Tekil Mesaj gösterimi
Alt 07-10-2012, 19:56   #8
Kullanıcı Adı
MEÇHUL ADAM
Standart
Samsun ve diğer Karadeniz bölgeleri illerimizde sel afatından vefat eden cümle kardeşlerimize Allah gani gani rahmet eylesin..Yakınlarına da sabr-ı cemil ihsan eylesin.(Amin) Aşağıda ki ayetlerin derin anlamlarını da düşünelim..

Öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (umûma sirâyetle hepsini perişan eder). Biliniz ki, Allâh’ın azâbı şiddetlidir.” (el-Enfâl, 25)

“İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat zuhûr etti, düzen bozuldu. Bu, belki (tuttukları kötü yoldan) dönerler diye Allâh’ın onlara, yaptıkları şeylerin bâzı kötü neticelerini tattırması içindir.” (er-Rûm, 41)

Hayatta en çok korkulan tûfanlar, kasırgalar, zelzeleler, kıtlıklar, yıldırımlarla dolu azap bulutları, düşman işgalleri ve salgın hastalıklar gibi ilâhî gazap tecellîleri, insanlar için aynı zamanda ilâhî bir tehdit veya îkaz mâhiyetindedir. “Tabiat olayları” olarak görülen bu tip vak’alar, gelişigüzel olmayıp birçok sebep ve hikmete bağlı olarak meydana gelirler. Dış görünüş itibârıyla fizikî bâzı sebeplere bağlı olarak cereyân eden acı hâdiselere gönül gözüyle bakıldığında, hakîkatte onların bâzı insanların isyan ve günahlarının bir netîcesi veya bâzı kişiler için ilâhî bir îkaz mâhiyetinde olduğu görülür.

Târihin ibret dolu sayfaları, âdeta bir milletler kabristanıdır. Îmansızlık, ahlâksızlık ve zulüm, milletlerin en büyük helâk ve yok oluş sebepleridir. Îmansız ve zâlim kavimlerin “sekerât-ı mevt”leri ne müthiş ilâhî intikam tecellîleridir.

Günah ve isyanları bertarâf etmek için son nefese kadar çalışıp da bütün maddî ve mânevî gayretlerine rağmen fitneye mânî olamayanlar, Allah katında mâzur sayılırlar. Bununla birlikte o zâlim ve gâfillerin içinde bulunup onlara yakınlık gösterdiklerinden ve onlarla komşuluk ettiklerinden dolayı dünya hayâtında aynı musîbete uğramaları da muhtemeldir. Böyle kişiler, âhiret hayâtında ecir alırlarsa da dünyada sıkıntı çekerler ve bunların çektikleri sıkıntı, o sıkıntıya sebep olan zâlimlerin azâbını artırır.

Zeyneb bint-i Cahş -radıyallâhu anhâ- şöyle rivâyet etmektedir:

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, birgün korkudan titreyerek yanıma geldi ve:

“–Allah’tan başka ilâh yoktur. Yaklaşan şerden dolayı vay Arabın hâline! Bugün Ye’cûc ve Me’cûc’un seddinden şu kadar yer açıldı.” buyurarak baş parmağı ile şehâdet parmağını birleştirip halka yaptı. Bunun üzerine ben:

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! İçimizde iyiler de olduğu hâlde helâk olur muyuz?” diye sorunca, Rasûl-i Ekrem Efendimiz:

“–Kötülük ve günahlar çoğaldığı vakit, evet.” buyurdu. (Buhârî, Fiten 4, 28, Enbiyâ 7, Menâkıb 25; Müslim, Fiten 1. Bkz. Ebû Dâvûd, Fiten 1; Tirmizî, Fiten 23; İbn-i Mâce, Fiten 9)


Demek ki toplumdaki iyiler de, kötülere göz yumup ses çıkarmadıkları ve onları îkâz etmek için kâfî derecede gayret göstermedikleri takdirde, cezâya müstehak olmaktadırlar. Bu hakîkati Rasûl-i Ekrem Efendimiz, hadîs-i şerîflerinde şöyle ifâde buyurmuştur:

“İnsanlar fenâlıkları görüp de onu değiştirmeye çalışmazlarsa, çok geçmeden Allah Teâlâ onların başına umûmî bir belâ verir.” (İbn-i Mâce, Fiten, 20)

“Canımı kudret elinde tutan Allâh’a yemin ederim ki, ya iyilikleri emreder ve kötülüklerden nehyedersiniz, ya da Allah kendi katından yakın zamanda üzerinize bir azap gönderir. Sonra Allâh’a yalvarıp duâ edersiniz, fakat duânız kabul edilmez.” (Tirmizî, Fiten, 9/2169)


(ALINTI)

Konu MEÇHUL ADAM tarafından (07-10-2012 Saat 20:01 ) değiştirilmiştir..
MEÇHUL ADAM isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla