Tekil Mesaj gösterimi
Alt 07-12-2016, 15:58   #4
Kullanıcı Adı
Cihandar
Standart
Cihangir Şah

Bâbür İmparatorluğunun dördüncü hükümdârı. Ekber Şahın oğlu olup, asıl adı Selim?dir. 1569?da doğan Selim, babasının ölümü üzerine 1605?te ?Nûreddîn Cihangir? unvânı ile tahta çıktı. Ancak oğlu Hüsrev, Sihleri etrâfında toplayarak Pencab?da isyân etti. Cihangir Şah, âsî kuvvetleri Cullandar Nehri kenarında bozguna uğrattı. Yakalanan oğlu Hüsrev?i Burhanpur?a sürgüne gönderdi. Hüsrev orada 1622 yılında öldü. Racput Prensliği ile yapılan savaş başarı ile netîcelendi. Ancak Safevî Hükümdârı Şah Abbâs?ın Kandehar?ı istilâsına karşı konulamadı. Cihangir Şah döneminde, Avrupalılar ve bilhassa İngilizler sık sık Bâbürlü Sarayında görüldüler. Bu münâsebetler netîcesinde, İngilizlere Surat limanında ticâret yapma hakkı verildi. Bu müsaade, iki asır sonra İngilizler?in Hindistan?a yerleşmelerine ilk zemîni hazırlaması bakımından çok mühimdir.

Cihangir Şahın saltanatının son yılları, huzursuzluk içerisinde geçti. Eşi Nurcihân ve veziri Mehabet Hanın sık sık devlet işlerine karışmaları sıhhatini bozdu. Tabiplerin isteği üzerine iklimi daha müsâit olan Lahor?a giderken, yolda 28 Ekim 1627 günü vefât etti. Cesedi Ravi Nehri kıyısındaki, Şah Dârâ denilen yerde toprağa verildi. Daha sonra mezarının üstüne büyük bir türbe yapıldı.

Âdil bir hükümdâr olan Cihangir, âlimleri sever, onlara izzet ve ikrâmda bulunurdu. Babasının Müslümanlara karşı uyguladığı ağır baskıyı kaldırdı. Ancak Şiîlerin ve hasetçilerin iftirâlarına aldanarak, devrinin büyük âlimi İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî Serhendî hazretlerini Gwalyar şehrinde hapsettirdi. İki yıl sonra hatâsını anlayıp bu büyük âlimi hapisten çıkaran Sultan, 1000 rupye ihsân edip bağışlanmasını diledi. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin Cihangir Şaha yazdığı mektuplar, Mektûbât isimli eserinde mevcuttur.

Cihangir Şah, bayındırlık işlerine de önem vermiştir. Agra?dan Etek?e ve Bengâl?e giden ağaçlıklı yollar ve Agra ile Lahor arasında her üç kilometrede bir işâret kuleleri ve sulu gölgelikler yaptırmıştır. Tüzük-i Cihângîrî ismi ile yazdığı hâtırâtı, kıymetli bir eserdir.

Kendisinden sonra oğlu Şihâbuddîn Muhammed, ?Şah Cihân? unvânı ile tahta geçmiştir.

Cihanşah (Mirza Muzafferüddin)

Karakoyunlu Devletinin üçüncü hükümdârı. Devletin kurucusu olan Kara Yusuf?un oğludur. 1405 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. 1415?te babası tarafından Sultâniye?ye vâli tâyin edildi. 1420?de babasının ölümü üzerine Sultâniye?den ayrılarak Bağdat vâlisi olan ağabeyi Şah Mehmed?in yanına gitti. Daha sonra onunla anlaşmazlığa düşerek diğer ağabeyi İskender?le birleşti. Ancak Karakoyunlu âilesi arasında çekişmeler uzun yıllar sürerek devletin zayıflamasına yol açtı. Nihâyet kardeşlerinden Şah Mehmed?in, Şahruh İskender?in de, oğlu Şah Kubad tarafından öldürülmesinden sonra Cihanşah, devletin başına geçti. İlk olarak baba kâtili Şah Kubad?ı ortadan kaldırarak devlete tamâmıyla hâkim oldu. 1440?ta Gürcistan?a büyük bir sefer düzenledi ve pek çok ganîmet elde etti. Aynı yıl Tebriz?e girerek burada faâliyet gösteren Hurûfîleri temizledi. Böylece İslâm âleminde çıkması muhtemel, korkunç bir sapıklık cereyânının önüne geçmiş oldu.

Bağlı olduğu Şahruh?un 1447?de vefâtı üzerine ?Sultan? ve ?Hakan? unvanlarını aldı. Şahruh?un vefâtı ile Timurlular arasında baş gösteren anlaşmazlık ve çekişmelerden faydalanarak, İsfahan ve Fars ülkelerini de ele geçirdi. Bu muvaffakiyetlerini Kirman?ı da fethederek tamamladı.

1457?de Horasan?a büyük bir sefer düzenledi. Herat?ı kolaylıkla zaptederek nâmına hutbe okuttu. Ancak bu sırada oğlu Hasan Ali?nin Tebriz?de isyânı üzerine, Horasan?ı terk etmek zorunda kaldı. Bir müddet sonra da Fars ve Irak-ı Arab?ı idâresi altında bulunduran diğer oğlu Pir Budak?ın itaatsizliği ile karşılaşan Cihanşah, oğlunu bu işten vazgeçirmeye çalıştı ise de, muvaffak olamayınca öldürttü. Fakat bu durum, onu, muvaffakiyetlerindeki en kuvvetli desteğinden mahrûm bıraktı.

Horasan?ın dışında, hemen hemen bütün İran, Arran, Irak ve Batı Anadolu?daki uç bölgelerinin hâkimi olan Cihanşah, son seferini Uzun Hasan üzerine yaptı. Fakat bu sefer, kendisinin ve devletinin felâketi ile netîcelendi. Uzun Hasan?ın bir baskınına uğraması sonucu kaçarken öldürüldü (1467). Esir alınan oğlu Muhammed ve diğer kumandanları da aynı âkıbete uğradılar. Cihanşah?ın cesedi sonradan Tebriz?e götürülerek, orada yaptırmış olduğu imâretindeki türbesine defnedildi.

Devrin târihçilerinden Abdürrezzak Semerkandî, Cihanşah?ın âdil, kudretli ve becerikli bir sultan olduğunu kaydetmiştir. Saltanatı devrinde Tebriz?i mâmûr bir belde hâline getirdi. Timur Hanın ortadan kaldırmasına rağmen o devirde yeniden ortaya çıkan Hurûfîlik adlı sapıklığın önüne geçerek, İslâmiyete büyük bir hizmet etti. İlme ve âlimlere hürmetkâr olup, ilmi ve âlimleri koruyup gözetmiştir. Medreseler ve câmiler yaptırdı. Bunlardan Tebriz?deki medrese ve câmisi meşhurdur. İyi bir şâir olan Cihanşah, Farsça ve Türkçe şiirler yazmış ve manzumelerinde ismini mahlas olarak kullanmıştır.

Devlet Giray Han I

Kırım hanlarının altıncısı. 1530?da doğan Devlet Giray, Mübârek Giray?ın oğlu olup, İstanbul?da sarayda yetişmiştir. Babası Mübârek Giray, Yavuz Sultan Selim Hanın Mısır Seferi sırasında şehid olmuştur.

Sâhib Giray?ın Osmanlı Devletine karşı bağlılığını azaltmak istemesi üzerine Kânûnî Sultan Süleymân?ın desteğiyle 2 Ekim 1551?de Bahçesaray?da tahta çıktı. Sâhib Giray ve oğulları ile ona bağlı mirzaları öldürttü. Böylece hanlıkta hâkimiyetini pekiştirdi. Rusların 1552?de Kazan?ı ve 1557?de Astrahan?ı ele geçirmeleri üzerine Devlet Giray, Rusya içlerine bir sefer düzenledi. Ancak, Kazaklar ve Çerkezlerin Kırım kalelerine saldırmaları üzerine geri döndü. İkinci Selim Han, Osmanlı tahtına çıktıktan sonra Astrahan?ı ele geçirmek ve Osmanlı tüccar ve hacılarını emniyet altına almak için Don ve Volga ırmaklarını bir kanalla birleştirmek için harekete geçti. Ancak Devlet Giray bu teşebbüsün kendisinin hâkimiyetine darbe indirebileceği gibi basit bir sebep yüzünden çeşitli oyunlarla Osmanlıların kanal işinden vazgeçmesini sağladı.

Devlet Giray Han, 1571?de Rusya üzerine yaptığı seferde Moskova?ya girerek şehri yakıp yıktı. Bu zaferden sonra ?Tahtalan? lakabıyla anıldı. Sultan İkinci Selim Han da kendisini tebrik etti. 1577?de vebâ hastalığına tutulan Devlet Giray Han, bu hastalıktan kurtulamayarak vefât etti. Kırım?da Bahçesaray şehrinde, Han Câmi-i şerîfi civârına defnedildi. Gözlöva?da büyük bir câmi-i şerîf ile birçok çeşmeler yaptırdı. Daha başka hayratları da vardır. Edebiyâtta da söz sâhibiydi

Devlet Giray Han II

Kırım hanlarının yirmi dördüncüsü. Babası Hacı Selim Giray Han olup 1654?te doğdu. Veliahtlığı zamânında 1694?te Engürüs, 1695?te Sadrâzam Ali Paşanın Varadin Seferine katıldı. 1696?da Rus Çarı Petro, Azak Kalesini kuşatınca, kardeşleriyle berâber kalenin muhâfazasına yardım etti. Petro kaçmak zorunda kaldı.

Selim Giray Han, 1699?da yaşlılığını ve hacca gideceğini belirterek büyük oğlu Kalgay Devlet Giray?ı yerine aday gösterdi. Bu isteği kabul eden İkinci Mustafa Han, ayrıca Devlet Giray?ı Edirne?de kabul ederek iltifâtlarda bulundu. Ancak birâderi Saâdet Giray kendisinden yüz çevirince, isyân ve huzursuzluklar baş gösterdi. Bu sebeple, 1703?te Hanlıktan alındı ve yerine babası Selim Giray, dördüncü defâ getirildi. 1708?de Kaplan Giray, Kabartay Seferinde ağır bir bozguna uğradığı için azledilerek yerine ikinci defâ Devlet Giray getirildi. Rusya üzerine birkaç defâ sefer yaptı. O sıralarda meydana gelen Rus harbi esnâsında meşhur Prut Savaşında Tatar Sâlih ve Çerkez Mehmed Paşaların yardımlarıyla Rusları Temmuz 1711?de Huş Geçidinde çevirip Osmanlı ordusuna yardımcı oldu. O sırada Osmanlı ülkesine sığınmış bulunan İsveç Kralı Onikinci Şarl?la (Demirbaş Şarl) esir muâmelesi yaptığı için Osmanlı devlet politikasını zedeledi. Bu sebeple hanlıktan alınması uygun görülerek Edirne?ye çağrıldı. Edirne yakınlarında Derbent köyüne gelen Devlet Giray?a durum bildirildikten sonra Gelibolu?ya gönderildi. 11 Nisan 1713?te Gelibolu?da yeni Kırım Hanı Kaplan Giray?la karşılaşan Devlet Giray, Rodos?a gitti. Böylece siyâsî hayattan çekildi.

Sürgünlüğü affedilerek Vize?de kendisine verilen çiftliğe yerleşen Devlet Giray, 1725?te orada vefât etti ve Ayazpaşa Câmii civârına defnedildi.

Devlet Giray Han IV

Devlet Giray Han IV Kırım hanlarından. Kırım hanlarının otuz sekizincisi olup, Arslan Giray Hanın ikinci oğludur. 1729?da doğdu.

Arslan Giray Hanın hanlığı zamanında veliaht oldu. Veliahtlığında mühim askerî hizmetlerde bulundu. 1769?da amcası Giray Hanın vefâtı üzerine Kırım Hanlığına tâyin edildi. O sıralarda meydana gelen 1768-1774 Osmanlı-Rus Harbinin Osmanlıların aleyhine gelişmesi neticesinde Hotin Kalesinin düşmesi ve Rusların Turla Irmağını geçmesi gibi üzücü hâdiselerin zuhuru esnâsında Osmanlı Devletinden birçok yardım görmesine rağmen burayı alamadığı için Hanlık?tan alınarak Kıbrıs?a sürüldü. Bir müddet sonra affedilerek Malkara?daki çiftliklerinden birinde oturmasına müsâade edildi.

1771?de Rusların Kırım?a saldırmaları üzerine Osmanlı orduları komutanı Canikli Ali Paşa ile, beraberinde ona yakın Hanzâde ve Devlet Giray olduğu halde Kırım?ı kurtarmakla görevlendirildi. Tatar, Çerkez ve Nogay askerlerinin de yardımıyla başarı sağlandı. Ruslarla Küçük Kaynarca Antlaşması yapıldıktan sonra Kırım bağımsızlığına kavuştu. 1775?te Devlet Giray ikinci defa Kırım Hanlığına tâyin olundu. Hanlığın tek başına tutunamayacağını anlayınca, Kırım Hanlığının Osmanlı İmparatorluğuna bağlı bir ülke olduğunu îlân etti. Ancak Kırım Mirzaları Ruslarla birleşince Devlet Giray zor durumda kaldı. Nihayet 1776?da bu görevinden alınarak İstanbul?a çağrıldı ve Vize?de oturmasına izin verildi.

Osmanlı Devletine bağlı ve sâdık bir kimse olan Devlet Giray, 1780?de orada vefât etti.
Cihandar isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla