Tekil Mesaj gösterimi
Alt 11-02-2018, 22:20   #27
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak vikipedi.com

Moğol İmparatorluğu

Moğol İmparatorluğu*1206–1294 yıllarında Orta Asya'da kurulmuş eski bir*imparatorluktur. kurulma döneminde Asya'daki Cengiz Hana boyun eğmiş Moğol ve Türk boylarının birleşiminden oluşmuştur İmparatorluğun Dilleri Moğolca,*Göktürkçe,*Uygurca,*Farsça,*Çincedir ŞamanizmTengricilik,*Budizm*
Taoizm ve mani gibi dinler görülür
1206 da*Cengiz *tarafından kurulan Moğol İmparatorluğu, kısa zamandadünyanın %22'sine yayılmış, 34 milyon km2*den fazla bir alanı kapsayan ve tarihin en büyük imparatorluğu haline gelmiştir.En geniş döneminde 100 milyondan fazla kişiyi barındırıyordu. İmparatorluk batı ile doğuyu birleştirmiş İpek ve Baharat yollarında ticaret yapmıştır.Cengiz Han'ın ölümüyle devlete*Ögeday liderlik etmiş babasının fetihlerini tamamlamıştır. 1260 da Memlukler*tarafından Filistin'de*Ayn Calut Muharebesi'nde ilk kez yenilgiye uğratıldılar. 1294'te Kubilay'ın ölümüyle imparatorluk bölündü.*Altın Ordu hanlığı*(Cuci'nin Devleti),*Çağatay Hanlığı*(Çağatay'ın Devleti) İlhanlılar(Hülagû'nun Devleti),*Kubilay Hanlığı(Kubilay'ın Devleti) olmak üzere dörde ayrıldı. Moğolların sona ermesi Kubilayın kurduğu*Yuan Hanedanı'nın, Çinli*Ming Hanedanı*tarafından 1368'de yenilmesiyle olmuştur.

Moğol kelimesi ilk kez 7. yüzyılın sonlarında Çinin Tang Hanedanı yıllıklarında küçük bir kabile ismi olarak geçer 1140 da Cengiz Han’ın büyük dedesi Moğol kabilelerinden Börçiginlere mensup Kabul, bütün Moğolların ilk lideri olarak “Han” unvanı almıştır. Cengiz Han’ın babası Yesügey Bahadır onun torunudur. Moğolların en önemli rakibi , güneyde yükselen ve güçlenen, Altın İmparatorluk olarak anılan ve Çin’in kuzeyini zapt eden Jin Hanedanı idi. Kabul Han ve onun halefi Ambakay Han zamanında Moğollar onlarla mücadele edip kuvvetlenseler de Tatarlar, Çin derebeylerini hoşnut etmek için Ambakay’ı Çin’e teslim ettiler. Ambakay hiç alışılmadık şekilde, “tahta eşek şekli” denen bir duruma sokularak çarmıha gerilip infaz edildi. Cengiz Han’ın büyük amacası Kutua, bu hakarete Çin üzerine ve Tatarlara saldırdı akınlar sonunda “Moğol Herkülü” unvanını kazandı 1160 da, Kuzey Çin’in hakimi Jin Hanedanı, Moğolları hezimete uğrattı. Moğollar dağıldılar. Sefalet içindeki Moğollar’ın önemsiz liderlerden Yesügey Bahadır, Kabul Han’ın torunu ve Böriçigin kabilesinin en önemli şahsiyeti idi. en büyük amacı ittifaklar kurarak Moğolları güçlendirmekti. Müttefiklerinden biri komşusu Keraitler*idi. Keraitler 200 yıldan beri Nasturi Hıristiyan’dı. Hıristiyan Keraitlerin lideri Tuğrul idi. Tuğrul, 1160 da akrabalarının korkusu ile kaçtı Moğolların lideri Yesügey, Tuğrula kabilesini ele geçirmesi için yardım etti. Tuğrul ve Yesügey kardeşilik yemini ettikten sonra, Moğolların yeniden ortaya çıkışında olağanüstü önem taşıdılar


Moğollar döneminde*Orta Asya'daki konfederasyonlar şunlardı:Naymanlar
Merkitler Uygurlar Tatarlar Moğollar
Keraitler Moğolların tarihe çıkışı Temuçin'in tüm kabileleri Moğol çatısında birleştirip 1206'da Cengiz Han unvanını alması ile gerçekleşti. 1206'ya kadar yaptığı mücadelelerde Merkitler'i,*Naymanlar'ı Moğollar'ı,* Uygurlar'ı,*Keraitler'i,*Tatarlar'ı ve küçük kabileleri kendi liderliğinde birleştiren Cengiz Han 1206-1227 de Kuzey Çin'deki Batı Xia ve Jin Hanedanı, Orta Asya'daki Kara Hıtay, Türkistan ve İran'daki Harzemşahlar ile Kafkasya'da Gürcüler, Deşt-i Kıpçak'taki Rus Knezlikleri ve Kıpçaklar ile İdil Bulgarları üzerine gerçekleştirilen seferlerde Pasifikten Hazar denizine kadar uzanan Moğol İmparatorluğunu kurdu. Cengiz Han daha hayatta iken kurduğu imparatorluğu dört oğluna vermiş ve kaynaklar bunlardan "dört ulus" diye söz etmişlerdir. Kağanlık, büyük han olarak merkez*Karakurum’da olmak üzere*Ögeday'a bırakılırken Balkaş’ın kuzey ve doğusundaki Tarbagatay, Kara İrtiş ve Uranga bölgelerinin idaresi de verilmişti. Çağatay’a eski Kara Hitay İmparatorluğu ve Uygur ülkesinin yer aldığı Türkistan’dan İli, Issık Göl, Çu ve Talas havzaları ile Maveraünnehir’e uzanan topraklar verilmiştir. Cengiz’in en küçük oğlu Tuluy ise Moğol geleneğinde ailenin koruyucusu “Otçigin” sıfatıyla babadan kalan ilk toprakların mirasçısı olarak, Tula, Yukarı Onon, Yukarı Kerulen arasındaki topraklara sahip olmuştur. Tuluy cesur ve iyi bir asker olmasına ragmen, genişleme siyaseti gütmemiş kendisini içkiye vererek 1232’de ölmüştür Güney Sibirya, Kıpçak bozkırları, Harezm ve Kafkasya toprakları büyük oğlu Cuci’ye verilmişti. Cuci, Cengiz Han ölmeden 6 ay önce öldüğü için idaresindeki topraklar oğulları Orda ve Batu'ya verildi. Batıda alınacak yeni topraklar Batu'nun idaresine bırakıldı. 1235-1242 de Batu Han, Moskova ve Kiev’i fetheder ve Rusların “Tatar Boyundurluğu” dediği yaklaşık 300 sene süren dönem başlar. Sovyet yönetiminin Rusya’da 80 sene sürdüğü düşünülürse bu muazzam bir süredir. Avrupa’daki Moğol seferlerini planlayan Subutay ile Batu Han’ın seferleriyle Moğollar Rusya, Ukrayna, Polonya üzerinden Almanya’nın doğusuna, Hırvatistan ve Dalmaçya sahillerine kadar istila etmişler büyük bir Polonya ordusu ille Macar ordusunu yenerek Macaristan topraklarını ele geçirmişlerdi. Batu Han Viyanada iken 1242 de Ögeday ölünce seferde olan yeni kağanın seçilmesi için ordusuyla Moğolistan’a döner ve Avrupa Moğol İstilasından kurtulur. Doğu Avrupanın zengin olmaması Moğolların İran ve Çin’de yaptıkları gibi Doğu Avrupada yerleşmemesinin nedeniydi. Batu Han'a ait olan yerlere, babasının adından dolayı "Cuci Ulusu" deniyordu. Batu, Cengiz in hakimiyet alameti olarak kendisi ne altın busagalı ak orda kurdurmuştu. Üzeri altın kaplama olduğu için, bu otağa*altın orda deniliyordu. babasından dolayı “Cuci Ulusu” olarak anılan Batu Han'ın Altın Ordası imparatorluk parçalanınca kurulan dört devletten biridir
1241’de Moğolların İran istilasını yöneten Baycu Noyan Anadolu’yu Moğollara bağlayarak büyük Han’ın itibarını istiyordu. 1242’de Erzurum’u ele geçirmiş bu olay üzerine 1243 te Kayseri’de toplanan Anadolu Selçuklu ordusunu Sivas-Erzincan Kösedağ mevkiinde mağlup etmiş ve Anadolu Selçuklu Devleti, Moğollara her sene yüklü bir miktar vergi ödemiştir

1255 te büyük han olan Tuluy’un oğlu*Möngke, merkez Karakurum’da büyük han olarak kalırken kardeşlerinden*Kubilay’ı Çin’in fethi için, Hülâgu’yu ise İran’a “il-han” yani bölgesel han olarak gönderdi. Hülagü, Tebriz'i başkent yaparak Azerbaycan'a yerleşti. 1258’de İran Alamut Kalesi’ni fethedip yerle bir eddi 150 yıldır dehşet saçan*Hasan Sabbah’ın İsmailîleri’nin sonunu getirdi Bağdat’ı fethederek* Abbâsî Hilafetine*son verdi. Möngke'nin 1259' da ölümüyle, Moğolların büyük fütühat devri sona erdi. 1260'taki Ayn Calut savaşında Moğol ordusu, Sultan Baybarsın ordusuna yenildi. Möngke'nin ölümüyle Cengiz soyunun bağları gevşedi 1262' de Batu'nun oğlu Berke ile Hülagü, birleşip topraklarını batıya doğru genişletecek yerde, Azerbaycan ve Kafkasya'da çarpıştılar Berke’nin Mısır Memlukları ve Anadolu Selçukluları ile ittifakı ve akrabalık tesis edişi Hülagü’nün batıya ilerlemesinin önünü tıkadı. doğuda, Tuluy'un çocukları, Kubilay ve kardeşi Arık Böke arasındaki taht kavgasından çıkan ve dört yıl süren savaş sonucu merkez sarsıldı. Kubilay galip çıkıp kağanlığı ele geçirince başkenti, Karakurum'dan Pekin'e taşıdı. Böylece Çağatay Ulusu ve Batu’nun Altın Ordasından sonra Çin'de Çinlilerin Yuan Hanedanı olarak adlandırdığı Kubilay Hanlığı İran'da da Hülagü'nün İlhanlıları kuruldu 1294’te büyük han Kubilay’ın ölümüyle imparatorluk parçalanmıştır.

Kaynak sorularlaosmanlı erhan afyoncu

ORHAN GAZİ VE DÖNEMİ

Orhan Gazi’nin annesi Şeyh Edebali’nin kızı Malhun Hatundur Osmanlı hane*danı ile Şeyh Edebali arasında soy birliği vardır. İsmail Hakkı Uzunçarşılıya göre Orhan Gazi’nin annesi Mal Hatun Ömer Bey isimli birisinin kızıdır çıkmıştır. Şeyh Edebali’nin kızı Bâlâ Hatun Orhan Gazi’nin kardeşi Alaeddin’in an-nesidir. Orhan Gazi’nin dedesi olan Ömer Bey Kastamonu’nun batısında küçük bir beylik kuran Umur Bey olabilir. Bu beylik Osmanlılar’ın ilk ilhak ettiği beyliktir.

Osman Gazi, Bursa’yı 1300 den itibaren ablukaya almış. Babasının hastalığı yüzünden 1324’ten sonra beyliğin idaresini alan Orhan Gazi, Bursa’yı sıkıştırmış. çaresiz kalan Bursa idarecileri 6/7 Nisan 1326’da şehri teslim etmiştir. Bursa’nın fethiyle Osmanlı merkezi Yenişehir’den, Bursa’ya nakledildi. Bursa, Fetret Devri’ne kadar Osmanlı başkenti olarak kaldı.

1329’da Pelekanon Muharebesi’nde Bizansın mağlup edilmesi İznik’in sonunun başlangıcıydı. Orhan Gazi, İznik’i 2 Mart 1331’de fethetti. İznik’in fethi Osmanlılar’a prestij kazandırdı. Burası Türkiye Selçukluları’nın ilk başkentiydi ve Birinci Haçlı Seferinde kaybedilmişti. Selçuklular’ın ve Anadolu beyliklerinin İznik’i Bizanslılar’dan alma teşebbüsleri netice vermemişti. İznik’ten sonra 1337’de İzmit fethedildi.

Osmanlılar, Bursa’dan sonra İznik’i ele geçirmek üzereyken. Bizans, İznik’i kurtarmak üzere harekete geçti. Orhan Gazi, çok hızlı hareket ederek Eskihisar tepelerini ele geçirdi. 1329 un Mayıs sonu Haziran başında Eskihisar (Pelekanon)’da Orhan Gazi savaşın üstünlüğünü eline geçirmişti. Bizanslılar, savaşa girmenin aleyhlerine olacağını fark ettiler. Orhan Gazi Bizans ordusuyla düz bir arazide değil, tepelerde karşılaşmayı planladı. kuvvetini pusuya yatırdı

1 Haziran 1329’da Orhan Bey, 300 kişilik bir birliği Bizansın üzerine gönderdi. Bizansı oklayan Osmanlı gazileri kaçıp. Bizansı üstlerine çekmek istiyordu Bizanslılar oyuna gelmedi. Pelekanon Maltepe’den uzakta, Gebze-Eskihisar bölgesinde bir yerdir söyler.

Karesi Beyliği, kökü Danişmendlilere kadar giden bir hanedan tarafın*dan, Kuzeybatı Anadolu’da kurulmuştu. 1334’te Batı Anadolu’yu Türkler’den kurtarmak için harekete geçen Haçlılardan büyük bir darbe yedi*ler. Karesi Beyliği, hükümdarları Yahşi Bey’in ölümüyle büyük bir kargaşanın içerisine düştü Demirhan ile Dursun Bey arasında mücadele başladı.Demirhan Bey’den memnun olmayan Karesiler Dursun Bey’i tahta çıkarmak için harekete geçerek Orhan Gazi’den yardım istediler. Dursun Bey, Karesi Beyi olması hâlinde Bergama, Edremid ve Balıkesir’i Osmanlılar’a vermeyi teklif etti.

Orhan Gazi, Dursun Bey’le Karesi topraklarına girip, şehirleri ele geçirmeye başladı. Bergama Kalesi’ne sığınan Demirhan Bey kuşatıldı. Dursun Bey ağabeyini teslime ikna için Karesi ileri gelenleriyle kaleye gittiğinde, atılan bir okla öldürüldü. paniğe kapılan Bergamalılar, Demirhan Bey’i teslime zorladılar. Bursa’ya götürülen Demirhan Bey iki yıl sonra burada ölünce Karesi toprakları Osmanlılara geçti. Orhan Gazi, 1345’te fethi tamamladı Karesi bölgesini oğlu Süleyman Paşa’ya verdi.

Karesi toprakları olan Balıkesir, Manyas, Kapıdağı gibi yerle*rin alınması, Bizanslılar’a karşı kazanılan zaferlerden daha önemliydi. Çünkü Boğaz’ın güney sahillerini ellerinde bulunduran Osmanlılar, beyliğin denizciliğinden istifade ederek, Rumeli’ye geçeceklerdi. Karesi Beyliği’nin hizmetinde bulunan ve Osmanlılar’ın ileri gelen askerî ve idarî yöneticisi olan Hacı İlbeyi, Ece Halil, Gazi Fazıl gibi kimseler Osmanlı hizmetine girdi. Osmanlılar’ı, Rumeli’ye geçişe teşvik ettiler fetihde büyük rol oynadılar.

Ankara, bazı Osmanlı tarihlerinde I. Murad tarafından fethedilmiştir Ancak Ankara’nın Osmanlıya katılması Orhan Gazi dev*rinde olmuştur. I. Murad’ın ilk yıllarında Ankara elden çıkmış, ikinci defa fethedilmiştir Ankara, Eretnaoğullarına aitti Eretna Beyi Gıyaseddin Mehmed, 1354’te devlet baskısıyla Karamanoğullarına sığınmıştı. karışıklığı fırsat bilen Orhan Gazi’nin büyük oğlu Süleyman Paşa, 1354’te Ankara’yı Osmanlı topraklarına kattı.

1980’lere kadar ilk Osmanlı parası Orhan Bey tarafından bastırılmış olarak bilinmekteydi. Para bağımsızlık alâmetlerinden birisidir, ilk Osmanlı parasının kimin zamanında bastırıldığı son derece önemlidir. Tevârih-i Âl-i Osmânlar Osman Gazi’nin para bastırdığını bildirir ancak Bu para bulunamamıştır İbrahim Artuk, 1980’de İstanbul Arkeoloji müzesindeki bir parayı ilk Osmanlı parası olarak takdim etti. Üzerinde tarih bulunmayan para XIV. yüzyıl başlarında, Anadolu’da Moğol hakimiyetinin sarsıntıya uğra*dığı yıllarda darp edilmişti. Ancak bu para bazı tarihçiler tarafından kabul görmedi. Halil İnalcık, paranın sahte olduğu, Osman Gazi’nin Moğollar’ın Eşrefoğullarına ve diğer beyliklere sert muameleleriden para bastıramadığını belirtir.

Osmanlı sikkelerinde araştırma yapanlar bu parayı incelemiş ve Osman Gazi tarafından bastırılamayacağı neticesine varmıştır. bu sikkede birçok probleme rastlanıl*dı Paranın ön ve arka yüzleri iki farklı kalıb yapan kişinin elinden çıkmıştır. Paranın iki tarafında isim bulunması ve harekeli olması, anlaşılamamıştır. Para üzerindeki “duribe (basıldı)” kelimesi, sonraki sikkelerde, kullanılmıştır. darp yeri belirtilmemekle birlikte bu ifade vardır. Osmanlı sikkelerinde I. Murad zamanında kullanılmayan harekelemenin bu akçede de görülmesi tuhaftır. bu sikke Gazan Mahmud Han’ın “çift dirhem”i olarak hazırlanmıştır. ağırlık ve standart açısından o paralara benzemez. 6.5 kırat olan Osman Gazi’nin parasının ağırlığı da bir meseledir. İlhanlı devrindeki para ağırlıklarındaki değişim ile ilgili bir araştırması bu kırattaki paraların, ancak 1323 ten sonra basıldığını göstermektedir.

elimizdeki para, tarihi durum ve devrin gelişimine uygun değildir. İbrahim Artuk’un bulduğu akçe, Osman Gazi tarafından darp edilmemiştir Amerika ve İngiltere’de, Osman Gazi’ye ait paraların olduğu ileri sürülmektedir. Ancak inceleme yapılmadığından bilginin gerçekliği bulunmamaktadır. Bugünkübilgilerimiz ışığında ilk Osmanlı parası 1327’de Orhan Gazi tarafından akçe ismiyle bastırılan gümüş paradır.

*****
Osman Gazi’nin zaman zaman Divânı toplamıştır. bu aşiret toplantısıdır bugünkü Divân-ı Hümâyûn değildir
Orhan Gazi devrinde vezir ortaya çıkmış Divân-ı Hümâyûn örgütlenmesi gerçekleşmiştir Aşıkpaşazâde Tarihînde, devlet adamlarının divân toplantılarına burmalı dülbend, yani sarıkla katıldıklarını yazar. Bu Divân’ın belli kurallara göre düzenlendiğini gösterir. Divân-ı Hümâyûn, Orhan Gazi devrinde kurulduktan sonra devletin bü*yümesiyle gelişip, Fatih Sultan Mehmed zamanında bugünkü hâlini almıştır

Orhan Gazi devrinde Osmanlı Beyliği’ni Anadolu beyliklerinden ayı*ran icraatlardan biri askerî bir teşkilattır Osmanlı Beyliği’nin askerî gücü başlangıçta Anadolu beylikleri gibi aşiretden oluşuyordu. Orhan Gazi devrinde Vezir Alaeddin Paşa ve Çandarlı Kara Halil tarafından Türk köylülerinden vergi muafiyeti ve seferde günde iki akçe maaş karşılığında yaya ve müsellem (süvari) adlı bir askerî teşkilat oluşturuldu. Bu, beylikten devlete geçişte önemli bir adımdı.

Osmanlılar’ın, Anadolu beyliklerinden farklı bir yapı kazanmaları devlet örgütlenmeleriyle aşiret yapısından kurtulmalarıyla oldu. 1330’lu yıllarda Anadolu’yu gezen meşhur Arap seyyahı İbn Battuta, Orhan Gazi’nin Türkmen beylerinin önde gelenlerinden olduğunu, büyük bir askerî gücünün bulunduğunu söyler.

Yaya ve müsellem teşkilatı büyüyen devletin askerî ihtiya*cını karşılayamaz hale gelince, I. Murad devrinde Kapıkulu sistemi kuruldu. Kapıkulunun büyümesiyle yaya ve müsellem ihtiyacı azaldı ve askerî teşkilat Osmanlı ordusunun geri hizmet kıtalarından oluşdu. Sefere çıkı*lırken yolların, köprülerin tamiri ve ordunun ihtiyaçlarını yerine getirdi

Kaynak altaylı.net

KARAHANLILAR

9. yüzyıl ortalarından 13. yüzyıl başlarına kadar Orta Asyada hükümran olan Karahanlılar, Türk soyundandır Hanedan başta Al-i Efrasiyab ve Hakaniye gibi isimler kullanıyordu. Hakani Kaşgarlı Mahmud’un kullandıkları dile verdiği isimdi. Karahanlılar terimi ilk olarak 1874’te kullanıldı İlek Hanları ve Tabğaç Hanlarının. isim kökeni bu hanedana kadar gider Karahanlılar
Müslüman olduktan sonra kabile dünyasıyla bağlarını koparan ilk Türk hanedanların aksine, kabile teşkilatını ve yönetim prensiplerini devam ettiren ilk Türk hanedanıdır onlar bir model, ve sonraki dönemlerde İslam dünyasında hüküm süren önemli bir hanedanlığın başlangıcıdır Karahanlıların etnik ve kabilesi Karluk birliğinden gelir Bazı bilim adamları onların kökeni Çiğil, Yağma ya da başka diğer gruplara dayandığını söylemektedir. Karahanlıların kökenine dair açık bir şey söylenmemiştir eldeki deliller hem çelişkilidir kesin değildir.

Dokuzuncu ve onuncu yüzyıllarda Karahan Hanedanlığı toplumsal ve coğrafi açıdan yükselmiş Karluk Birliği, kuzeyde Yedisu’dan güneydeki Doğu Türkistkanda geniş bir coğrafyada yaşamaktaydı. en önemli merkezleri Kuzeyde Balasagun güneyde ise Kaşgar’dı. Batı sınırı Seyhundu bölgede yaşayan nüfus sadece Türklerden oluşmuyordu. Yerleşik yaşayan Türklerin yanında İpek Yoludaki Soğdlar ve diğer milletlere mensup kişiler de nüfusun bir parçasıydı.

Karluk Birliği, Karahanlıların yükselmesinden önce Türk politikasında önemli bir rol oynadılar bölgenin en önemli gücüydü. Karahanlıların yöneticiliğe yükselmesi 840 yılına dayanır ondan önceki yüzelli yıla dair hiçbir şey bilinmemektedir. İslam’ın bölgeye gelişi, Karahanlı tarihinde en önemli hadiseydi.
Kırgızistan ve Doğu Türkistan Türklerinin Müslüman olma tarihleri onuncu yüzyılın ortalarından başlatılır. İbni Esir’de geçen meşhur “Bu yıl yaklaşık 200 bin çadır kadar Türk İslam’ı kabul etti” cümlesi 960’da söylenmiştir

Karahanlıların Müslüman olmaları, Cemal Karsi’nin 14. yüzyılda naklettiği bir kıssada efsane tarzında anlatılmıştır. Efsanenin kahramanı ise kendisine ilk Müslüman olma şerefi verilen Karahan Prensi Satuk Buğra Han’dır Kaşgar’ın Artuç bölgesindeki mabedi ziyaret yerine dönüştürülmüştür. Karahanlıların İslam’ı kabul eden ilk türk devletidir Bu süreç ticari hareketlerle olduğu kadar Samanoğullarının iç anlaşmazlıklarıyla da bağlantılıdır. Satuk Buğra Han örnek bir Müslümandır Türk yöneticisidir Satuk Buğra Han askeri seferde, Fergana vadisinden gelen gazi savaşçıların desteğiyle “putperest” amcası Oğulcak’ı yener. onun efsanesi derinlemesine incelenmelidir

Onuncu yüzyılın son dönemlerinde Karahanlılar tarihte iz bırakmışlardır Fakat tarihçilerine kaynak sağlamada cömert değildiler. bugünkü kaynaklar komşu ülkelerdedir Arapça ve Farsça olarak yazılmıştır. Karahanlıların bize bıraktıkları en önemli kaynaklar sikkelerdir sikkeler Karahanlılara ait kronoloji, soykütüğü, ünvan ve yöneticilere ilişkin bilgilerin düzeltilip tamamlanmasında tarihçilere yardımcı olmuştur.

Karahan Edebiyatının meşhur eserleri tarihlerine hizmet edmiştir Abbasi başkentinin Selçuklularca 1055’te fethedilmesinden sonra, Kaşgarlı Mahmud tarafından Bağdat’ta yazılan “Divan-i Lügat-it Türk” ve prensler için İslami tavsiyelerin ilk örneği olan ve Yusuf Has Hacib tarafından kaleme alınan “Kutadgu Bilig gibi. Oldukça zengin bir hazine değerindedir hukuki metinler Karahanlı dönemi Orta Asya tarihçiliği için incelenmesi gereken kaynaklardır.

Karahanlılar, bilinmeyen nedenlerden dolayı, 10. yüzyılda batıya sefere çıktılar. Süleyman Buğra Han’ın önderliğinde Samanoğulları’nın başkenti Buhara’yı 992 de fethettiler. Fergana vadisini ele geçirdiler para basmaya başladılar bu Bu sikkeler İslamidir Süleyman Buğra Han hastalığından dolayı Buhara’yı terk etmiş Samanoğulları tekrar idarelerini sağlamıştı. 992’de buğra Hanın ölümüyle Ahmed bin Ali tahta çıktı ve Büyük Hakan oldu.

Maveraünnehir’i fethetmeyi başaran kardeşi Nasr b. Ali oldu. Bu olay, 384’de Fergana ve Hokand, 385’de Ulak, 386’da Şaş ve 387’de Usranada bulunan sikkelerden anlaşıldığı gibi adım adım gerçekleşti Semerkant bölgesinin yöneticisi olma planları kuran Samani komutanı Faik tarafından desteklendi planlar boşa çıktı. Nasr Buhara’yı tüm Maveraünnehir ile birlikte 23 Ekim 999 da hiç savaş yapmadan ele geçirdi başardı. Selçuklu güçlerini harekete geçirecek olan son Samani, İsmail el Müntasır’ın yaptığı girişimler 1004’e kadar devam etti.

Hanedanın, Maveraünnehirde hüküm sürmüş İranlı hanedanların sonuncusu Samanoğulları’ndan Karahanlılara geçmesi, bölge tarihi ve İslam tarihi açısında çok önemlidir Samani lider ve kumandanları Karahanlıların altında mesleklerini devam ettirdiler bunlara en güzel örnek Samanoğulları’nın son yıllarında kendilerine hizmet etmiş köle general Beg tüzün’dür. 1024-1025 te Karahanlıların hizmetinde olmuştur

Karahanlılar Gazne seferlerinde dahakinlerden ararlandılar.Kırsal eşraf olan dahakinler 10. yüzyılda askeri ve siyasi gücünü kaybettiğinden Karahanlıları desteklemeye gönüllüydü. onların ekonomik gerilemeleri ve askeri liderlik konumlarını kaybetmeleri Karahanlılar dönemine rastlar. liderlik, ulema ve diğer gruplar tarafından ele geçirilmişti Samanoğullarının düşmesiyle dahakinler mahalli liderler olarak tekrar sahneye çıktılar. Karahanlılar Horasan’da yönetimde bulunmadılar. Maveraünnehir’in 8. yüzyılda İslamlaşmasından sonra, Ceyhun, ilk olarak siyasi ve istikrarlı bir sınır bölgesi olmuştur

Karahanlı Kağanlığı, 1040 da doğu ve batı kollarının bağımsızlıklarını ilan edip ayrılmalarına kadar birleşik bir siyasi yapı olmuştur. 1020-1021’den sonra, Buhara fatihinin oğullarından Ali Tegin b. Harun/Hasan’ın Maveraünnehir’de hüküm sürdüğü görülmektedir. Ali Tegin bağımsız bir yönetici olarak hareket ettiyse de 1034 te vuku bulan ölümünden üç yıl öncesine kadar han ünvanına sahip olamadı. Gazneli Mesud’un Harezm vassalı Altuntaş’ı askeri bir temsilci olarak kullanıp Ceyhun’un kuzeyini ele geçirme girişimleri oldu gelmişti. Altuntaş yenildi ve Dabusiye savaşında aldığı yaralardan ötürü 1032’de öldü.

Ali Tegin’in oğlu Yusuf ve Arslan Tegin, babalarıyla araları iyi olan Selçuklularla mücadeleye girdiler Selçukluları uzaklaştırıldılar. Selçuklular 1030’larda Ceyhun’u geçtiler. Bu olay onların İrandaki ve diğer bölgelerdeki büyük hakimiyetlerinin başlangıcı olmuştur.

Kaynak türk tarihim.com

Kayılar

Kayılar, 12. yüzyılda İran coğrafyasına, buradan Anadolu'ya geçerek önce Selçuklu tebaası olmuş ardından Osmanlı Beylik ve devletinin kurucusu olmuşlardır Kayılar, kökenleri itibariyle 24 oğuz boyundan biridir varlıklarını yüzlerce yıldır koruyan güçlü ve önemli bir boydur. Göktürkler ve Karahanlılar döneminde İç Asya’da varlıklarını devam ettiren Kayılar, 9. Yüzyılda Selçuklu Devletinde Horasan bölgesinde varlıklarını sürdürmekteydiler. Selçuklu olmayan ancak Selçuklu hudutlarında içerisinde diğer Türk boyları gibi konar/göçer yaşayan Kayılar Anadolu’ya iki ayrı dönemde iki ayrı kol halinde girdiler. İlk Kayı kolu Malazgirt Zaferi ile Anadolu’ya girmiş ve güçlenerek Artuklu beyliğini kurmuşlardı. Horasan ve Merv de varlıklarını devam ettiren bir diğer Kayı kolu ise Moğol baskılarıyla Batıya sürüklenmiş, Harzemşahlar ile* 12. Yüzyılın sonlarında Anadolu’ya girmişdir.*

Kayılar hatırı sayılır büyüklüktedir iki büyük beylik ortaya çıkartmıştır Selçuklu devrinden önce ismine pek rastlanmaz. Bunun sebebi Kayıların Türk kitleleriyle hareket etmemiş olmalarıdır. Göktürkler ve Karahanlılar döneminde siyasi olaylarda bulunmamışlardır varlıklarını yüzlerce yıl devam ettirmişlerdir Anadolu’ya göç ettiklerinde 70 bin çadırlık geniş bir nüfusa sahiptirler kendi kaderlerini kendileri belirlemiş, geçte olsa Türk Tarihindeki yerlerini 12. Yüzyıldan itibaren almışlardır.*

Kayılar, Anadolu Selçuklunun yıkılmaya girmesi ile Anadolu Beylikleri’nin bağımsız ve kendi başına idare edildiği dönemde Bizans’a karşı elde ettiği başarılarla güçlenmiş 40 yıllık bir sürecin sonunda İmparatorluk haline gelerek Osmanlının kurucusu olmuşlardır.*Osmanlının kuruluşunda baş rol üstlenen Kayı Boyunun Anadolu’daki varlıkları Büyük Selçuklu döneminde Anadolu’ya giren Türk boyları kadar eski değildir. Kayılar Anadolu’nun Türkleşmesinden yaklaşık 100 yıl sonra Anadolu’ya girmişlerdir.*

Kayılar, Moğol saldırılarının etkisiyle İç Asya’dan batıya göç eden Türk boyları ile Büyük Selçuklunun hüküm sürdüğü İran coğrafyasına göç etmişlerdi Büyük Selçuklu 1157’de yıkılınca İran Abbasilere geçti . Büyük Selçuklu Devletinin yıkılmasıyla merkeze bağlı olmasalar da vilayetler Büyük Selçuklu tarafından görevlendirilmiş valilerinin elindeydi. Selçuklu valileri Abbasileri arzu etmiyorlardı. Moğol baskısıyla İç Asya’dan göçen göçebe Türkler Müslüman olmalarına rağmen Arap hükümdarlarca yönetilmek istemiyorlardı. Selçuklu valileri ve göçebe Türkler ortak menfaatte buluşarak Abbasi akınlarına karşı ittifak kurdular. Kuzey İran coğrafyası Selçuklu Türklerine, konar göçer Türkmenlere, Kuzey Karadeniz hattında yaşayıp hazar üzerinden İran’a göçen Tatarlara ve Moğol baskısıyla İç Asya’dan göçen göçebe Türk boylarına ev sahipliği yapıyordu. Selçuklu valileri Türkmenleri, Tatarları ve göçebe Türklerin en güçlüsü Kayıları ikna ederek Abbasilere karşı ittifak oluşturdular ve bulundukları bölgeyi (Horasan/Merv kentleri) Abbasi akınlarından korudular. başarıda en büyük paya sahip olan Kayılar Büyük Selçuklu sonrası İranda başsız kalan Türkmenlerin bağlılığını kazandı büyük bir nüfuz kazanarak Türklerin liderliğini üstlendi.*

Kayılar 20.000 çadırlık kalabalık bir oymaktı.Türkmenler ve Tatarlar ise 50.000 çadırdan oluşan çok kalabalık bir nüfusa sahipti. Kayı beyi Süleyman Şah giriştiği savaşlarda kahramanlıklar ve Kayıların başarıları Türkmen ve Tatarları etkiledi. Yeni ve güçlü bir lider arayan bu Türkler Süleyman Şah’a biat ederek Kayı boyuna katıldılar. Kayılar artık 70.000 çadırdan oluşan muazzam bir güçtü 70 bin çadırlık nüfus yaklaşık 50.000 kişilik bir savaşçı ordusu anlamına geliyordu. Oymağın savunması için vazifelendirilen askerler ise en az 30.000 askerlik güç söz konusuydu ki; bu rakam büyük bir savaşın kaderini belirlemek için yeterdi

Kayılar Moğollar ve Abbasilerce hedef haline gelmiş İranda varlıklarını devam ettirmek yerine Gaza etmek ve Anadolu’da kurulmuş ve güçlenmekte olan Anadolu Selçukluya yakın olmak maksadıyla Anadolu’ya göçe karar verdiler. ilk durakları Ahlat oldu (1191). Burada kısa süre kalan Kayılar önce Erzurum’a sonra Erzincan’a yerleştiler. Ahlat, Erzurum, Erzincan hattı Anadolu Selçuklu ile Harzemşahlar arasında sınır dı. Doğuda Harzemşahlar Moğollara karşı koymaya, Batıda Anadolu Selçuklu Anadolu hâkimiyetini güçlendirmeye ve Haçlılara karşı koymaya çalışıyordu. Kayılar Anadolu Selçuklularına ve Harzemşahlara tabi olmadılar ve kendi kaderlerini tayin ettiler. 30 yıl boyunca Erzurum ve Erzincan’da kışladılar umduğunu bulamayan Süleyman Şah, asıl vatanı olarak gördüğü Türkistana dönmeye karar verdi. Genç ve kahraman bir bey olarak ayrıldığı Türkistan’a yaşlanmış, ömrünün son demlerini yaşayan bir bey olarak geri dönüyordu.*

Kayılar, Türkistana olan göçlerini Fırat nehri ve Halep vilayetinden gerçekleştirdiler Halepteki Caber kalesine ilerlediler. Fırat nehrini geçmek zorunda olan Kayıların Öncü birlikleri nehri geçemeyince Süleyman Şah’a bildirdiler. Süleyman Şah atını nehre sürdü ancak at düştü ve boğularak hayatını kaybetti. Süleyman Şah, sudan çıkartılarak Caber kalesine defnedildi. Bu bölge Türk Mezarı olarak anılmıştır. Günümüzde Süleyman Şah türbesi olarak geçen anıt mezarınKayı beyi Süleyman Şah’a ait olduğu düşünülmektedir.*

Süleyman Şah’ın vefatıyla Kayıların dirliği bozuldu. 70.000 çadır büyüklüğünde olan Kayı boyunun en kalabalığı Türkistan’da Süleyman Şah’a tabi olan Türkmen ve Tatarlardı Süleyman Şah’ın ölümüyle Kayılardan ayrılarak Şam’a göç ettiler. Şam Türkmenleri olarak varlıklarını devam ettiren topluluk Kayılardan ayrılan Türkmen-Tatar kitlelerin ardıllarıdırlar. Türkmen ve Tatarların ayrılmasıyla geriye kalan Kayı nesli Süleyman Şah’ın 3 büyük oğluna uydular. Aslında Süleyman Şah’ın 4 oğlu vardı. Yetişkin olan oğulları Sungur Tigin, Gündoğdu bey, Ertuğrul Bey Kayılara önderlik ettiler. En küçük kardeş Dündar çocuk yaşta olduğu için ağabeylerine uymuştur.*

Türkmen ve Tatarların ayrılmasıyla Türkistan’a göçten vaz geçen Kayılar, geldikleri güzergâhı izleyerek Fırat nehri üzerinden Erzurum’a döndüler. Pasin Ovasında bulunan Sürmeli Çukurunda kışladılar. birliktelik uzun sürmedi. Süleyman Şah’ın en büyük oğlu Sungur Tigin ve onun küçüğü Gündoğdu Bey, Süleyman Şah’ın ölümüyle yarım kalan Türkistan göçünü tamamlamaya karar verdi Ertuğrul bey Türkistan’a dönmek yerine Anadolu’da gaza etmenin doğru olacağını düşündü. Kayı boyunun büyük bir bölümü, tigin olması hasebiyle Süleyman Şah’ın en büyük oğlu Sungur Tigine ve Gündoğdu beye biat ederek Türkistan’a göç ettiler. Ertuğrul beye ise yalnızca 400 çadır, kardeşi Dündar ve annesi Hayme Sultan biat ederek Erzurum’da kalmıştır.*

Kayılar Türkmenlerin, Tatarların ve Sungur Tiginin ayrılmaları ile küçülerek 70.000 çadırdan 400 çadırlık bir obaya dönüştü. güçlü değillerdi. Kışlamak için bir hükümdar Gaza içinse bir ordu gerekiyordu. birkaç yüz kişilik bir askeri güçle ancak başıboş çetelerle ve yağmacılarla baş edebilirlerdi.*
Ertuğrul Bey obasını muhafaza edeeceği güvenli bir yurt ve Gaza için küçük oğlu Saru Yatı’yı Anadolu Selçuklu hükümdarı Alaeddin Keykubat’a elçi gönderdi. Keykubat, Ertuğrul Beye ve Kayılara Söğütü kışlak, Domaniç ve Ermenibeli dağlarını yaylak tahsis etti. Kayılar Selçuklu Devletinin tebaası olarak yaşayacaklar, Selçuklu ordusu ile gaza edecekler ve Batı Anadolu’nun bereketli topraklarında hayatlarını devam ettireceklerdi. Kayılar önce Ankara’ya oradan Söğüt’e geçtiler. Söğüt sonra Kayıların kadim Yurtları haline geldi. Ertuğrul bey, Gazi unvanını aldı ve ömrünün sonuna dek Söğütte yaşadı. Savaşsız, uzun bir ömrün ardından 1281 de, 90 yaşında vefat etti. Büyük Oğlu Osman bey tarafından inşa edilen türbesi Söğüt (Bilecik) ilçesinde bulunmaktadır.* Ertuğrul Gazi’nin vefatıyla Kayıların başına büyük oğlu Osman Bey geçti.*

Kaynak türk tarihim.com

Gazneliler

Gazneliler, yani , İran asıllı Samaniler bünyesinde varlık gösteren Türk Boyları tarafından 968 de Kurulmuş, 225 yıl devam edip 1187 de Gurlular tarafından yıkılmışdır. 225 yıl İç Asya’nın güneyinde devam edip, Asya’da yaşayan Türk Devletleri Karahanlılar, Selçulular ve Oğuzlar ile komşu olmuş, 1187 de İran-Tacik asıllı Gurlularca yıkılmışlardır.

Gaznelilerin Kuruluşu

M.s. 2. Yy’da Hun Devletinin yıkılması ve Türk Yurdu Ötüken’in Çine geçmesiyle batıya doğru göç eden Hun Türkleri, Hazar Denizi, Afganistan, İrana yayılmış, 800’lü yıllardan sonra Karahanlıların İslâmiyet’i kabul etmesiyle Müslüman olmaya başlamış ve diğer Müslüman Devletlerle komşu olmuşlardı. İç ve Batı Asya’da
yayılan Türk Boyları, 800-1000 yıllarında büyük devletler kuruyor hem de diğer devletler bünyesinde varlıklarını devam ettiriyorlardı. İç Asya’daki Türk Devletlerinden “Gazne Devleti” Kuzey Hindistanda yaşayan İranlı Samani Devletinde yaşayan toplumlarca 225 yıl boyunca devam etmiştir.*

Gazneliler’in tarih sahnesine çıktığı coğrafya Kuzey Hindistan bölgesi, 900’lü yıllardan itibaren İranlı Samanilerin kontrolündeydi Abbasilerin İrana hakim olmasıyla yurtlarında barınamayan Sasaniler doğu İrana yerleşerek Sasanilerin devamı olan Samanileri kurmuş ve Abbasiler ile savaşmanak için doğuya ve güneye yayılarak Kuzey Hindistanda hakim olmuşlardı

Samaniler, Müslüman Abbasi’lerin hâkimiyetini kabul etmemişlerdi ancak Müslüman bir toplumdular Abbasi hâkimiyetini kabul etmemelerinin sebebi Abbasilerin Arap kültürünü öne çıkartmalarıydı. Samaniler kendi kültürleri için yeni bir devlet ihtiyacı hissetmişlerdi. Samaniler, Hindistanı hakimiyetlerine alırken bir yandan da İslamiyet’i yayma ve İç Asya’daki Müslümanları tebaası haline getirme gayreti içerisindeydiler. Türklerin yaşadıkları İç Asya ve Maveraünnehire yakınlıkları nedeniyle yeni Müslüman olmuş ya da henüz Müslüman olmamış Türk Boylarını bünyesine katarak güçlenmeye başladılar. Samanilerin gayretleri ile 900-950 yıllarında yaklaşık 200 Bin Türk, İslamiyet’i kabul etmiş ve Samani hâkimiyeti altına girmiştir.*

Samaniler, Türk boylarıyla güçleniyor Batı Asya’da söz sahibi oluyordu 900’lü yıllardan itibaren, Maveraünnehirden göçen Türk boyları, Samanilere katılarak Müslüman oluyor, 910’lu yıllardan itibaren Samanilerdeki Türkler vali, komutan ve idareci olarak öne çıkıyordu boy-budun teşkilatlanmasına göre yaşayan Türkler, boy sistemini terk etmemiş teşkilatlanmalarına devam ettmişlerdi. askeri vasıflarıyla Samani Ordusunda önemli görevler üstlenen Türkler, Samani savaşlarına yön vererek devletin yönetimine tesir ettiler .*

900’lü yıllardan itibaren yükselen Samaniler, 950’li yıllarda iç karışıklıkla karşılaşdı. Samani sarayında entrika ve çekişmeler yaşandı düzen olumsuz etkilendi Saltanat mücadelesi kontrolden çıkmıştı. Samanilerin en nitelikli gücü Horasan Orduları’nın başında Alptegin adlı bir Türk kumandan bulunuyordu. Alptegin, Samanilerin yaşadığı saltanat entrikalarından faydalanmak maksadıyla Samani Baş Veziri Muhammed Belami ile işbirliği yaparak bir Saltanat adayını Samani Tahtına geçirmeye teşebbüs etti (961). Ancak bu girişim ortaya çıkınca baş vezir Belami öldürüldü ve Alptegin hedef oldu Alptegin, kendisine bağlı kalan az sayıdaki Türk Kökenli askerleriyle birlikte Samani Hâkimiyetinde olmayan Gazne şehrine çekildi. Gazne, önemli bir şehir değildi ve sahiplenilmemişti. Gaznede Levikler olarak anılan Hint kökenli küçük bir yönetim hüküm sürüyordu. Alptegin, askeri ile Levikler üzerine yürüyerek Gaznede hâkimiyete son verdi ve coğrafyaya sahip çıkarak*GaznelilerDevletinin temelini attı(962).


Alptegin Dönemi

Gazneliler, küçük bir coğrafyada kurulsada bağımsızlıklarını ilan etmiş ve devletleşmişlerdi. bir Derebeylik olarak kurulan*Gaznelilerin tebaası yalnızca Alptegin ve askerlerinin ailesiydi yeni Türk Beyliği, zamanla Samani ve Karahanlıların içerisindeki Türk Boylarının tabi olmasıyla güçlendi. coğrafyada baskı ve mücadele olmaması Gazneliler’in büyümesini hızlandırdı.*Gazneliler’in kurucusu ve ilk lideri Alptegin, *bir şehir devleti olan Gazneli Beyliğini kurduktan bir yıl sonra vefat etti (963).*

Ebu İshak İbrahim Dönemi

Alptegin’in erken ölümüyle oğlu Ebu İshak *ülkenin yönetimini devraldı. Alptegin döneminde Gaznede hâkimiyetlerine son verilmiş olan Levikler, Alptegin’in ölümüyle taarruza geçip kaybettikleri toprakları almaya teşebbüs ettiler *(966). Ebu İshak, Leviklere karşı koyamayıp Gazneyi kaybedince Samanilerden yardım talep etti. Samaniler, önce düşman gördükleri*Gaznelileri sonradan müttefik kabul ettiler ve yardım talebine olumlu yanıt vererek Gazneye taarruz eden Levik Hanedanlığında baskı kurup Gazne’nin tekrar*Gaznelilere
geçmesini sağladılar.*Gazneliler*Gazne şehrini Samani desteğiyle almış olsalar da Samaniler’e bağımlılıkları Değillerdi

Bilge Tegin Dönemi

Ebu İshak’ın hâkimiyeti uzun sürmedi. Sağlık sorunları yaşayan Ebu İshak 966 da vefat etti.oğlu yoktu halefi bulunmadığından*Gazne*hükümdarı kumandanlardan seçilerek yönetime Bilge Tegin’i geçirildi.*Gazneliler, Bilge Tegin döneminde Ebu İshak dönemine nazaran daha da güçlendi. Karahanlılar ve Kırgızların hâkimiyeti dışında kalan ve Müslümanlığı kabul eden Türklerin Gaznelilere tabi olmaları,*Gaznelileri nüfus bakımından ve askeri güç olarak kalabalık bir kitle haline getirmişti Gazneliler*halen Devlet olamamışlardı. ülkeyi yönetecek saltanat ailesi bulunmuyordu Devlet düzenini oluşturan siyasi, ekonomik idari makamlar oluşmamıştı. halen Samani Devletinin sikkeleri kullanılmaktaydı.*

966 da seçilerek*Gaznelilerin büyük kağanı olan Bilge Tegin, yüksek vasıfları ve cengâverliğiyle*Gazne hakimiyetini genişletti. Ebu İshak döneminde Leviklerin baskısıyla yardım istenen Samani Devleti ile münasebetler giderek Samani Hâkimiyetine girme tehlikesini ortaya çıkardı Bilge Tegin Gaznelileri bağımsız ve Samanilere muhtaç olmayan bir güç haline getirdi Bilge Tegin, 9 yıllık hâkimiyetinde Gazne sınırlarını genişletmiş, Samaniler ve İç Asya’da yaşayan Türk boylarını kendine tabi hale getirerek*Gaznelilerin kalabalık bir beylik haline gelmesini sağladı. Samanilere ekonomik bağımlılık oluşturan Samani Sikkelerine son vererek Gazne Sikkesini bastırdı Gaznelilerin Devletleşme sürecini hızlandırdı. Bilge Tegin, Gazne Sikkesini bastıktan sonra Hint topraklarında bulunan Gerdiz Kalesini kuşatmak için çıktığı gaza seferinde üstün olmalarına rağmen mağlup olup şehit oldu (975). Bilge Tegin, Gaznelilerin büyük kağanıdır *Gazneliler tam olarak devletleşemedikleri ve saltanat ailesi oluşturamadıkları için ölen Kağanın halefi bulunmuyordu.*Gazneliler, Bilge Tegin’in yerine geçecek büyük kağanı Gazne komutanlarından seçtiler. Bilge Tegin’den sonra büyük kağan olan Piri Tegin, 2 yıl boyunca*Gaznelilerin hükümdarlığını üstlendi yeterli vasıflara sahip olamadığının anlaşılmasıyla Gazne Ordusunca azledildi ve diğer aday Sebük Tegin büyük kağan olarak seçildi (977).


Sebük Tegin Dönemi

Sebük Tegin,*Gazneliler*Devletinin başlangıcıdır Sebük Tegin’den önce devletleşemeyip derebeylik olarak yaşayan*Gazneliler, Sebük Tegin’in 20 yıllık uzun hâkimiyetinde tam anlamıyla bir Devlet olacak ve Sebük Tegin’in ailesi saltanat makamı haline gelecektir. Sebük Tegin, kendisinden önceki Büyük Kağanlar gibi*Gazneliler’in kurucusu olan Alptegin’e tabi olmamıştı. Sebük Tegin, kadim Türk Yurdu Ötüken bölgesindeki Barsçan şehrinde doğmuş, 960 da Müslüman olarak Alptegin tarafından küçük yaşta köle olarak alınmıştı (662). Alptegin,*Gazneliler’in temellerini attı Müslüman olan ve himayesine giren Sebük Tegini yetiştirip manevi oğlu olarak kabul etti. Gazne Ordusunda önemli vazifeler verdi kızı ile evlendirerek Damadı yaptı. Sebük Tegin, başarılı bir komutandı,

Gazneliler*tarafından büyük saygı gören
Sebük Tegin,*Gaznelilerin itibaren art arda gaza seferlerine çıkarak*Gaznelilerin hâkimiyetini hızla genişletti. 977-978 seferlerinde İslamabad Kabil’in Doğusu Afkanistan’ın güney batısı Pakistan’ın doğusunu zapt ederek hâkimiyetini iki katına çıkarttı. 979 da Hindistan’ın kuzey batısına ilerleyip bölgedeki en büyük Hint hükümdarlığı Ceypal’ları mağlup etti ve Hindistan’ın içine ilerleyerek Kabil Nehri’ni takip eden yol üzerinden Peşaver’e ulaştı. Sebük Tegin’in buraya ulaşması İslam’ın bu coğrafya ya ilk kez ayak basması anlamına geliyordu.

Sebük Tegin, 20 yıllık hakimiyetinde Gaznelilerin hakimiyetini Afkanistan Pakistan coğrafyasında geniş bir coğrafyaya yaydı Gaznelileri tam anlamıyla bir devlet haline getirdi. hâkimiyet boşluğunu, Sebük Tegin saltanat makamına gelmesiyle doldurdu. Samaniler, Gazneliler*için bir hami değil komşu haline geldi Gazneliler’e tabi olan Türk Boyları, devlet teşkilatına alındı. Şehirler ve eyaletler belirlendi, idare makamları oluşturuldu, valiler görevlendirildi başıboşluk ortadan kaldırıldı ve düzen sağlandı. Gazne toprakları ile ticaret kuruldu, kervan ticaretleri ilerledi. Gazne Sikkesi yaygınlaştırılarak ekonomi güçlendirildi.*

Siyasi, ekonomik ve toplum itibariyle özgün, müstakil ve bağımsız hale gelen*Gazneliler, Sebük Tegin’in inşa ettiği büyük devleti, iki asır yaşatarak Türk Tarihine baş oldular Sebük Tegin, uzun hakimiyetinden sonra 997 de ağır bir hastalığa yakalanarak başkent Gazne’de vefat etti. Sebük Tegin’in vefatı ve vasiyetiyle küçük oğlu İsmail geçti. töre gereği saltanat varisi büyük oğul Mahmut olmalıydı. Mahmut, babasının vasiyetine rağmen kardeşini kabullenmeyerek saltanat mücadelesinde kardeşini mağlup etti ve hükümdarlığı ele geçirdi (998). Gazneliler*için en parlak dönem “Gazneli Mahmut” dönemi başlamıştı

Gazneli Mahmut Dönemi

Gazneli Mahmut dönemine kadar büyük kağanlık makamına “Tegin” ünvanı verilmekteydi. Mahmut dönemine kadar hükümdarların isimleri Kadim Türkçe İsimlerdendi. Bu gelenek Gazneli Mahmut döneminde sona erdi ve devlet ünvanları ve teşkilatı şekillendirildi. Gazneli Mahmut’dan sonra Saltanat İslami usullere göre isimler aldı Tegin değil “Han” ve “Sultan” kullanılmaya başlandı.*

Gazneli Mahmut, 998 de Gazne Han’ı olduğu yıllarda Samaniler zayıflamıştı Kuzeyde Karahanlılar mücadelesi Samani devletinin toprak kaybına ve hâkimiyetlerini koruyamamasına neden oldu*Gaznelilerin hâkimiyeti aşılması imkânsız Himalayalara kadar ulaşmıştı.*Gazneliler güneyde Hindistan’a batıda Samani hâkimiyetindeki Horasan’ı istiyordu. Gazneli Mahmut, Karahanlı hükümdarı Ahmet Togan Han ile Samani Devletini yıkınca (999)*Gazneliler, Samani hakimiyetindeki geniş coğrafyada yayıldı

Gazneliler*ile Karahanlılar yıkmak için birlikte hareket etmemişlerdi. geniş bir coğrafyaya hükmeden Samaniler, Karahanlılar içinde*Gazneliler*içinde önemli bir rakip ve İç Asya’da yayılmak için kaçırılmayacak bir fırsattı giriştikleri taarruzlarla Samani Devletini birlikte yıkmış oldular.*Gazneliler, Karahanlılarla eşzamanlı giriştikleri taarruzlar ile Samanileri yıkınca, Samani hâkimiyetindeki topraklar iki devletçe sahiplenildi. Karahanlılar, kendileri için önem taşıyan Maveraünnehir’i,* Gaznelilerise önemli ticaret kenti Horasan’ı sınırlarına dâhil ettiler. iki büyük Türk Devleti olan Karahanlılar ve*Gazneliler*komşu oldular. komşuluk ilişkileri, 2 yıl sonra yapılan barışla gelişti. Maveraünnehir ile Horasan arasındaki Seyhun Nehri sınır kabul edilerek karşılıklı barış ve iyi niyet sağlandı (1001).*

Gazneli Mahmut, Kuzey Batı sınırları olan Horasan’ı Karahanlılar ile yaptığı barışla güvenceye aldı Hindistan’a l seferlere girişti. Hindistan yolu üzerindeki Sintan, Cüzcan, Caganiyan, Huttal ve Harezm’i fethetti (1002). üç yıl sonra Hindistanın en güçlü kenti Pencap’ı ele geçirerek Kuzey Hindistanı tam anlamıyla fethetti (1005). 1005 yılında Hindistan seferlerini sonuçlandıran Gazneli Mahmut, Gazne’ye döndüğünde eşi görülmemiş büyüklük getirmişti. Gazneli Mahmut’un İslam sancaktarlığı ile giriştiği gaza seferlerinin tek amacı ülkesini genişletmek ve ganimet toplamak değil, Hindistanda İslam ile tanışmayan Budistleri İslam âlemine kazandırmak ve İslama engel olan Budist Hint krallıkları bertaraf etmekti. Gazneli Mahmut’un Hindistanda gerçekleştirdiği seferlerin izlerini Hindistanda görmekteyiz. Hindistan bugün, en çok Müslüman barındıran ülkedir Bu toplumların İslam’a katılmalarına şüphesiz*Gazneliler*vesile olmuşlardır.

Gazneli Mahmut’un Hindistandan döndüğü yıllarda, İslam âleminde sapkın inançlar başlamıştı. Bu inançlardan biri Batınilikdi. Batınilik, Şii mezhebinde vücut bulmuş, İslam’a mistik inançlar empoze eden İslama aykırı inanışlar içeriyordu. Bu inanışa göre Kuran, derin ve gizemli anlamlar içeriyordu bu anlamları yalnızca Allah ile ilişki kurabilen masum Günah yazılmayan imamların anlayabilirdi . İslam’a fitne sokan bu sapkınlar Multan Emirliğinde itibar görmeye başlamıştı Multan Emiri Ebü’l Feth Davut bu inanışı devletiyle desteklemekteydi. Gazneli Mahmut, sapkın inanışla mücadele için güçlü bir orduyla Multan Emirliğine Gazaya çıktı.*Gaznelilere karşı koyması imkânsız olan Davut, kaçarak Sint ırmağında bir adaya sığındı. Multan’ı zapt eden Gazneli Mesut, Davut’u bulamasa da geri dönmedi ve Multan istilasını kaldırmadı. Davut’u ele geçirip Bâtıniliği yayan ve herkesi öldürerek bu sapkın hareketi ortadan kaldırdı

Gazneli Mahmut, Gaza’yı tamamladıktan sonra Multan şehrini hâkimiyetine alıp vergiye bağladı ve Nevase Şah adlı bir Multan’lıyı vali atayıp Gazne’ye döndü (1006).,*Gaznelilere bağlı bir vali olarak atanan Nevase Şah, bir yıl sonra vergiyi reddedip isyan edince tekrar sefere çıkarak Nevase Şah’ı hapsedip yerine emin bir vali atadı. *Multan Seferinden sonra tekrar Hindistan seferine çıkarak önce Ganj vadisini ele geçirdi, sonra Norayan seferine çıkarak bu bölgeyi hâkimiyetine aldı. son seferleri ile Hindistan ticaret yolu *Gaznelilerin kontrolüne girmiş oldu (1007). Gazneli Mahmut, Kuzey Hindistan hâkimiyetinden sonra Horasanın Karahanlılarca zapt edildiğini haber aldı. Gazne’ye dönmek yerine Horasana sefere çıktı (1008).*

Karahanlı hükümdarı İlek Nasr, Seyhun Nehrini Gazne-Karahanlı sınırı kabul etmiş olsa da, Maveraünnehir’den sonraki en büyük idealleri Horasan’a sahip olmak için anlaşmayı çiğnedi Horasana taarruz etti. amacı, güçlü Gazne ordusunu seferde yorgun yakalamak ve Horasan’a yerleşerek savunma savaşı yapmaktı. Gazne ordusu, yorgun bile olsa Karahanlı ordusundan güçlüydü. Hindistan seferlerinde kullandığı Savaşçı Filler, Karahanlıların karşı koyamayacağı unsurdu. Gazneli Mahmut, Tarihe Belh Savaşı olarak geçen savaşla Karahanlıları ağır bir mağlubiyete uğratarak Horasan’ı geri aldı Karahanlılar yenildi büyük iç karışıklık yaşadı ve Karahanlıların bölünmesi başladı

10. Yüzyıl, Türk Dünyasının en parlak, en geniş coğrafyaya hükmettiği dönemdir türkler Dünya Tarihine geçmiştir. Karahanlılar, Kadim Türk Yurdu Ötüken yakınlarında ve Maveraünnehir’de hakimiyet kurmuş, 3. Yüzyıldan itibaren batıya göçen Türk boylarından Kıpçaklar, Peçenekler ve Oğuzlar Avrupa’ya ilerleyip kuzey Karadeniz ve Doğu Avrupayı Kıpçak yurdu yapmış, Güney Hazarda Büyük Selçuklunun temelleri atılmış,*Gazneliler İç ve Güney Asya’da fevkalade bir hakimiyet kurmuşlardı.*Gazneliler, Türk Dünyasının 10. Yüzyıldaki en büyük Türk Devletiydi

Gazneli Mahmut, Samanileri yıkınca İç Asya’daki hakimiyetini kesinleştirdi İslam sancaktarlığı vazifesiyle Gaza seferlerini Hindistana yoğunlaştırdı. Karahanlıların Horasan’ı işgal teşebbüslerini püskürttü Hindistan seferlerine devam etti. 1008-1010 yılları arasında Hindistan seferleriyle Hindistan ticaret yolunun hâkimiyetini sağlamlaştırdı Putperestliği benimseyen ve İslam’la tanışmayan Ganj, Norayan, Pencapı fethederek bu bölgelere Camiler ve İslami eserler inşa edip Din adamları atadı İslam’ın yayılmasını sağladı.*

Gazneli Mahmut, Hindistan seferlerini 30 yıl boyunca devam ettirdi. Arap Yarımadası kesin olarak İslamiyet’i kabul etti. İç Asya ve Hazar bölgesi de Karahanlılar ve Selçuklular ile İslam coğrafyasına dahil edildi. Hindistan, fevkalade kalabalık bir coğrafyaydı Putpeterst inançlara sahipti. Hindistanın Müslümanlıkla tanışması oldukça zor ve büyük bir vazifeydi. Gazneli Mahmut’un en çetin mücadelesi 1012 de Nadana’lılarla giriştiği mücadeledir. Hintliler, 150 Bin kişilik muazzam bir ordu hazırlamışdı. Mahmut Han, muvaffak olarak Nadana’yı fethedip Hindistan hâkimiyetini pekiştirdi Nadana’nın alınmasından sonraki hedef Tanisar’dı. Tanisar, Putperestliğin en çok itibar gören ve kutsal sayılan Put’unu barındırıyordu. Mahmut Han Putu devirmek için giriştiği seferle zorlanmadı şehri zapt ederek tüm putları yıktırdı (1014).*

Hint coğrafyası Gazneli Mahmut’un taarruzlarına karşı koyamadı Mahmut seferlerinde mukavemet görmüyor, Gazne Ordusunun haber alan hükümdarlıklar savaşmadan şehirlerini teslim ediyordu. 1018 de Gucerat ele geçirilmiş, Raca adlı Hint şehir devletleri Gaznelilerin hakimiyetine girmişti Gazneli Mahmut’un en mühim seferi 1025 te Somnat’a düzenlediği gaza seferiydi., Somnat zaferi ile Hint coğrafyası üzerinde İslam sancağı dalgalandı. büyük zafer, tüm İslam âleminde büyük yankı uyandırdı. Somnat zaferinden sonra Gazneli Mahmut, Ehli Sünnetin büyük İslam kahramanı olarak anıldı.*

Gazneli Mahmut, Somnat zaferinden sonra doğu bölgesine geçdi. Horasan, Türkmen göçlerine sahne olmaktaydı. Gazneli Mahmut Müslüman Türkmenlerin hâkimiyetindeki Horasan topraklarına girmesinde müsaade etmişti ancak Bozkır kültürünün tesiri ile bağımsızlık ve isyana girişince rahatsız oldu. Gazneli Mahmut’un izni ile Horasan’a giren Türkmenler isyan ve istilaya girişince Gazneli Mahmut, Türkmen isyanlarını hareketlerini bastırarak huzuru sağladı. Ancak Türkmenler, Gazneli Mahmut döneminde bastırılmış olsalar da Gazneliler*için büyük bir tehdittiler

Gazneli Mahmut, sınırlarını Hindistandan Irak a Umman denizinden Maveraünnehir’e kadar genişletti Hindistan seferlerindeki başarılarından sonra yeni hedef i ülkenin batısındaki sınır düşmanlarıydı. düşmanlardan biri, Sasani İran kökenli Büveylilerdi. Büveyliler, önce Kuzey Irak ta hâkimiyet kurmuş, baskılarla Irak’ın güney sınırlarına ilerlemişlerdi Gaznelilerin hâkimiyet sınırları Irak Acem boyuna ilerlemişti. Büveylilerin Gazne sınırlarındaki tehditler neticesinde Gazneli Mahmut, Büveylilere taarruz ederek Irak-ı Acem hattını topraklarına kattı sınır tehdidini ortadan kaldırdı

Gazneli Mahmut, 32 yıllık hakimiyet sonrasında, ilerleyen yaşı sebebiyle ömrünü tamamlayıp 1030 da vefat etti. Gazneli Mahmut’un vefatıyla yerine büyük oğlu Muhammed Han geçmişti diğer oğlu Mesut, Ağabeyini kabul etmeyerek tahttan indirdi Gazne hükümdarı oldu (1030).*

Gazneli Mesut Dönemi

Sultan Mesut,*Gazne Sultanlığında sınır komşuları ile münasebetleri gözden geçirdi. Gazneli Mahmut, komşuları ile iyi ilişkiler istiyordu. Sultan Mesut, komşularına karşı agresif ve tehditkar bir tutum izledi. Sultan Mesut, yönetimi eline aldıktan 3 sene sonra (1033), Hindistan coğrafyasında hâkimiyetini pekiştirmek ve istikrarını sağlamak amacıyla seferler düzenledi. Sarsuti kalesini ele geçirerek hâkimiyetini pekiştirdi.*

Sultan Mesut döneminde*Gaznenin batı sınırlarında güçlenen Selçuklular, hâkimiyetini genişletiyor ve Türk Dünyasının en büyük Devleti olma yolunda ilerliyordu. Gazneli Mesut, Selçukluları tehdit etmeye başladı. Selçuklular, İran, Harezm ve uzun süredir Karahanlıların idaresinde olan Maveraünnehir’e hakim oldu Selçukluların ilerleyişi*Gazneliler*ile Selçukluları sınır komşusu haline getirdi. Selçuklular, önceleri Gazne Devletine tabiydiler ve Gazneye asker vermekteydiler. *Bölgedeki Türkmenlerle Horasan’a göç etmiş ve güçlenerek Harezm ve Maveraünnehirde hakim hale gelmişlerdi. Selçukluların 1035 te Sultan Mesut’dan izin almadan Horasan’a girmesi Selçuklular ile*Gazneliler*arasındaki ilk mücadeleyi ateşledi. Sultan Mesut, Selçukluların Horasan’a girmelerine tepki vermemişti ancak Horasan’ı geçip Merv şehrine ilerlemeleri mücadeleyi kaçınılmaz hale getirdi.*

Tuğrul ve Çağrı beyin Selçukluları Horasan’a Sultan Mesut’dan izin almadan girdikleri için, diplomatik nezaket gereği resmi bir mektupla Gazneye bağlılıkları karşılığında Horasan’da oturma ve barınma izni istediler. Sultan Mesut, Selçuklulara müsamaha göstermek yerine, büyük bir tehdit oluşturmalarını engellemek için ordusunu Selçukluların üzerine gönderdi. ilk mücadel 1035 te Nesa şehrinde gerçekleşti. Sultan Mesut, Selçukluların gücünün farkında değildi ordusu başarılı olamadı. Gazne Ordusu, bozguna uğrayarak geri çekildi Selçuklular, Gazne Devletine bağlı bir toplum olmaktan çıkmış ve bağımsızlıklarını etmişlerdi.*

Sultan Mesut, ciddiye almadığı Selçuklular ile mücadelesini kaybedince Horasan, Fergana ve Merv şehirlerine Selçukluların ikametine müsaade etti. Selçuklular, Merv, Horasan ve Ferganada güçleniyor, Türk Boylarının kendilerine tabi olmasıyla kalabalıklaşıyordu. güçlenen Selçuklular, Nesa galibiyetlerinden üç yıl sonra (1038) Sultan Mesut’dan üç şehirde daha ikamet istediler. Sultan Mesut, Selçukluları kabul etmeyip güçlü bir orduyla Selçuklulara taarruz etti. Selçuklular, 3 yıl öncesine göre çok güçlüydüler. Gazne Ordusu, mağlup olup hüsran yaşadılar. Sultan Mahmut döneminde hiçbir cephede yenilmeyen muazzam Gazne Ordusu, tam anlamıyla devlet bile olamamış Selçuklu Beyliği karşısında yenilmekteydi Sultan Mesut, mağlubiyetten sonra Selçuklularda kesin bir hâkimiyet sağlamak için tüm imkânlarıyla ordusunun başına geçti taarruza hazırlandı. Bu mücadele tarihe Dandanakan Savaşı olarak geçti Selçuklu büyük bir devlet haline geldi,*Gazneliler yıkılmaya başladı

Sultan Mesut, 2 yıl süren hazırlıkla 1040 ta ordusunu güçlendirmiş, süvarilerden oluşan hızlı hareket eden 100 Bin kişilik büyük bir ordu kurmuştu Selçuklular Fergana, Merv ve Horasanda
yerleşip Türk Boylarını kendisine tabi hale getirmişti. Gazne Ordusu, Selçuklu Ordusuna göre kalabalık ve güçlüydü Sultan Mesut, 13 Ocak 1040’da yola çıkarak 16 Ocak’ta Nişabura ulaştı. Sultan Mesut, mücadeleyi Nişaburda gerçekleştirmeyi düşünüyordu 1038’deki Sarah savaşında tahribata uğrayan Nişabur, su ve erzak sıkıntısı içerisindeydi. erzak ve su tedarikine çalışılsa da yeterli olmayınca Ordusunu Selçukluların kontrolündeki Merv şehrine konuşlandırdı Selçuklular, Gazne Ordusunu yavaşlatmak için vur kaç saldırıları düzenliyor onları hem yavaşlatıyor ve hırpalıyordu.*

Gazne Ordusu, Selçukluların vur kaç saldırılarıyla erzak ve su ikmalini yapamadı yorgun düştü. Gazne Ordusu, tüm imkânsızlıklara rağmen Mevr Şehrine ulaştı. Sultan Mesut, mücadeleyi, Merv Şehrindeki Dandanakan kalesinde konuşlanarak Savunma taktiği ile yapmayı planlıyordu. yorgun, aç ve susuz kalmış ordusu, Dandanakana konuşlanırsa erzak ve su ikmali imkânsız hale gelecekti. kaleye ulaşmak yerine birkaç kilometre güneydeki Su Kuyularına gidip ikmal yaptıktan sonra kaleye geçdi. Gazne Ordusu, Merv’e girdikleri andan itibaren Selçuklu taarruzlarına maruz kaldı.*Gazneliler, Su kuyularına ulaşmak istediklerinden ötürü Selçuklulara karşılık veremiyor önemli kayıplar veriyordu . Gazne Ordusunun su kuyularına ulaşmaya çalıştığını fark eden Selçuklu, taarruzlarını şiddetlendirerek Gazne Ordusunu yıprattı.*Gazne sayıca üstün olmalarına rağmen susuzluk ve yorgunlukla mücadele etti Selçuklu taarruzları karşısında kaybetti askerlerin ilk amacı Su kuyularına ulaşmak olduğundan Selçuklu taarruzlarına mukavemet gösterilemiyordu. keşmekeş, Gazne Ordusunun disiplinini bozdu Gazne süvarileri, su kuyularına düzensizce ilerliyor, Selçuklular planlı ve yoğun taarruzlarıyla Gazne üzerinde büyük tahrifatlar veriyordu. Gazne Ordusu, mağlubiyeti kabul etti geri çekildi Sultan Mesut stratejik hatalarla dolu mağlubiyet neticesinde askerlerinin saygısını yitirdi Selçuklulardan ve kendi ordusundan kaçdı. Kendisine bağlı az sayıdaki askerle savaşdan uzaklaşarak kaçmayı başardı. Selçuklular zaferden sonra Gazne Şehrine girerek Gazne hazinesine el koydu. Savaştan kaçan Sultan Mesut, Selçukluların Gazne Hazinesine el koymasıyla Saltanat makamına gelerek Selçuklulardan kalan Devlet Hazinesini alarak Lahor’a üzere yola çıktı. yola çıkmışken muhafızları tarafından hapsedildi. Hapiste 7 ay kaldıktan sonra ise yeğeni tarafından öldürüldü (1041).

Gaznelilerin Zayıflaması

Gazneliler, Dandanakandan sonra iç ve dış sorunlar yaşadı Sultan Mesut’dan sonra yerine, hükümdarlığı elinden aldığı ağabeyi Muhammed geçti. Sultan Mesut’un oğlu Mevdud, babasının öldürüldüğü haberiyle Gazne’ye gelerek amcası Muhammed’i tahttan indirip kendisi geçti. Mevdud,*Gaznelilerin yeni hükümdarıydı ülke, Dandanakan mağlubiyetinden sonra Batı topraklarını ve itibarını kaybetmişti Selçuklular, hâkimiyetindeki Merv, Horasan ve Fergana’dan sonra Dandanakan savaşı sonrasında Tohoristan ve Zemindaver’i ele geçirmişlerdi. Sultan Mevdud, Selçuklu akınlarını durdurmak için komşu devletlerden yardım talep ederek zorda olsa Selçukluları durdurabilmişti. genç yaşta hastalanarak 1049 da ölünce Gazne de saltanat mücadeleleri başladı Sultan Mevdud’un ölümüyle yerine önce 2. Mesut çıktı. Sultan Mevdud’un oğlu kabul etmeyince 2. Mesud’un yerine Sultan Mevdud’un kardeşi (Sultan Mahmut’un torunu) Ali geçirildi. Sultan Ali, saltanat ailesinin en yaşlı mensubu amcası Abdürreşit'i (1. Mahmu'un oğlu) kendisine rakip olmaması için hapse attırdı. Sultan Ali'nin bu hamlesi veziri ve ordu kumandanı Tuğrul Bozan'ın Abdürreşit'i hapisten çıkartıp ordusunu emrine vererek sultan ilan etmesiyle bertaraf oldu. Sultan Ali, kaçmaya çalışsa da öldürüldü ve Gazne hükümdarlığına Abdürreşit Han geçmişti ancak*Gaznelilerin zor durum ve iç zafiyetler saltanat makamına göz dikenleri arttırmıştı. Yaşı ilerlemiş olan Abdürreşit, saltanatın saygınlığını yitirmesi sebebiyle makamını isteyen kişilerle baş edememekteydi. Gazne başkumandanı Tuğrul Bey, ülkenin saltanat kavgası sebebiyle zayıflayan Gazne Devletinin itibarını için yönetime el koydu ve saltanat varislerini öldürerek hükümdarlığını ilan etti (1050).


Tuğrul Bozan Dönemi

Tuğrul Bozan Han,*Gaznelilerin kötü gidişatına son verdi. Saltanat varislerini öldürdü devlet içindeki mücadeleler sona erdi. 1040 tan buyana devam eden Selçuklu akınları Sultan Ali döneminde durduruldu.*Gaznelilere itibarını yeniden kazandırmak için devleti güçlendirdi, ordunun nizamını ve gücünü toparladı sınır komşularını kontrole aldı. Sultan Ali,*Gaznelilerin 2. Sebüktegin’i olarak anıldı Tuğrul Bozan başarılı hâkimiyet sonrasında 1059 da vefat edince yerine kardeşi İbrahim geçti.

Sultan İbrahim Dönemi

Sultan İbrahim,*Gaznelilerin hükümdarı olduğunda ilk iş Selçuklularla sulh yaptı. Selçuklular artık bir beylik değil büyük bir Devletdi Gazne Devleti, Selçuklularla mücadele edemedi Selçuklularla sulhun ardından iyi ilişkiler için oğlu Mesut’u Selçuklu Sultanı Melikşah’ın kızı ile evlendirdi. barış, akrabalıkla pekiştirildi. Sultan İbrahim, batıdaki Selçuklu tehdidini sulh ile bertaraf etti atası Gazneli Mahmutun fetheddiği Hindistan coğrafyasını geri kazanmak için çaba sarfetti. Hindistan seferleri ile doğu sınırlarını Ganj nehrine ilerletti. 40 senelik saltanatında *Gaznelilerin güçlenmesini ve yeniden ayağa kalkmasını sağladı. 1099 da vefat edince oğlu 3. Mesut geçti.


3. Mesut Dönemi

Sultan İbrahim’den sonra yerine geçen oğlu 3. Mesut, babasının iyi ilişkiler içerisine girdiği ve damadı olduğu Selçuklular ile dostluğunu devam ettirdi. 16 yıllık hâkimiyetinde Selçuklular ile*Gazneliler*arasında hiçbir savaş meydana gelmedi ülkenin batı sınırları güvence altına alındı Doğuda babası İbrahim’in kontrolü altına aldığı Hindistan bölgesindeki fütuhatı devam ettirerek*Gaznelilerin Hint etkinliğini pekiştirdi. 3. Mesut, 16 yıl ülkesini dış tehditlerden uzak tuttu ülkede huzuru sağladı*Gaznelilerin hâkimiyetini muhafaza etti. 3. Mesut’un vefatıyla Gazneliler*yine iç karışıklıklarla boğuştu 3. Mesut’un 1115 te vefat etmesiyle yerine oğlu Şirzad geçti.


Gaznelilerin Yıkılması

3. Mesut’dan sonra oğlu Şirzad’ın geçmesiyle veliahtlar arasında saltanat mücadelesi başladı. 3. Mesut’un diğer oğlu Arslan, kardeşi Şirzad’ı öldürerek yerine geçti. Arslan, aynı akıbetin başına gelmemesi için diğer saltanat rakibi kardeşi Behram’ı ortadan kaldırmaya teşebbüs etti. Behram, Selçuklu Devletine sığındi Selçuklular*Gazne üzerine iki sefer düzenleyerek Sultan Arslan’ı öldürüp yerine Behram’ı getirdiler (1117). Behram, Selçuklu sultanı Sencerin desteği ile*Gazne Sultanı olmuştu Gazne artık Selçuklu boyunduruğu altındaydı.*

Behram Şah, Selçukluların himayesiyle Gaznelilerin Sultanı olmuştu. Selçuklular Gazneliler*üzerindeki politikalarını arttırıp bir vilayet gibi idare edip vergi alıyor, politikalarını belirleyerek Gazne Askerlerini kullanıyordu. Gazne Devleti otoritesini yitirmişti zorluklarla tek başına mücadele edemedi giderek zayıflayan*Gazneliler*için son başlıyordu Gazneliler, Selçukluya faydalı olabildikleri sürece varlıklarını devam ettiriyorlardı ve*Gaznelilerin karşılaşacakları bir dış tehdit Selçukluların milli meselesi değil, bölgesel siyasetinin bir parçası olacaktır. Behram Şah, Selçuklu Sultanı Sencer’e sadakatini 1135 e kadar devam ettirdi. 1135 te, Selçukludan kurtulmak için teşebbüslerde bulunduysa da Sultan Sencer’in Gazne’ye girerek Devlet Hazinesine el koymasıyla Hindistana kaçtı. Sultan Sencer’e tekrar itaatini bildirerek yeniden Gazne Hükümdarı olabildi.*

Gazne Selçuklu boyunduruğunda zayıflayıp otoritesini kaybetmişti Behram Şah Selçukluların müsaadesiyle ülkesine hükmediyordu. Behram Şah, 31 yıl boyunca Selçuklu boyunduruğunda varlığını devam ettirdi. 1148 de Gazne’nin kuzeyindeki Gur şehrinde, İran-Tacik-Hint toplumlarının oluşturduğu yerel bir toplum bulunmaktaydı. Bu toplum, Delhi Sultanlığı Gurlulardır. Gazne Ülkesinin kuzeyinde yaşayan Gurlular,*Gaznelilerin zayıflamasıyla güçlenip bağımsızlık gayretine girmişlerdi. Gazne Hükümdarı Behram Şah ile görüşmeye Gazneye gelen Gur Hükümdarı Kutbettin, Behram Şah tarafından öldürüldü. ayaklanan Gurlular, Kutbettin’in kardeşi Suri liderliğinde isyan ederek Gazne ve Bust şehirlerine girdiler. Şehri yağmaladılar Gurluların isyanını bastıramayan Behram, Hindistan’a kaçtı. Gurlular, Gaznelilerin saygınlığını, itibarını ve otoritesini yıprattılar. Hindistan’a kaçan Behram Şah, himayesinde bulunduğu Selçuklular’dan yardım talep edince Selçuklu Sultanı Sencer, 1152 de Gazne şehrine girerek Gurluları mağlup etti Behram Şah’ın tekrar Gazne’ye döndü bir kez daha Selçuklu desteğiyle tahta geçti ve 6 yıl daha hükümdarlık yaparak 1157 de vefat etti.*

Behram Şah’ın vefatıyla yerine oğlu Hüsrev geçti. Hüsrev babası gibi Selçuklu himayesini kabul ederek varlığını Sultan Sencer’e sadakati ile sağladı. Selçuklu Sultanı Sencer, Oğuzlara esir edilince himayesiz kaldı. Selçukluların olmadan ayakta duramayan Gazne Şehri, Selçukluların korkusundan Gazne’den çekilen Gurluların taarruzlarına maruz kaldı. Gurlular, Selçuklu tehdidinin bertaraf olmasıyla tekrar Gazne’ye taarruz etti şehri zapt etti karşı koyamayan Hüsrev Şah Gazne’yi terk ederek Pencapa yerleşti hâkimiyetini 1186 ya kadar devam ettirdi. Gurlular, 1186 da Pencapa taarruz edince esir düştüler yıkılıp tarihden silindiler.*Gaznelilerin tebası olan Türk Boyları Selçuklular, Karahanlılar, Oğuzlar ve Arap kökenli devletlere sığınarak diğer toplumlara karıştılar.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla