kaynak vehbi tülek.com
ABDESTSİZ NÖBET TUTMAM
Sultan Abdülhamid zamanında, Sarayda nöbetçi hassa askerleri vardı. nöbetçiler birilerini görüyormuş gibi, belli aralıklarla seslenirler uyanık durduklarını ve vazifede olduklarını duyururlarmış. askerler nöbeti her saat devrederlermiş. Bir gece, sesler duyar Padişah:*Kimdir o?*1 saat sonra yine aynı ses Kimdir o?*Padişah'ın dikkatini çeker. ses, değişmemiştir. Halbuki her saat başı nöbetçi değişmelidir. Nöbetçi niçin değişmemiştir? Sultan Abdülhamid ilgilileri çağırtır Çünkü suikasttan kıl payı kurtulmuştur. Acaba yine bir Ermeni oyunu mu diye düşünür nöbetçi, Padişah'ın huzurundadır. korku ile beklemektedir. Padişah sorar:* kaç saattir nöbettesin?*Bir buçuk saate, Hünkârım.*Niçin saat başında vazifeni devretmedin?*
Hünkârım, benden sonraki arkadaş rica etti, onun yerine nöbet tutuyorum.*Niçin? usulü çiğniyorsun?*
O yiğit Mehmetçik utançla indirir mübarek başını. Ürkekliği artar, söylemek istemez. Fakat Padişah'ın ısrarıyla konuşur:*Padişah'ım, benden sonraki nöbetçi ihtilâm olmuş. "Ben bu halde Halife-i Müslimîn'in korunmasında vazife alamam. N'olur, benim yerime de nöbet tut, sonra da ben tutarım" dedi. kabûl ettim.*Mehmetçiğin inceliği Sultan Abdülhamidin çok hoşuna gider. Sabahleyin gusülsüz nöbet tutmayan askeri getirtir. Davranışından duyduğu memnuniyetini ifade eder
Bir kâse yoğurt
Osmanlıda her paşa ve padişah memleketinde hayır kurumu yapıp ahirete öyle giderdi, fethedilen yerlerde cami, külliye hastane yapıp gittiler Ecdâdımız, kültür müesseseleri kurdular. İnsan Rabbini ansın diye camisiz yer bırakmadılar.
Kanunî Süleymaniye Camiini yaptı. Rabbi’ne böyle bir armağan takdim etdi. ustalara tenbihatta bulundu Kimseden yardım kabul etmeyin"
Cami duvarları yükselirken mahzunca seyreden bir nine vardı. İnekleriyle geçinen bu kadın, Ey Allah’ım, Kanunî’ye servet verdin, malk-mülk verdin, Senin uğrunda cami yaptırıyor. Bu fakir kuluna bir şey vermedin; ne yapayım da, rızanı kazanayım. Benim elimden böyle işler gelmez. Elimden gelen, ustalara yoğurt ikram etmektir." der ve ustalara müracaat eder.
Onlar, padişahın izni olmadığını söylerler kadının ısrarıyla, yoğurdu yerler. Büyük hükümdar, rüyada, yaptığı işin mizanda tartıldığını görür. Terazinin bir kefesine Süleymaniye Camii, diğerine bir tas yoğurt konulmuş ve yoğurt, camiden ağır basmıştır. Sabah olur; Kanunî, ayakları titreyerek ustaların yanına gelir: "Ne yaptınız, kimden ne aldınız?" diye sorar. "Yaşlı ninenin yalvarıp yakarmalarına dayanamadık ve bir tas yoğurt aldık." derler. İşte, Süleymaniye’ye ağır basan yaşlı kadının bir tas yoğurdudur.
İngiliz elçisi Sir Flip Küri’nin pişmanlığı!
Ermeni olaylarında Sultan Abdülhamid’e rapor yazan ingiliz ve Türkiye aleyhinde teşebbüste bulunan ve İngiliz elçisi Sir Flip Küri İstanbul’dan gönderilecekti... padişahın huzuruna kabul olundu.Padişah elçiyi tutabilmek için gezinti teklif etti. Ermeni olaylarını anlattı elçi ingiliz sefaret tercümanına dedi ki:*Yazdığımız raporlarda, hata etmiş ve padişah hakkında iftiraya kadar gitmiş olduğumuzu anladım. müteessirim. bu hatayı tamire imkân yok! O, siyasî bir deha idi...
Evet, düşündürücü ve düşünülmesi gereken bir durum Sultan Abdülhamid gibi siyasî deha İngilizlere bile gerçeği anlatmasını biliyor ve onları yaptıklarına pişman kılabiliyordu. Ya şimdi?..
İngilizler ve yerli iş birlikçiler
Birinci Dünyâ Savaşı’nda İngilizler, İslâm dünyâsını parçalamak için câsusluk ve propagandaya girişdi. Hint Müslümanlarının dostluk ve bağlılıklarına mukâbil Arap dünyâsında çözülmeler başlamıştı. Arap liderlerine Osmanlı Devletinin yıkılmasıyla kurulacak devletlerden taçlar vadedilmekteydi...*
Sultan Reşâd Han sarsılan İslâm birliğini “Hilâfeti Türkler” etrâfında yeniden tesis için Şeyh Senûsî hazretlerini huzûra kabûl etti. Müslüman Âlemini dolaşarak Hilâfet etrafında bozulan birliği kurmasını ricâ etti. Müslümanların en fazla sözünü dinleyecekleri şahsiyet Şeyh Senûsî hazretleri idi. Şeyh hazretleri Sultana, Türk milletine hizmete hazır bulunduğunu bildirdi. Ancak tam bu sırada Sultan Reşâd Han vefât etti. Ve kaderde olanlar başa gelecekti...*
İslam ülkeleri içinde ve dışında Müslümanlar ile gayrimüslimler arasında çatışma çıkartmak Müslüman ve İslam birliğini zayıflatmak, her asırda İngilizlerin vazgeçmediği hedeflerdir. Müslümanların gelişme ve ilerlemeleri engellenecek ihtilaf ve geçimsizlik oluşturulacak birlik ortadan kaldırılacak. Müslümanların fikrî güçlerini, millî servet ve mâlî hazinelerini boşa harcatarak, gençlerin vatana millete hizmet etmelerini önlemek için “yerli işbirlikçileri” ile çalışan “İngiliz casusları”nın hâlâ faaliyette mi
Bayezîd Han ve “Yiğitbaşı”...
Sahte tarîkatleri duyan İkinci Bayezîd Han meclis kurdurdu. Bu mecliste şeyhlerin imtihana etti ve Kim hak kim batıl öğrenmek için Ahmed Şemseddîn hazretlerini Manisa’dan İstanbul’a dâvet etti. Ahmed Şemseddîn Sultan Bâyezîd hazretlerinin huzûruna çıktı ve Osmanlı Sultânının da hazır bulunduğu imtihan heyetine reislik etti.
Ahmed Şemseddîn hazretlerinin tuttuğu süzgeçten hak ve doğru rehberler rahatlıkla geçerken sahteleri tutuldu. mahcup ve perişan oldular. Tekkeleri kapatıldı men edildiler.*
Ahmed Şemseddîn hazretlerine, imtihan sırasında kemâl, dirâyet ve olgunluk sebebiyle “Yiğitbaşı” denildi. Pâdişâh çok hoşnut kaldı ve takdir etti büyük velîyi hediyeleri fakirlere dağıttı. İstanbul’da kalması tekliflerine rağmen, Manisa’ya döndü.
Bu hâdise dilden dile, yayıldı mübareğin ilminden istifade etmek isteyenler Manisa’ya akın etti
Ahmed Şemseddîn hazretleri arkasında yüzlerce talebe ve sekiz cilt eserle 1504 te sonsuzluk âlemine göçtü. Türbesi Manisa’da Seyyid Hoca Mahallesindedir. Zamanla yıkılan ve kaybolan dergahının yerine Yiğitbaşı vakfı tarafından mescid inşâ ettirilmiştir...
|