Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
İmamı azam hakkında menkıbeler
*Her gün ve her gece Kur’ân-ı kerîmi hatmederdi,
Geceleri namaz kılar, ağlamasını yakınları işitirdi. Göz yaşlarının hasır üzerine yağmur gibi düştüğü duyulurdu.*Küfe şehrini haydutlar basıp koyunları çalmışlardı. İmâm-ı a’zam, koyunlar şehirde satılır düşüncesiyle koyunun yedi sene yaşadığını bildiği için yedi sene koyun eti yemedi. *bir genç vardı. Her gece içki içerdi Birgün onu hapse attılar. İmâm-ı a’zam, “Komşumun sesi kulağıma gelmez oldu” deyip vâliye gitti. Vâli, onu ayakta hürmetle karşıladı.zât-ı âliniz buraya zahmet ettiniz, diyerek genci serbest bıraktı. İmâm-ı a’zam gence, “Bak biz seni unutmuyoruz” diyerek akçe verdi.genç, tövbe edip, İmâm-ı a’zamın derslerinde ve fıkıh ilminde âlim olarak yetişdi.*İmâm-ı a’zam talebeleri arasındayken bir akrep soktu Talebeleri akrebi öldürmek isteyince, “Onu öldürmeyiniz, kendimi tecrübe etmek istiyorum, bakalım hadîs-i şerîfte, “Âlimlerin kanı zehirdir.” buyurulan âlimlere dâhil miyim?” dedi. Talebeleri akrebe baktılar, kıvrandı, büzüldü ve öldü.*İmâm-ı a’zamı hased eden biri, O’nu ve talebelerini ziyâfete da’vet etti. İmâm-ı a’zam kabûl edip talebelerine ben ne yaparsam siz de yapın, diye tenbîh etti. İmâm-ı a’zam ve talebeleri nehire gitti. döndüklerinde, bir kedi tabaklardaki yemeklerden yiyip zehirlendi talebeler yemeğin zehirli olduğunu ve hocalarının kerâmetini anladılar sünnete yemekten önce el yıkamak gibi bir sünnete uymanın bereketine kavuştular. da’vetçi yaptığına pişman oldu. Özür dileyip, onu sevenlere katıldı.*İmâm-ı a’zam, rü’yâsında Peygamberimizin kabrini açmış, mübârek bedenine sarılmıştı. Uyanınca Tabiînin büyüklerinden İbni Sîrîn’e anlattı. İbn-i Sîrîn, “Bu rü’yânın sahibi sen değilsin,Ebû Hanîfe olsa gerek”sırtını aç göreyim dedi. Sırtını açınca bir ben gördü Sen o kimsesin ki, Peygamberimiz senin hakkında “Benim ümmetimde, iki omuznda bir ben bulunan biri gelir. Allahü teâlâ dînini onunla kuvvetlendirir, ihyâ eder.” buyurdu, dedi.
*Bir gece yatsı namazını cemâatle kılıp çıkarken, bir ayağı kapının dışında, bir ayağı mescitde iken talebesi Züfer ile sabah ezanına kadar konuşup, diğer ayağını çıkarmadan sabah namazını kılmak için tekrar mescide girmiştir.*Allahü teâlâyı inkâr eden bir dehri dinsizine şöyle demiştir: “Sana birisi, kasırgası ve dalgası şiddetli bir denizde, kaptansız ve mürettabatsız doğru istikamete giden bir gemi gördüm dese, acaba doğru dermisin?” Dehrî: “Hayır, akıl ve mantık kabûl etmez, bu mümkün değil! Onu sevk eden olması lâzımdır” deyince, İmâm-ı a’zam, o halde muazzam kâinatın ve mükemmel hâdiselerin yaratanı olan Allahü teâlâyı nasıl inkâr edersin? dedi.*Ebû Yûsuf’un şöyle anlatıyor Babam öldüğünde küçük idim. Annem san’at için beni terziye terziyi bırakıp İmâm-ı A’zamın ilim meclisine gittim. Annem hocama Bu çocuğun senden başka üstadı yok mudur? o bir yetimdir.” dedi. Hocam buyurdu ki; “Sen onu bırak! O, burada tereyağı, fıstık, badem ezmesi yemesini öğreniyor.” dedi *dâima hocamın yanında bulunur, hizmetinden ayrılmazdım. Allahü teâlâ bana ilim nasîb eyledi. bana kadılık vazîfesi verdiler. Bir gün halife Hârûn Reşîd ile oturuyordum. Sofraya tereyağı, fıstık getirdiler. Hârûn Reşîd Bundan ye, her zaman bize yemek vermezler Niçin gülüyorsun?” dedi. İmâm-ı a’zamı anlattım. Hârûn Reşîd ilim insanı yükseltir” deyip, imamı azama rahmet ile duâ etti ve onun kalb gözü açık ve dâima huzûr idi. İnsanların göz ile göremediklerini o kalb gözü ile görürdü.” dedi.
|