Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10-30-2018, 22:15   #26
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak türk tarihim.com

Timur Devleti

Timur Devleti, Timur Han tarafından 1370 yılında kurulmuştur Delhi’den Bursa’ya kadar geniş bir coğrafyayı hâkimiyetine almıştır Timurun vefatı ilee parçalanıp yıkılmış büyük Türk Devletidir.

Timur Han (emir Timur)

Tarihe Aksak Timur olarak geçen emir Timur Han bir Moğol Kabilesi olan ve Moğollardaki Türk Kültürünün etkisiyle Türkleşen Barlas Boyuna mensup Moğol Kökenli bir Türk Hükümdarıdır. Barlas boyu Moğol kökenli bir kabiledir Türk Kültürü ve Türk Toplumu ile yoğun münasebetleri ile kültürel ve etnik olarak Türkleşmiştir ve Türk Olarak kabul edilir. Timur Han kendisini her zaman Türk saymış Türklüğü ile iftihar etmiş ve kendisini Türk Dünyasının en büyük hükümdarı ilan etmiştir.*

Aksak Timur, aksayarak yürümekteydi. bu rahatsızlığına rağmen at sırtında kazandığı büyük savaşlarla bu kusurunu bir iftihara çevirmiştir. Timur Han’ın mezarını açan ve kemiklerini inceleyen Sovyet Antropolog Timur Han’ın kalça incinmesi sebebiyle Aksak yürüdüğü tespit edmiş, Aksak unvanının edebi bir anlam taşımadığı anlaşılmıştır. Timur Han’ın boyunun 1.73 mt. olduğu, Elmacık kemiklerinin çıkık ve göğüs kafesinin geniş olduğu bilgilerine ulaşılmıştır.*

Timur Han, 1336 da, Semerkand Keş şehrinde dünyaya geldi. Bu bölge, 1300 de Moğol hâkimiyetindeydi Türk Devletleri gibi Merkezi bir otoritede toplanmadan bölgesel idarelerle yönetilen Maveraünnehir ve Semerkand ta Türk Halkı ve Moğollar bir arada yaşayıp kaynaşmıştı Türk Kültüründen etkilenen Moğollar, bölgedeki atmosferin tesiriyle İslamiyet’i kabul etmeye başlamış Türk-Moğol yapısı meydana gelmişti

Timur Han, Türkleşmiş ve Müslümanlaşmış moğolların Barlas kabilesinin bir mensubu olarak Keş şehrinde dünyaya geldi.*Timur Han’ın babası Turagay, Çağataylar’a bağlı Barlas boyunun beyiydi. beyliğinin Tigin’i veliahdıydı Moğolların Çağatay Devleti, komşuları ile savaşıyor, bölgede iç karışıklık meydana geliyordu. Timurun doğduğu Keş şehrinin idaresi Çağatay Emiri Kazgan’ın idaresindeydi

Timur genç yaşta Emir Kazgan’ın emrine girdi. Barlas boyunun veliahdı önemli görevler üstlendi ve yetenekleriyle mertebesi yükseldi.*
Timur, 20’li yaşlardayken Semerkand Bölgesi Hanlık mücadelesine ve iç karışıklıklara sahne oluyordu. Doğu Türkistanda hâkimiyet kuran Moğol Hükümdarı Tuğlak karışıklıklara son vermek için Semerkand’a girdiğinde Timur, boy reisi olarak bağlılık bildirdi.

Tuğlak karışıklıklara son verip oğlu İlyas Hoca’yı Maveraünnehir’e Vali tayin etti ve Timur’u İlyas Hoca’nın atabeyi yaptı. İlyas Hoca Semerkand’ı zulüm ve baskıyla yönetdi. Babası’nın Moğol Hükümdarlığından güç aldı Atabey Timur, Vali İlyas Hoca’nın zulümlerine göz yummadı. Maveraünnehir emiri Hüseyin ile ittifak kurdu ve bölgedeki Moğollara meydan okuyarak Horasan’a girdi Timur, Moğol Hükümdarı Tuğlaka olan bağlılığını ortadan kaldırıp isyan etti. Moğol Hükümdarına bağlı bir Atabey olmakla yetinmeyip Timur Devletinin temellerini attı

Timur, Emir Hüseyin ile Horasan’a girdiler ve bölgeyi hâkimiyetlerine aldılar Ancak bu ittifak uzun sürmedi. Horasan’ın idaresinde anlaşamayan Emirle Belh’de savaştılar Timur galip gelerek Emir Hüseyin’i Horasan’dan kovdu ve Türk Tarihinin en önemli beldesi Horasan’ı hâkimiyetine alarak Türk Dünyasının yegâne hükümdarı oldu (1369).*

Timur Han, Horasanfa kurduğu hâkimiyetini teşkilatlandırarak bağımsız ve güçlü bir devlet haline geldi (1370). Maveraünnehire hâkim olan Moğolların bölgeyi Valiler ve Emirler ile uzaktan yönetiyordu otorite boşluğu oldu
Güçlü bir Merkezi bir otorite isteyen Türk ve Moğol kabileleri Timur Han’a bağlandı. Moğol Hanlığı olan Çağataylar güç kaybetti Timur Han, Birkaç yılda Horasan ve Maveraünnehir’deki hâkimiyetini pekiştirdi ve Maveraünnehir’in yegâne hâkimi oldu

Timur Han, Maveraünnehirde hâkimiyetini pekiştirirken Doğu Avrupa’dan Doğu Türkistan’a uzanan coğrafyaya yayılmış olan Büyük Moğol Hükümdarlığı zayıflamış, komşu devletlerle mücadele saltanat mücadelesi ile baş etmek zorunda kalmışdı. Cengizin torunları, Dedelerinin fethettiği coğrafyaya sahip çıkamadı. Moğolların Batı kanadı olan Altın Orda devleti ve Kıpçaklar, Uzlar ve Peçenekler’i yıkmış ancak Türk Toplumlarını bünyelerine aldıktan sonra Türkleşmeye başlamışlardır

Türkleşmiş olan Moğollar Türk Devletlerini bünyelerine katınca Devlette Türklerin ön plana çıkmış Moğollar
Türk-Moğol Devletlerine dönüşmüşlerdi.*Türkleşen Moğollardan biri de Altın Orda Devletidir, Avrupa’daki krallıkların güçlenmesi ve saltanat mücadeleleriyle zor günler Moğol Hükümdarı Tuğlak ın oğlu Toktamış, babasının öldürülmesiyle Timur ’a sığınmıştı (1375). Timur Han, Toktamış’ı himaye edip destekledi. Toktamış, Timur un himayesiyle güçlenerek Moğolların Batı kanadı olan Altın Orda iç karışıklıklardan istifade ederek Altın Orda Devletinin doğu kanadı olan Ak Orda Devletine taarruz etti (1375).

