Tekil Mesaj gösterimi
Alt 07-04-2018, 22:09   #115
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com

HARUN REŞÎD

Beşinci Abbasî halîfesi.* Ca’fer Mensûr’un oğludur. 765 ’de Rey’de Yemenli Cüreyşî kabîlesine mensup Hayzuran adlı bir kadından dünyâya geldi. Bir câriye olan Hayzuran, küçüklüğünde fıkıh ilmi okumuştur. Harun Reşîd, 786 yılında kardeşi Halîfe Hâdî’nin vefatı üzerine halîfe oldu. 809* yılında Tûs’da vefat edip orada defnedildi.Yetiştirilmesine büyük ihtimam gösterilen Harun Reşîd,* en mümtaz âlimlerden ilim öğrendi. Din ve fen tahsîl etti. Askerlik ve idarecilik* dersleri aldı. Kuvvetli şahsiyeti ile babasının takdirini kazandı. Genç yaşta Bizans seferinde orduya kumandan tâyin edildi. Onun komutasındaki İslâm ordusu, 780* yılında Üsküdar’a kadar geldi. Enbâr’dan başlamak üzere batı eyâletlerine vali tâyin edildi. 781 de* Bizans üzerine bir sefer daha yaptı. Kahramanlıklar gösterdi.

Harun Reşîd, 786 da halifelik makamına geçti. halifeliği Abbasîlerin en parlak devriydi. Halîfe olunca, hocası Yahya Bermekî’yi vezîr tâyin etti. Çok hürmet duyduğu* hocasına vezirlikle birlikte tam bir salâhiyet de verdi. Harun Reşîd’in halîfeliğinde her eyâletde* karışıklıklar ve isyanlar çıktı. ayaklanmalar bastırıldı ve ortadan kaldırıldı.
Harun Reşîd, İslâm Devleti’nin en büyük rakibi Bizansa her yıl sefer yaptı Mısır’dan Kıbrısa hareket eden Abbasî donanması, Antalya açıklarında Bizans* kumandanını esir aldı. 797* senesinde Harun Reşîd’in* katıldığı bir seferde, Orta Anadolu’da ki “Safsaf” kalesi alındı. Kumandanlarından Abdülmelik bin Salih, Niğde ile Aksaraydaki Melendiz* bölgesini* fethetti ve Ankara’ya ilerledi, hnparatoriçe İrene’nin sulh teklifi üzerine vergi* şartıyla anlaşma yapıldı.

imparator Nikeseros, anlaşmayı bozup, vergiyi kesti. Bunun üzerine Harun Reşîd, Nikeferos’a kulakların işitmeyecek, fakat gözlerin görecek!” demiştir.* 804senesinde ikinci* Bizans seferine çıktı. Ereğli üzerine yürüdü. İmparator Nikeferos, Harun Reşîdden sulh istedi. Haraç vermesi ve yıkılan Bizans kalelerini tamir etmemesi şartıyla sulh yapıldı. Nikeferos sulhu bozdu. Kalelerini tamir ettiği gibi, 805 de Tarsusu alıp, Aynzerba’yı yakıp yıktı.Harun Reşîd,* 806 da büyük bir ordu ile Bizansa yürüdü. Bir aylık bir kuşatmadan sonra Ereğliyi* aldı. Tuvana’yı fethetti cami yapılmasını emretti. kumandanlar ise Anadolu’da yedi Bizans kalesini fethetti

Balkanlarda, Bulgarlar tarafından tehdit edilen Bizans kralı Nikeferos, vergi ve sınırdaki kalelerini tahkim etmemek şartıyla anlaşma teklif etti. Harun Reşîd Bizans Devleti ile sulh yapdı.Abbasî donanması 805 te Kıbrıs üzerine yaptığı akında esir ve ganîmetler aldı. Kıbrıs halkı ile andlaşma yapıldı ve donanma döndü. 807 de Rodos adasına akın yapan donanma,* esir ve ganimetlerle döndü. Hazar cephesindeki sükûnet, Harun Reşîd zamanında bozuldu. Ermeniye’deki karışıklıkları hâlletmek için 797 de Sa’îd bin Selm, Ermeniye valiliğine tâyin edildi. Ermeni reisleri ve el-Bâb’ın kışkırtmasıyla Hazar halkı valiye cephe aldılar. 799 da Abbasî topraklarına giren Hazarlar, Kür nehrine* ilerlediler. köy ve kasabaları harap edilip, kadınlar ve çocuklar katledildi

