Tekil Mesaj gösterimi
Alt 07-22-2018, 22:38   #22
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
neyiilemeşhur.com

Mardin’de Yapılacak Şeyler

Mardin*denince akla ilk gelen Deyrulzafaran Manastırı, Mardin Müzesi, Kasımiye Medresesi, Gelüşke Hanı ve zengin yöresel yemekleridir Mardin’in tarihi yerleri, yöresel lezzetleri ve antik kentleri Mardin’e güzellik katar önem kazandırır. en eski şehirlerdendir zengin bir tarihe sahiptir. Mardin’e kendinizi açık havada sanacaksınız.
Mardin Kalesi eteklerindeki tarihi evler*Mardin’in simgesidir tarihi*Mardin evleri kayalıklara iç içe geçmiş gibidir*Mardin evlerini gezerken kendinizi labirentde hissedeceksiniz. Mardin’in simgelerinden biri de yer Deyrulzafaran Manastırıdır. Kasmiye Medresesi, Meryem Ana Kilisesi, Ulu Camii gibi diğer yapıları da görmenizi öneririz. *Mardin Kalesine mutlaka çıkın ve şehre bakın.*Rabat Kalesi ve Fatih Kalesi görülmeye değer diğer tarihi yapılardır


Mardinin en eski yerleşim yerlerinden birisi de Dara Harabeleridir. Eski Mezopotamya’nın önemli yerleşim yerlerindendir 40 metre derinliğindeki yeraltı şehri ile sizi etkiler. yeraltı şehrinin dışında kilise, çarşı, değirmeni ve sarnıçları bulunur Midyat
En az*Mardin kadar sizi etkileyecek Midyat taş evler, manastır ve kiliseleri, tarihi çarşısı, insanda hoş duygular uyandıran kahveleri ile tam bir Orta Çağ şehri ve Midyat mutlaka görülmesi gereken bir yer. marrdinde hatıra ve sevdiklerinize binbir çeşit hediyelik eşya var. en başında da Telkari gümüş işlemeleri gelmekte.*Mardin’in tarihi çarşılarından satın alabilirsiniz. şehrin kendisi ve çarşıları tarih kokuyor. Alışveriş yapabileceğiniz tarihi çarşılar Kapalı Çarşı, Manifaturacılar, Ayakkabıcılar, Hasan Ayar, Meşkin, Kasaplar, Gümüşçüler, Kuyumcular, Bakırcılar Çarşısı, Kaseria Pazarı ve Revaklı Pazarıdır.

Mardin’in zengin tarihini görebileceğiniz*Mardin Müzesini,* Deyrulzafaran Manastırını ve Kasımpaşa Medresesini gezmeden Badem şekeri leblebis ve ceviz sucuğunun tadına bakmadan,
telkari işlemeli hediyelik eşyalar almadan
sakın dönmeyin…



Kaynak hürriyet.com


10 adımda Mardin'e giriş

“Gündüzü seyranlık gecesi gerdanlık” derler Mardin için… Taşın başkenti derler… Hoşgörü kenti derler… ne yazsam eksik kalacak. Çünkü Mardin kısacık cümlelere, indirgenebilecek bir kent değil. Mardin zenginliğinin bitmeyeceği derin derin bir kültür mirası.

Mardin’in dünyaca ünlü evleri, Kuzey Suriye tarzı taş yapılardan oluşur. Benzerlerine Niğde ve Kayseri’de rastlanır... sarı kalker taşı kullanılmıştır taş evler yazın serin kışın sıcaktır Mardin evlerinde sıva malzemesi kullanılmamıştır Mezopotamya ovasına açılan kapıları en az iki katlı yapılmışlar. hiçbirinin gölgesi de birbirinin üzerine düşmeyecek şekilde planlanmıştır 1942 de kurulan Mardin Müzesi, eser kütüphanesi ve bahçesindeki Arkeopark keyifli bir adres. Çocuklara tarihi ve arkeolojiyi sevdirmek çok güzel. Minikler hem eğleniyor hem de “Mezopotamya neresi? Çivi yazısı nasıl yazılır? İlk yazıyı kim icat etti? Arkeolog kimdir?” sorularını birçok bilgiyi öğreniyor. Müze pazartesi hariç her gün ziyaret ediliyor, Müze kartla da girilebiliyor.


Anadolu’daki en eski camilerden biri olan Mardin Ulu Cami, Artuklular döneminden kalmadır. Camii Kebir olarak da anılır, 1176 da iki minareli olarak inşa edilmiş günümüze tek minaresi ulaşmış. orijinal hali değildir 19. yüzyılda yapılan eklemelerle şimdiki görüntüsüne kavuşmuştur. cami mimarisine meraklıysanız; 1214 te yapılan Şehidiye Camii, Melik Mahmut Camii, bir başka Artuklu eseri olan Latifiye Camii ile Necmeddin Camii de görülecekler arasına ekleyin. postane binaları özel ilgiyi hak edecek kadar mimari değer taşımaz. Ama Mardin’deki bir başkadır… 1890 da Şatana Ailesi tarafından Ermeni bir mimara yaptırılan Şatana Evi olarak da bilinir Hayranlık duyulacak bir taş işçiliğinin ürünüdür 1950’den itibaren postane olarak kullanıldığı için PTT binası adıyla anılır bugün Artuklu Üniversitesi’ne devredilmiştir

Mardin’in kartal yuvası Şehre hâkim konumuyla kalenin gecesi ayrı gündüzü ayrı güzeldir bunun için “kartal yuvası” olarak adlandırılır şehri kuşbakışı gözetlemek için kondurulmuştur özel izinle çıkabiliyorsunuz. Evliya Çelebi kalenin ambarlarını överek, erzak ve cephane bolluğunu anlatmıştır Mardin’de hüküm süren son Artuklu Sultanı Melik Necmettin tarafından yaptırılan Zinciriye Medresesi, 1385’ten günümüze ulaşmış. Mardin’in en güzel yapılarından biridir Timur’la savaşan İsa Bey, bir süre bu medresede hapis yatmış. Üst kattaki odacıklarda medrese öğrencileri kalmış Zinciriye Medresesi’nden sonra yapılan Kasımiye Medresesi, siyasi çalkantılar nedeniyle uzun zaman bitirilememiş Akkoyunlular döneminde tamamlanmış.

Zinciriye gibi Kasımiye Medresesi’nde de öğrencilerin kullandığı odacıklar var. Rivayete göre medreseyi tamamlatan Kasım Paşa burada katledilmiş. Kızkardeşi elinde ağabeyinin kanlı gömleği, acısından ağıtlar yakarak kendini duvarlara vurmuş. kanlı gömleğin duvara sürülen izlerinin o günden kaldığı anlatılıyor. Adını safrandan alan manastır Mardin’den 4 kilometre uzaklıktaki Deyrul-zafaran Manastırı, görülmesi gereken yerlerden 5. yüzyılda yapılmış bugünkü haline sonraki dönemlerde eklemelerle kavuşmuş. müthiş bir işçilik var. 1932’ye kadar 640 yıl boyunca- Süryani Ortodoks patriklerinin ikametgâhı olmuş. Adını, etrafındaki safran (zafaran) bitkisinden alan manastır

Güneş Tapınağı, Azizler Evi, Mor Hananyo Kilisesi ve Meryem Ana Kilisesi. sizi bambaşka bir zamana ve atmosfere götürecek. Manastırın görkemine, geleneksel yaşayış biçimleri rahipler, rahibeler ve öğrenciler eklenince, etkilenmemek mümkün değil. ayinlerden birine denk gelirseniz, atmosferin etkisi, duyacağınız sesler ahenk mistik bir hal alıyor.Mor Benham ya da Kırklar Kilisesi Mardin’in kilisesidir çok güzel eski ahşap kapılar yer alıyor. Çan kulesi ilginizi çekecek. Mor Behnam ile kız kardeşi Saro adına yapılan kilise, 6. yüzyıldan 1293’te Mardin Süryani Patriklik Merkezi olduktan sonra, halkın ruhani ve idari işleri yönetilmiş.

