Yahudiler olup, sapmış olanlarda hıristiyanlardırBunun tefsirini uzunca izah edebilirizLakin istiyorsanız onu da izah edebiliriz
Bu sadece itikadi yönüdür.Siyasi yönüne gelince
(ALINTIDIR)
Hıristiyan âlemi, özellikle İngilizler, 18 asırdan itibaren, İslam âlemine karşı
uyguladıkları planları gözden geçirmeye başladılar Çünkü, asırlardır uyguladıkları
yıkma amaçlı planlar istenilen neticeyi vermemişti
Netice alabilecekleri yeni projeler üretmeye koyuldular O güne kadar uyguladıkları
taktik; güç kullanarak zorla hedefe varmaya yönelikti Artık bundan vazgeçmenin
zamanı gelmişti Çünkü bu yolla, Müslümanlara zarar veremedikleri gibi, aksine güce
karşı güç oluşturup blok halinde karşılarına çıkma hareketleri başlamıştı
Yeni projede, Müslümanları parçalayıp, birbirine düşürerek kaleyi içeriden
fethetmeyi amaçlıyorlardı Bunun için de, çeşitli ırk ve dildeki insanları tek vücud halinde
dimdik ayakta tutan İslam dininin dejenere edilmesi, asli unsurlarından uzaklaştırılması
gerekiyordu
Yaptıkları araştırmalar neticesinde, bu birliği sağlamada, en büyük etkenin, halkın
şeksiz şüphesiz inandığı, itimat ettiği İslâm âlimleri ve eserleri olduğunu gördüler İslam
âlimleri ve eserleri, halkın gözünden düşürüldüğü takdirde kalenin surlarının yıkılmış
olacağını, böylece içeri sızmanın çok kolay olacağını anladılar
Birşeyi yapmak için de yıkmak için de o şeyi iyi bilmek gerekir Bu prensip gereği,
İslamiyeti en ince teferruatına kadar bilen binlerce casus yetiştirdiler İslam âlemine
dağılan bu Müslüman, hatta âlim kılıklı ajanlar, Müslümanların inancını hassas
noktalardan karıştırmaya başladılar İngiliz Entilejans servisi elemanlarından Hempher
hatıratında (1730) İslam ülkelerinde beşbin elemanlarının bulunduğunu yazmaktadır
Bu faaliyetlerin amacı ileride yapılacak “Misyonerlik” faaliyetlerine bir zemin
hazırlamaktı Çünkü, sağlam bir inancı olan Müslümanının, Hıristiyan olması mümkün
değildi İnancı bozularak, boşlukta kalan kimseler ancak buna ilgi duyardı
Çeşitli sinsi faaliyetlerle, İslam âlimleri ve kıymetli eserleri gözden düşürülüp, halk
doğrudan, hadislere ve Kur’an-ı kerime yönlendirilince, acemi kaptanların elinde kalan
rotasını kaybeden gemi gibi, İslam dünyası da alabora oldu
Bu safhada, elde ettikleri İslam âlimi bilinen kimseleri hemen devreye sokup,
gemiyi kurtarmak gerekçesiyle “İslamda reform” projelerini ortaya attılar Aslında bu proje, gemiyi rotasına sokmak için değproje, gemiyi rotasına sokmak için değil, iyice rotadan çıkarmak gayesine yönelikti
Reform faaliyetleri ile gerçek İslamdan uzaklaştırılıp “İslam” adı altında İslamla ilgisi
olmayan inançlara itildi Bunun için de, toplumlarda “İnanç boşluğu” oluştu Maksat da
buydu zaten; bunun ardında, 19 yüzyılda “Misyonerlik” faaliyetlerine ağırlık verildi
Hemen bunun arkasından da “Misyonerliğe” takviye için, “Dinlerarası Diyalog ve
Hoşgörü” projesi devreye sokuldu Bu proje ile İslamiyetin içi boşaltılıp, emir ve yasağı
olmayan felsefi bir sistem haline getirmekti gayeleri Bu, sondan bir önceki safhaydı
Bundan sonrası, “Hıristiyanlıştırma” projesidir
Geniş bilgi için Aşağıda ki linki tıklayınız
http://wwwmehmetoruccom/pdfs/diyalogpdf
|
|
|