Harun Reşîd Selm’i valilikten alıp yerine Mezyed’i tâyin etti. vali kuvvetli bir orduyla Ermeniye üzerine yürüyünce, Hazarlar geri çekildi Fakat savaş yapılmadı. Harun Reşîd, üstün bir otorite ve kuvvet sahibi idi. Yüksek bir medeniyeti ve kültürü temsil ediyordu. Batıda Fransa kralı Şarlman, düşmanı Bizans’a karşı Harun Reşîd ile dost geçiniyor* hediyeler gönderiyordu. Harun Reşîd meşhûr Avrupalı krala bir duvar saatini* göndermişti. medeniyet ve kültürde çok geri olan Avrupalılar,* saatin çalışmasını görünce, içinde şeytan var diye korkmuşlardı.Abbasî Devleti çok kuvvetlendi. itibârı arttı. komşu devletler tarafından üstünlüğü tartışılmaz şekilde kabul edildi. Devlet muazzam bir istikrara kavuştu. Adalet ve medeniyet yaygınlaştı. Halk refaha ve huzura kavuştu.

isyanlar, derhal bastırılıyordu. devletin sınırları çok genişledi. ilim ve san’at himaye ve alâka gördü İlim ve san’at ehli, çalışabilmek için her imkânı* buluyordu. Ticarî faaliyetler* çok gelişip, müslüman tüccarlar, Çin ve iskandinavya’ya* gidip ticâret yaptılar. devlet hazînesinin geliri görülmemiş bir derecede arttı. Harun Reşîd’e yardımcı olan kıymetli devlet adamları, komutanlar ve valiler vardı teydi. halîfenin ilim ehli devlet adamları fazla idi. İmâm-ı a’zam hazretlerinin iki büyük talebesinden biri olan büyük İslâm âlimi İmâm-ı Ebû Yûsuf, bu devrin kadısı idi. Mâlik bin Enes, İmâm-ı a’zam hazretlerinin meşhûr talebelerinden İmâm-ı Muhammed belli başlı âlimlerindendi.

Harun Reşîd, faziletli bir halîfe idi. İlim sahibi ve cömertti güzel konuşurdu. Halîfeliğinde bir sene hacca, bir sene de cihâda giderdi. Bir defasında* yaya olarak hacca gitmiştir. Günde yüz rek’at namaz kılardı. Çok cömertti. Hiç bir iyiliği karşılıksız bırakmazdı, ilim ve san’atı severdi. Edebiyata meraklı olup, âlimlere, edîblere ve fakirlere yardımda bulundu. Her gün bin dirhem sadaka verirdi. Âlimlere* alçak gönüllü idi. Nasîhatları ve vazları ibretle dinler ve ağlardı. Harun Reşîd, bir gün -Atâhiyye yi yemeğe davet etti ona; “Benim dünyâ nimetleri arasındaki hâlimi* anlat” dedi. Bunun üzerine Ebü’l-Atâhiyye; “Kavuştuğun nîmetlerle, yüksek köşklerin gölgesinde sağ salim yaşa” dedi. Halîfe; “Güzel söyledin, deyince, Ebü’l-Atâhiyye; “Ölüm döşeğinde can çekişeceksin! o zaman aldandığını yakînen anlarsın!” dedi. Halîfe ağlamaya başladı. Fâzıl* Yahya, Ebü’l-Atâhiyye’ye; “Halîfe seni kendisini sevindirmek için davet etti, sen onu üzdün” deyince, Hârûn Reşîd; “Bırak söylesin, o bizi gaflet içinde gördü ve gafletimizin* artmasını istemedi” dedi.

Zamanın meşhûr evliyası İbn-i Semmâk hazretleri, halîfeye gitmişti. Sohbette halîfe su istedi. Su getirilince İbn-i Semmâk halîfeye “Ey mü’minlerin emîri! Şayet suyu içemesen, içebilmek için* kaça satın alırsın?” Halîfe dedi ki: “Mülkümün yarısını veririm.” İbn-i Semmâk; “İç afiyet olsun” dedi. “Peki* içtiğin suyu vücûdundan atamasan, çaresiz kalsan, çâresine kadar verirsin?” Halîfe Mülkümün tamâmını veririm” dedi. İbn-i Semmâk hazretleri: “Bir içim su veya bu suyun vücûddan çıkarılması kadar kıymeti olan mülk ile övünülmez” dedi. Harun Reşîd çok ağladı.

İmâm-ı Ebû Yûsufun* Harun Reşîd’e* nasîhatleri

“Ey mü’minlerin emîri! Allahü teâlâ sana öyle bir vazife verdi ki, sevabı sevâbların, cezası* cezaların en büyüğüdür. Allahü teâlâ seni ümmetin işlerine me’mûr etti. vazifenin başına geçtikten sen, idarelerini emânet aldığın insanlar sebebiyle imtihana çekildin. Onların işlerini alarak ömrünü tüketmeye başladın. Bina; adalet ve doğruluk temelleri üzerine kurulmazsa işler adalet ve doğrulukla yürütülmezse Allahü teâlâ o binanın temellerini bozup, yapanların ve yardımcı olanların üzerlerine yıkar. Bu bakımdan Allah’ın sana ihsan ettiği vazifeleri ihmâl edip, hakların zayi olmasına sebeb olma! Çünkü bir işi yapmaya güç kuvvet veren Allahü teâlâdır.

Bugünün işini yarına bırakma, yoksa işleri ve hakları zayi edersin. İstekler bitmeden ecel gelir çatar. Ecel gelip çatmadan sâlih amel işle. Çünkü ecel geldikten sonra ölünce amel yapılmaz. Çobanlar sâhiblerine karşı sürülerinden sorumlu idarecilerde, idare ettiklerinden Allahü teâlâya hesap vereceklerdir. Allahü teâlânın sana ihsan ettiği vazifede bir saat bile kalsan hakkı yerine getir. Çünkü âhıret gününde Allah indinde idarecilerin en mes’ûdu, tebeasını mes’ûd eden idarecidir. Doğruluktan ayrılma, yoksa idare ettiğin kimseler* doğruluktan ayrılır. Nefsin isteğine göre emir vermekten ve kızgınlıkla iş görmekten sakın. âhıretin, diğeri dünyân ile ilgili iki işle karşılaşırsan, âhıret işini tercih et. dünyâ fânî, âhıret bakîdir. Allah korkusuyla titre,

Allah’ın emirlerinde insanlara farklı muamele yapma. Allahü teâlânın emirlerini yapmakta hiç bir kınayıcının kötülemesinden korkma Dâima temkinli ol. Temkinli olmak dil ile değil kalb iledir. Azabından korkarak ve rahmetini umarak Allahü teâlâya sığın. Sığınmak ve korunmak korku ve ümid iledir. Kim Allah’a sığınırsa, Allah onu korur. Dâima doğru yol, iyi bir akıbet, hakka ulaştıracak sağlam bir gidiş üzere ol. Zayi olmayacak bir iş ve herkesin gideceği âhıret için çalış. varılacak bu yer, kalblerin hopladığı, bahanelerin son bulduğu yerdir. O gün bütün mahlûkât, Allah’ın huzurunda baş eğer ve zillet içinde dururlar. O’nun hükmünü beklerler. Azabından korkarlar. Sanki her şey olmuş bitmiş gibidir.

Kıyamet gününü bilip de amel etmeyenin, o gün çekeceği hasret ve duyacağı pişmanlığın haddi yoktur. O, ayakların kaydığı, renklerin değiştiği, duruşun uzadığı ve hesabın çetin olduğu gündür.
O ne korkunç bir ayak kayması! O ne fayda vermez bir pişmanlıktır! Bu hayat gece ve gündüzün yer değiştirmesinden ibarettir. Durmadan biri diğerini* tâkib ediyor. Gece ve gündüz zaman her yeniyi eskitir, her uzağı yaklaştırır, vâd edilen her şeyi getirir. Allah herkesi ona göre cezalandırır. Allah’ın hesabı çabuktur, öyleyse Allah’tan kork, sakın! ömür az, iş mühim, dünyâ ve dünyâdakiler fânîdir. Âhıret devamlı kalma yeridir. Mahşerde, haddi aşanların yolunu tutarak, Allah’ın huzuruna çıkma Şunu iyi bil ki, kıyamet gününün hâkimi* Allahü teâlâ, kullarına mevki ve makamlarına göre değil, niyet ve amellerine göre hükmedecektir. dikkatli ol. boşuna yaratılmadığın gibi başı boş da bırakılmayacaksın.

Şüphesiz yaptıklarından hesaba çekileceksin. Nasıl cevap vereceğini düşün. Bil ki, kıyamet günü insanoğlunun ayakları, Allahü teâlânın huzurunda hesaba çekildikten sonra kayacaktır.Ey mü’minlerin emîri! suâllerin cevâbını hazırla! Çünkü bu gün amel defterine yazılan, dünyâda işlediğin, her şeyden yarın âhırette sana sorulacaktır. İşlediğin her şeyin şahitler huzurunda açığa çıkarılacağı günü hatırla Ey mü’minlerin emîri! Korunması emredilen şeyi koru, bakıp gözetilmesi emredileni gözet. Bu vazifeleri Allah rızâsı için yapmanı tavsiye ederim.Eğer bunları yapamazsan kolay yürünecek volda etrafı görmez olur, alâmetler, ortadan kalkar, gerçekler kaybolur. O geniş yol sana daralır... Nefsine karşı koy... Emrinde olanların zarar ve telefine sebep olma. Yoksa Allah onların haklarını senden alır. Sen de kendi hak ve sevabını kaybedersin... Allah’ın, idaresini sana emânet ettiği kimselerin* işlerini unutmazsan, sende unutulmazsın. Onlardan ve haklarından gafil olmazsan, sende aldatılmazsın. Şu fânî dünyâda kalbin ve dilin Allah’ı zikretmekten, Resûlüne salât ve selâm getirmekten nasibini alsın...”

GÖZLER KORKUDAN DİKİLİR KALIR!

Harun Reşîd bir gün insanlara şöyle hitâb etti: Nimetlerinden dolayı Allahü teâlâya hamd ederiz. O’na karşı muvaffak olmamız için, yardım isteriz. Düşmanlarına karşı, O’ndan zafer dileriz. O’na kâmil bir îmânla îmân ederiz, işlerimizi O’na havale eder. O’na güvenip dayanırız. şehâdet ederim ki, Allahü teâlâdan başka ilâh yoktur. ortağı yoktur. şehâdet ederim ki, Muhammed aleyhisselâm Allahü teâlânın kulu ve Resûlüdür. Allahü teâlâ O’nu Cennetle müjdeleyici ve Cehennemle korkutucu olarak gönderdi. Muhammed aleyhisselâm peygamberlik vazifesini tebliğ etti. Ümmete nasihat, Allah yolunda muharebe eyledi. Allahü teâlânın rızâsına uygun iş yapanlar için yaptığı iyi vâdleri ve emrine karşı gelenler için yaptığı tehdidleri bildirdi.

Vefatlarına kadar bu vazifeyi yerine getirdi.
Resûlullah efendimize salât ve selâm olsun. Ey Allah’ın kulları! Size tekvâyı tavsiye ederim. takva günahları örter, iyilikleri kat kat yapar. Takva, Cennet’i kazanmaya ve Cehennem’den kurtulmaya vesiledir. Sizi öyle bir günden sakındırırım ki, o gün gözler korkudan dikilir kalır, sırlar ortaya dökülür. Siz geçici dünyâ hayâtından, ebedî âhıret yurduna göçeceksiniz, öyleyse, tövbe etmek suretiyle, Allahü teâlânın mağfiretine, takva ile merhametine, Allahü teâlâya ve hidâyetine koşunuz. Allahü teâlâyı anmak; O’nun rahmetine, O’nun hidâyetine kavuşturur. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde buyuruyor:*“Rahmetim, dünyâda her şeyi kuşatmıştır. Fakat âhırette merhametim, yalnız benden korkarak kâfir olmaktan ve günah işlemekten kaçınanlara, zekâtını verenlere, Kur’ân-ı kerîme Peygamberlerime**inananlara mahsustur.”*(A’raf sûresi: 156).

şüphe yok ki ben, tövbe eden, îmân edip, sâlih amel işliyen, sonra da hak yolda sebat gösteren kimse için gaffarım*bağışlayıcıyım Tâhâ sûresi Siz hâdiseleri biliyorsunuz. babalarınızı, dedelerinizi, dostlarınızı, ölüm, kapıverdi. ölüme mâni olamadınız. Onlar dünyâdan ayrıldılar. Ellerinde imkân kalmadı. dünyâ onları, hesapları görülmek üzere amelleri ile baş başa bıraktı. Dünyâda günah işlemiş, kötü işler yapmış olanlar, cezasını görecekler, amel-i sâlih işliyenler mükâfat göreceklerdir. Allahü teâlânın kitabı Kur’ân-ı kerîmdir. Allahü teâlâ, buyuruyor ki:*“Kur’ân-ı kerîm okunduğu zaman hemen O’nu dinleyin ve susun. Olur ki, merhamet olunursunuz.”*(A’raf sûresi).”
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla