|
Hüseyin Baykara
Timur Hanın torunu olup babası Muizzüddin Ömer Şeyhtir. 1438 yılında Herat?ta doğdu. 1470 (H. 874) yılında Şahruh?un oğlu Baysungur?un torunu Mirzâ Yâdigâr Muhammed?i bertaraf ederek; Horasan, Sîstân, Belh ve Harezm bölgelerine hâkim oldu. Böylece Tîmûr torunları arasındaki taht mücâdelelerine son verdi.
Herat?ı başşehir yaptı. Devri, hâkim olduğu yerlerde sulh ve sükûn devri olduğu gibi, Herat da kültür merkezi durumuna geldi ve şöhreti dünyâya yayıldı. Hattâ Uluğ Beyin ölümü üzerine sönmeye yüz tutmuş olan Semerkand medeniyeti, yerini Herat Medeniyetine bıraktı. Zamânında Herat?ta ilim tahsil eden talebe sayısı 12 bin kişiyi buldu.
İlim ve sanata çok fazla değer veren Hüseyin Baykara, âlim ve şâirleri sarayından eksik etmezdi. Böylece târihte ?Baykara Meclisleri? olarak zikredilen zevkli, eğlenceli, ilmî toplantılara yer verirdi. Onun meclislerinde Molla Câmî, Hâtıfî, Alî Şîr Nevâî gibi önde gelen İran ve Türk şâirleri ile meşhur ressam Bihzâd, tezkire sâhibi Devletşah ve hat üstâdı Sultan Ali de bulunurlardı.
Osmanlı tezkirelerinde ?İran pâdişâhı, cihân şahlarının şâhı, fâzılların görüp gözeticisi, beliğlerin koruyucusu, Acemin Hüsrev?i? şeklinde zikredilen Sultan Hüseyin Baykara?nın, Osmanlı hükümdârı ve muâsırı Sultan İkinci Bâyezîd tarafından hatırının sayıldığı da bir gerçektir. Hattâ şâir Behiştî?nin, Hüseyin Baykara?nın ricâsı üzerine İkinci Bâyezîd Han tarafından affedildiğini yine Osmanlı şuarâ tezkireleri kaydetmektedir.
En büyük hizmeti Türk dilini ve kültürünü himâye etmesidir. Zamânında Çağatay Türk Edebiyâtı altın devrini yaşamış ve Türkçe'ye olan itibâr artmıştır. Çağatay Türk Edebiyâtının gelişme ve olgunlaşmasında Hüseyin Baykara?nın hizmeti büyüktür. Türkçe bir dîvânın sâhibi olan Şâir Hükümdâr, şiirlerinde Hüseynî mahlasını kullanmış, küçüklükten beri birlikte büyüdükleri çocukluk ve mektep arkadaşı Alî Şîr Nevâi ile Türkçe'nin devlet ve edebiyât dili olması için çalışmış, Türkçe yazmayı emreden ferman çıkarmıştır. Hattâ bununla da kalmayarak, devrinin ağır ve karışık hayâtına rağmen, çeşitli Türk şîve ve ağızlarına, halkiyâtına âşina olarak, kendi milletinin edebî zevkini de tatmıştır. Ali Şîr Nevâî, onu Türk şîvelerini en iyi bilenler arasında göstermekten zevk duymuştur.
Şiirlerinde lirizm (akıcılık ve coşturuculuk) hâkimdir. Dîvân?ındaki gazellerin hepsini remel vezniyle yazmış, böylece Türk Edebiyâtı içinde ayrı bir husûsiyet taşımıştır. Heyecânlı, çekici ifâdeler, tasvîr güzelliği, canlı bir üslubu vardır. Türkçe'nin âşığı olan bu Hükümdâr Şâir, yalnız fermanda kalmamış, Dîvân?ı ile de Türkçe'ye hizmetini bilfiil ortaya koymuş, dili çok güzel kullanmış ve şiirlerinde yabancı kelimelere oldukça az yer vermiştir. Hüseyin Baykara'nın saltanatının yükselişine büyük emeği geçen, ilim ve sanat adamı olduğu kadar, müşâvirlik de yapan, hattâ devlet hizmetinde yer alan, devrin Türkçe savunucusu olan Mîr Alî Şîr Nevâî, Mecâlisü?n-Nefâis adlı şuarâ tezkiresinin bir bölümünü ona tahsis ederek, bu hizmetini takdirle yâd etmiştir.
Türkçe Dîvân?ından başka Mecâlisü?l-Uşşâk adlı Farsça biyografik bir eserin yazarı olduğu söyleniyorsa da bu durum şüphelidir. Kendisini ilim ve kültüre veren, Farsça şiirler de yazan Sultan Hüseyin Baykara, 36 yılı aşkın saltanat sürmüş ve 1506 (H. 911) yılında vefat etmiştir. Sağlığında Herat?ta hazırlattığı Kubbe-i Âliyye?de yatmaktadır.
İlteriş Kutlug Kağan
Göktürk hükümdârı. 630 yılında Çin hâkimiyetine girerek istiklâlini kaybetmiş olan Göktürk devletini, 682 yılında tekrar kurdu. İki ülkeyi derleyip topladığı için Kutlug adına ilave olarak, İlteriş unvânı verildi.
Çin?de doğup büyüyen İlteriş Kutlug Kağan, bir süre devlet memuru olarak çalıştı. Orta Asya hududunda görev yaptığı sırada, 681 yılında on yedi arkadaşı ile birlikte Türk devletini kurmak için teşebbüse geçti. Bilge Tonyukuk da yardımcı oldu. Kendisini destekleyenlerin sayısı yedi yüzü bulunca, istiklâlini ilân etti. Orta Asya Türkleri, Çin?deki Türk Hanedan mensupları ve kumandanları etrafında toplandı. Büyük bir kuvvet ortaya çıktı. 682 yılında, Göktürk Devletini ikinci defa kurup hükümdarlığını îlân etti. Bilge Tonyukuk?u kendisine vezir yaptı. İkinci Göktürk Devleti adıyla anılan bu devlete kurucusuna nispetle Kutlug Devleti de denildi.
Göktürk Devletini millî şuurla teşkilâtlandırıp Türk töresini ülkede hâkim kıldı. 682 yılından sonra, on yıl içinde, on yedisi Çin?e olmak üzere kırk yedi sefer tertip eden İlteriş Kutlug Kağan, yirmisine bizzât katıldı. Hepsinde muvaffak olup, hiç yenilmedi. 692?de ölünce kardeşi Kapagan (692-716), kağan oldu. Bilge Kağan (716-734) ile Kül Tigin, İlteriş Kutlug Kağan?ın oğullarıdır. (Bkz. Göktürkler)
İltutmuş
Delhi Türk Sultanlığının kurucusu ve ilk hükümdârı. Aslen Türkistanlı olup, İlbârı kabîlesinden Aylam Hanın oğludur. Baba yurdundan kaçırılıp, köle olarak satıldı. Buhâra?da ilim sâhibi bir zât, zekâ ve kâbiliyetini keşfedip, satın aldı ve onu en iyi şekilde yetiştirdi. Lahor Sultânı Kutbeddîn Aybeg, nâmını duyduğu İltutmuş?u Hindistan?a getirtip satın aldı.
İltutmuş, kâbiliyet, ilim ve zekâsıyla kısa zamanda Aybeg?in özel muhâfız alayı komutanlığına yükseldi. Gwalyar?ın fethi üzerine buranın, daha sonra da Bedaun bölgesinin vâliliğine tâyin edildi. Bilâhare Emîrü?l-ümerâlığa getirildi. Sultan Aybeg?e damat oldu. Kutbeddîn Aybeg?in 1210?da ölümü üzerine, evlatlığı Aram Şah başa geçti ise de birliği sağlayamadı. Devlet adamları, Şemseddin İltutmuş?u başa geçirdiler (1211). Aram Şah, îdâm edildi. Muhâliflerini bertaraf eden İltutmuş, Celâleddîn Harezmşah?ın Hindistan topraklarını bölme çalışmalarını bertaraf etti (1222).
Orta Asya?da Moğol zulmünden kaçan Müslüman Türkleri memnûniyetle kabul edip, bunlarla ordusunu güçlendirdi. Lahravti (1225), Sind (1228), Gwalyar (1232), Malvo (1234) seferlerini yaptı. Vindhya Dağlarının kuzeyindeki bütün Hindistan topraklarını Delhi Sultanlığı sınırları içine aldı. Onun fetihleri ve Hindistan?da İslâmiyeti yayma çalışmaları, Bağdat?taki Abbâsî Halîfesi Mustansır-billah (1226-1242) tarafından takdirle karşılandı. Halîfe, İltutmuş?a hil?at gönderip ?Nâsır-ı Emîrü?l-Mü?minîn? unvânını verdi. Bu sâyede Abbâsî halîfesince tanınan Hindistân?ın ilk Müslüman hükümdârı oldu. 1229 yılından sonra, Nâsır-ı Emîrü?l-Mü?minîn unvânı ile paralar bastırdı. 1236 yılında vefât eden İltutmuş?un yerine önce oğlu Fîrûz Şah, sonra da kızı Râziye Begüm Sultan (1236-1240) geçti. Sonra sıra ile, İltutmuş?un diğer oğulları; Behram, Mes?ûd ve peşinden de Mahmûd Şah (1241-1266) tahta geçtiler. (Bkz. Delhi Türk Sultanlığı)
İltutmuş, ilim sâhibi bir kimseydi. İlme ve ilim sâhiplerine hürmet ederdi. Devrinde yaşayan Muînüddîn Çeştî, Kutbeddîn Bahtiyâr Kâkî, Bahâüddîn Zekeriyyâ, Ferîdüddîn Genc-i Şeker, Hâce Ahmed Buhârî, Kâdı Hamîdeddîn Nâgurî gibi âlimlerin duâlarını alıp, nasîhatlerinden istifâde etti. Dînî ve sosyal eserleri tâmir ve yenilerini inşâ ettiren İltutmuş, Kutbeddîn Aybeg?in Delhi?de başlattığı Kutb Câmii ve Kutb minâreyi ve Ecmir?deki câmiyi tamamlattı. Bedaun?da da bir câmi yaptırdı.
İmadeddin Zengî
Musul Atabegliğinin kurucusu. Babası Büyük Selçuklu Devletinin Halep Vâlisi Aksungur?dur. Babasının ölümünde yedi yaşında bir çocuk olan Zengî, Kür-Boğa, Mûsâ et-Türkmânî, Çökürmüş, Çavlı, Mevdûd ve Aksungur Porsukî gibi emirler tarafından eğitilip yetiştirildi.
1111 ve 1113 senelerinde Emîr Mevdûd?un Haçlılar üzerine tertip ettiği seferlere katıldı. Taberiye Muhâsarasında büyük bir kahramanlık göstererek Mevdûd?un itimâdını kazandı. Mevdûd?un ölümünden sonra Musul?a tâyin olunan Aksungur Porsukî tarafından, Aşağı Irak bölgesinde Selçuklu hâkimiyetini tesis için Vâsıt?a gönderildi. Abbâsî Halîfesi El-Müsterşid-billah?a karşı isyân eden Hille Emîri Dübeys bin Sadaka?nın kuvvetlerini bozguna uğrattı. Bu başarısı üzerine Vâsıt ve Basra kendisine ıktâ olarak verildi. Irak Selçuklu Sultânı Mahmûd 1118-1131 yılında İmâdeddîn Zengî?yi oğlu Alparslan?ın atabegliği vazîfesi ile berâber Musul vâliliğine tâyin etti (1127). Atabeg Zengî, aynı yıl Halep?i aldı.
Bu sırada Haçlılar, Akdeniz?in Sûriye sâhilini tamâmen ele geçirmişlerdi. Şam?dan, Rakka ve Rahbe?ye uzanan yoldan başka bütün ticârî yollar kesilmişti. Haçlılar ile uzun yıllar mücâdele eden Dımaşk Atabeği Tuğtegin?in ölümü, Müslümanları büyük bir liderden mahrum bırakmıştı. Bu boşluğu doldurmak isteyen Atabeg İmâdeddîn Zengî, Haçlıların elindeki Barin Kalesi üzerine yürüdü. Yardıma gelen Kudüs Kralı Fulk?u ağır bir yenilgiye uğrattı. Trablus Kontu Raymond ve birçok şövalyeyi esir aldı. Durumun ümitsizliğini gören Barin Kalesi müdâfîleri kaleyi teslim ettiler. Zengî?nin bu faaliyetleri üzerine Bizans İmparatoru İkinci Yohannes, Antakya önlerine kadar geldi. Bölgedeki Haçlı kuvvetleriyle birleşerek Buzaa, Kefertab ve Esarib kalelerini zaptetti. Ancak Halep ve Şeyzer kalelerini kuşatmalarından bir netîce elde edemediler. Bu sırada Haçlı komutanlarıyla anlaşmazlığa düşen Bizans İmparatoru, Suriye?den çekildi. Bu fırsatı kaçırmayan Atabeg Zengî, Antakya kontluğu topraklarına girerek kaybettiği yerleri tekrar kazandı.
Kuzey Irak, Sûriye ve El-Cezîre bölgelerini fetheden Musul Atabegi, 1140 yılında Irak Selçuklu Sultânı Mes?ûd?un emri üzerine Haçlıların elindeki Urfa üzerine yürüdü. Üç piskopos tarafından korunan ve Haçlılar için fevkalâde önemli olan bu kaleyi kısa bir sürede fethettikten sonra, komutanlarından Ali Küçük?ü buraya vâli tâyin etti. Ondan şehri îmâr etmesini ve herkese adâletli davranmasını emretti. 1146 yılında Caber Kalesini kuşatan İmâdeddîn Zengî, 14 Eylül gecesi kendi hizmetkârları tarafından uyurken öldürüldü. Rakka?da, Sıffin şehitleri yanına defnedildi.
İmâdeddîn Zengî, idârî işlerde titiz, siyâsî ve askerî kâbiliyeti yüksek bir zâttı. Haçlılarla yılmak bilmeyen mücâdelesi, Barin ve Urfa?yı fethetmesi ile Müslümanların büyük bir kahramanı oldu. Bu, Haçlıların bölgede ilk mağlubiyetiydi. Musul ve Halep?te kurduğu hânedânın, Halep?teki kolu Eyyûbîlerin hâkimiyetini kabul etmesine, Musul?daki kolu da Moğolların istilâsına kadar devam etti.
İstemi Kağan
Göktürk Devleti hükümdârı. Göktürk Devletinin (552-745) kurucusu olan Bumin (Bumın) Kağan?ın kardeşidir. Bumin Kağan (552-553), Avarlara isyân ettiğinde İstemi, on boyun başında olarak ona yardım etti. Göktürk Devleti kurulunca Bumin, Doğu Göktürk Hakanı, İstemi de Batı Göktürk Yabgusu oldu. Bumin?in 553 yılında ölümüyle İstemi Büyük Göktürk Kağanı seçildi. 576 târihinde ölümüne kadar kağanlık yaptı.
İstemi Kağan, Göktürk Devletinin batısındaki Akhunlar Devleti ile 563-567 yılları arasında savaşıp onları yendi. Bütün Mâverâünnehir?i ele geçirip Sâsânî Devleti (224-651) ile komşu oldu. Batı Göktürkler, İli Irmağı boyu merkez olmak üzere; Kâşgar, Kulca, Cu Irmağı boyu, Isıg Gölü ve Aral Gölü çevresinden Hazar Denizine kadar genişlediler. İlk önce Sâsânî hükümdârı Hüsrev Nûşirevân (531-579), sonra da Bizans İmparatoru İkinci Justinianus (556-578) ile diplomatik münâsebetler kurup, siyâsî ve ticârî münâsebette bulundular. Akhunlara karşı Nûşirevân?la dost geçinen İstemi Kağan, ona kızını verdi. Sâsânîlerin batıya ipek taşımacılığını durdurması üzerine, aralarında anlaşmazlık çıktı. Bu yüzden Sâsânîlere karşı Bizanslılarla ticarî ve siyâsî ittifak tesis edildi.
İranlılardan ya ipek yolunu açması veya Göktürk Devletine haraç vermesi istendi. Haraç isteği reddedilen İstemi Kağan, elçilerinin de zehirlenmesi üzerine, İran?a karşı sefer hazırlıklarına başladı. Bu durumu haber alan Sâsânîler, ticâret yolunu açmayı ve haraç vermeyi kabul ettiler. Bilâhare ortaya çıkan Sâsânî-Bizans çatışması (571-590) sırasında, Sâsânîlerin zayıf düşmesinden de istifade eden İstemi Kağan, Âzerbaycan taraflarını ele geçirdi. İstemi Kağan?ın 576 yılında ölümünden sonra yerine oğlu Tardu geçti. (Bkz. Göktürkler)
|