Zanaatın ve inancın şehri: Midyat Kilo almadan dönmek yok Türk, Arap, Süryani yemekleri Mardin mutfağı, parmak yedirten lezzetlerle dolu. Mardin’e giderken kilo alacağınızı kabullenin ve kalori hesabı yapmayı bırakın… kaburga dolması, Mardinlilerin elinden ayrı bir güzel. sabah kısık ateşte pişmeye başlaması ve öğle yemeğine hazır olması. İç pilavıyla karşı konulmaz bir yemek. İrok dedikleri kızartılmış içli köfte, ikbebek dedikleri haşlama içli köfte, kiliçe adı verilen Mardin çöreği, sembusek denen kapalı lahmacun, un ve pekmezin başrolde olduğu harire tatlısı, lokma tatlısına benzeyen zingil olmazsa olmaz… Yemeğin eşlikçisi bakır kaselerde minik kepçelerde servis edilen yöresel ayran.

Kaynak mardinlife.com


Mardin Geçmişten günümüze

Güneydoğunun Yukarı Mezopotamya havzasında bulunan Mardin, güneyinde Suriye, doğuda Şırnak ve Siirt, kuzeyde Diyarbakır ve Batman, batıda Şanlıurfa ile çevrilidir. İl toprakları Mardin-Midyat eşiğinde yer alır. Mardin’in kuzeybatı kesimini Karacadağ doğusunu Cudi Dağı engebelendirir. İlin orta kesimindeki dağların yüksekliği 1.500 m.yi aşmaz. Mazı Dağları Mardin Ovasını doğudan batıya kat eder. Kızıltepe ile Göllü Köyü arasında Abdülaziz Dağı, Ömerli ilçesi Beşikkaya Köyü Maşion Dağları bulunur . İlin güneybatısında Hazar Tepe, il merkezinde Ziyaret Tepe (1.160 m.), il merkezinin güneyinde Timurlenk Tepe diğer yükseltilerdir. Kuzeydoğu, doğu ve güneydoğuda Dicle Irmağı, batıda da Büyükdere ilin sınırlarını oluşturur.

Kızıltepe ile Derik ilçeleri arasında 700 km2.lik bir alanı kaplayan Kızıltepe Ovası, il merkezi ve Nusaybin ilçesi arasında 1.350 km.lik bir alana yayılmış Mardin ve Nusaybin ovaları ilin düzlük alanlarıdır. İl topraklarını Dicle ile Suriye’de Fırat’a katılan akarsular sular. Dicle’ye katılan kuzeyde Savur Çayı, doğuda Hezil Çayı ve Habur Çayı bulunmaktadır. Habur Çayı, Türkiye-Irak-Suriye sınırından sonra Dicle’ye karışır. Büyükdere, Gümüş Çayı Çağdaş Çayı da il topraklarından kaynaklanan diğer akarsulardır. Mardin’in yüzölçümü 8.891 km² denizden yüksekliği 1.083 m. olan ilin 2000 Yılı Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu 835.173’tür.

Mardin dağlarının, Mazıdağı, Derik, Midyat, Savur ve Nusaybin yörelerine sokulan yüksek kesimlerinde, Meşe ağaçlarına rastlanır.
İlin ikliminde etkilidir Bölgede kış dönemindeki yüksek basınç, kış aylarının soğuk geçmesine yol açar. güneydeki çöl ikliminin etkisinde bulunması, kuzeydeki yüksek dağların serin hava kütlelerinin bölgeye girişini engellemesi nedeniyle ilde yazlar çok sıcak geçer karasal iklim görülür. Derik, Nusaybin ve Savurda pamuk, fındık ve zeytinin yetişmesi Mikro iklim özelliğini arttırır İlin ekonomisi tarım, hayvancılık, turizmdir tarımsal ürünleri buğday, kırmızı mercimek, arpa, kavun, karpuz, üzüm, domates, patlıcan, nohut, çiğit, pamuktur.

Güneydoğu Anadolu Projesi’nin Aşağı Fırattaki sulama tesisleri tamamlandıktan sonra bitkisel üretimde artış olmuştur. Yaz aylarını çevre illerde geçiren göçebe aşiretlerin hayvancılığın yaygınlaşmasında büyük payı vardır. Sığır, koyun, kıl keçisi ve Ankara keçisi ön plandadır. testi, çanak-çömlek, demircilik, bakırcılık, kalaycılık, kuyumculuk, telkari iğne oyası, Midyat el nakışı, tohum iğnesi, yorgancılık, oyacılık, boyacılık dericilik dabbağ sabunculuk, dokumacılık, şalü şapik kilimcilik, halıcılık yün ve ipek semercilik, keçecilik, tahta oymacılığı, geçmişten günümüze yapılan el sanatlarıdır. Telkari diye adlandırılan altın ve gümüş işleme sanatı Mardin’in el en önemli el sanatlarındandır Bakırcılık ve kalaycılık yaşayan el sanatlarındandır.