Toktamış, Timur Han’dan ın desteğiyle Altın Orda Devletinin hükümdarı oldu (1378).*Timur Han, Maveraünnehir’deki Moğollara son vererek Devletini Kurdu batıda Türk Moğol Devleti Altın Orda nın birleşip güçlenmesini sağladı 1380 de Maveraünnehir Moğol kimliğinden sıyrılarak Türk Yurdu oldu. Çağatay Moğolları, Timur Devletine bağlanmış Moğollar devlette öne çıkartılmayarak Müslüman Türk Kimliği benimsenmiştir. 1380-1390 da süren Türkleşme, bölgeye göç eden Özbeklerin Moğollara baskın gelmesiyle pekişmiştir Kalabalık kitleleri ve güçlü ordusuyla önemli bir güç olan Özbekler, önce Azerbeycan ve Hazar bölgelerinde yaşamış Moğol baskısıyla Maveraünnehir’e göç etmişlerdir Özbeklerin Timur Han’a tabii olmaları Maveraünnehiri etkilemiştir. Çağatay Moğolları, nüfus bakımından azınlık haline gelmiş ve Müslüman Özbekler Karahanlı, Gazneli ve Selçuklularla büyük bir kitle oluşturarak kültürel olarak Türkleşen Semerkand bölgesini Türk Yurdu haline getirmiştir

Maveraünnehir’in Türk Yurdu haline gelmesi Timur Hana katkı sağladı Timur Devleti İç Asya’nın en büyük devletlerinden biri haline gelip, bir cihan imparatorluğu olacaktır. Timur Devleti giderek güçlenmiş ve hâkimiyeti Maveraünnehir’e sığmaz olmuştu Timur 1390 da Maveraünnehir dışına yaptığı ilk seferde Moğol hâkimiyetindeki Harezme taarruz ederek fethetti (1390). *bir Türk Yurdu olan Harezm yeniden bir Türk Birliği altına girdi Timur Han’ın namı Osmanlı Devletine kadar ulaştı.*

Harezmin alınması ile Timur Altın Orda ile komşu olmuştu. Ancak Timur Han’ın himaye ettiği ve verdiği destek ile Altın Ordayı idaresine alan Toktamış, Timurdan rahatsız oldu. büyük bir kibir ile Timur’u hakir gördü Timur Han, Harezm’i aldıktan sonra Doğudaki Çağatay Moğollarına sefere çıktı. Toktamış, Timuru istemiyordu. bir dönem himayesine girdiği Timur’u alelade görüyor, babasının topraklarında hüküm süren bir hükümdar olarak addediyordu. Toktamış, Timur’un Çağatay Seferini fırsat bilerek Harezmi kuşattı. Bu haberi alan Timur Han, ordularıyla geri dönerek Harezm’e girdi ve Ural Nehrinin batısındaki Kondurca’da Toktamış’ın orduları ile savaştı timur kendisini hakir gören ve himayesi ile Altın Ordanın başına geçen Toktamış’ı mağlup ederek Harezm’i geri aldı Timur Devletinin cihan hâkimiyetini başlattı (1391).*

Timur Harezm’den sonra önce İran’da bulunan Muzafferoğulları Devletini yıkarak İran’ı, sonra ise Celayirlileri yıkarak Bağdat’ı hâkimiyetine aldı (1393). Timur Han sınırlarını İran, Kafkasya ve Azerbeycan’a kadar genişletmiş, Timur Devleti bir cihan devleti haline gelmişti. Timur Altın Orda Devletini, Osmanlıyı ve Doğu Türkistan hâkimi Moğolları tehdit ediyor, kendisini Türk Dünyasının tek hâkimi ve hükümdarı ilan ederek tüm Türk Devletlerinin kendisine tabii olmasını emrediyordu.*

Toktamış, mağlup olmuş ancak vazgeçmiyordu. Timur’un Azerbeycan ve Güney Hazarda bulunmasını tehdit addediyordu. Timur Han, kendisiyle mücadeleden vazgeçmeyen Toktamış’a büyük bir sefere çıkarak Altın Ordaya taarruz etti ve Terek’e kadar ilerleyerek Toktamış’ın ordularını (1395). Te yenerek Azerbeycan ve Kafkaslardaki Altın Ordayı hâkimiyetine aldı
Altın Ordayı parçaladı

Altın Orda Devleti Timur’un ordularına mağlup olduktan sonra saltanat mücadelesinde bölündü, Slav Krallıklarının taarruzlarıyla yıkıldı.*
Timur İran, Irak, Azarbeycan ve Kafkaslarda büyük zaferler kazandı doğuya dikti. Hint yarımadasına Delhi’ye ulaştı ve Delhi Sultanlığı ile yaptığı mücadelede değerli eşya, savaş aracı, savaş filleri ve ganimetlerle hazinesini doldurdu (1398).*

Timur Delhi seferindeyken Celayirliler kaybettikleri Bağdat’ı kuşatarak şehri geri aldılar. Timur Han ikinci Bağdat seferinde hem Bağdat’ı geri aldı hem de bir Türk Devleti olan Karakoyunluları yıkarak Güneydoğu ve Doğu Anadolu hattını hâkimiyet altına aldı. Yıkılan Celayirliler Hükümdarı Ahmet Han ve Karakoyunlu Kara Yusuf Beyazıt’e sığınmışlardı. Delhi’den Anadolu’ya kadar olan coğrafyayı hâkimiyetine alan Timur Han’ın hedefi Anadoluydu Selçuklunun yıkılmasıyla küçük devletler ve beyliklerle idare edilen Anadolu Coğrafyası tam anlamıyla Türk Birliğine girmemişti. Timur, Karakoyunlu Devletini yıktı Anadolu Beyliklerini kendisine bağladı ve Osmanlıyı kendisine tabi kılmak için Anadoluya hücum etri Timur Han, Osmanlıya yaptığı ilk seferde Han Sivas’a kadar ulaştı (1400). Doğu Anadoluyu Sivas’a kadar hâkimiyetine alan Timur Memlukların iç karışıklıklarda zayıflaması üzerine Suriye seferine çıkarak Halep, Hama, Humus ve Şam’ı fethetti.*

Timur Han Suriye seferinden sonra Tebriz’e dönerken Osmanlı İmparatoru 1. Beyazıt, kaybettiği Sivas seferine çıkarak Sivas ve Erzurumu aldı üzerine Timur, Osmanlıya bir mektup göndererek Sivas, Erzurum ve Anadolunun kendisine bağlılık bildiren beyliklere bırakılmasını, Celayir ve Karakoyunlu hükümdarlarının iadesini , Osmanlının hükümdarlığını tanımasını ve tabiiyeti altına girmesini, ve Beyazıt’ın oğlunun rehin olarak gönderilmesini emretti Ankara Savaşının temelleri atılmış oldu. Timur ile 1. Beyazıt arasındaki mektuplarda tehditler, ağır hakaretlerle Timur, ordusunun başına geçerek Osmanlı üzerine sefere çıktı (28 Temmuz 1402).

Ankara Savaşı

Beyazıt’ın, timurun ağır taleplerini reddedmesiyile Timur, 140 Bin kişilik bir ordu hazırladı. orduda 20 Sultanlıktan askerler ve Hindistanın savaş filleri bulunuyordu. Beyazıt, Türk Beyliklerinden oluşturduğu ordularını bu ordu, Timura karşı zayıf kalıyordu. Özgün güçleri yetersiz kalınca Sırplardan asker desteği alınarak yıldırım ordusunu 85 Bin’e çıkartı ve Timur’un karşılamak üzere Ankara’ya harekete geçti.*

Timur Tokata ulaşınca beyazıt ordusunu ikiye böldü yaya güçlerini dağlık bölgelere yerleştirip süvarileriyle ormanlık araziye konuşlandı. Bu Timura büyük bir avantaj sağladı. Hızlı ve kabiliyetli güçleri, Timuru yenilmez kılıyordu. Beyazıt’ın savaş tertibatını öğrenen Timur, şaşırtma amaçlı güçlerini güneye, Kayseri’ye kaydırdı. Beyazıt, Timur’u Tokat ve Sivasta beklerken, Timur Kayseriden Ankara’ya ilerleyip şehri kuşattı. Timur’un Ankara’yı kuşatınca Beyazıt, Savunma yapacakken taarruz etmek zorunda kaldı ve büyük bir hatayla Temmuz sıcağında ordusunu Ankara’ya yürüttü. sayıca az olan ve Temmuz sıcağında susuz ve yorgun düşen Osmanlı Ankara’ya ulaştığında, Timur kuşatmayı kaldırarak kuzeye, Ankara Savaşının gerçekleşeceği Çubuk Ovasına çekildi.*

Beyazıt, Timur’un ordusunu takip ederek Timur ordusunu emniyetsiz ve istirahat anında yakaladı. Beyazıt’ın ordusu yoğun sıcakda yorgun düşmüş ve susuz kalmıştı. Durumu istişare eden Beyazıt, taarruz tekliflerine karşın, bu hareketin mertçe olmayacağını düşünerek askerlerini dinlendirdi Timur, Beyazıta karşı savaş tertibi aldı. Ve Osmanlı ordusu savaş hazırlıklarının tamamlanmasını beklediler.

İki tarafta tüm hazırlıklarını tamamlayıp 28 Temmuz sabahı, sabah namazıyla savaş düzeni aldılar. Beyazıt, Niğbolu savaşında kullandığı Kurt Kapanı (Hilal) taktiğini uygulamak için en önde yer aldı. Beyazıt, Azaplarla birlikte çalılık ve otluk bir düzlükden timura hücum eddi ve ilk taarruz başladı ağaçlar ve çalılıklar taarruzu yavaşlatıyordu taarruzu gören Timur karşılığı okçularla verdi. Timur’un oklarına karşı Azaplar ağır kayıplar vererek geri çekildi İlk hamlesinde başarılı olmayan Beyazıt, Yeniçeriler ve Sipahilerden oluşan güçlerine taarruz emri verdi. Timur, savaşçı fillerini ve ormanlık alana sürdü avantaj yine Timur’un eline geçti. Mirah Şah’ın birlikleri Süleyman Çelebiye taarruz edince zor durumda kalan Süleyman Çelebiye Merkezdeki Yeniçeriler yardım etti. Sayıca az olan Osmanlı Yeniçerilerin ayrılmasıyla ikiye bölündü ve Timur’un filleri ileri sürmesiyle hücuma karşı yeterli direniş gösterilemedi. Osmanlı, savaşçı fillerle ilk kez karşılaşıyordu. Fillere karşı nasıl bir taktik izleyeceğini bilmeyen Osmanlı fillerin taarruzları karşısında disiplin ve düzenini kaybetti

Beyazıt, büyük bir hata kurt kapanı taktiğini uygulayarak Sipahilerle Filleri karşılaştırdı Savaşın en kanlı ve şiddetli anıydı. Yeniçerilerin okları ve Sipahilerin taarruzlarıyla Filler etkisiz hale getirildi ancak Sipahi ve Yeniçeriler çok ağır kayıplar verdi. Fillerinin devre dışı kaldığını gören Timur, Şeyh Mirzanın birliklerini Yeniçerilerin üzerine gönderdi. Beyazıt ise Anadolu beylik Askerleri ve Kara Tatarları takviye etti. Kara Tatarlar, Timur ile anlaşmışlardı. Yeniçerilere okladılar Miran Şah ile Süleyman Çelebi arasındaki çarpışmalarda takviye olarak gelen Anadolu Beylikleri taarruz etmekteyken, Timur’un ordusuna bağlı Anadolu Beylikleri bayrak açınca Beyazıt’a bağlı Anadolu beylikleri Timur’un safına geçerek Osmanlıyı alt üst ettiler. Yeniçeri ve Rumeli birlikleri, önce Kara Tatarlar, sonra Anadolu Beyliklerinin Timur’un safına geçmesiyle ağır kayıplar vermeye başladılar. Rumeli ve Sırp birlikleriyle Yeniçeriler dışındaki güçlerin sırt çevirip Timur’un tarafına geçmesiyle Beyazıt sükûtu hayale uğradı. Osmanlıda, yalnızca Yeniçeriler Rumeli-Sırp birlikleri Beyazıt’a sırt çevirmemiş ve savaşın sonuna kadar mücadele etmişlerdi.*

mücadeleyi kaybeden cephelerden çekilmeye başladı Timur, son emrini vererek Beyazıt’ın sağ ele geçirilmesini emredince son taarruz başladı. Vezirler ve Çelebi kardeşler kuşatmayı yararak kaçmayı başardılar. Şehzadelerin kaçışını fark eden Sırp komutan ve Beyazıt’ın kayınbiraderi Stefan Lazareviç, Beyazıt’a çekilmesi için tavsiyede bulundu Beyazıt mücadeleye devam etti. Çatalpete’de emrinde 300 kişilik askeriyle atının sırtında çarpışarak Timur tarafından yakalandı esir edildi ve Ankara Savaşı, Osmanlı için büyük bir hezimettir

Timur Han, esas emeli olan Türk Devletlerini bir araya getirmek ülküsüne ulaşmak üzereydi. İç Asya’daki Tüm Türk toplumları hâkimiyetine girmiş, Tüm Türk Yurtları Timura tabi olmuş, Asya’da kendisine meydan okuyacak güç kalmamıştı. Kendisine Tabi olmayan tek Türk Toplumu ve Devleti olan Osmanlı İmparatorluğudur hâkimiyeti altında olmayan tek Türk Yurdu Anadolu Topraklarıdır Ankara Savaşı ile osmanlıda yenilmiştir. Timirun tek hedefi Türklerin en eski düşmanı olan Çin’dir

Timur, Çin seferine hazırlandı Semerkandda savaş hazırlıklarına başladı. Timur en büyük hayali olan Çin Seferine hazırlıklanırken 69 Yaşında, Otrar şehrinde vefat etti (1405). Öldüğünde Devletinin sınırları Delhi’den Bursa’ya, Arap yarımadasından İrtiş Nehrine kadar uzanan muazzam bir coğrafyaydı Timur Han’ın ölümüyle saltanat mücadeleleri başladı Timur Han, ölmeden önce ölen oğlu Cihangir’den olan torunu Pir Muhammed’i veliaht tayin etmişti diğer oğulları Miranşah, Şahruh ve torunları Pir Muhammed’i tanımayarak saltanat için mücadelelere giriştiler. Ve tek bir hükümdar etrafında toplanamayan saltanat makamı bölündü. Timur’un torunu Muhammed Semerkand’da, esas veliaht Pir Muhammed ve torunu İskender İran’da, Miranşah Bağdat ve Azerbeycan’da, Şahruh Horasan’da tahta çıktı

Veliahtların mücadelesi büyük Timur Devletini tek merkezli bir otoriteden çıkartarak parçaladı parçalanan yönetimler Timur Han’ın 34 yıllık verdiği başarılarını ziyan eddti. bölünüp parçalanan Türk Toplumları varlıklarını devam ettiremeyerek yıkıldılar

Şahrun Dönemi (1405 – 1447)

Büyük Timurlarda varlığını en uzun sürdüren veliaht Şahruh olmuştur. Diğer veliahtlar makam ve saltanat için giriştikleri hareketlerde hüsrana uğrayarak tarihden silinirken Şahruh, Horasan’daki hâkimiyetini koruyan tek veliahttır. Şahruh, diğer varislerin idare ettiği coğrafyaları hâkimiyetine almış ülkenin dirliğini yeniden sağlamışdır Orta ve Güney İrana taarruz edip hâkimiyetini genişletmiştir ancak Timur Devletinin zayıflamasını yavaşlatsa da yıkılmaktan kurtaramamışdır. Timur dönemindeki geniş topraklar eski sahiplerince tehdit ediliyordu. Kafkaslar Moğol Ardılları ve Slavların desteklediği Gürcüler tarafından taarruzlara maruz kalıyordu. Osmanlı’nın dostluğunu ve desteğini kazanan Celayirliler Bağdat’ı, Karakoyunlular ve Akkoyunlular Doğu Anadolu hattını geri almak için mücadele ediyordu Memluklardan alınan Suriye kaybedilmişti. Çağatay Moğolları güçleniyor ve önemli bir oluyorlardı.*

Şahruh, tüm zorluklara rağmen 42 yıllık hâkimiyetinde devleti ayakta tuttu Timur Han kadar güçlü olamadı. Şahruh, 1447 de vefat edince Timur Devletinin sonunu hazırlayan Saltanat mücadeleleri yeniden ortaya çıktı.

Uluğ Bey Dönemi (1447 – 1449)

Şahruh’dan sonra yerine oğlu Uluğ Bey geçti. saltanatın varisleriyle mücadele etti. başarısız olmasa da saltanatı tehdit eden varisler Devletin zayıflamasına ve güç kaybetmesine neden oldu. İç meselelerle devlet zayıfladı başkaldıran ve Ülkenin Batısında tehdit oluşturan Akkoyunlular ile Karakoyunlular devleti zayıfladdı. ülkenin doğusunda güçlenen Çağataylar Maveraünnehir’e hâkim olmak için taarruzlara girişiyor ve önemli bir tehdit oluşturuyordu. tehditlere karşı koyamayan Uluğ Bey, saltanat makamını kaybetti ve kardeşi Ebu Said makama geçti (1449).

Ebu Said Dönemi (1449 – 1469)

Ebu Saidle Timur Devleti çözülme sürecine girdi. Anadolu kaybedildi, Kafkaslar’daki Timur hâkimiyeti ortadan kalktı ve Maveraünnehir Özbek göçlerine maruz kaldı. Özbek toplumları, Timur dönemindeki göçlerini Ebu Said Döneminde hızlandırarak kitleler halinde Maveraünnehir’e yerleşti Özbeklerin zayıflayan Timur Devletinde etkileri derin oldu. Devletde söz sahibi olan Özbekler, Timur Ordusunda geniş yetkiler aldılar ve siyaseti ele geçirdiler

Ebu Said, Maveraünnehir ve Horasanda sarsılan hâkimiyetini sağlamlaştırmak amacıyla Batıdaki Akkoyun ile Karakoyunlulara sefere çıktı. Batıdaki tehdidi bertaraf etmesi hâkimiyetini güçlendirecek, otoritesi de sağlamlaşacaktı. Ancak sefer umduğu gibi sonuçlanmadı. Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan ile Herat’daki savaşı kaybeden Ebu Said’in itibarı sarsıldı. Saltanat varisleri bundan istifade ettiler. Timur’un torunu Mirza Baykara’nın oğlu Hüseyin Baykara, Herat’ı ele geçirerek Saltanata yerleşti (1469). Ebu Said mağlubiyetten kısa bir süre sonra vefat etti.*

Hüseyin Baykara Dönemi (1469 – 1507)

Hüseyin Baykara, zeki ve yetenekli bir hükümdar büyük bir şairdi. Genç yaşta Herat Emiri Ebul Kasım Babür’ün hizmetine girmişti. iyi bir öğrenim görerek devlet teşkilatında tecrübeler edindi. Emir Ebul Kasım’ın vefatıyla Merv’e geçmiş, Merv Emiri Sencer’in kızı ile evlenerek nüfuz kazanmıştı. Maveraünnehir’de güçlenen Özbeklerden destek alarak Özboy dolaylarında küçük bir bölgeyi ele geçirdi. Ebu Said, de Akkoyunlu seferinde yenilince itibarını kaybetmişti. Hüseyin Baykara, Herat’ı ele geçirdi ve Timur saltanatına yerleşti (1469).*

Hüseyin Baykara, saltanata geçtikten sonra Ebu Said’in oğlu Yadigâr Mirza ile mücadele etti. Yadigâr Mirza, babasının saltanatı kaybetmesine sebep olan Akkoyunlular ile ittifak kurarak Herat’a girdi Hüseyin Baykara, zora düştü. Saltanatı bırakarak geri çekildi 350 askeriyle birlikte bir gece baskınında saltanatı tekrar ele geçirdi (24 Temmuz 1470).*Baykara, saltanatını korumuştu ancak dış tehditler ve Özbeklere karşı güvence altında değildi. Şeybaniler olarak anılan Kuzey Özbekleri Saltanat için büyük bir tehditti Şeybanilere yaptığı başarılı seferlerle tehlikeyi bertaraf etti ve Ceyhun Nehrindeki kaleleri güçlendirerek aktif hale getirdi.*

Hüseyin Baykara, Özbeklere karşı topraklarını başarıyla korudu. Ancak Timur Devleti cihan hâkimiyetini kaybederek küçülmüş, toprakları Horasan ve Doğu İran coğrafyasından ibaret hale gelmişti. Hüseyin Baykara’nın askeri ve idari yetenekleri Timur Devletini en zor zamanda yıkılmaktan kurtardı. Saltanat makamı için en büyük tehdit unsuru olan Özbekler bastırıldı Anadolu hattından vazgeçilmiş olsa da Maveraünnehir hâkimiyeti güçlendi idaredeki başarıları, zekâsı ve gücüyle 38 yıl Timur Devletinin hükümdarlığını üstlenen Hüseyin Baykara, devlet adamlığı dışındaki en önemli meziyeti edebi kişiliğiydi. 1480 den sonra Timur Devleti kültür ve medeniyet yurduna dönüştü. Bu tarihlerde Türk Edebiyatı yalnızca Osmanlı’da yükseliyordu Osmanlı edebiyatı Farsçanın ve Fars kültürünün etkisindeydi. Hüseyin Baykara, tüm şiirlerini Türkçe kaleme almış ve Herat’da Türk Kültürünü şahlandırmıştı Bilim adamları, şairler, sanatçılar ve din adamları için Herat bir ilim akademisiydi

Yıkılmak üzere olan Timur Devletini ayağa kaldıran Hüseyin Baykara, dış ve iç tehditleri bertaraf etti edebiyata ve sanata önem verdi idareyi, vali olarak atadığı oğullarıyla gerçekleştiriyordu. 1400’ lü yılların sonunda yaşı ilerledi devletiini teslim ettiği oğulları ile anlaşmazlıklar yaşadı vefatı ile saltanat mücadelesine giren oğulları devlette söz istiyor, itaatsizlik yapıyorlardı. anlaşmazlıkların en önemli aktörü Hüseyin Baykara’nın büyük oğlu Bediüzzamandı.*

Bediüzzaman, babasının makamı için onun ölümünü beklemedi 1499 da ilk teşebbüsünü gerçekleştirdi ve Herat’ı kuşatıp babasını tahttan indirmeye teşebbüs etti. Bediüzzaman’ın girişimi sonuçsuz kaldı ancak saltanat otoritesi sarsıldı Uzun yıllar Devlete tehdit olan ve kontrolde tutulan Özbekler, iç karışıklıkların çıkmasıyla isyan ettiler. Özbeklerin isyanları uzun yıllar çözülemedi. Hüseyin Baykara, uzun yıllar devam eden huzuru bozan iç Özbekleri yeniden itaat altına almak amacıyla 1506’da sefere çıktı. ilerleyen yaşı hasebiyle seferi tamamlayamadı vefat etti (1506).


Timur Devletinin Yıkılması (1507)

Hüseyin Baykara’nın ölümüyle yerine büyük oğlu Bediüzzaman geçti. Kardeşi Babür ile birleşerek yarım kalan Özbek seferini tamamlamak için uğraştı başarılı olamadı Özbekler Heratı ele geçirdiler. Bediüzzaman ve Babür mağlubiyeti kabul ettiler (1507).*
Timur Devletinin yıkılması ile toprağını sahiplenen Özbekler, bölgenin yegâne hâkimi durumuna geldiler. varlıklarını günümüze kadar devam ettirdiler.

Kaynak altaylı.net

ÖNASYA’DA BİR TÜRK DEVLETİ: EYYÛBÎLER (1175-1250)

Eyyubi Devleti’nin tarih sahnesine çıkışı, Kafkasya’nın fethi ile buraya nakledilen ilk Arap kolonilerinin yerlileşmesi iledir Kürt ve Türk unsurları ile kaynaşan ve eriyen Ravvadilerin tarihi 12. yüzyıl ilk yarısında Irak Selçuklularının hizmetine girmeleri ile yeni bir döneme girmiştir. Selçuklu Türklerinden sonra Zengilerin hizmetine giren ve Zengileri devlette en önemli görevlere getiren Eyyubilerin kurucuları 1175’te Selahaddin Eyyubi ile bağımsız bir devlete kavuşmuştur, 1250 de Eyyubilerin yıkılıp yerine Memlûk Türk Devleti’nin kurulmasına kadar Türkleşme süreci yaşanmışdır Memlûklar Türktür

Eyyubi hükümdarlarının Zengi Tuğteginliler (Böriler) ve Selçuklu geleneğini temsil ederler bu geleneği Mısır Memlûklularına intikal ettirmişlerdir Eyyubiler Selçuklu hizmetine girince Türkçe isimler almışlar Türk geleneğini yaşatmışlardır.
Hanedana adını veren Necmeddin Eyyub altı erkek evlat bırakmıştır. Bunlar Selahaddin Yusuf, Seyfeddin Muhammed Ebu Bekir, Şemsüddevle Turan-Şah, Seyfulİslâm Tuğtekin, Şahin-Şah ve Tacülmülk Böri (Kurt) idiler son dört tanesi Türkçe isimlerdir Türkçe isimler sadece Selahaddin’in kardeşlerinden ibaret değil Selahaddin’in oğulları ve hanedanın diğer üyeleri arasında da yaygındır. Selahaddin’in oğullarından biri İl-Gazi adını taşımakta ve Hama melikidir Selahaddin’in kardeşi ünlü diplomat Melik Adil’in oğlu el-Kamil’in oğullarından birine de, Türk geleneğine göre Atsız adı verilmiştir halk bunu “Aksız” şeklinde söylemiştir. Bunun sebebi iMelik Kamil’in oğullarının çok yaşamayarak ölmeleri idi. El-Kamil’in torunu ve Eyyubilerin son temsilcisi Selahaddin’in kardeşi gibi Turan-Şah ismini taşıyordu. Turan-Şah’ın annesi Şecerddür de Türk olup hükümdarlık yapmıştı. Selahaddin’in yeğenleri arasında Arslan Şah, Kılıç Arslan, Şahin Şah gibi türk adları taşıyanlar bulunuyordu.

Selahaddin anne tarafından Türktü eşi de Türk idi. sultanın annesinin Selçuklu ailesindendi .Selahaddin’in eşi de Türktü Selahaddin, Nureddin Zengi’nin dul karısı ile evlenmiş ve 1 erkek bir kız bırakmıştır Selahaddin’in Türkçe bir isimdir Necmeddin Eyyub’un altı çocuğundan beşinin Türkçe adlar almıştır Eyyubi kadınları “hatun” olarak adlandırılmıştır bu Türklere ait bir isimlendirmedir Necmeddin Eyyub’un kızı Rebia Hatun olarak adlandırılmış Selahaddin’in bir tane olan kızı Munise Hatun olarak anılmıştır


Eyyubilerde sosyal ve askeri hayatta gelenekler ile teşkilat ve semboller ve bazı isimler önemlidir. Selçuklu sultanlarının oğullarına mahsus olan “Melik” unvanı, Eyyubilerde yaygınlaşmıştır.Selahaddin’in kılıcı ile defnedildiği de zikredilmektedir bu gelenek Türklerde önemlidir Selahaddin’in emirlerinden Ayaz 1191 de Haçlılar ile yaptığı savaşta hayatını kaybedince bir tepeye gömülmüş ve Ayaz’ın bir memluku mezarı başında öldürülmüştür. Bu İslâmiyet öncesi Türkler ile Moğollardan kalma bir gelenektir.Ünlü Türk geleneği Türklerdeki ok ve yayın hakimiyetini temsil eden bir töredir Selçuklularda ve Eyyubilerde devam etmiştir.Selahaddin Eyyubi’nin hanedan arması “sorguc”u bir kartaldır kökeni Hitit, Babil ve Sümerler’e kadar dayanır“çift başlı kartalı Anadolu Selçukluları bir sembol olarak benimsemiş Bizans, Avusturya, Prusya ve Rusya’'yı fethetmişlerdir Zengilerin bastırdığı sikkelerde “çift başlı kartal” sembolü bulunur Eyyubi bayrağının sarı zemin üzerinde kartal şeklindedir Zengilerin bayraklarını hiç değiştirmeden devam ettirmişlerdir

Suriyeli ve Mısırlıların bayrak, sancak, calış buka çomak ve bazı Türkçe kelimelerini Eyyubiler de kullanmıştır Türkçenin Mısır’da Eyyubilerle önem kazanmıştır Eyyubiler ordusunu Türklerden oluşturmuştur eyyubilerin Türk asıllı hassa birlikleri ikiye ayrılmış. Şirguh zamanında Esediyye ve Selahaddin zamanında Salahiyye olarak adlandırmış bu iki birliğe Etrak (Türkler) denilmekteydi. Türklerin sayısı ve nüfuzu arttı türk birliklerinin başında Eyyubilerin Türk kökenli komutanları bulunuyordu.1250 de Eyyubi devleti içerisinde Türk Memlûklara dayanan bir devletin çıkmış olması türklerin Eyyubi devleti ndeki önemini gösterir
Askeri ve sivil kurumlarda Kürtler, Araplar ve diğer unsurlar Türklerden sonra gelmekteydi Eyyubi devletini çağdaşlarından Abbu’l-Farac, Eyyubileri Türk olarak zikreder. Süryani Mihael 1179’da Selahaddin ile II. Kılıç Arslan arasındaki savaşı “iki taraf Türk ise de Selçuklu kuvveti Selahaddin’e mağlup oldu”.diyerek yansıtmıştır. İslâm dünyasında Eyyubiler Türk olarak kabul edilmişdir. Şirguh ve Selahaddin 1169’da Mısır’a girdiklerinde Mısırlılar bu orduya el-Guzz (Oğuz) adını vermişler ve Şirguh’u, Selahaddin’i ve Eyyubi hanedanını Oğuz Melikleri (Melikü’l-Oğuz) olarak vasıflandırmışlardır. Melik Kamil devrinde Hicaz’a gönderilen askerlere el-Guzz denilirken, Selahaddin’in Kudüs’ü fethi ile yazılan manzumelerde Türklerin övülmüştür

Şirguh birinci Mısır seferinde başarıya ulaşamamış Türkler Mısır üzerine yürüyerek Araplarla savaşmaya karar vermişlerdir” Mısır kaynakları Eyyubilerin Mısır hakimiyetini Türk hakimiyet devri olarak tanımışlardır.Eyyubi devletinin bir Türk devletidir Hicaz Yemen ve kudüsü fethetmişlerdur atabeg sistemine dayanırlar Eyyubiler Selçuklu devlet geleneğini ve kurumlarını, askeri sistemlerini benimsemişlerdir,askeri ve sivil bürokrasileri Türk unsuruna dayanır
Eyyubi devleti, Türk-İslâm devletidir “Selçuklu damgasını taşırlar 1175’te bağımsızlığı halife tarafından kabul edilmiştir Zengi devletinde sadece bir hanedan değişikliği yaşanmış Zengi toprakları, hakimiyeti, dini politikası, bayrağı, arması ve kurumlarında hiçbir değişiklik meydana gelmemişdir Aynı durum Eyyubi içerisinden çıkan Memlûklar için de geçerlidir Memlûk idaresinin kurulması ile değişen sadece hanedan ve merkeziyetçi bir idaredir Zengiler- Eyyubiler ve Memlûklar tek bir devlettir hanedan değişimi devlet anlayışına halel getirmemiştir. Eyyubi devleti Türk-İslâm tarihinin önemli bir halkasıdır

Kaynak tarihiolaylar.com

Bizans İmparatorluğu (Doğu Roma)

Bizans Doğu Roma İmparatorluğu, Romanın Doğu kısmı olarak M.S. 395‘de kurulup İstanbul’un 1453’te Sultan Mehmet tarafından fethedilmesiyle tarihe karışan haçlı imparatorluğudur.
Bizans Romalıların doğudaki topraklarını Tuna’dan Germenlerin ve Slavların; Fırat’tan da Perslerin baskısına karşı koruyamamasından doğmuştur. baskılara karşı imparatorluğa Roma’dan yakın ve kolay korunabilir bir merkez lazımdı. Büyük Konstantin eski Bizantion’un yerine ölümünden sonra kendi adını verdiği (Konstantinopolis) i kurdu.
İki denizin bileştiği yerde bulunması Avrupa ve Suriye’den gelen iki kara yolunun kavşağında olması yeni kurulan şehre büyük değer kazandırmıştır Bizans Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasında (395) ten sonra doğdu ve Batı romanın çöküşünden ve imparatorluk nişanelerini, vermesinden sonra önem kazandı. Bizans kendisini Romanın mirasçısı olarak kabul etti Roma ile ilişkilerini sürdürdü Roma İmparatorluğu’nun Batısında küçük ve bağımsız olarak Doğu Akdeniz’de egemen olan Bizans Yunan ve Roma uygarlıklarının son merkezi oldu.
Doğu Roma yani Bizans üç büyük ülkeden meydana geliyordu. Balkan Yarımadası, kuzeyi Tuna ile kuzeybatısı Tuna’nın güneydoğusunda başlayan ve İşkoda’nın kuzeyine ulaşan Adriyatik, Pontus ve Doğu piskoposluklarının kuzeydoğusunda Kafkas kıyılarını, Gürcistan ovasını, Ermenistan dağlarını ve Edessa bölgesini Fırat’ın geniş kıvrımını kapsıyordu. Afrika ülkesi: Nil’in Akdeniz ağzından Sirt Körfezine kadar olan kıyıları ve Mısır’ın zengin buğday ambarını içine alıyordu savunmasını Suriye, Fırat Tuna ve Kırımdan sağlıyordu. Batı Romaya göre Doğu Romanın daha uzun ömürlü olmasının sebebi coğrafi konumu ve mutlakıyettir Yerleşmiş bir bürokrasi güçlü bir ordununun ve siyasetin yardımıyla Bizans, Latin dünyası ile Yunan dünyasının birbirinden farklı siyasi birliğini bin yılı aşkın bir süre sürdürdü Bizansın tarihi, imparatorların başarılarına karşılaştıkları güçlüklere göre yükselme ve gerileme olarak ikiye ayrılır. Başlangıçta eski Roma’da olduğu gibi imparator sülalesi kısa ömürlü oldu, imparatorluğun son sekiz yüzyılında uzun ömürlü sülaleler başa geçti.

*Doğu Roma nın Kuruluşu

4. yüzyıldan itibaren Barbar akınlarına karşı koyan Romalı, I. Theodosius barbarlara karşı koyarak Vizigotları Balkanlar’da durdurarak Tuna Irmağı’na ilerlemesini engelledi. I. Theodosius’un 395’te ölümüyle Roma Doğu ve Batı olmak üzere ikiye bölündü. Batı Romaya yapılan Vizigot akınlarıyla Roma ele geçirildi. Barbar kavimlerden Vandallar İmparatorluğun Kuzey Afrika, İspanya ve İtalya topraklarını istila etti akınların ve darbelerin arkası kesilmedi ve 5. yüzyılın sonlarında Germenler Batı Romaya son verdi. devletin Batı kanadının aksine Bizans Balkanlarda Slavları, doğu da Sasanileri yendi Bizans İmparatoru I. Jüstinyen 527 de iktidara gelince Kuzey Afrika, İtalya ve Doğu İspanya’yı ele geçirdi. Sasanilerle anlaşarak doğu sınırlarını kontrole aldı şehir içindeki dinsel ve siyasal çatışmalar devleti zayıflatdı. çatışmalar 532’de halk ayaklanmasına dönüştü. Nika Ayaklanmasnı komutan Belisarius başkentteki Hipodrom Sultanahmette bastırdı ve 30 bin isyancı öldürüldü İmparator Jüstinyen, Avrupa Hukuku’nun gelişmesine temel oluşturan Roma hukukunu geliştirdi
siyasi ve dini çatışmaları çözmeye çalışırken, 7. ve 8. yüzyıllar da Doğuda Müslüman ve Pers ordularının saldırısına uğrayan Bizans, Batıda Slavlara karşı koymaya çalıştı. 610 da Bizans tahtına geçen Herakleios, Persleri durdurdu şehrin savunmasını güçlendirdi. Batıda Tuna’yı geçen Avarlar’ı yenilgiye uğrattı ancak islam ordularının 632’de Suriye ve Filistin’i ele geçirmesine engel olamadı. İskenderiye’yi ele geçirip 642 de Mısır’ı ele geçiren Araplar 674-678 de birçok kez İstanbul’u kuşattılar sonuç alamadılar. Herakleiosun ardından 8. yüzyılda imparatorluka III. Leo geçti. Tahta geçer geçmez Arap saldırılarını ve Bulgarları püskürttü. Daha sonra tahta çıkan V. Konstantin seferleriyle Balkanlar’da Bulgarları kırdı. Bizansa egemen olan Yunan dilinin Latincenin yerini alması ve dinsel uyuşmazlıklar imparatorluğun Doğu ve Batı kanadını birbirinden uzaklaştırdı.*

*İmparatorluğun Güçlenmesi (867-1081)

Bizans 867 ve 1056 te Makedonya Hanedanı döneminde altın çağını yaşadı. Hanedanın kurucusu I. Basileios (867-886), da kaybedilen Anadolu topraklarını ele geçirdi. Ardından tahta geçen VI. Leo (886-912) hukuk sistemini düzenledi. 963 te tahta geçen II. Nikeforos Girit ve Kıbrıs’ı yeniden imparatorluğa kattı. Doğuda Suriye ve Balkanları hakimiyetine aldı. 976 da II. Basileios 1001 de müslümanlarla yaptığı antlaşmayla Kuzey Suriye’yi egemenliğine aldı. Anadolu’ya seferlerde bulunan Basileios, Bulgar topraklarını aldı. II. Basileios’un tahttan indirilince İtalya ve Balkanlar’da ayaklanmalar çıktı. Doğuda Büyük Selçukluların Anadolu akınları Bizans’ı zorladı. İmparator Diyojen’in 1071’de Malazgirt Savaşı’nda Büyük Selçuklu Sultanına yenildi devlet tekrar geriledi Konstantinopolis’teki büyük patrik ile papa arasındaki görüş ayrılıkları sonucunda 1054’te Roma Katolik Kilisesi ile Doğu Ortodoks Kilisesi birbirinden ayrıldı.

*İmparatorluğun Gerilemesi ve Çöküşü

Güney’de İtalya ve doğu da Anadolu Selçuklu Devletinin Bizans topraklarına dayanması devletin güvenliğini tehdit ediyordu. İmparator I. Aleksios Normanlara karşı Venedik ile ittifak kurdu. 1085’te Normanların önderi Guiscad’ın ve ertesi yıl Anadolu Selçuklu Sultanı Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın ölümüyle bir süre daha varlığını sürdürdü. I. Aleksios 1096’da Avrupa’da ki I. Haçlı Seferinin taraftarıydı; Bizans umduğunu bulamadı, Haçlılar Anadolu’da ilerlerken ele geçirdikleri yerleri Bizans’a vermek yerine hakimiyetlerine aldılar. Dördüncü Haçlı Seferlerinde İstanbul’u işgal eden Haçlılar 13 Nisan 1204 te şehri yakıp yıktılar.1204 teki Haçlı Seferlerinden sonra Kont Baudouin’in yönetimine geçen Bizans Latin Krallığına dönüştü. Bizansta küçük Bizans devletleri kuruldu. bu devletlerden en büyüğü İznik İmparatorluğudur İstanbul’un Latin kontrolüne geçmesinden sonra Roma imparatoru sıfatıyla 1208 de Laskaris’e taç giydirmiştir. Laskaris’den sonra İznik İmparatorları devletin sınırlarını Avrupa’ya kadar genişleterek devleti bayındır hale getirmişlerdir. İznik İmparatorlarından IV. Laskaris daha küçük yaşta olduğu için General Mikhail imparator olduktan sonra İmparatorluk ordusuyla Konstantinopole girerek Latin hakimiyetine son vermiştir. VIII. Mikhail’in Bizansı yeniden canlandırmasının ardından, Avrupalı devletlerin hazırladığı ve Fransa Kralı VIII. Louis’in oğlu Anjou Dükü Charles’in komuta ettiği Haçlıları Arnavutluk’ta yenilgiye uğrattı. Ve Bizans, Anadolu beyliklerinin saldırılarıyla karşılaştı Bizans, II. Andronikos döneminde Anadolu’da Osmanlı Beyliğiyle Balkanlar’da Sırplarla mücadele etri 1299 da bir beylik olan Osmanlı İznik ve İzmit’i ele geçirdi. Osmanlılar İznik’in ardından Bursa’yı ele geçirerek merkez yaptılar. Bizans, Sırpların ve Osmanlıların arasında sıkışldı. Taht kavgalarıyla zayıflayan Sırp Kralı Stefan Sırp ve Bizans kralı olarak taç giydi. VI. Kantakuzenos adıyla Bizans tahtına çıkarken Osmanlılardan destek görmüştür. Osmanlı fetihlerini sürdürerek I. Murad döneminde 1362 de Edirne’yi ele geçirerek merkez yaptı. dört bir yandan Osmanlı tarafından kuşatılan Bizans, yıkılmaya mahkum oldu Köşeye sıkışan Bizans, 1391 de ilk kez Osmanlı devleti tarafından kuşatıldı yedi ay süren kuşatmada İmparator ağır vergiler ve İstanbul’da bir Türk mahallesi kurulması karşılığında anlaştı osmanlıdan tedirgin olan Bizans İmparatoru II. Manuel, Türklere karşı Macar kralından yardım istedi Yıldırım Bayezid 1396 yılında Niğbolu’da Haçlıları büyük bir yenilgiye uğrattı Osmanlının yükselişi, 1402 de Ankara Savaşı’nda Timur’a yenilmesiyle duraksamış ve fetret devri yaşanmıştır. Osmanlının bu durumundan faydalanan Bizans, Mora’yı egemenliğine alarak Osmanlı’ya vergi ödememiştir. 1421 de yılında Osmanlı tahtına çıkan II. Murad Konstantinopolis’i tekrar kuşatmış ve Bizans yeniden Osmanlıya biat etmiştir Bizans’ın kötü durumundan endişelenen Hıristiyan Avrupa, Türklerin Bizans’ı yenerek Avrupa’ya ilerlemesini engellemek için haçlı ordusu kurmuşlar Haçlılar, Varna Savaşı’nda Osmanlılar tarafından bozguna uğratılmışdır 1444’te ki başarısız haçlı seferinden dört yıl sonra tahta XI. Konsantin çıktı. ******
Konstantinopolis’i birçok kere kuşatan Osmanlı orduları bşehri, düzenli ve toplarla desteklenmiş 300.000 askerle lII. Mehmed tarafından kuşattılar (2 Nisan 1453). Bizanslılar son derece iyi surlara ve savunma hatlarına sahip İstanbul surlarına ve ve Haliç’e zincir çektiler buna rağmen, Osmanlı güçlerine ancak 53 gün dayanabildiler. Sayıca azdılar şehri sonuna kadar savunan Bizans kuvvetleri, Osmanlı kuvvetlerinin 29 Mayıs 1453 Salı günü şehre girmelerine engel olamadı İmparator Konstantin, şehri savunurken öldürüldü. İstanbul’u fetheden ve çağ açıp çağ kapatan Hükümdar II. Mehmed, Fatih olarak dünya tarihine geçti. bin yılı aşkın süredir devam eden Doğu Roma tarihe gömüldü *********************

*Devlet Yönetimi ve Askeri Yapı

Bizans çok geniş yetkilerle donatılmış imparatorlarca yönetiliyordu. iktidar babadan oğla geçerdi. Fakat Bizansta ordu komutanları zor kullanarak tahtı ele geçirdiği ve hanedanın yönetime geçtiği dönemlere rastlanırdı Bizans imparatoru ordunun komutanı, en yüksek adli yargıç ve yasa koyucuydu. Konstantinopolis’teki Ortodoks Kilisesi’nin patriğini İmparator belirlerdi. Devleti başkent Konstantinopolis’te İmparatora danışmanlık yapan bir Roma senatosu vardı. Yasalar girmeden senatonun onayından geçer senato imparatora yasa tasarıları hazırlardı imparatorun sağ kolu olan bakanlar vardı. Devlet daireleri, saray görevlileri, saray muhafızları, güvenlik, posta örgütleri ve yabancı elçilerle ilişkiler başgörevlinin sorumluluğundaydı ülkenin kalbi Maliye ve toprak yönetimi başka görevlilerin kontrolündeydi.
Bizans İmparatorları savunma sorunlarını çözmek için, tehdit edilen sınır bölgesine ya da ayaklanma baş gösteren eyalete, her an harekete hazır ve İmparatorluğun egemenliğini sağlayacak şartlarda hızlı ve sürekli bir orduyu beslerdi. vergi gelirleri, pahalı araçlarla donatılmış ve zırhlı süvarilerden oluşacak büyük birliği beselemeye yeterli değildi. Misal Justinianus Batı Akdeniz’de yitirilen toprakları almak istediğinde ordudaki askerlerin ücretlerini ele geçirdikleri yerlerdeki yağmadan ve savaş ganimetlerinden ödemeyi kararlaştırdı. Bizans komutanı Belisarius’un komutasındaki 5.000 kişilik ordu İtalya’da sefere çıktığında (535-549), yerel halka o kadar acı yaşatmış ve o zarar verdi ki; yerli halk barbar istilasında bile bu denli büyük zarar görmemişti. İmparator ve Konstantinopolis halkı, saldırılara açık kalmaktansa surların ardına saklanarak, devletin yaşamsal bölgelerini, İran ordusu biçiminde donatmış, kendilerine verilen topraklarla değil vergilerle ve ganimetlerle beslenen küçük, ve sürekli bir orduyla savunurken, İmparatorluğun çorak ve kıyılara uzak bölgelerinin, elden çıkmasına göz yummuşlardır.*

*Doğu Roma Sanatı ve Mimari Yapı

Kökeni Eski Yunan ve Roma sanatına dayanan Bizans sanatı Mısır, İran ve Suriye kültürlerinden etkilenmiş doğu ve batı uygarlıklarının bir bileşimiydi Bizans’ın başkenti ve dünyanın en ünlü şerhlerinden biri olan Konstantinopolis, Ortaçağ’da ihtişamı ve sanatıyla bulunduğu çağa büyük bir miras bırakmıştır. Kent gösterişli sarayları, kiliseleri, hipodromu, dikilitaşları ve surlarıyla Doğu Roma’nın da başlıca kültür ve sanat merkezi olmuştur. Roma mimarisinin en göze çarpan özelliği olan dev kubbeler Bizansta da kullanılmıştır. duvar süslemeleri, mozaik, minyatür ve fildişi işçiliği sanatında önemli bir gelişme sağlamışlardır. Sanat tarihçileri Doğu Roma sanatını, Erken Doğu Roma (330-726), Orta Doğu Roma (867-1204) ve Son Doğu Roma Dönemi (1261-1453) olmak üzere üç döneme ayırırlar.

*Bizans’ın Tarihi ve Sanatsal Yapıları

İmrahor Camii (Bazilika tarzında kubbeyle örtülü ve uzunlamasına eksenli).

Efes’teki Meryem Kilisesi (Bazilika tarzında kubbeyle örtülü ve uzunlamasına eksenli).

Selanik- Ayios Dimitrios Kilisesi ve Aya İrini (Bazilika tarzında kubbeyle örtülü ve uzunlamasına eksenli).

Sergios ve Bakhos Kilisesi (Küçük Ayasofya Camii- Bazilika tarzında kubbeyle örtülü ve uzunlamasına eksenli).

Khora Kilisesi (Kariye Camisi-Bazilika tarzında kubbeyle örtülü ve uzunlamasına eksenli).

İmparatorluk Sarayı olan Tekfur Sarayı.

Ayasofya Kilisesi.

Ravenna’daki San Vitale Kilisesi.

Fenari İsa Camisi (Lips Manastırı).

Koca Mustafa Paşa Camii (Hagios Andreas).
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla