|
Kaynak yenişafak.com
Bağımsız Bosna ve 'bilge' lider Aliya
15 yıl önce hayata gözlerini yuman bağımsız Bosna Hersek'in ilk cumhurbaşkanı Aliya yaşamı boyunca Müslümalar için mücadele eddi Bilge kişiliğiyle tanınan Boşnak lider, "Doğu ve Batıda İslam", "İslam Deklarasyonu" gibi önemli eserler yazdı. Aliyanın Türk halkında ayrı bir yeri var Bağımsız Bosna Hersek'in ilk cumhurbaşkanı merhum İzetbegoviçi vefatının 15. yılında rahmet ile anıyoruz
Hayatı boyunca ülkesi ve Müslümalar için mücadele eden Aliya, 8 Ağustos 1925'te Bosna Hersek'in Bosanski Samac şehrinde dünyaya geldi. Mustafa ve Hiba çiftinin beş çocuğundan biriydi 3 yaşındayken ailesiyle Saraybosna'ya taşındı ve eğitimine başladı.2.Dünya Savaşı devam ederken, Hırvatistan'daki faşist Ustaşa rejimi, Bosna Hersek'i ilhak edip Bağımsız Hırvatistanı kurdu. Ülkedeki Müslümanlar Hırvat kabul edildi. Yahudi, Sırp ve Romanlar büyük bir zulme maruz kaldı, Müslüman Boşnaklar ve rejimle aynı fikirde olmayan Hırvatlar kurtulamadı.
milliyetçi Sırpların oluşturduğu Çetnik hareketinin olduğu bölgelerde Müslüman Boşnaklar katlediliyirdu Çetniklerin hedefi, Sırp olmayanları katletmekti.
*
Emekli Boşnak general İsmet Hadzic, bağımsız Bosna Hersek'in ilk cumhurbaşkanı merhum Aliyayı ülkesini ve içinde yaşayan halkları anlayan bir lider olduğunu belirterek, "O, Bosna Savaşı'nın mucizesiydi." dedi.
Hadzic, Aliya gibi insanlar dünyaya 100 yılda bir gelir Onun gibi bir Boşnak'ın dünyaya gelmesi için çok bekleyeceğiz." ifadelerini kullandı.Tarihin kalbindeki Boşnak lider: Aliya..
Bağımsız Bosna Hersek'in ilk Cumhurbaşkanı, "Bilge Kral" Aliya vefatının 15.yılında rahmetle anılıyor
Genç Müslümanlar" kuruluyor
Aliya İzetbegoviç, eski Yugoslavya Krallığında, ana hedefi ülkedeki Müslüman Boşnakları dini ve milli konularda bilinçlendirmek olan "Genç Müslümanlar" teşkilatını kurdu 1939'da kurulan teşkilatın hedefleri ülkedeki Müslümanların eşit haklar elde etmesiydi. Teşkilat Müslümanların Çetnik ve Ustaşa zulmünden korunması, yıkılan ev ve camilerin inşası için çalışmalar yapıyordu.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti, faşizme galip gelse de dini ve milli konularda Boşnakların sorunlarına engel olmadı. Aliya'nın da aralarında olduğu "Genç Müslümanlar" teşkilatının bazı üyeleri, din bilincinin uyandırmak gerekçesiyle 1946'da tutuklandı. Aliya, 3 yıl hapsedildi.Hapisten çıktıktan sonra ziraat fakültesine kaydolan Aliya, 2 yıl sonra hukuk fakültesini geçti ve mezun oldu.Halida ile 1949'da evlenen Aliya'nın Leyla, Sabina ve Bakir adlarında üç çocuğu oldu.
Mücadelesiyle tanıdık: Aliya İzzetbegoviç'i rahmetle anıyoruz
Aliya 19 Ekim 2003'te yaşamını yitirdi. İslam mücadelesi ile bilinen, çığır açan sözleri ile hafızalara kazınan Aliya'yı ölümünün 15. yılında, rahmetle anıyoruz. Müslüman hakları için mücadeleye devam etti Marksist-Leninist Tito liderliğindeki Yugoslavya'da Müslüman hakları için mücadele eden Aliya, "Preporod", "Takvim" ve "Glasnik" gibi gazetelerde yazılar yazdı. Kimliğini ifşa etmek istemeyen Aliya yazılarını, çocuklarının baş harflerinden oluşan "LSB" mahlası ile yayınlıyordu.
İslam dünyasıyla yakından ilgilenen Aliya 1960'larda "İslam Deklarasyonu" isimli kitabını 1970'te yayınlandı.
Tito'nun 1980'de ölmesiyle Yugoslavya'da milliyetçilik başladı Aliya, kaleme aldığı "Doğu ve Batı Arasında İslam" isimli kitabıyla 1983'te 12 Müslüman aydınla beraber tutuklandı. "Saraybosna Süreci"adlı dava başladı.
Aliya ve diğer aydınlar, ifade suçundan ve organize örgüt kurarak düşmanca faaliyette bulunmaktan suçlu bulundu. Aliya'nın İslam Deklarasyonu adlı kitabıyla 14 yıl hapse mahkum edildi.
Hapiste geçirdiği dönemde Aliya, Özgürlüğe Kaçışım-Zindandan isimli eserini kaleme aldı.1988'de afla serbest kalan Aliya, 1990'da ülkedeki Boşnakların en büyük partisi Demokratik Eylem Partisinin (SDA) kuruluş oturumunda genel başkanlığa seçildi.
Bosnada en çok oyu alan Aliya, eski Yugoslavya'daki Bosna Sosyalist Cumhuriyeti'nin başkanı oldu. Yugoslavya, 1990'larda dağılma sürecine girdi. Yugoslav Halk Ordusu 1991'de Slovenya'da çatışmaları provoke ederken Hırvatistan'da da çatışmalar başladı. Çatışmalar, 1991 yılının ekiminde Bosna Hersek'in Ravno ve Popovo köylerine sıçradı.
Aynı tarihlerde Bosna Hersek'te bağımsızlık meselesi gündeme geldi. tartışmalarda milliyetçi Sırp Radovan Karadzic, savaş olması durumunda Müslümanların yok olacağını savundu. Aliya Karadadzic'e Müslümanların yok olmayacağını vurguladı.
Bosnada 29 Şubat-1 Mart 1992'de bağımsızlık referandumu yapıldı. Sırpların boykot ettiği referanduma yüzde 99'undan fazlası "bağımsız" Bosna Hersek için "evet" dedi. Referandumun ardından JNA ve Sırp paramiliter grupların saldırıları başladı.
Boşnak lider Aliya, Bosna Herseği saldırılara karşı koymaya davet ediyor, Boşnaklar Aliya'nın liderliğinde mücadele veriyordu.
Sırplar, sivillere karşı büyük katliamlar gerçekleştirdi. İnsanlar evlerinden sürüldü, kadınlara tecavüz edildi, tarih yok edildi toplama kamplarında sivillere işkenceler yapıldı.Bosna Hersek'in bağımsızlığını ve bütünlüğünü savunanlar Sırplara karşı savaşırken, güneyde ve batıda ise Hırvatlarla mücadele veriyordu.3,5 yıl boyunca Sırp güçlerince kuşatma altında tutulan başkent Saraybosna'nın yanı sıra Prijedor, Bijelina, Zvornik, Visegrad, Srebrenitsa, Foça gibi birçok şehirde katliamlar yaşandı.
Aliya tüm zulme rağmen hiçbir zaman kin ve intikam barındırmadı politikasından ödün vermedi. "Hiç kimse intikam peşinde koşmamalı, sadece adaleti aramalıdır." sözü, Boşnak liderin politikasını gösteren en önemli ifadelerdendir 200 bin insanın öldüğü, 1 milyondan insanın evini terk ettiği bosna savaşı 1995'de imzalanan Dayton Barış Anlaşması ile sona erdi.
Aliya, silahları sustursa da ülkeye karmaşıklık getiren bu anlaşma için Bu adil bir barış değil, ancak savaşın sürmesinden daha iyidir." ifadelerini kullandı
Anlaşma ile Bosna Hersek iki entite (Bosna Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti) ile Brçko Özerk Bölgesi'ne ayrıldı. Bosna Hersek Federasyonu 10 kantondan oluşacaktı. Savaşın ardından ilk seçimde, Aliya "bağımsız" Bosna Hersek'in ilk cumhurbaşkanı ve Devlet Başkanlığı Konseyinin ilk başkanı oldu.
Aliya, 2000'de sağlık nedeniyle Devlet Başkanlığı Konseyinden istifa ederken, partisinin 2001'deki kongresinde başkanlığa aday olmayacağını açıkladı.
Bosna Hersekte dünyada tanınan, bağımsız ve egemen bir devlet bırakan Aliya, 19 Ekim 2003'te Saraybosna'da vefat etti. Aliya'nın ölmeden önce son görüştüğü devlet adamı Erdoğan'dı.
Cenazesine farklı ülkelerden 150 binden fazla insan katıldı Aliya, vefatından önce "şehitlerin arasında mütevazi bir mezara defnedilmek istediğini" vasiyet etti Saraybosna Kovaçi Şehitliği'ne defnedildi
Aliya Türk halkının gönlünde ayrı bir yere sahip oldu. liderlik ve felsefesi nedeniyle Türkiye'de "Bilge Kral" olarak da adlandırıldı belgeseller ve diziler çekildi, konferanslar düzenlendi.
Boşnak liderin kaleme aldığı "Doğu ve Batı Arasında İslam", "İslam Deklarasyonu", "Özgürlüğe Kaçışım-Zindandan Notlar:1983-1988", "Tarihe Tanıklığım" ve "Köle Olmayacağız" gibi eserleri Türkçeye de tercüme edildi Son olarak TRT, Aliyayı anlatan bir mini diziyi izleyicisiyle paylaştı Aliya karakterini oyuncu Yurdaer Okur canlandırmıştı.
Kaynak vikipedi
Cezzâr Ahmed Paşa
Cezzar Ahmed Paşa**Napoléon a karşı*Akka Kalesi'ni savunan şanlı Osmanlı*veziridir.*Sayda*bölgesindeki çatışmaları yatıştırıp bölgede , çeyrek yüzyılı aşkın süre egemenlik kurmuştur.
Aslen Boşnak'tır.Gençliğinde*İstanbul'a giderek*Hekimoğlu Ali Paşa'nın hizmetinde bulunmuş .*1756'da onunla Mısır'a gitmiş Hekimoğlu Ali Paşa Mısır'dan ayrılınca o Mısır'da kalmışdır
1758'de*Kahirede Bulutkapan Ali Bey'in adamlarından Buhayre kaşifi Abdullah Bey'in hizmetine girmiş Ciddede isyan eden*Bedevilerle*savaşmışdır. Abdullah Bey'in isyancı*Bedevilerce katledilince Buheyere kaşifliğine getirildi. Abdullah Efendi'yi öldüren isyancı* Bedeviler'i* sert tedbirlerle bastırırken misilleme olarak 70 Bedevi'yi*öldürmüştür kendisine*Arapça'da"deve kasabı" anlamına gelen*Cezzar*lakabı takıldı.l
Bulutkapan Ali Bey isyanı bastırma cesaretini beğenip beyler arasına dahil eyledi. 1768'de Cezzar Ahmet kölemen Memlükler entrikalarına karıştı. hizmetinde bulunduğu Bey'i öldürmekle görevlendirildi. Bulutkapan Ali Bey'den korkarak Kahire'den Cezayirli kıyafetiyle Anadolu'ya kaçtı. gizlice Mısır'dan Buheyre'ye döndü ve Hunadî aşiretinden kız alıp kendini Bulutkapan Bey'in gazabından korumaya çalıştı Bulutkapan Ali Bey in baskısından Suriye'ye kaçtı. Sibaboğullarına sığındı.
Beyrut*ve*Sayda*hâkimi*Emir Mansur'un ve Şam muhafızı*Osman Paşa'nın hizmetinde bulundu.*Akka'ya yerleşti ve Zahir Ömer ayaklanmasının bastırılmasında büyük başarı gösterdi.
1772'de mîr-i mîran olup sahil muhafızı oldu.*Rus Donanmasına ve Zahir Ömer'e karşı*Beyrut'u savundu Beyrut'ta egemen bir ayan olma çabaları yaptı. çalışmaları başarısız kaldı.ve 1773'te Beyrut'u terk etmek zorunda kaldı.
Akkada bulunan*Zahir Ömer'e sığındı. Ve ilk fırsatta*Şam'a kaçtı 1775'te* Akka*muhafızlığına, kısa süre sonra da vezirlik verilerek*Sayda beylerbeyliğine getirildi.*Lübnan,*Ürdün*ve*Filistin'deki karışıklıkları yatıştırdı. başarıları nedeniyle*Şam*Beylerbeyliği'ne atandı.*Napoléon *komutasındaki Fransız ordusu* 1798'de*Mısır'ı*işgal edince*Osmanlı *Cezzar Paşa'dan bölgede yığınak yapmasını istedi.
Bonaparte,*El-Ariş,*Gazze*ve*Yafa'yı işgal etmiş, Mart*1799'da*Akkâya gelmişti. iki aydan fazla süren kuşatma, Osmanlı donanması ve*Nizam-ı Cedid ordusundan destek gören Cezzar Paşa'nın güçlü savunmasıyla başarısız oldu Napoléon, 21 Mayıs*1799'da Akka'dan çekildi Cezzar Ahmed Paşa’nın karşısında ilk yenilgisini yaşayan Napolyon: "Akka’da durdurulmasaydım, bütün Doğu’yu ele geçirebilirdim!" Demiştir.Cezzar Paşa ise*1804'te ölümüne kadar*Akka Beylerbeyliğini yürütmüştür
Akka Kuşatması (1799)
Akka Kuşatması İsrail sınırlarında olan*Akka*şehrinde yapılmıştır. Napolyon a*karşı Cezzar Kasap Ahmet Paşa tarafından savunulmuştur.
Akka Kuşatmasında Osmanlının çok sıkıntısı vardı. Avusturya ve Rusya'ya karşı savaşıyor ekonomik ve milliyetçilik akımından çıkan isyanları bastırmaya çalışıyordu. ekonomik buhran vardı. Askerlerin akçesi azaltılmıştı, ve dış harcamalar artmıştı.Bunları azaltabilmek için çalışmalar yapılıyordu. Lale Devri*yaşanmıştı. Patrona Halil İsyanı*nedeniyle, bu devir sonuçsuz kaldı.
Avrupa ülkelerinde elçilikler açılıp Avrupa'daki gelişmeler yakından takibe çalışıldı Kağıt ve kumaş fabrikaları açıldı.Askeri gelişmeler yaşandı. Nizam-ı Cedid ordusu kuruldu.* Avrupa ve Fransa'dan subay getirildi. subayların askeri ve teknik bilgileriyle ordu yenilemeye çalıştılar. "Mühendishane-i Hümayun" adlı subay okulu açıldı.*Selimiye Kışlası, ve Levent kışlası açıldı.*Avrupa'dan modern silahlar alındı. Tersaneler geliştirildi; yeni gemiler yapıldı ve eski gemiler onarıldı
Ancak devletin çöküşü engellenemiyordu.
Napolyon,*Mısır'ı alınca İngilizlerin gücünün azalacağını biliyordu. Mısır'ı alırsa, tüm Afrikayı ele geçirebilecekti. Afrika'yı ele geçirdi mi, Avrupalıların sömürgeleriyle bağlantısını kesecekti. Bu durum, İngiltere'ye tersti. uzakdoğu ve Okyanusya kontrolü altındaydı. O yüzden, savaşta Osmanlı'nın yanında olacaktı. Napolyon,19 Mayıs*1798 de * Tolon Limanı'ndan donanmasıyla ayrıldı. Saldırı planı gizliydi
saldırı planını Paris'teki Türk elçiliği duyuldu. Saldırıyı durdurmak için her şeyi yapdı; sonuç alamayınca savunmaya başlandı. Kıbrıs ve Girit kuvvetleri güçlendirildi.
280 gemili ve 40.000 kişilik ordusuyla gelen Napolyon, Malta*Adası'nı ele geçirip İskenderiye Limanı'na ulaştı karaya asker çıkarttı durdurulamayan Fransızlar, İskenderiye Limanı'nı ele geçirdi. Kahire'ye yöneldi.
Kahire'ye giden Napolyon yöneticilere "Dünyaya düşman olsam,*Osmanlılar'ın dostuyum" deyip, halka tam tersini söyledi ikiyüzlülük etdi.Kölemenler, düzenli olmadıklarından Fransızları püskürtemiyordu. Fıransız Ordusu sürekli ilerliyordu.Kahire'ye varan Napolyon kölemenleri avlayıp, etkisiz hale getirdi,*Mısır'a hükmeder oldu.
Mısır'ın işgalini duyan*Cezzar Paşa, bölgesi Sayda'yı kuvvetlendirdi
Napolyon'un Mısırdaki hükmü kısa sürdü. Saldırı planın açığa çıkmasından İngilizler mısıra bir donanma gönderdi Abukır'da Fransız donanmasını batırıp, esir aldılar (Nil Savaşı). Napolyon şaşırdı, ve kara kara düşündü Mısır Savaşı bitmiş oldu.
donanması batırılan dolayı Napolyon, anavatanından uzakta sıkışmıştı küçük bir donanması kalmıştı tüm askerlerine yetmezdi en yakın tersaneden bir donanma alması gerekliydi. O bölge Sayda'ydı Sayda'da Cezzar Paşanın Akka Kalesi vardı. O kaleyi almadan Sayda'daki tersane ve donanmayı alamazdı.
Napolyon Mısır'daki birliklerini alarak,*10 Şubat*1799'da Akka Kalesi'ne yola koyuldu. İngiliz donanması da bu kaleye konuşlanmıştı. Napolyon
20 Şubat'ta Elariş Kalesi'ni ele geçirdi, Kölemenlerin fransızları durduramadı.*24 Şubat'ta*Gazze*5 Mart'ta da*Yafa ele geçirildi. 4000 Müslüman idam edildi Fransız ordusunda veba başladı. Halk idam edilince, halkın Napolyon'a nefreti başladı Fransız donanması da İngilizlerce yakalandı.
Hareketin 40. gününde, Fransız ordusu Akkaya vardı. Kaleyi kuşattı Cezzar Paşa çetin bir kumandandı napolyon ona vaatlerde bulundu. Cezzar Paşa, gelen iki elçiyi de idam ettirdi Napolyon saldırılarını sertleştirdi kaledeki türk ordusu direniyordu, İngiliz donanmasından top yardımı alınıyordu.
Kale savunulurken İstanbul'dan gelen bir yardım , Fransızların elindeki*Yafa'ya gitmişti. Gemideki casuslar donanmanın Akka'ya değil Yafa'ya yanaşmasını sağladı.
Napolyon, saldırılara ve propagandaya başladı. Halkı yanına çekip, kesin bir zafer istiyordu. sert Fransız saldırıları, kuşatmadan 1.5 ay sonra sonra sonuç vermişti. Kalenin Ali Burcu ele geçirilmişti Fransızlar. Akka şehrine sızdı. gün sonunda, Cezzar Paşa'nın bölgedeki cephaneliği patlatmasıyla, Fransız saldırıları yarıda kaldı ve Ali Burcu'ndan çekildiler Fransızların kaleye sızdığını gören İngiliz amirali Nelson, topçu ateşini kesti. ertesi gün kalede duran Türk bayrağını görünce, topçu ateşine devam etti.
Kuşatmanın 52. gününde, kaleye*Rodos Adası'ndan 3000 *Nizam-ı Cedid*askeri geldi. yıpranmış Fransız ordusu çöktü l Karşısında büyük bir ordu vardı Napolyon'un aklına bir şey gelmiyordu.
Kuşatmanın 64. gününde, Napolyon geri çekildi Akka kalesini ele geçiremedi Uzakdoğuyu sömürgeleştiremedi Akka önünde çakılı kaldı Türkler beni*Akkada durdurmasaydı, bütün doğuyu ele geçirmek işten bile olmayacaktı" sözüyle geri çekildi, Sayda ve Mısır'ı Osmanlı'ya bıraktı. Paris Barış Senedi*Osmanlı ile imzalandı.
Kaynak türk tarihim.com
Uygurlar
Uygurlar Şehir hayatına geçen ilk Türk Devletidir tarih, sanat ve kültürel ve büyük bir medeniyet kurmuş
günümüze kadar devam etmişlerdir.
Uygurlar, kadim Türk tarihinin önemli parçasıdır Türklerin en eski topluluğu Töles’lerin bir boyudur. Türk tarihine sayısız kitabe, yazıt ve kültürel eserler bırakan Uygurlar yerleşik hayata geçerek yegane geçim kaynağı tarım ve ticareti seçen ilk Türk topluluğudur
"Uygurlar" kelime kökenlerinin Oy(Uy)-Gur hecelerinden meydana gelmektedir. Oy, uymak birleşmek, ittifak anlamında kullanılır. Uygurlara Çin kaynaklarında Kao-çi (Yüksek tekerlekli arabalılar) ifadesiyle rastlıyoruz. Türk kitabelerinde Dokuz Oğuzlar olarak ifade edilirler, dokuz ayrı oğuz boyu birleşerek güçlerini birleştirmesiyle ortaya çıkmış bir ünvandır.*
Uygurların Ana yurtları Orhun ve Selenga vadileridir Varlıklarını Büyük Hun İmparatorluğundan beri devam ettiren*Uygurlar Dere Beyliği ve kabile olarak yönetilmiş, kabileler federasyonlarla birleşerek ortak kültürü paylaşmış Çin, ve bölgesel güçlere karşı kendilerini korumuşlardır.
Uygurlar devlet kurmadan önce tarihte çok kez geçmişlerdir. Uygurlar Hun dönemindeki hakimiyet mücadelelerinde ve Çin’in bölgedeki faaliyetlerinde karşımıza çıkar. Hunların sona ermesi ve Göktürk lerin oluşmasıyla ortaya çıkan Büyük Türk Federasyonu Türk Birliğine İlhak edilmiştir.*Uygurların Çin ile ilişkileri, Uygur devletini kurmadan önce başladı. 646 da Çin, Göktürklere karşı Uygurları destekleyerek Türk birliğini zayıflatmayı amaçlıyordu.
Büyük Göktürk Devleti bölününce Batı Göktürkler hakimiyetlerini kaybetmiştir beylik sistemine dönen Uygurların başında Tumitu bulunuyordu. Tumitu Çin’den aldığı destekle kendisini İlteber ünvanı ile Kağan ilan etmiş ve Uygurlar ilk devlet* kurma teşebbüslerini gerçekleştirmişti Tumitu, kısa süreliğine ve Çin’in boyunduruğunda ilk devletini kursa da başarısız oldu Tumitu, devletini kurmak için Çin’i kullanmıştı. Çin, politikalarını gerçekleştirmeyen bir Hakan istemiyordu.
Çin, 648 de entrikalar ile Tumitu’yu öldürdü yerine Tumitu’nun oğlu Pojon geçti Holu adında kukla bir kağan On-Ok’ların başına kağan tayin edildi Pojon, saf dışı kaldı babası Tumitu’nun kurduğu kağanlığın başka bir kağanlığa girmesini kabullenmedi. 656 da Holu’yu öldürerek Çine yürüdü ve Taşkente ulaştı. Uygurlar’ın Çin için kolay lokma olmadığını ve ispat etmiş oldu.*
680 de Asyadaki Türk Birliği kuruluyordu Göktürklerin 657’de yıkılmasıyla Çin boyunduruğuna giren Türklerin 23 yıl süren Çin Esareti, 680 de ortaya çıkan İkinci Göktürk Devleti Kutluklar ile Türk Dünyası kabuk değiştirdi. Uygurlar, kimi zaman beylik kimi zaman kağanlık denemeleriyle kendi yönetimlerinde yaşamaya devam etmekteyken ortaya çıkan İkinci Türk Birliği Kutluklar ile tekrar Göktürk’lere bağlanmak zorunda kaldı
Uygurların kendi yönetimlerinde ısrar etmelerinden i mücadele ve savaşlar gerçekleşmiştir. 35 yıl Göktürk hakimiyetinde kalan Uygurlar, Göktürklerin güç kaybetmesiyle isyan ederek 716 da tekrar kendi yönetimlerini oluşturdular. Göktürklerin zayıflayıp Göktürklere bağlı olan Basmıl ve Karlukların kendilerine katılmasıyla güç kazandılar. Göktürk Kağanı Ozmış, Dokuz Oğuzlar olarak adlandırılan Uygur topluluklarını Göktürk Birliğine almak için ordusunun başında Uygurlar üzerine yürüdü. galip gelen Uygurlar, Ozmış’ı savaşda öldürmüştür (742).*
Göktürk Devleti, Ozmış’ın ölümü ile giderek zayıfladı. zayıflıktan istifade eden Türk boyları Basmiller ve Karluklar, Uygurlar ile yeni bir kağanlık kurmaya teşebbüs ettiler. 743 te kurulan Kağanlığın sol Doğu yabguluğu Basmiller, sağ Batı yabguluğu Karluklar tarafından idare edilmekteydi.*
Uygurlar, kağanlık döneminde Göktürklere karşı birlikte hareket ettikleri Basmıl ve Karluk boylarıyla mücadeleye girişip kazandılar
Uygurlar, Basmıl ve Karlukları mağlup ederek kağanlığı ele geçirdi. Uygur kağanı “Kutluk Bilge Kül Kağan” ünvanıyla kağanlığını ilan etti ve Uygurları tarih sahnesine çıkarttı (744)
Uygurlar Dokuz Oğuzlar olarak anılmaktaydı. Dokuz Oğuzlar dokuz ayrı oğuz boyundan meydana gelmişti 744’deki mücadelede Basmil ve Karluk boylarını kendilerine katarak 11 boya ulaştılar. Dokuz Oğuzlar Uygurlar (Akraba ve müttefikler) olarak geçti
*
Kutluk Bilge Kül Kağan (744 – 747)
Kutluk Bilge Kül Kağan, 744 deki mücadelesinden sonra kurduğu Uygur Devletini, Türk kültürüyle yönetti ettirmiştir. Göktürk teşkilatındaki Türk kültürü Uygurlar döneminde de görülmektedir. kültürün yanı sıra dini inanışda, geleneksel Türk dini olarak kabul edilen Gök Tanrı (Şamanizm) inancının ve Mani dinine itibar etdiler Bu din, et yemeyi, olsun insan öldürmeyi yasaklayan, Hıristiyanlık, Zerdüştlük ve Budizm in karışımıydı Kutluk Kağan, Uygurların Devlet teşkilatının kurulması ve otoritesine kavuşmasından kısa süre sonra vefat etti yerine oğlu Bayan Çur geçti.*
Bayan Çur Dönemi (747 – 759)
Bayan Çur, babasından devraldığı Uygur devletini babası gibi savaşçı kimliğiyle yöneterek devletini genişletmiş, Kuzeyde Kırgızlar, Batıda Karluklar, Türkeşler ve Basmıllar, Sekiz Oğuz, Dokuz Tatar ve Çik boyları Uygurlara karşı birleşmişse de Bayan Çur, Türk boylarının isyanlarını bastırarak hakimiyetini genişleterek bu toplulukların bulunduğu bölgelere oğullarını yabgu ve şad olarak tayin etmiştir.*
Bayan Çur’un ilk işlerinden biride, tarım ve ticarette merkez olan Karaşar ve Beş Balıg şehirlerini tesirine almasıdır. Bu bölgeler, halkın tarım ve ticaret ile uğraşarak geçim sağladığı önemli merkezlerdi. Bayan Çur, bölgeye Uygur topluluklarının yerleşmesini ve tarım ve ticarete yönelmesini sağlamıştır.*
751 de İslam Tarihi ve Türk Tarihi için çok önemli bir savaş meydana geldi. Talas Savaşı
Asyanın içlerine ilerleyen Araplar Çine kadar ilerlemiş Tarihin ilk Arap-Çin savaşı, yapılmıştı Araplar ile Türklerin ilk kez temas kağan. Bayan Çur, Arap’ları destekleyerek Karlukları Arap ordusuna yardıma göndermiştir. Araplar, bu savaşta Karlukların yardımı ile Çin’i ağır bir mağlubiyete uğratarak Çin’i asyadan çekilmeye mecbur bıraktı. Uygurlu halkı Turfan bölgesindeki Karaşar-Beşbalıg şehirlerine göndererek nüfuz kazanmayı amaçlayan Bayan Çur, Çin’in Talas savaşını kaybetmesiyle iç asya ve Turfan bölgesinden tamamen çekilmesiyle bölgeye hakim hale gelerek Turfan bölgesindeki tarım ve ticaretin ev sahibi oldu.
Çin tehdidinin ortadan kalkması Uygurların, tarım ve ticaret ile ilgilenerek refahı yükseltmesine olanak sağlamıştır. Uygurlar, ticaret gereği şehir yaşantısına geçerek yerleşik yaşamışlar, refah seviyelerini yükseltip eğitim, sanat ve kültüre zaman ayırmışlardır. Türk tarihinde şehir hayatına ilk geçen toplum* Uygurlardır
Çin, Talas savaşındaki ağır mağlubiyetinden sonra iç karışıklıklar yaşamış. Çindeki topluluklar ayaklanmış saltanat mücadelesi kızıştı ayaklanmalardan birinde, annesi Türk olan Anluşan adındaki Çin generali, Tibetlilerden oluşan 200 bin kişilik atlı kuvvetle Çinle mücadele etti süvari ordusu ile 756 da Loyang’ı, 757 de Çangan’ı zaptetti. Zor durumda kalan ve güçsüz olan Çin, Bayan Çur’dan yardım istedi.
Çin – Uygur ilişkileri Çin’in menfaatleri ekseninde gelişti Çin zor durumdayken Uygurlardan yardım istiyordu. Bayan Çur, Çine yardım ederek Almuşan’ı engelledi ve zaptettiği Loyang ve Çangan’ı geri aldı. Çin hanedanı, Bayan Çur’un yardımına karşılık 20 Bin ton ipek, Uygurlu tücarların Çin’e girişine izin ve Hanedanın kızını verdi.
Bayan Çur, yönetimde bulunduğu 12 yıl da devletini genişletmiş, Uygurları tarım ve ticarete yönlendirerek refahi yükseltmiş toplumunu yerleşik hale getirmiştir. Kültür ve sanat da ilerleyen Uygurlar, bugüne kadar ulaşan pek çok yazıt, kitabe ve sanatsal eseri Bayan Çur döneminde ortaya çıkartmıştır.*Bayan Çur, 759 da vefat etmiş ve yerine oğlu Bögü geçmiştir.
Bögü Dönemi (759 – 779)
Bögü, 20 yıl gibi uzun süre Uygurları yönetmiş felaketi hazırlamıştır. Bögü, atalarının dini ve kültürü olan “Tek Tanrı” Şamanizm inancını terk ederek Manieizme inanmaktaydı. Bu din, Asyada ve Çin’in içerisinde küçük bir zümrede itibar gördü. Bögü, bu inanışı toplumuna dayattı Pek az kişi itibar etti Uygurların Savaşçı kişiliği yok edildi Uygurların gücü zayıflayıp yıkıma sürüklendi
Çin’in Uygurlar ile münasebetleri Çin menfaatlerine dayalıydı. Bögü, önceleri babası Bayan Çur gibi Çin ile iyi ilişkiler kurdu. Çin’i zayıf bir anında yakalayıp Uygurları Asyanın tek gücü haline getirmek arzusundaydı. Çin’in iç karışıklıklar yaşadığı bir dönemde hazırlığa girişti. Çin veziri Baga Tarkan, Bögü’yü öldürerek Bilge Kağan ünvanıyla tahta geçti (779).
Baga Tarkan Dönemi (779-790)
Baga Tarkan’da Bögü gibi Manieizm inancına sahipti ve Manieizm inancı için çalıştı Uygurların sonunu hazırlayacaktı.*Bögü’yü öldürerek yönetimi alan Baga Tarkan, kendisine “Alp Kutluk Bilge” ünvanı verdi. Bu l onun politik kişiliğini yansıtmaktaydı. Toplumdaki sosyo-politik durumu ve adaleti sağlamak amacıyla Türk’ler için Anayasa niteliği taşıyan Töre’leri kanun nizamıyla şekillendirdi.
Uygurlar yerleşik düzene geçmiş yeni yaşam tarzları sosyal ve ticari yasaları Töre Kanunlarıyla düzene girdi Töre’ye Manieizm kanunları getirerek Tek Tanrı inancını asimile etti Baga Tarkan, sosyal politik askeri yönden aktifti Çin’li bir prensesle evlendi tek tehdit ve düşman olan Çin ile iyi ilişkiler kurdu. Çinle ticareti hızlandırdı. Ülke de isyan ve ayaklandırmalara mahal vermeyerek iç huzuru tahsis etti.
Uygurlar için önemli tehditlerden biride kuzey bölgesindeki Uygurların yıkılmalarına neden olan Kırgızlardı Baga Tarkan, kuzey deki Kırgızların Uygurlar üzerinde kurdu baskıları püskürttü ve tehlikeyi uzaklaştırdı.*
Baga Tarkan, Uygurları yönettiği 10 yıl içerisinde Uygurların yaşantısını düzene sokarak bölgedeki gücünü muhafaza etti. Manieizm inancını yaydı toplumu Tek Tanrı inancından uzaklaştırıp asimile etti 789 da vefat etti yerine oğlu Külük geçti.*
Talas Külük dönemi (789-790)
Külüg, babası Baga Tarkan’ın vefatından sonra 1 yıl gibi kısa bir süre yönetimde kalmış önemli eylemlerde bulunmuştu. Külüg, Beşbalıg bölgesine önem veriyordu. Burada 6000 Çadır kadar Uygurlular ile Beşbalıg bölgesinin yerlileri Karluk kabileleri ve Göktürk toplulukları iç içeydi.* Uygurların vergi artırımları nedeniyle memnuniyetsizlik başlamıştı. Karluklar ve Göktürk kabileleri birleşerek Beşbalıg bölgesine hakim hale geldiler.
Külüg’ün veziri Yüçiassu Beşbalıg bölgesini kontrole almak için sefere çıkarken Çin’in desteğiyle Tibetliler tarafından saldırıya uğrayarak öldürüldü. Külüg, isyan halindeki Beşbalıg bölgesindeki toplulukların Çin ile işbirliği yaparak vezirini öldürmesiyle ordusunun başına geçerek Beşbalıg bölgesine sefere çıkarak kazandığı zaferle Beşbalıgın kontrolünü eline geçirdi. Külüg, 790 da vefat edince yerine oğlu Böge geçti.
Kutluk Böge Dönemi (790 – 795)
Uygurlar, Böge döneminde çin ile iyi ilişkiler içerisindeydi., Çin ile karşı karşıya gelmemek için iyi ilişkiler sürdürülmüş ve Çin’in talebiyle Çin için tehdit unsuru olan akınlarda karakol görevi yapılmışdı. Çin, iyi ilişkileri şekillendirerek Uygurları kendi askeri gibi kullandı. Tibetliler, 795 te Çine saldırınca Tibetlilerin karşı koyamayan Böge, başarısızlığı sonucunda Çin tarafından öldürüldü. Böge’nin ölümüyle yönetime halkın itibar ettiği Alp Kutluk geçti.
Alp Kutluk Dönemi (795 – 805)
Alp Kutluk Bilge, ve askerlerce sevilen bir komutan ve idareciydi. Uygurları askeri alanda yeni mücadelelere sokmasa da ticareti geliştirerek toplumun refahını yükseltti Alp Kutluk döneminde iç asyanın ticaret noktaları Uygur kontrolündeydi ticaret İç Asyaya doğru genişletilerek Uygurların bölgedeki ülkelerle ticaret münasebeti yükseltildi Ticari faaliyetlerin yanında Mani dinine bağlı olan Kutluk, bu dini topluma yaydı Uygurların felaketini hazırladı
Alp Kutluk, askeri alanda ciddi faaliyetlerde bulunmadı Ticari ve dini alana önem verdi Alp Kutluk, dengelerini yönetmekten geri kalınca, Kırgızlar, Tibetlilerle güçlerini birleşmiş ve bölgede güç sahibi olmuşdu.*
Alp Kutluk, 805 te vefat edince yerine oğlu Külük Bilge geçti.
Külük Bilge Dönemi (805 – 808)
Külük Bilge dönemi, Uygurlar için sakin ve huzurlu geçti. Çin, baskısı azaldı. Uygurlarda en önemli faaliyet Ticaret ile uğraşarak sakin bir dönem geçirdi siyasetten uzaklaşan Uygurlar, mani dininin getirdiği “kayıtsız şartsız savaşmama” düsturu ile sükunetle yönetildiler. Külük Bilge’den sonra yerine Alp Bilge geçti.
Alp Bilge Dönemi (808 – 821)
Alp Bilge dönemi sakin ve huzur içerisindeydi. Uygurlarda toplumun refahı yükseliyor, ticaret, sanat ve kültür öne çıkıyordu. dış politikayla ilgilenilmedi Uygurları huzur içinde ve içe dönük bir anlayışı ile yönetti. 821 de ölümü ile yerine oğlu Küçlük Bilge geldi
Küçlük Bilge Dönemi (821 – 833)
Uzun süredir savaş görmeyen Uygurlar, Küçlük Bilge döneminde karışıklık ve mücadeleler içerisine girdi. Küçlük kuzey bölgesinde Kırgızlar ile güç birliği yapan Tibetlilerin Türkistana ilerleme teşebbüsüne karşı koyarak bölgesini korudu. isyankar Karlukların başına yeni bir yabgu tayin etti Karluklarda otoritesini sağlandı. Ancak düzen çok sürmeden bozuldu.*
Uygurların uzun süredir yaşadığı Ticaret ve Sanat hayatı toplumu sakin ve sefahatle yaşamaya alıştırdı. mani dininin topluma yayılmasıyla savaşçılık kaybedildi güç dengelerini kontrole alamayan Uygurlar, Karlukların isyanıyla iç karışıklıklarla karşılaşdı. Küçlük Bilge öldürüldü yerine Alp Külük geçti.
Alp Külük Dönemi (833 – 839)
İsyan ile yönetime geçen Alp Külük, Uygurların huzuruna son verdi iç karışıklıklar devam etti. Askeri vasıflarını kaybetmiş ve zayıflamış Uygurlar, iç karışıklıklar ve kuzeyde Kırkız-Tibet topluluklarının oluşturduğu baskıyla uğraştı Yönetimi karışıklıklarla geçen Alp Külük, 839 yılında çok sert bir kışla karşılaştı. kış, hayvan sürülerini telef etti, Uygur ticareti büyük zarara uğradı
Alp Külük, iç karışıklıklar ağır kış mevsimi ile ticarette çok zor duruma düştü. sağ kolu olan Kürebir’in, batı bölgesinden gelen Şato Türk’leri ile işbirliği yaptığını öğrenince intihar etti.*
Alp Külük’ün intiharı ile yönetime komutanı Külük Baga’ya geçtiyse de, büyük bir orduyla kuzeyden gelen Kırgızlar Külük Baga’yı mağlup ederek Uygurları yıktı.
Uygurların Yıkılışı (840)
Uygurlar, her ne kadar Şehir hayatına geçerek Ticaret, Sanat ve Kültürel yönden gelişmişse de Maniheizm’in benimsenmesi Uygurların sonunu hazırladı. Tüccar Dini olarak görülen Maniheizm ile Uygurlar, savaşcılığını kaybederek sakin ve mücadelesiz bir yaşama alıştılar. askeri güç zayıfladı büyük bir medeniyet olan Uygurlar, askeri yönden güçsüz ve dirayetsiz duruma geldi.*
Uygurlar, Alp Külük önderliğindeki isyan hareketi ile sarsılıp zayıfladı. Alp Külük’ün intihar etmesiyle korunamadılar.* Uzun süre baskı altında tutularak engellenen Türk boyu Kırgızlar, Uygurların zayıflamasını fırsat görerek 100 bin kişilik bir süvariyle Uygur şehirlerine girdiler. Alp Külük’ün intiharıyla başsız kalan Uygurların zayıf ordusu saldırıya karşı koyamayarak yıkıldı.*
Devlet otoritesi kaybolan Uygurlar, kurdukları muazzam medeniyetin yıkılmasıyla göç etdiler hakan ailesinin mensupları Turfan ve Kansuya göç ettirilerek tarih sahnesine çıkacak olan Turfan Uygurları ve Sarı Uygurlar’ın temellerini oluşturdular.*Uygurların Kırgızlarca yıkılmasıyla yoğun göç hareketleriyle Türkistana göç ettiler göçler gelişi güzel gerçekleşse de hanedan soyundan olan Tigin'lerin önderliğinde belirli bölgelere planlı göç hareketi yürütmüşlerdir. Bu hareketden en dikkate değer olanı Turfan ve Kansu bölgelerine göçlerdir.*
Sarı Uygur ve Turfan Uygurları olarak geçen göç kolu, Uygur kültürü ve devletini bugünlere ulaştırmıştır oldukça önemlidir.*Kansu bölgesine göç eden Uygurlara "Sarı Uygurlar", Turfan bölgesine göç edenlere "Turfan Uygurları" ünvanı verilmiştir.
Sarı Uygurlar
Sarı Uygurlar, göç hareketinin sürdüğü 7 yıl boyunca varlıklarını zor şartlarda sürdürmeye çalışmış, 847 de Kansu bölgesine yerleşerek KanChou (Kansu) Uygur Devletini kurmuşlardır. özgürlüklerine kavuşma ümidiyle kurulan Kansu Uygur Devleti, Çin'e yakın bir coğrafyada bulunmaları ve güçlü olamamaları nedeniyle tek başına varlıklarını kabul ettiremeyip Çin'e bağlı Yarı Bağımsız bir devlet olarak varlıklarını sürdürdüler. 907 ye kadar Çin'in Tang hanedanlığına bağlı olan Sarı Uygurlar, 940 a kadar Çin'e bağlılığını sürdürmüşlerdir
Askeri bakımdan varlıkları bulunmayan Sarı Uygurlar, yarı bağımsızdılar ancak güç dengelerine karşı koyamadılar İlk bağımsızlık hareketi, 911 de Çin Hanedan adayını kuşatarak gerçekleştirseler de tam bağımsızlık sağlayamamışlardır çine bağlı kalan Sarı Uygurlar, 940 da Kıtanların, 1028 de Tangut'ların, 1226 da moğolların hakimiyetine girmişlerdir. Uygur devletinin yıkılmasıyla varlıklarını sürdüremeyen Sarı Uygurlar, bugün Çin'in Sincan Özerk Bölgesi'nde varlıklarını sürdürmektedirler.
Turfan Uygurları*
Yıkılan Uygur Devletinde Kırgız istilalarından kaçarak dağılmışlardır bir kolu Kansu bölgesine göç ederken diğer kolu Turfan Karaşar Beşbalıg Kuça şehirlerine göç başlatdılar Yerleşik düzene geçen Uygurlar, Turfan bölgesinde küçük şehirler kurarak ticaret yapmaya ve yaşamlarını kendi yönetimleri altında sürdürmeye çalıştılar başarılı olamadılar.*
Son Uygur Hakanının yiğeni olan Mengi, 856 da kendisini kağan ilan ederek toplumununa önderlik yaparak bağımsızlığını ilan etti. Bölgedeki etken güç olan Çin'in, batısındaki Tibet baskılarından çekinmekteydi Uygurları kendilerine bağlı olması koşuluyla müttefik kabul ederek varlıklarını tanımıştır. Çinden aldığı destek ile Kaşgar'a kadar olan bölgeye hakim olmuş ve tarımcılık yürütmüştür.*
911 yılına kadar Çin gölgesinde yarı bağımsız yaşayan Turfan Uygurları, 911 de Kansu Uygurlarının Çin Hükümdar adayını kuşatması ve Çine üstünlük kazanması ile bağımsızlığını ilan ettiler.
Uygurlar bu tarihten sonra varlık gösteremeseler de varlıklarını korudular
askeri güç haline gelemeyen Turfan Uygurları, büyük bir güç olan Müslüman Karahanlı devletinin baskılarıyla karşılaştılar
Uygurlar, Karahanlı dönemine kadar Budizm, Hristiyanlık ve Maniheizme itibar etmekteydi. Karahanlı'lar döneminde başlayan ve Kargaş bölgesinden yayılan Müslümanlık ile birlikte Müslümantılar Uygurlar, Müslümanlığı kabul etmişler ve günümüze kadar bu inanışı korumuşlardır.* Çin ve Karahanlıların baskılarıyla varlıklarını devam ettiren Turfan Uygurları, 12. yy da Moğol Kara Hıtaylarına bağlanmış, Cengiz Han döneminde Moğollara bağlı kalmıştır.
Cengiz Han'ın istilalarıyla orta asyaya dağılan Turfan Uygurları, kültürlerini devam ettirmektedirler.*
Kaynak TürkTarihim.Com
Hazar Devleti
Hazar Devleti, kafkaslarda kurulan ve museviliği benimsemiş tek Türk devleti olma özelliği taşır., bugün rusya ve avrupadaki musevilerin kökenini oluşturur Gök Tanrı ve İslam dışında bir inanışa sahip az sayıda Türk Topluluklarından biridir. Hazarlar, Karadeniz’in Kuzeyinden Avrupa’nın Doğusuna kadar Kafkasya bölgesinde hakimiyet kurmuş, Avrupa’nın önemli devletlerindendir ticareti politikalarını şekillendirmiştir Hazarların isminin kaynağı Kaz kökünden gelmektedir. Kaz (Kezen/Gezen), Er Yiğit Kişi anlamına gelir. Zamanla Kazer, Hazer ve Hazar olarak şekillenmiştir.*
Hazar Devleti, tarihlerini yazılı olarak arşivlememiştir. Hazar Devletini lilişki kurduğu Rus, Bizans ve Arap tarihlerinde değerlendirebiliyoruz. devleti yöneten Hanların isimlerini ve yönetimini bilemesek de, komşu devletler ile ilişkilerine ait pek çok detaya ulaşıyoruz.*Hazarların Devlet yönetim ve teşkilatlanma şekli Türk’lere özgüdür Bizans, Rus ve Arap kaynaklar Hazarlardan Türkler olarak bahsetmiştir Hazarların inancı, Göktürklerde olduğu gibi Tek Tanrılı Gök Tanrı inancıydı. Devletin yönetimi bu inancı benimsemişti
Hazarlarda dini tolerans üst seviyedeydi. Herhangi bir topluluk ya da devlet adamı arzu ettiği herhangi bir dini tercih edebiliyordu bu rahatsızlık oluşturmuyordu muhafazakâr olmayan Hazarlar, Museviliği benimsemişlerdir 740 yılından itibaren Museviliği benimseyen Hazarların Musevilerle temasının olmaması, kuzeyden Hıristiyan Slavların, Doğudan Hıristiyan Bizansın, güneyden ise Müslüman Arapların arasında kalmalarından ötürü Museviliği tercih etmişlerdir
Akademisyenler, Rusya, Doğu Avrupa, Kafkaslar ve çevresindeki Musevilerin kökeninin Hazar olduğunu kabul eder.*
Hazarlar Devleti’nin kökeni Sabir ve Batı Göktürklerdir. Büyük Hun Devletinin yıkılmasıyla hun toplulukları M.Ö. 50’li yıllardan, M.S. 370 li yıllara kadar Hazar Denizi bölgesine doğru göçlere başlamışlardı. Bu topluluklar, daha önce Avrupa Hun Devleti (Attilla) *ve Ak Hun Devleti (Eftalitler) ni tarih sahnesine çıkarttılar.
Avrupa Hunlarına tabi olan ve Hazar bölgesinde varlıklarını sürdüren topluluklardan olan Sabirler Hazar Devletini kurmuş, Batı Göktürk’lerin yıkılmasıyla diğer Göktürk Toplulukları Hazar Devletine katılmıştır. Hazarların hanedanlık sülalesi Sabirlerden Ansa kabilesidir.*
Hazar Devletinin Kuruluşu (630)
Hazar Devletini oluşturan Sabir toplulukları, Batı Göktürklerin zayıflamasıyla bölgesinde hakimiyetini kurarak Hazar Devletini kurdular. Batı Göktürk’lerin zayıflamasıyla bölgelerindeki politikalara kendi başlarına yön veriyor ve hareket ediyorlardı. önemli bir güç haline gelen Sabirler, 629 da Bizanslı Heraklios ile anlaşarak Azerbeycan ve Ermenistan hattını kontrole almaya başladılar. Bunun karşılığında Bizans için bir tehlike olan Sasanilerin üzerinde baskı kurarak Bizans için tehlike olan Sasanileri Bizans’dan uzak tutmuş oldular.
Hazarlar, kazandıkları güç ile Hazar Devletini kurdular. Göktürk topraklarının dışında hakimiyetlerini kuran Hazarlar, 657 de Göktürkletlrin yıkılmasıyla, Göktürk’lerin batı bölgesindeki Türk topluluklarını bünyesine katarak Hazar Denizi ile Karadeniz’in Kuzeyi arasındaki bölgeye hâkim hale geldiler.*Hazarların kurulduğu dönemlerde İslam Orduları Kuzeye ilerlemekteydi. 634 te Sasanileri yıkan İslam Orduları, 651 de yılında, Halife Hz. Ömer döneminde Kafkaslarda Hazar Devleti ile ilk temasını kurdu.
güçlenen İslam Orduları, Derbent’i alarak Hazarların başkenti Belecer’e ilerlediler. Hazarlar İslam Ordularını püskürtse de Başkentlerini İdile çekmek zorunda kaldılar. Halife Hz. Ömer’den sonra gelen Halife Hz. Osman’ın şehit edilmesi ve Halife Hz. Ali’nin halifeliği almasıyla oluşan iç karışıklıklar İslam Ordularının Kafkaslara ilerlemesini engeller.
Hazarların Yükselişi (665)
Bölgesinde söz sahibi olan Hazarlar, 665 te Büyük Bulgarya Hanlığının yıkılmasıyla ordularını ve sınırlarını büyüttüler Hazar Devleti, Büyük Bulgarya’nın tabi olmasıyla sınırlarını Diyenper’e kadar genişlettiler. güçlenen Hazarlar, 690 da Kırım’ı ele geçirip Azak denizinde hâkimiyet sağladılar.
700’e gelindiğinde hakimiyetlerini Hazar Denizinden Dinyester’e, Kafkasların güney eteklerinden Oka nehrine kadar olan bölgeye ve Kırım’ın tamamına hâkim hale geldiler.*İslam Ordularının Kafkaslardaki ilerleyişi Hz. Ali’nin 661 de şehit edilmesiyle Arap toplulukları yönetimine alan Muaviye döneminde hız kazanır. Hazarlar Muaviye yönetimindeki Emeviler ile uzun süre savaşacaktır
Bizans’da 695 te tahttan indirilen 2. Justin, kırımdaki Gotların yanına kaçmıştı. Gotlar onu Kırım Han’ı Busir’e teslim ettiler. Busir, 10 yıl kendisine sığınan Justinianos’u 704 te kız kardeşi ile evlendirir. 705 te, Bizans İmparatoru 2. Tiberius, Justinianos’u ölü yada diri getirene büyük armağan vaad edip Justinianos’un ölüm emrini verdi * Justinianos, karısının da yardımıyla Hazarlardan kaçarak, Bizansa komşu olan bir başka Türk Devleti Tuna Bulgar Devleti Han’ı Tervel’e sığınır ve Tervel Hanın yardımıyla Bizans Tahtına geçer.*
Busir Han, 710 da Bizansın kontrolünde olan Cherson’u ele geçirir. Justinianos da Busir’in üzerine yürür ve Cherson’u alır. Ancak Cherson’lu isyancılar Busir Han’ın desteğiyle Kırımı aldılar. Busir – Justin ihtilafı ile Bizans Hazar ilişkileri kötüye gider düşmanlık hat safhaya çıkar Hazarlar üzerinde sürekli baskı kurma politikası yürüten Bizans, Emevilerin 717 yılındaki İstanbul kuşatması nedeniyle Hazarlar üzerindeki baskılarını geri çekmek zorunda kaldılar.
Hazar Devleti, Bizans baskısının azalmasıyla, Şirvan’a girip Azerbeycan topraklarını kontrolüne aldı. Emeviler ve Hazarların Kafkaslardaki mücadeleleri artdı. güney Kafkaslarda kontrol Hazarlar ve Emeviler arasında el değiştirdi ancak Kafkaslara ilerlenemedi Hazar Devleti, 731 de Emevilere akın düzenledi. ağır bir yenilgiye uğratarak Musula kadar ilerlediler güç toplayan Emeviler, Sait El Haraşi önderliğinde Hazarlara saldırarak Azerbaycan önlerine kadar olan bölgeyi hakimiyetlerine aldılar.
Emeviler, 732 de halife olan Mervanı, Hazar sınırı Azerbeycan – Ermenistan bölgesine vali tayin ettiler. Mervan döneminde Emeviler büyük başarılar elde eddi hâkimiyetlerini güçlendirip Hazarları baskı altında tuttular. Hazar Devletinde kesin hâkimiyet amaçlayan Emeviler, Hazarların üzerine yürüyerek birkaç şehri ele geçirip çok sayıda esir aldılar. Hazar Devleti, Emevi hakimiyetini ve İslamı kabul şartı ile bir anlaşma imzalamak zorunda kaldı.
Emevilerin bölgeden çekilmesinden sonra Hazarlar eski inanışlarına geri döndü
Hazarların Emevilere son akınları Harun Reşit döneminde gerçekleşti. mücadeleyi kazanan Emeviler, güney kafkasyaya hakim oldular Bu tarihten sonra Hazar Devleti ile Emeviler arasında savaş meydana gelmemiş, barış hâkim olmuştur. Hazarlar Bizansla Emevilerle mücadeledeydi. Emevilere karşı Bizans ile iş birliği içerisindeydi. Emevilere karşı mücadele dönemi Hazarlar ile Bizans arasında iyi ilişkiler oluşturdu
Bizans İmparatoru 3. Leon zamanında devam eden ilişkiler, 4. Konstantin’in Hazar Hanının kızıyla evlenmesiyle akrabalığa dönüştü Bu evlilikten doğan Leon, 775 te Bizans tahtına çıktı. akrabalık ile başlayan ili ilişkilerle Hazar Devleti ile Bizans arasında ticaret gelişti. Hazarlar için Kırım önemliydi Kırım’ı yönetimine alan Hazar Devleti, 787 de Güney Kırımdaki Doros kalesini ele geçirerek Kırım’da hakimi Gotların hakimiyetine son vererek kendi bünyesine kattı.*
Bölgedeki hâkimiyetini güçlendiren Hazar Devleti, 8. Ve 9. YY’larda sınırlarını Batı ve Kuzeye genişlettiler. Doğu Avrupada’ki her kavimden vergi alır, ticareti yönetir ve bölgesel politikaları kontrol altında tutar duruma geldiler. 859 a gelindiğinde Hazarlar, Kafkaslara sonradan gelen Slav boylarıyla ilişkideydiler. Doğu Rusya topraklarına yerleşen Slav kabileleri, Polyan, Severyan, Radimic ve Vyatiç’den *ev başına 1 sincap kürkü ve gümüş para vergi alınmaktaydı.
Slavların lideri Runik’den sonra yerine geçen Oleg, bu duruma son vermek için 884 te Slav kabilelerinden Severyan’lara baskı kurarak Hazar Devletine vergi vermemelerini istedi. Hazar Devletini zorda bıraktı. Güç birliği yapan Slav kabileleri de *güç topladılar.*892 de güçlenen Slav kabileleri, 55 gemiyle Hazar Denizine Müslümanların Taberistan ve Abiskon bölgelerine asker indirerek yağmayla ganimetler topladılar.
Hazar Hanının izniyle yaptıkları sefer dönüşünde ganimetlerden Hazarlara vergilerini ödemişlerdir ancak Hazar askerleri içerisinde Müslüman olanlar hakandan izin alarak Müslümanları yağmalayan Slavlara saldırdılar. intikam saldırısında Slavlar yenilgiye uğratılarak Slavların Müslüman üzerindeki etkileri engellendi Bizans ile girilen iyi ilişkiler, Romanos döneminde (932) ,bizansın Yahudilerde kurduğu baskı nedeniyle bozulmuştur.
Bizansın Yahudilerdeki baskısı nedeniyle Hazar Devletine sığınan Yahudiler, Bizans ile Hazarların arasının açılmasına sebep oldu. Bizans politikalarına karşılık, Hazarlarda bünyesindeki Hıristiyanlarda baskı kurdu . Bizans İmparatoru Romanos, Kiev Knezi İgor ile Hazarlara karşı birleşti gittiler. İgor, Hazarların üzerine yürümek için diğer Türk toplulukları Uz, Peçenek, As ve Alan kabilelerini kışkırttı ve birlikte Hazarların üzerine saldırtdı Hazarlar saldırıyı püskürtmüş olsalar da Diğer Türk Toplulukları ile ilk mücadelelerine girişmiş oldular. Bu tarihten sonra Hazarların pek çok boyu Hazarlara isyan etmişlerdir
Hazar Devletinin Yıkılması (935 –1030)
900’lü yıllardan itibaren Slavlar Hazar bölgelerinde yürüttükleri ticari faaliyetlerle güç kazanıp ticari güç ile buraya yerleştiler. Hazar Devleti, Bizansın Baskıları, Türk Boylarının isyanları ve Slavların güç kazanmasıyla zayıflamaya ve güç yitirmeye başladı. Slavlar, bölgelerindeki güçlerini sağlamlaştırmak ve hâkimiyeti genişletmek amacıyla Hazarlar ile mücadeleye giriştiler. Uzun mücadeleler sonunda Diyenper Nehri ve Karadeniz ticaret yolunun hakimiyetini ele geçirdiler Slav kavimlerini Hazarlardan kopartarak kendilerine bağladılar . Güçlenen ve diğer Slav kabilelerini bünyesine katan Slavlar Devletleşerek Hazarların yıkılmasında etkin rol oynadılar.
935 yılında, Slav Knezi olan İgor, hazarların tarakan şehrine saldırdı. Eş zamanlı Bizansın yardımıyla Kırıma saldırıp bir bölümünü ele geçirince Hazarları zorda bıraktı. Hazar Kağanı Aeron, 939 da Kırıma yürüse de geri alamamıştır.*965 e gelindiğinde Slavların Hazar akınları başladı. Hazar Devletinin yıkılmasında etken olan Slavların Sarkel’i alarak güneye ilerlediler, Peçenek ve Uzları Hazarlara karşı kışkırttılar.
950 li yıllara kadar büyümesini devam ettiren Hazarlar , 950 lerden itibaren Slavların kışkırtması ve işbirliğiyle kendilerine bağlı Türk Kabilelerinden saldırılar almaya başladılar.*Volga boylarında Hazar Yönetiminde teşkilatlanan Macarlar, Arpad Hanedanlığını kurdular. Hazarlardan ayrılan Bulgarlar ve Peçenekler, Arpad Hanedanlığına yürüyerek hanedanlığı yıktılar. Arpad Hanedanlığının yıkılmasıyla Macaristana yerleşen Macarlar Macaristan’ının temellerini oluşturdular
Slavların Devlet haline gelmesi ve yoğun saldırıları, gerekse Peçenek, Uz, Kuman-Kıpçak, kabilelerinin Slavlarla işbirliği yaparak üzerine yürümesi Hazarları zayıflattı. Ve Türk Toplulukları da Hazar hâkimiyetinden çıkdılar.*Hazarların yıkılışı 965 olarak geçer. Slavların Kerç boğazını ve Kuban sahillerini ele geçirmesinden sonra, Hazarlar varlıklarını Azak ve Kırımda sürdürürler. 1016 da bu bölgede zayıflamış halde Hanlıklarını devam ettirdiler Bizans ve Slavlar işbirliği yaparak tarakan bölgesine saldırırlar. Hazarların son hakanı Tzul, esir edildi. Hakan, Hristiyanlığı kabul ederek Arbon unvanını aldı. Hakansız kalan Hazarlar Derebeylik sürdürdüler.
Peçenekler, 1030 yılında Derebeylikleri yıkınca Hazar Devleti son buldu.*Hazar Devletinin Yıkılmasıyla, Kırım, Hazar Denizi civarı ve Kafkaslara göç ederek asimile oldular ve tarihden silindiler. Akademisyenler, Doğu Avrupa ve Batı Rusyadaki Musevilerin Hazar kökenli olduğunu düşünmektedir.*
Kaynak TürkTarihim.Com
Kurtuluş Savaşı
Kurtuluş Savaşı, Bir iftihar, bir intizar, bir yadigar. Ezberledik, ezberleyince unuttuk. Şimdi hatırlıyoruz 1. Dünya Savaşı'nın belli olmuş, Almanya'nın mağlup olacağı anlaşılmıştı. Sultan Reşat, memleketin içler acısı haline dayanamayıp kalp yetmezliğinden vefat edince (3 Temmuz 1918) yerine Sultan Vahdettin geçirildi. İttihatçılar memleketi içine düşürdükleri halden utanç duyarcasına istifa etmişti Talat ve Cemal paşa Alman torpidosuyla kaçmışlardı.*
Sultan Vahdettin, anlamıştı içerden çürümüşlüğü.*Mondros 30 Ekim 1918 de Mütareke şartları üzere çok ağır oldu. Osmanlı askerleri silahsızlandırılmış, işgalci kuvvetler Anadolu'yu*işgale başlamışlardı. İngilizler İskenderun ve Musul'u işgal ettiler. Urfa, Antep, Maraş, Adana'yı işgal edip Fransızlara devrettiler. İtalyanların işgali Antalya'dan başladı. işgalin en ağırı, en utanç verici olanı İstanbul'da yaşandı. İtilaf kuvvetleri 54 Gemi ve 6 Denizaltıyla İstanbul'u işgal etti. bu gemilerin sayısı 167'yi buldu. 3500 itilaf askeri İstanbul'a ayak bastı ve saltanatın kalbine hançer saplandı.
Fransız general Esperey, saltanat makamı olan Dolmabahçe Sarayında oturmak istediğini Türkleri ve Sadrazamı aşağılayıp Dolmabahçe'ye yürüdü. Asırlardır yenilmişlerdi intikam almak istiyorlardı İstanbulu haçlı askeri kuşatdı. İngiliz muhibi Damat Ferit Sadrazamlıktaydı tek yetkili ise Vahdettin'di İtilafçılar ve işgal kuvvetleri Paris Konferansında Osmanlıyı nasıl paylaşılacağına karar verildi 18 Ocak 1919 de Osmanlıdan heyet istediler sanki emir verir gibiydiler
Osmanlı, mağlubiyet anlaşması imzalayacağını biliyordu ama Osmanlı Heyeti'nin önüne konan metnin kabul edilebilir tarafı yoktu. Osmanlı Heyeti Paris'te antlaşmayı imzalamadı itilaf cephesini hiddetlendi ve 2. İşgal harekatını başlatdı, İstanbul'da ki karakolları basdı, Osmanlı Askerlerini katleddi. Fransızlar Zonguldak'ı, İngilizler İzmit'i işgal ettiler. Yunan Donanması İngiliz, Fransız ve ABD refakatiyle İzmir'e girdi İzmir'in işgali Yunan'a yaptırıldı
Yunan, 230 Bin kişilik kuvvetiyle Bursa'ya kadar ilerleyip Trakya ve Edirne'yi zaptetti Ülke işgal ediliyordu
Halkın ümidi kırılmış, teslimiyet ve mağlubiyet kabul edilmişti. Mustafa Kemal, 9. Ordu müfettişi olarak Samsun'a çıktı (16 Mayıs 1919). direniş Amasya'da ilan edildi; Kuvva-i Milliye ilk sözünü söyledi (22 Haziran 1919).
|