Mardin kalkınmada öncelikli illerdendir sanayii kuruluşları kurulmuştur. çırçır, iplik, halı, yem, şarap, çimento, boru, toz kireç ve mıcır fabrikaları gelmektedir. Et ve Balık Kurumu’nun Mardin Kombinası, Etibank’ın Mazı Dağı’ndaki fosfat işletmesi bulunmaktadır. Yer altı kaynaklarından yoksuldur Kızıltepede çimento ve tuğla-kiremit hammaddesi, Nusaybin’de çimento hammaddesi, Mazı Dağı’nda fosfat, Çizre’de de asfaltit yatakları vardır. Mardin’in kuruluşu ile ilgili efsaneler vardır rivayete göre; Pers hükümdarı Ardeşir’in (226-241) Marde isimli bir kavmi yöreye yerleştirdiği şehrin isminin bu kavimden geldiği söylenir. Bir başka efsaneye göre, Pers hükümdarı hasta oğlunu iyileştirmek için buraya getirmiş ve şehzadenin Mardin olan ismi yöreye verilmiştir.

efsaneye göre şehrin kuruluşu Mardin Kalesine yerleşen gününü ibadetle geçiren Dîn isimli bir alimin öyküsüne bağlanır. Heraklius’un gönderdiği bir komutan Dîn ile dost olmuş, sonra da Onu öldürmüştür. Komutan buraya bir kale yaptırmış zamanla Dîn Öldü anlamına gelen “Mâte Dîn’in” Mardin’e dönüştüğü ileri sürülmüştür. kente, Süryaniler Süryanice Kale ya da Kaleler anlamına gelen Merdin, Merdi, Merdo, Mirdo, Merde, Marda, Mardin demişlerdir. Bizanslılar Maride, Mardia; Ermeniler Merdin; Araplar Maridin; Osmanlılar da Mardin olarak isimlendirmişlerdir. Mardin’in gerçek adı “Merdin” diye geçer halk böyle demektedir. Merdin adı “Kaleler” anlamındadır. Kentte birçok kale vardır, .

Mardin’in kale kavramıyla anılmasının en önemli nedeni de birbirini koruyup kollayan savunma ve gözetleme görevi üstlenen korunaklı yapılarıdır
Mardin’in ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu bilinmemektedir. şehrin kuruluşu Subarilere dayanır. MÖ.4500’den itibaren yöreye Subariler, Hurriler, Sümerler, Akadlar, Mitanniler, Hititler, Asurlular, İskitler, Babiller, Persler, Makedonyalılar, Abbasiler, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Selçuklular, Artuklular ve Osmanlılar egemen olmuşlardır. Artukoğulları zamanında Meyyafarikinin (Silvan) kurulmuş kent büyük bir imar görmüş, gelişmiştir.1911-1929 da burada yaptığı kazılarda, Subarilerin Mezopotamya’da (MÖ.4500-3500) yaşadıkları anlaşılmıştır.

Gırnavaz Ören yerinde 1982 de başlayıp, 1991e kadar sürdürülen arkeolojik kazılarda Gırnavaz’ın MÖ.4000’den MÖ.VII. yüzyıla kadar yerleşim alanı olduğu anlaşılmıştır. Bölgedeki kazılarda MÖ.4500'den başlayarak yerleşim gören Mardin; Subari, Hurri, Sümer, Akad, Mitani, Hitit, Asur, İskit, Babil, Pers, Makedonya, Roma, Bizans, Arap, Selçuklu, Artuklu ve Osmanlı dönemine ilişkin bir çok yapıyı bünyesinde harmanlamış açık hava müzesidir. Şehirde bilimsel kazı alanları vardır.
Mardin'in kuruluşu Subarilere dayanır Subariler'in Mezopotamya da (MÖ.4500- 3500) yaşadıkları
tespit edilmiştir.

Gırnavaz ören yerinde MÖ.4000'den M.Ö 7. yüzyıla kadar sürekli olarak yerleşme alanıdır en eski devir MÖ.4000 deki Uruk Devridir eski Mezopotamya geleneklerine göre açılan çukurlara dizler karınlarına çekik olarak yatırılmakta yakılan hafif ateşle manevi temizlik sağlanarak dünyevi ilişkiler kesilip çukurlar kapatılmaktadır. Mezar içinde şahsi eşya olarak metal silahlar, Metal süs eşyaları ve mühürler tespit edilmiştir. Sümer Kralı Lugarzergiz MÖ.2850 de Akdeniz seferinde Mardin'i hükmü altına almıştır. Şehircilik, sulama ve tarımda ileri bir seviyeye ulaşan Sümerler, geniş fetihlerde güçlerini kaybedince 30 yıl sonra Mardin'i Akadlar'a bırakmışlardır (MÖ.2820).

Akadlar, MÖ.2500 de Sümerlerle anlaşarak Akad-Sümer Devletini kurmuşlardır. Mezopotamya'da büyük bir imparatorluk meydana getiren Sami Kökenli Akadlar MÖ.3000 de Mardin Merkez olmak üzere Güneydoğu Anadolu bölgesi ile Kuzey Mezopotamya'da Musul ve Kerkükte dolaylarında Hurriler adlı bir kavim oturuyordu" Mardin, MÖ.2230'lu da Elam şehri oldu. Amuri ailesinin altıncı ferdi Hamurabi, Sümer topraklarını Babil'in idaresini alınca Babil Devleti'ni kurmuş, Yukarı Mezopotamya'ya saldırınca Mardin'i istila ederek topraklarına katmıştır.(MÖ.2200-1925).
MÖ. 1925 de Mardin'i işgal eden Hititler bir yıl sonra şehri terk etmiş İrandan gelen Ari ırkından Midiller, Mardin ve çevresini ele geçirmiştir. 500 yıl hüküm süren Midiller Mısır'lılara vergiye bağlanmışlar ve bir Midil prensesini de Mısır Firavunu ile evlendirmişlerdir.

MÖ. 1367 de Midiller arasında iç savaş çıkmış, Asur Kralı Asuri Balit Mardin ve çevresini topraklarına katmıştır. MÖ. 1190'da Anadolu'dan gelen Ari ırk kavimleri Mardin'i almışlardır. 60 yıl sonra I.Tıplalpalasır, Sincar, Nusaybin ve Mardin'den geçerek 20 bin Maşiki kuvvetinin Koruduğu Kemecin'e' saldırıp onları yendikten sonra Mardin ve çevresini ele geçirmiştir. MÖ.1060'da I. Asurnasırbal zamanında Hititler birleşerek Gılganuşda Asurlular'ı yenmişlerdir. Asurluların tekrardan kuvvetlenmeleriyle Mardin Asur hâkimiyetine girmiştir. MÖ.800 yılına kadar Asurlularında kalan Mardin Urartu Krallığına geçmiştir. Urartu Kralı Mimes zamanında Mardin 50 yıl Urartu idaresinde kalmıştır.

MÖ.612 ye kadar Sityaniler, MÖ.618 de ise İran'dan gelen Midiler buraları ele geçirmiştir. MÖ.335 te Büyük İskender Mısır'ı aldıktan sonra Mezopotamya'ya gelerek İran'a gitmek için Mardin'den geçer. Buraları istila eder İskender'in MÖ.323 ün 28 Mayıs'ında Babil'de ölümünden sonra komutanları arasında devlet pay edilir ve Mardin doğuda kaldığı için General Slevkos'un payına düşer. (MÖ.311) MÖ. 131'de Mardin ve çevresi Urfa Krallığı Abgarlara katıldı. MS.249'da Roma Hükümdarı Filibos saltanatının 5.yılında isyan başlatıp IX. Abgar'ı memleketten kovmuştur. Şehrin Valiliğine de Hapsioğlu Uralyonos tayin edilmiştir. Mardin'de Urfa'ya bağlı olduğu için Roma egemenliğine girmiştir.

MS.250 de Dakiyos, Persleri zapt etmiş Nusaybin'i onarmıştır. 330 da ateşe ve güneşe tapan Şad Buhari ismindeki kral Mardin Kalesinde rahatsızlığı nedeniyle kalır. Kalede kasır yaptırıp 12 yıl burada yaşar. Kral, memleketi Pers'ten birçok asker ve sivili Mardin'e yerleştirir 442 yılında halkı kasıp kavuran amansız bir veba şehri yaşanmaz hale getirir. 100 sene sonra Ursiyanos adlı Romalı kumandan Mardin'i 47 yılda inşa ettirir halkın tekrar buraya gelmesini sağlar. Bu sürede Persler'in ünlü merkezi Dara yeniden inşa edilmiştir. Mardin'e Bizanslar 640 da Hz-Ömer'in kumandanlarından İlyas Bin Ganem'e kadar varlıklarını devam ettirmişdir. Mardin ve çevresi, 692'de Emeviler'in, 824'te Halife Memnun zamanında Abbasilerin hâkimiyetine girmiştir. İslamiyet yayılmıştır.

885-978 de buralarda hüküm süren Hamdaniler'in kaleyi zaptedişleri 895 e rastlar. kaleye surlar yaptırarak ve onararak günümüze dimdik kalmasını sağladılar. 990 da Musul'da tutunan Hamdaniler'in topraklarını birer birer ele geçiren Mervaniler, Mardin'i zapt ederler. Mardin ve çevresinde çarşılar, camiler yaparak ipek yolunun önemli şehrini ticari açıdan canlandırırlar. Alparslan'ın Malazgirt zaferinden sonra Türklerin Anadolu akınlarıyla zayıflayan Mervaniler Devleti Nusaybin'de 1089'da Selçuklulara yenilerek onların hâkimiyetine girer. Artuklular'dan İl Gazi Bey Mardin'i 1105'te ele geçirerek başkent yapar. Halep'i alır

Haçlılara karşı giriştiği mücadelede İl Gazi Bey büyük ün kazanır. Antakya Haçlı Prensi Roger'i yenerek Silvan'ı ele geçirir, ölümünden sonra oğulları ve yeğenleri devletin basına geçer Diyarbakır, Harput Kalesi ve civarına hakim olur Haçlıları, Frankları, Urfa Kontu'nu, Bilecik Haçlı Senyör'ünü ve Kudüs Kralı Bodven'i yenerek büyük başarı kazanırlar. Artuklular bölgede büyük devlet kurarlar. 304 yıllık egemenliğinde çok sayıda tarihi camii, Medrese, hamam ve kervansaray yapılmış, cami, medrese ve manastır onarılmıştır.Timur, Artuklular döneminde 1393'te Mardin Kalesini kuşatıp işgal etmeye çalışsa da başaramaz.

Timur 1395 Ramazan ayında Mardin'i almak için kuşatma hazırlıklarına Kızıltepe'de otağı kurarak başlar. Mardin halkı kaleye sığınarak Timur'un şiddetli hücumlarına karşı koymak suretiyle o zamanın en büyük ordusu ve hükümdarlarını başarısızlığa uğratmıştır. Artuklular halkın başarısıyla Mardin'i onarırlar.15.yüzyılda güçlenen Karakoyunluların bu devleti ortadan kaldırmak için Mardin'i kuşatması girişimleri aksatır. 1409'da halk kuşatmaya dayanamayarak yapılan anlaşma gereği şehrin kalesini Karakoyunlulara teslim eder. Mardin Karakoyunlularda 61 yıl kalır. aşiretler ayaklanarak Karakoyunlulara karşı koyar ve devleti ele geçirirler. Karakoyunluları 1462 de yenen Akkoyunlular kaleyi ele geçirirler.

Bu dönemde Mardin'e Paşası Kasım Bey, Timur'un yıktığı şehri ve kaleyi onarır ve başarısını taçlandıran bu güne kadar ihtişamla ayakta duran tarihe meydan okuyan Kasım Paşa Medresesini yaptırır. 16.yüzyılda Akkoyunlular'ı egemenliğine alan Şahı İsmail Şii devleti kurar. Anadolu'ya girip Şiiliği kabul etmeyenleri zalimce öldürür Mardin hakimi, şehri zulme ve yağmaya karşı, korumak için kaleyi kan dökmeden Şah İsmail'e teslim eder. Mardin'in Osmanlıların eline geçmesi Mısır seferini düzenleyen Yavuz Sultan Selim döneminde gerçekleşir. Diyarbakır Amid Valisi Bıyıklı Mehmet Paşa ve Kürt Bilgini İdris-i Bitlisi, Sultan Selim'in emriyle 1516'da Mardin ve kalesini dokuz aydan fazla kuşatmıştır

Osmanlı takviye kuvvetleri, Doğu Anadolu Kürt Beyleriyle birleşerek kaleye defalarca saldırılar düzenlemiştir. halkın kahramanca karşı koyması iki tarafı zorlamıştır Kartal Yuvasına giren İdris-i Bitlisi 7 Nisan l5l7"de Mısır'daki Sultan Selim'e kaleye girmiş olduklarının müjdesini vererek Osmanlı Devletinin ilk halifesini çok sevindirmişlerdir. 1517 de Mardin ve yöresi Osmanlı topraklarına katılmış, sancak Diyarbakır Beylerbeyliğine bağlanmıştır. 1518''de Mardin Sancağı: Merkez kazası ile Savur ve Nusaybin nahiyelerinden oluşuyordu. Mardin, uzun müddet Diyarbakır-Bağdat ve Musul'un Sancağıydı. Mardin sancağında halk: Göçebe ve yerleşik olarak iki bölümdü. Yerleşik halk inançları açısından: Yahudiler, Hıristiyanlar Ermeniler, Süryaniler ve Keldaniler Müslümanlar ve Şemsilerden Güneşe tapanlardan oluşuyordu.
I.Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşında işgale uğramamış Cumhuriyetin ilanından sonra il konumunu sürdürmüştür.

Kaynak mardinkültürturizm.gov.tr

MARDİN’İN TARİHÇESİ:

Mardin “taş ve kil ve taş özetler eski çağlardan beri Mardin, hiçbir medeniyetin elinde bulunmayan “KİL MÜHRÜ nü elinde tutar kil. dünyada ve Mezopotamya bölgesinde kil, yazının ve öğrenmenin en önemli faktörü olmuştur.
Mardin birçok farklı dil, din ve kültüryle Mezopotamyada görülen büyük birlik ve beraberliği sergiler Medeniyet tarihinde, her çağ farklı bir çağı doğurmuştur. Kuzey Mezopotamya’nın önemli bir kenti olan ve Müsteriyen sürecinden (M.Ö. 50.000) beri yerleşim yeri kabul edilen Mardin, daha sonra hububat ekonomisinin başladığı dönemlerdeki yerleşim alanları içerisinde kendisine önemli bir yer oluşturmuştur.

Mezopotamya’nın dağlık sınırlarında, Neolotik yerleşiminde sırayla 3.000 yıllık geçişi izlemek mümkündür.çömlekçilik, evcilleştirilmiş hayvanlar ve ekili topraklar sürekli yerleşim başlangıcının M.Ö. 6750 civarında tarihlenebileceğinin göstergesidir. süreç Dicle’den Akdeniz’e uzanan site devletlerinin egemen olduğu dönemdir. Tell Halaf sürecinde Habur Nehrinde bakır M.Ö. 4.500’de işlenmiştir. hububat ve evcil hayvanlar görülmektedir, teknik gelişmeleri tekerlekli araçlar, taş kaplamalı yollar, ve yüksek dereceli fırınlardan oluşur Mezopotamya’nın ve Mardin’in en eski yerleşimcileri, SümerlerdenAkadlar veya Akadlardan önce M.Ö. 3. binyılda Mezopotamya’da görülen ve Hurilerin ataları ve yakın akrabaları olan Subarulardır.

M.Ö. 4. ve 3. binyıllrda tarih öncesi bitmek bilmeyen karanlık dönemler sona ermiş yazı ile ilerlemeler başlamıştır. İsimler, konuşma ve hareketler; kelime ve heceler ortaya konulmuştur.
M.Ö. yaklaşık 3000’de, Erech’teki merkezde Sümer’ler silindirik mühür ve yazıyı binalarda kullanmaya başladılar. Akad (M.Ö. 2334-2154) Hanedanlığı’ndan önceki yazılan dokümanlar Sümerce yazılmıştır. M.Ö. 4. binyılda Mardin farklı unsurlardan oluşmaktadır. Mezopotamya’da Sümer şehir devletlerinin gelişimi görülmüştür. Sümerler aynı zamanda, gelecekteki iki milenyumda Mezopotamya kültür çerçevesini ortaya koymuşlardır.

AKADLAR (M.Ö. 2350-2000): Akadların göçebe bir hayat sürmektedir evcil koyun ve keçi sürülerine sahiptir Mezopotamyada ve Mardinde mö 2350 yılını tarihi bir dönüm noktasıdı Mezopotamya topraklarında ilk defa bir imparatorluk yükselmiştir. imparatorluk gücü Akadlardır. Sümerlerlere yakındırlar en önemli yöneticileri Sargon, Rimuş, Maniştusudur 142 yıl hüküm sürmüşlerdir.
BABİL DÖNEMİ: Sümerlerin rönesansı, ikinci bin yılda Hamburabi’nin krallığında düşüş noktasına ulaştı. Bu dönemde Mezopotamya, küçük devletlerden oluşan bir mozaik idi. Hamburabi, kendisinden önceki yöneticilerden güçlü oldu. Hamburabi’nin oğlu Samsuiliuna (M.Ö. 1749-1712) döneminde Babil İmparatorluğu büyüklük olarak çöküş dönemine girdi.

Politik birlikteliğin gevşekliğine rağmen, Babil Dönemi entelektüelliğin prim yaptığı bir dönemdi
HURİLER: doğu medeniyetine M.Ö. 3. binyılda girdiler. dönemlerinin yüksek noktasına 2. binyılın ortalarında doğru kavuşabildiler. Mö 15. yüzyılda, Mitanni İmparatorlu’nda, Huriler en güçlü nüfus yapılarıyla önde gelen bir unsurdu MİTANNİ VE HURİ KRALLIĞI: mö 1600’den sonra Mezopotamya’da Semitik devletlerin zayıflaması Hurilerin bölgede köklü bir şekilde yerleşmelerine ve Anadolu 'nun doğusunda, Mezopotamya ve Suriye’de sayısız küçük devletler oluşturdular. Kısa süre sonra, 1500’den itibaren Mitanni Krallığı Mezopotamya’da Habur Nehrinin kaynaklarının yanlarında oluşmaya başladı.

zayıflayan Hitit ve Asurların Mittani Krallığı, felakete dönüştü. Babil kültürünün çöküşü hızlandı.Mezopotamya M.Ö. 1. yüzyılda Ermenilerin etkisi altında kaldı Yakın Doğu’da Roma gücünün yükselmesiyle, Mardin’de Roma ve Partlar arasında sınır oluşturuldu. Nusaybin Part kontrolündeydi
Roma lideri Crassus M.Ö. 54’te Mezopotamyaya geldi fakat Partlar tarafından M.Ö. 53’te Harran’da yenilgiye uğratıldı. M.S. 114-117 de İmparator Trajan M.S. 115 ve 116’da yaptığı iki seferle Partları kırarak bölgeyi fethetti ve buraları Roma kenti yaptı. Trajan’ın ölümünden sonra, Hadrian buraları yeniden Partların egemenliğine soktu. Mö 165’ten itibaren, Romalılar yeniden Mardin dahil, Mezopotamya’nın kuzeybatısını fethettiler.

Romanın hükümranlığı Bizans’ın M.S. 330’da Yeni Roma oluşuna kadar devam etti. 3. yüzyıldan, 7. yüzyılın başlarında İslam’ın yükselişine kadar, Mezopotamya Romalılar 6. ve 7. Yüzyıllarda Bizanslılar ve Partların mirasçısı Sasaniler arasında savaş alanına dönüştü. Romalıların etkisi ülkenin kuzeybatısında Anadolu’ya yakın Harran, Urfa Nusaybin Savur Dara ve Mardinde yoğunlaşmıştı. Nusaybin bir dönem Nasturi Hıristiyanlarının merkeziydi BİZANS Konstantiniye Romanın başkenti oldu. Bizanslılar 641 e kadar Mardin’de hüküm sürdü 7. yüzyılda Mardin Araplarca fethedildi.Miladi 641’de Arap fethinden sonra, Mardin Mezopotamya’nın önemli bir kenti oldu
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla