Tekil Mesaj gösterimi
Alt 11-09-2018, 20:40   #6
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak onedio.com

veysel kal
Onedio Üyesi

Şu Anda Bile Bir Çoğumuzun Bilmediği İnsanlık Ayıbımız: Ruanda Soykırımı


Bugün dünyanın ve tüm Avrupa ülkelerinin konuştuğu ortak konu, çatışmalar sonucu Batı'ya sığınan mülteci sorunudur. Mülteciler insanlardır. insanlar, insanlık dramında en acı*olay*Ruanda Katliamıdır. Ruanda Katliamı, emperyalizm için insanları,*siyah-beyaz*ayrımını, siyahların kendi aralarında burun ve vücüt göre ayrımını ve ayrımın sonuçlarını yüzümüze en sert *biçimde tokat gibi vuran bir olaydır bu olay 1800'lerde değil daha dün 1994'de gerçekleşiyor. Ve bu katliamdan kimsenin haberi yok.

Ruanda Afrika*kıtasının doğusunda yer alan ve denize kıyısı bulunmayan bir ülkedir sınır komşuları Uganda, Tanzanya, Burundi ve Demokratik Kongo Cumhuriyetidir Başkent Kigali'dir.
Ruanda nüfusunun*%90'ı Hutu*
%9'u Tutsi*%1'i Prigme idi. Prigmeler yaşam alanı ve kültür olarak farklı olsa da, o kara güne kadar bir arada yaşayan Tutsi ve Hutular arasında fark yokdur
Bu kanlı Katliamın aktörleri Hutu ve Tutsilerin birbirleri ile olan ilişkileridir

Afrikada yönetenler ile yöneticilerin birbirinden ayrılmasını isteyen Belçikalılar, insanlık dışı kriterlerle insanları Tutsi ve Hutu diye ayırmıştır. Tutsiler ince yapılı ve narindir halk uzun ve güzel kişileri Tutsi olarak sınıflandırmış. Belçikalılar ilk başda Tutsiler'i el üstünde tutup ayrıcalıklar tanımıştır. Tutusiler'i maşa kullanarak Hutuları ezmiştir.Azların çokları ezmesi anlayışı ile Hutuları ezdikten sonra 1950'lerde Hutuları desteklemiştir.ve 1890'dan 1950'ye kadar ezilen Hutuların kendilerine yapılan haksızlıklardan öç alma düşüncesi ortaya çıkmışdır güç Hutular'dadır ve 60 yıllık zulmün doğurduğu düşman %9'luk Tutsiler'dir. Hutu-Tutsi diye bir şey yoktur bu Belçikalıların çıkarları için bir halkı birbirine zulüm ettirerek birbirine düşman etmesidir.

1950'den sonra Hutular desteklenince ilk 'öç alma' 1959'da başlar.* Belçika desteği ile ayaklanan Hutular yirmi bin Tutsi'yi katletmiştir bu sayı sadece başlangıçtır. Olaylardan kaçan iki yüz bin kişi çevre ülkelerin kamplarına kaçmıştır. 1962 de Ruanda bağımsızlığına kavuşuyor. İktidara gelen Hutular ilk işi Tutsilerin haklarını budar. Tutsiler dışlanır, hakları kısıtlanır hükumet kendi vatandaşını 'Karafatma' olarak adlandırır.Tutsiler göç eder Çevre ülkelere sığınır.*İyi eğitimli Tutsiler; Uganda,Tanzanya gibi sığındığı ülkelerde yüksek makamlara gelir Sürgündeki Tutsiler ülkelerine dönmek için 'Ruanda Yurtseverler Birliğini kurarlar. devlet tarafından ezilen halk, devlete karşı gerilla savaşı başlatır. RYB silahlanıp 1990'da hükumet ile silahlı mücadeleye girer. 1992'ye kadar iç*savaş*sürer. 1992 de silahlı mücadele sona erer. Artık bu sorun siyasetle çözülecektir. Tabi ki koca bir yalan...

Devlete karşı silahlanan Tutsilerin silahlı kanadı RYB silahlarını bırakınca herkes bu işin kansız biteceğinin sanır Ama bunu istemeyen birileri vardır. sorunun kökten çözülmesini düşünen aşırı milliyetçi Hutular,*İnterahamwe adlı askeri bir örgüt kurarlar. örgütlenip Tutsileri ve*savaş*karşıtı Hutuları fişlerler. Tutsiler kayıt altına alınır
İnterahamwe, artık hazırdır Hutu subayları milisleri eğitir Ülkenin ekonomisi kötüdür ateşli silah temini kolay değildir. Çin'den yüz binlerce satır ve pala siparişi verilir İnterahamwe milislerine, ve satır yetmeyenlere ucu sivri sopa verilir ve. yangını başlatacak bir kıvılcım beklenir

Katliam için her şey hazırdır. Katiller satırlarını biler katliamın bahanesi için 6 Nisan 1994 de bir Hutu olan Ruanda devlet başkanının uçağı başkent Kigala'da düşürülür ülke de kaos oluşur peki kaos kimin işine yarayacaktır * * * * * İnterahamwe'nini beklediği olur
Dehşet Günü: 6 Nisan 1994 te başlar
dünya tarihinin en kanlı günü yaşanır Ülkenin resmi radyosundan yapılan katliam çağrısı ile Irkçı Hutular eğitimli Tutsiler olmak üzerebelirlediği tüm Tutsileri doğramaya başlar Paralı Tutsiler ücretle ateşli silahlarla öldürülüyordu Parasızlar pala, bıçak, taş ile acı çektirilerek öldürüyordu Hutular dinlenmek için yakaladıkları Tutsilerin kaçmamaları için aşil tendonlarını kesiyorlardı. Katliamların ilk günü böyleydi. Ama umut vardı Tutsiler için, çünkü ülkede barışı için BM vardı. Tek umuttu. Tabi bilmiyorlardı güvendikleri insanlar onların bu durma getirenlerdi
Herkesin aklındaki soru şuydu Nerdesin hükumet, Nerdesin BM?

Hükumet kanlı olaylara müdahale etmiyor. göz yumuyor. saldırganlara silah temin ediyordu. Tutsiler hükumetin faydasızlığını anlayınca tek umudu*BM*oldu. İşte demokratik ve hümanist Avrupa'nın yüzünü tüm dünya görecekti. Ruanda da görevli BM katliam uyarısında bulundu ve önlemin gerekli olduğu iletildi. Genel Sekreterlik olaylara müdahale yerine gözlem yaptı Katliamda Ruanda da 2.500 civarı BM askeri vardı. Ama olayda 10*Belçika askeri öldüğü bahanesi ile BM asker sayısını 240'a düşürdü BM insanları cellatlarına teslim ediyordu.

BM çekilince meydan İnterahamweye kalır İnterahamwe'nin çekindiği tek güç BM*barış gücü gidince katliamın şiddeti insan aklının hayal edemeyeceği yerlere geldi. Ülkede ceset koyacak yer kalmadı. Kagere Nehrinden bir günde altmış bin insanın cesedi kıyıya vurdu. Bu sadece kıyıya vuranların sayısıdır Düşünün düne kadar yemek yediğiniz, sohbet ettiğiniz komşunuz sabah kalktığınızda elinde balta ile sizi parçalamaya geliyor. cesetleri yemek için aç hayvanlar şehre indi. Hutuların gözü kararmıştı ki cesetleri yiyen köpeklere sinirlendiler köpekleri katlettiler Radyolar sürekli 'Böcekleri ezin! anonsu yapıyordu 1948 de bir antlaşmayla ABD*ve*Fransa*soykırım bölgelerine müdahale sözü vermiştir ama katliamda sorumluluktan kaçtılar. BM ve Avrupalı devletler müdahale etmemek için yaşanan katliama, soykırım tanımlaması yapmadı Ölü sayısı 600 bine çıktı Ve RYB Tutsileri kurtarmak için tekrar silahlandı Tutisiler için tek kurtuluş RYB gerillalarıdır. *
kurtuluş yolunu Fransa kapattı

Tutsileri kurtarmak için ilerleyen RYB önüne kattığı katliamcı Hutularla katliamın kalbi başkent Kigali'ye ilerliyordu. katliama bulaşmamış Hutulara dokunulmadı Ülkede Tutsiler için işlerin iyiye gittiği anda*Fransa* karar aldı. ölenler için kılını kıpırdatmayan Fransa 'Ruanda'da katliam, soykırım var biz durduracağız' diyerek ülkenin meşru hükumeti Hutu gücüne soykırımı durdurması için silah yardımında bulundu Yanlış tarafa, yanlış amaçlara yardım yağdırdı ülkenin batısına asker indirip kontrolüne aldı bölgeye TURKUVAZ adını verdi RYB nin girmesine izin vermedi ama içeride katliamın devamını sağladı Katliamcılar Fransa korumasında katliama devam eddi Fransa Tutsilere son darbeyi vurdu

Dünya yeni yeni uyanıyordu RYB* kasabaları ve insanlarını kurtarıyordu. Hutu milisleri öldürecek Tutsi bulamıyordu ölü Tutsi kadınlarına tecavüz*ediyorlardı.*BM katliamın başladığı 6 Nisandan 2 ay sonra Ruanda'da katliamını kabul etti ve Ruanda için toplandı. barış gücü askerlerinin masrafları tartışıldı. Fransa soykırım olmadığını, hükumeti destekleyerek sorunun çözüleceğini savunuyordu. bölgeye barış gücü askerleri ve soykırımı araştırmak için BM gönderildi. barış gücü güvenli bir bölge kurarak, insanları topladı RYB ilerlerliyordu ve RYB gerillalarında otomatik silahlar olduğu için palalı ve satırlı İnterahamwe üyeleri çekiliyordu RYB'nin intikamından korkan Hutu yöneticileri, İnterahamwe ve Hutu halkı yaklaşık 3 milyon kişi yerlerini terk edip çevre ülkelere sığındı. Olaylar temmuzda duruluyor. Ancak Olaylardan 100 gün gibi bir süre geçmişti. Ve 100 günün sonuçları felaketti.

RYB'nin ilerleyişi ile Hutular çekildi Ülkede devlete ait resmi organ ve hiçbir resmi yetkili yoktu. Başkentte yağmalanmamış, yıkılmamış bina yoktu şehirlerdeki insanlar arkadaşlarına komşularına akrabalarına güvenmiyordu. Ülke 1999 yılındaki seçimlere kadar hükumetsiz gidecekti. korkunç 100 günün bilançosu ağırdı:
100 gün içinde Tutsi’ler ve ılımlı Hutu’lardan yaklaşık 800,000 ila 1 milyon arası sivil katledidi.*

Soykırımdan sadece 300,000 ile 400,000 kişi kurtulabildi. Soykırımın 100 gününde*250 – 500,000 kadına* tecavüz*edilmiş kadınlar*20,000 kadar çocuk doğurmuşlardı Hayatta kalanların 75,000’i soykırım sonucu öksüz kaldı.*
Hayatta kalanların 100,000 kadarı 14 ile 21 yaş arasında, 60,000 kadarı kendine bakamıyor. Hayatta kalanların 10 da 7’sinin aylık geliri 5000 Ruanda Frankından ( $8 USD) daha az.

katliamın ardından, sorumluların tespit ve yargılanması için çalışmalar yapılmıştır. sorumlu sayısının fazlalığı ve olayların yıkıcılığı yüzünden, sorunlar yaşanmıştır. Katliamda yok olan devlet kurumlarının olmaması sebebiyle, katliam sanıkları kendi köylerinde yaşamaya devam etmiştir. Katliamın acısının halkta yarattığı etkinin dindirilmesi amacıyla, halkın kuracağı mahkemelerde kararların tanınacağının bildirilmesiyle "halk mahkemeleri"*3'ten fazla insan öldürenleri yargılamış ve halk kendi cezasını kendisi vermiştir. 3'ten az öldürenler mahkemeye çıkmadı. Elle tutabilecek tek ceza Ruanda Silahlı Kuvvetleri generali Augustin Bizimungu Tanzanya'da BM*Savaş*Suçları Mahkemesine götürüldü. soykırım yaptığı için 17 Mayıs 2011 de otuz yıl hapise çarptırıldı. 1 milyona yakın insan katledmişdi ve en büyük ceza 30 yıldı. Bu kadar insanı katledenler şu anda Ruandada yemek yeyip yürüyorlar.

Ruanda katliamı sinemada anlatıldı
soykırımın 10.yılında çekilen Hotel Rwanda katliamın acı yüzünü çarpıcı bir şekilde göz önüne seriyor. katliamın Avrupalıların çıkarları için yapılmıştır ırk ayrımıdır Avrupa sadece Ruanda için değil dünyadaki tüm geri kalmış ülkelerde, insanları birbirine kırdırıp yok etmek istemektedir. en iyi örnek ülkemizdir. Bizde Tutsi-Hutu benzeri Türk-Kürt,*Alevi-Sünni, Sağ-Sol gibi tehlikeli fay hatları mevcuttur. fay hatlarını harekete geçirmek isteyenlerin tek amacı büyük deprem yaratmaktır. deprem*olursa hepimiz altında kalırız. Hepimizin kardeşçe yaşaması dileğiyle...


Kaynak yeni söz.com

FRANSA'NIN KATLİAM TARİHİ

13 Kasım 2015 Cuma günü 129 kişinin hayatını kaybettiği, 99'u ağır 352 kişinin yaralı olduğu Paris’i kana bulayan saldırıda hedefe İslamiyeti koyan Batı dünyasının ve Fransa’nın katliamları hafızalarda canlılığını koruyor.

İnsan hak ve özgürlüklerini anlatan Fransa, bugün açlıkla mücadele eden Afrika ülkelerinden Fildişi Senegal ve Orta Afrika Cumhuriyeti'nin aralarında olduğu 14 Afrika ülkesini sömürüyor Fransa sömürdüğü Afrika ülkelerinden yıllık 500 milyar dolar gelir elde ediyor
Yerini haritada bulamadığımız birçok ülkede kan bırakan Fransa tarihi soykırım, sömürü ve katliamlardan oluşuyor. Fransa Orta Afrika, Cezayir, Fas, Tunus, Kaledonya, Madagaskar, Haiti, Komor, Senegal, Mali, Fil Dişi Sahili, Gabon, Kamerun, Gana, Gine, Benin, Ruanda, Laos gibi ülkelerde halka, Fransa'nın yaşaddığı kanlı olayların kat kat fazlasını yaşattı Mali'de sivillere bombalar yağdırdı, Cezayir'de 1,5 milyon insanı öldürdü askerler binlerce Cezayirli kadına tecavüz etti.
Fransızlar sömürgelerinde yaptıkları katliamlarla bilinir Cezayirde 1.5 milyon insanı katlettiler. Ruanda'da 90'lı yıllarda Hutu ve Tutsi kabilelerinin birbirlerini katletmelerine yardımcı oldu İşte, Fransa'nın kanlı tarihi...8 Mayıs 1945*Cezayir de soykırım günü
Yıl 1945.. Günlerden 8 Mayıs.. Fransa için kurtuluş, Cezayir için soykırım Fransız sömürgesi Cezayir, Nazi Almanyası tarafından işgal edilen Fransa'nın kurtuluşu için gençlerini savaşa gönderdi. Karşılığında sadece bağımsızlık istedi. Fransa teklifi kabul etti. Almanya'yı, Cezayir desteğiyle yendi. Ancak sözünde durmadı
Günlerce cezayirli müslümanları katletti
Fransa'nın 2. Dünya savaşı zaferini, Cezayirbbayram coşkusuyla kutladı. Sokaklara döküldüler halk, bağımsızlığını kazanacağını düşünüyirdu. Ancak Fransa sözünü tutmadı. Cezayir müslümanlarına ateş açtı işgalci Fransızların Katliamı günlerce sürdü. Masum insanlar, evlerinden alınarak kurşuna dizildi. Köyler ve kasabalar bombalandı yerle bir edildi. Fransız askerleri, tek suçları bağımsızlık istemek olan yaklaşık 45 bin Cezayirliyi katletti. Kadın, çocuk, yaşlı, genç demedi onbinlerce Cezayirli, Fransız askerlerinin kurşunlarıyla can verdi. Öldürmek yetmedi tecavüz ettiler
Cezayirliler rastgele öldürdü. Öldürmekle yetinmeyen Fransızlar Cezayirli Müslüman kadınlara tecavüz etti. Fransa'nın savaşı kazanması için ölümü göze alan Cezayirliler ülkelerine dönüyordu. Bağımsızlık hayaliyle yola çıkanlar büyük hayal kırıklığına uğradı. Onları, ölümün ve korkunun kol gezdiği sokaklar karşıladı. Cesetler, ölüm fırınlarında yakıldı Katledilen onbinlerce Cezayirli şehit düştü dev çukurlara gömüldü. kamyonlara doldurularak kireç fırınlarında yakıldı Cezayirli cesetleri, Nazi benzeri ölüm fırınlarında yakıldı. 1945 tarihe, Fransa'nın utanç yılı olarak kazındı. utanç veri bu katliam, Fransa tarafından görmezden gelindi Cezayir hükümeti, Fransadan katliam konusunda özür talebinde bulunmasına rağmen, Fransa bu ayıbı kabullenmedi.*

Fransa'nın Ruanda katliamı belgelendi
Ruanda Araştırma Komisyonu, 500 sayfalık raporunda, “AB Başkanı” Fransa'nın ülkede, 1994'te ki soykırıma faal katıldığına yönelik ithamlarına resmiyet kazandırdı. BM e göre 1994 ün haziran-ağustos döneminde Ruanda'da 800 bin Tutsi ve ılımlı Hutu'nun ölümüyle sonuçlanan soykırım hakkında komisyon oluşturuldu Rapor, Fransa ve Avrupa'da bomba etkisi yarattı. Türkiye'yi her fırsatta sözde Ermeni soykırımı ile suçlayan Fransa'nın Ruanda soykırımından haberdar olduğu, hazırlıklara katıldığı, cinayetlerde rol oynadığı belirtiliyor. Bölgedeki “insani yardım operasyonlarına” katılan Fransız birimleri, soykırıma destekle suçlanıyor.
Ölüm listesi hazırlamış Fransa soykırımcılara istihbarat, strateji, askeri eğitim sağlamakla, “öldürülecek kişilerin listesinin belirlenmesine katkıda bulunmakla”, “silah temin etmekle” suçlanıyor. Fransa, Ruanda hükümetine baskı yaparak soykırım suçlamalarına resmiyet kazandırmaması için çaba harcıyor.
Fransa'nın Afrikada gerçekleştirdiği tek katliam Cezayir katliamı değildir. Fransa tüm Afrikada katliamlar gerçekleştirdi bu katliamlar Ortaçağa değil 20. yüzyılın modern çağın modern felsefenin insan hakları uluslararası hukuk gibi kavramların dünya kamuoyuna girdiği bir dönemde gerçekleştirildi
Sömürgecilerin Afrika'ya yayıldığı dönemde Benin kıyılarında köle merkezleri kuruldu. Fransızlar köle ticaretinde kendilerine sağlanan kolaylıklarla yetinmeyerek Benin topraklarında hüküm süren Dahomey krallarıyla 1861 ve 1868 de anlaşarak Benine yerleşti İngilizlerle çatıştılar 1882'de Porto Novo ve Kotonu'da himaye kuran Fransız sömürgeciler ülkeyi işgale kalkıştılar. Dahomey kralı ve halkı karşı çıkarak silahlı mücadele başlattı. modern imkânlara sahip olan Fransız sömürgeciler kuzeye ilerleyerek 1904'te Dahomey'i işgal ettiler. İşgalden sonra topraklar Fransa'ya bağlı genel vali tarafından yönetildi Fransız sömürgesine karşı ayaklanmalar oldu. işgalci Fransızlar ayaklanmaları kanla bastırdılar. Dahomey'in bağımsızlığını ilan etmesi 1 Ağustos 1960'ta gerçekleşti.

Burkina-Faso Sömürgecilerin bugünkü Burkina-Fasoya girdiği sırada bölgede Mossiler vardı bölünmelerden sonra ortaya çıkan Mossi krallıkları arasında savaşlar oldu. Fransız sömürgeciler 1897'de güneydeki Gwiriko ve Wahabuyu yıkarak bugünkü Burkina Faso topraklarının tamamını ele geçirdi. Fransızlar bölgeyi 1904 te Yukarı Senegal - Nijer Birliği'ne bağladı 1919'da Yukarı Volta adıyla sömürge haline getirdi Fransız Milletler Birliği'ne bağlandı. 1932'de Sudan, Nijer ve Fildişi Sahili arasında paylaştırılan Yukarı Volta 1947'de tek bir ülke haline getirildi. Fransa'nın bütün hakimiyeti güç kullanımıyla devam etmiştir.

Gabon 1839'da, bugünkü Gabon topraklarını Fransızlar, Portekizlilerden satın alarak sömürge merkezi kurdular. Fransızlar, Atlas Okyanusuna köle ticareti merkezi kurarak insanları zincirlere vurup sattılar Gabon'u Fransız Batı Afrikası'nın bir parçası haline getiren Fransızlar 1886'da burayı Fransız Kongo'suna bağladılar. Fransız sömürgesinde Gabon'da geniş çaplı bir Hıristiyanlaştırma çalışması başlatıldı. Fransız sömürgeciler İslâmî çalışmaları engelleyip ve Müslümanları kıskaca aldılar buna rağmen Gabon'da Müslümanların sayısı hızla artmıştır. bunda Fransız ordusunda göreve zorlanan Afrikalı Müslüman askerlerin etkisi olmuşdur. Müslüman askerler Fransız baskılarına rağmen ordudaki görevlerinde dinlerini yaşamaya devam ettiler insanlara iyi muamelede bulunarak İslâm'a ısınmalarını sağladılar.

Gine 1885 Berlin Konferansı'nda Avrupalı sömürgeciler Batı Afrikanın paylaşılması konusunda anlaşma imzaladılar. Gine, Fransızlara verildi. Fransız sömürgeciler Batı Afrikaya yaptıklarını Gine'de de yaptılar İslâm'ın izlerini silmek için İslâmî eğitimi, medreseleri ve eğitimi kapattılar, ilim adamlarını öldürdüler vatanlarını terke zorladılar. Onların yerine ülkeye Hıristiyan misyonerleri yayarak Hıristiyanlaştırma çalışması başlattılar. Ancak halk işgali benimsemedi Hıristiyan misyonerlerin propagandalarına rağbet etmedi. Bağımsızlık arzusu ve islam Ginelilerin gönüllerinden hiç silinmedi.

1916'da Fransızlar ve İngilizler Kamerun'u işgal etti ve paylaştılar. ülkenin dörtte üçünden fazlası Fransızlara düştü. Fransız ve İngilizlerin Kamerun hâkimiyetleri 20 Temmuz 1922'de Milletler Cemiyetinde onaylandı. Fransız ve İngilizler ülkeyi onlardan önce işgalde tutan Almanların yaptığı gibi Müslümanlara baskı ve misyonerlik yaptılar Müslümanların sayısında hiçbir azalma olmadı artış oldu. Fransız Kamerunu denilen kısım, 1 Ocak 1960'ta BM referandumunda bağımsızlığını elde etti.

Sömürgeciler Senegal ve Moritanya için kavga etmişlerdir. kavga 1814 Vaterlo savaşından sonra Napolyon'un sömürgecileri yenilgiye uğratmasının ardından imzalanan anlaşmayla Senegal topraklarının, Fransa'ya bırakılmasıyla sona erdi. Fransız sömürgeciler Moritanya'yı ele geçirmek için 19. yüzyılda birçok kez saldırıp başarılı olamadılar. bu işi fitneyle başardılar Fransız sömürgeciler kabile başkanlarıyla ilişki içine girdiler ve Araplarla Berberiler arasına düşmanlık sokdular. Arap - Berberi kavgasından yararlanan Fransız sömürgeciler 1903 Moritanya'nın Trarza bölgesini ele geçirdiler. Fransızlar Moritanya'yı işgalden sonra ülkeye yaydıkları misyonerlerle Hıristiyanlaştırma başlattılar. Ancak dinlerine son derece bağlı olan Moritanya Müslümanları arasında Fransızların saldığı Hıristiyan misyonerler hiçbir başarı elde edemedi

Nijer toprakları 19. yüzyılın sonlarında Fransız sömürgecilerce işgal edildi 3 Ağustos 1960 a kadar Fransız işgalinde kaldı. işgalciler baskı ve Hıristiyanlaştırma uyguladı
Bugünkü Senegalde sömürgecilerin bölgeye girmelerine kadar Murabıtlar devleti hüküm sürüyordu devletin hakimiyeti, sömürgecilerin 1885 Berlin anlaşmasıyla Batı Afrikayı paylaşmasına kadar sürdü. Fransız sömürgeciler işgal ettikleri Senegal'de Hıristiyanlaştırma faaliyetleri başlattı hiçbir başarı elde edemedi Ülkede kurulan İslâmî eğitim kurumları ve Müslüman ilim adamlarının gayretlerin, Hıristiyanlaştırma çalışmalarının sonuçsuz kalmasında etkin olmuştur.
Tunus, 12 Mayıs 1881'de Fransız sömürgecilerce işgal edildi. Fransızlar ülkeyi "yüksek komiser" dedikleri genel vali tayin ederek yönettiler Fransızlar işgal ettikleri ülkelerde zulüm uyguladılar. zulme karşı bağımsızlık örgütleri ve ayaklanmalar oldu. Ancak ayaklanmalar insafsızca ve kanlı bir şekilde bastırıldı. Çad'da 400 âlimi katlettile

1881'de Tunus'u işgal eden Fransa, Mali, Çad, Nijer ve Orta Afrika topraklarını da ele geçirerek sömürü kurdu. 1917'de Çad'da islami hayat için düzenlenen sempozyuma 400 bilim adamı katıldı. Ancak Fransızlar salonu basarak bilim adamlarını katletti. Mali 1959'da, Çad, Nijer ve Orta Afrika Cumhuriyeti ise 1960'da bağımsızlığını ilan ettiler ancak bugün Fransa'ya haraç ödüyorlar. İşte Orta Afrika'da Fransız zulmü Müslüman dünyasının tarihten bu yana kan ağladı trajik olaylara Orta Afrika'daki Müslümanların acısı eklendi. 2015 Aralıkdan bu yana Orta Çağı aratmayan vahşet görüntüleriyle gündeme gelen Orta Afrika Cumhuriyeti'nde Müslümanlara uygulanan katliamlar sürüyor. Arakanlı Müslümanlara uygulanan Müslüman katliamıyla yaşadığı bölgeden kaçan Müslümanlar milyonla ifade ediliyor. Afrika'nın en yoksul ülkesi olan Orta Afrika Cumhuriyeti 2003 te gerçekleştirilen son nüfus sayımına göre, ülke nüfusunun yarısını Hristiyanlar oluşturuyor.
Müslümanların oranı yüzde 10 ila 15 arasında. Yerli çetelerin Müslümanlara karşı başlattığı soykırım girişimi Fransa gözetiminde yapılıyor. Ocakda BM Güvenlik konseyi Fransız ve Afrikalı askerlerin ülkeye müdahalesine onay vermişti. Fransa'nın, Orta Afrika Cumhuriyeti'nde ki bin 600 askeri şiddeti engellemek adına bir varlık göstermedi. Orta Afrika'da, Fransa'nın desteklediği, finanse ettiği, silahlandırdığı Anti Balaka örgütü, binlerce masum Müslüman'ı diri diri yaktı, pala ile bedenlerini doğradı, insan eti yiyenlerin yaşadığı yörelere götürüp parçalanmış etleri pazarda sattı.
Fransa gözetiminde Müslümanları yaktılar Fransa*ve*Almanya'nın ortak işgali planladığı Orta Afrika Cumhuriyetinin başkenti Bangui'deki olaylarda, Fransa'nın silahlandırdığı ve cesaret verdiği Hristiyan çetelerin saldırısına uğrayan Müslümanlar vahşice diri diri yakılarak öldürüldü. Sokaklarda sürüklendi başkentin en işlek meydanında Müslümanlar üzerlerine benzin dökülerek araba lastikleriyle yakıldı. 1900'lerden beri Fransa, Orta Afrika Cumhuriyeti'nin sömürdü, binlerce insanın bedenlerini diri diri yaktı, palalarla parçaladı pazarda sattı Ve buna terör demeyip ustalıkla işin içinden sıyrıldılar

Batı ile ‘terör' kelimesi yan yanadır Myanmar'da, Arakan'da Batılı ülkelerin domine ettiği gayri Müslimler binlerce Müslüman'ı diri diri yaktı, vahşice katletti. ‘Terör' kelimesini kullanmadılar İsrail, Gazze'de okulları, hastaneleri, ambulansları, halka gıda ve ilaç taşınan tünelleri elektrik ve su santrallerini, sivil merkezleri vurdu. BM denetimindeki okulları ve sivillerin sığınma mekânlarını bombaladı. İsrail, yıllarca Filistin'de insan öldürdü ama İsraile terörist diyemiyorlar Bosna'da binlerce kadına tecavüz eden, yüz binlercesini vahşice katleden Sırp ve Hırvat'ların vahşetini Avrupa ve ABD seyretti. Ve ne tuhaftır terör' kelimesini kullanmadılar 132 yıl Fransa işgalinde kalan Cezayir'de Fransız askerleri kadınlara tecavüz etti. Fransız işgalciler 1,5 milyon Cezayirliyi haince katletti. Orta Afrika'da Müslüman zulmünü ve katliamını yapan Fransa'ya neden terörist' denmiyor.

Kaynak beyaztarih.com Arda DENİZ

Haçlıların Yaptığı Vahşet ve Katliamlar

Hristiyanlar için kutsal yerlerin elden çıkmaması yapılan dini sefermiş gibi gösterilen Haçlı Seferleri, dünyayı talan ve kırıma dönüştürdü sömürgeciliğin ön adımıdır. Haçlılar, Kudüs’e uzanan yolculuklarında Anadolu ve Ortadoğu’da pek çok insanı, ihtiyar, kadın, çocuk bebek ayrımı yapmaksızın acımadan öldürmüş, insanlık dışı bir vahşet uygulamışlardır. Müslümanlardan başka Musevilerin ve Hristiyanların da zarar gördüğü süreçte vahşetin izleri hafızalardan silinememiştir. Haçlı Seferleri, maddi, beklentileriyle adım atan Haçlıların yaptıkları vahşet ve katliamdır bu gerçeğin rahatsız edici yönleriyle ortaya konması zorunludur.

Haçlı Seferleri İngilizce crusade Latince*“haç”*anlamında crux kelimesinden türemiştir İncil’deki Hristiyanlar haçlarını taşıyorlar ifadesini referans almıştır. Haçlı Seferleri'nin sebepleri karışıktır. Haçlı Seferleri,
1096 dan 1291-96’da Haçlıların, Doğu’dan çıkartılıp atılmalarına kadar yaklaşık iki yüz yıllık bir dönemi kapsar. Bu süreden en çok Müslümanlar etkilenmişdir. İslam âlemi ile Hristiyan âlemi arasındaki husumeti temsil eden Haçlı Seferleri'nde ilk Haçlıların sayısı yola çıkış itibariyle 100.000 Antakya’ya varış itibariyle 30.000 civarındadır.
Papa’nın çağrısı ve papazların gayretleriyle “savaşçılık kazanan Hristiyanlar, kutsal şehirlerini elde etme sevdasına kapılmışdır.* Din adamlarının insanları etkilemeleriyle, Doğu ile Batı birbirine girmiştir Haçlı Seferlerinde Anadolu, Kuzey Suriye ve Kudüs’te kurulan Haçlı*hâkimiyeti ile ortaya çıkan Batı zihniyeti bölgenin yerli halkı Rumlara, Müslümanlara ve Hristiyanlara Bizans*a büyük zararlar vermiş haçli Avrupasına ise faydalar sağlamış ve geliştirmiştir Haçlılar Anadoluyu Katletmiştir

Bizans İmparatoru I. Aleksios (1081-1118), Papa II.Urbanus (1088-1099) ve Aminesli Pierre den yardım talebinde bulunmuş çağrısına her taraftan katılım gösterilmiştir Macaristan ve Balkanlardan yola çıkan farklı amaç ve gayedeki binlerce disiplinsiz topluluk yağma ve vahşilikle ilerlemesi karşısında dayanamayan I. Aleksios bunlara karşı koymaya çalışmıştır Fransız Akademisinden Funck Bretano’nun ifâdesine göre; vahşî hayvan sürülerinden farksız olan Haçlılar 1096 da Anadoluya saldırdıklarında, İznikte yakaladıkları Müslüman çocukları parçalamışlar, etlerini şişlere geçirip ateşte kızartmış ve yemişlerdir. Antakya’ya ulaştıklarında papaz Pierre I’Ermit’in ısrarıyla, yerlerde yatan şehit Türklerin cesetlerini toplamışlar, etlerini kemiklerinden ayırmışlar ve pişirip yemişlerdir. Haçlılar vahşi ruhlarını tatmin ederken, ölenlerin zincire vurulmuş yakınları surlardan büyük bir acı ve çaresizlikle gözyaşları dökerek olup biteni seyretmek zorunda kalmışdır. Brentano eserinde devamla, Fransızların millî destan kabul ettikleri*Antakya Destanında şu tüyler ürpertici satırları nakleder:*“Antakyada açlıktan şikâyet eden Haçlılara, Hristiyan din adamı Ermit şu tavsiyede bulunur: “Açlığınızın sebebi korkaklığınızdır. Türk cesetlerini toplayın Tuzlayarak pişirilirse lezzetli olur Bunun üzerine Haçlılar onun dediğini yaptılar

Bizans kaynağı Khoniates, Haçlı Seferlerinde Fransa Kralı VII. Louis’in övgü ve heyecan verici konuşma yaptığını zikreder şu ifade önemlidir savaşta ölürsek İsa Tanrımızın yanına gideceğiz. Tanrım bana Türk okuyla ölmeyi nasip etsin. Ya da ben Türkleri keserek öldürüp büyük sevap işleyeyim. Türklerin kanını akıtın, akan her kan bize cennetten yerimizi garantileyecektir
Gözlerini kan ve vahşet bürüyen Haçlılar bu kadarla kalmamışlardır, Antakyada 10 bin Türk’ü öldürerek, camileri yakmışlardır. hâdiseyi gözleriyle gören papaz Lemoine yağma ve katliamdan şöyle bahseder Bizimkiler sokakları dolaşıyor, çocuklarla ihtiyarları paramparça ediyorlardı. o gün herkes boğazlanamadı. Ertesi gün bizimkiler geri kalanları kestiler” demiştir Tarihçi Charles Mills Fransa kralı I. Philippe’nin torunu olan Bohémond’un mide bulandırıcı gaddarlığından şöyle söz eder “Antakya’da Bohémond Türkleri boğazlattı; herkesin gözü önünde kızarttı. seyredenlere seslenerek, iştahını tatmin ettiğini söylemiştir.
Haçlılar, Halep’in Mâarra kasabasını ele geçirdikten sonra baş gösteren açlıkta on beş gün boyunca bataklıkta kalmış binlerce Müslümanın çürümüş ve kokmuş cesetlerini parçalamış, sonra tuzlayarak büyük bir iştahla yemişdir. Haçlı liderleri 1099 da papaya gönderdikleri mektupta, Maarra’daki kıtlıkta, karınlarını öldürdükleri Müslümanların etlerini yiyerek doyurduklarını söylemişdir. Fransız tarihçilerinden Rudolf Caen onların iğrençlikleri için şöyle demiştir Askerlerimiz Maarra’da dinsiz Müslümanları yemek için kazanlarda kaynar suyla haşladılar; çocukları şişleyerek öldürdüler ve sonra ızgarada pişirip yediler.

1. Haçlı Seferi’nin meydana geldiği 1099 da, Frank kumandan Raymond Suriye’nin kuzeybatısı’ndaki Nu’man şehrini işgâl etmiş ve 100 bin Müslümanı acımasızca katletmiştir. Haçlılar arasında kıtlık ve salgın baş gösterdiğinde Frank ordusunda yaşananlara şâhid olan bir Hristiyanın ifâdesine göre; insanlıkla hiçbir alâkaları bulunmayan barbar sürüsü, açlıklarını yerde yatan kokmuş Müslümanların etini yiyerek bastırdı Öylesine kıtlık vardı ki, adamlarımız öldürdükleri kimselerin butlarından parçalar kopartıp ateşte kızartıyor ve pişmeden vahşi ağızlarıyla silip süpürüyorlardı. Bizans’ın olumsuz durumlarından ötürü İmparator I. Aleksios Komnenos’un, Papa II. Urbanus’dan 1091’de istediği yardımın kendisine nasıl bir silah olarak döndüğünü anlatan Gordlevski, Haçlı Seferleri'nin en büyük olumsuz etkisinin Bizansta olduğunu ifade etmiştir Avrupa’daki istenilen yardımın hedeflden saparak yağmacı, başıbozuk bir terör hâline gelip büyük bir sıkıntıya dönüştüğünü aktarmıştır.

Haçlıların barbarlık ve azgınlıkları, tiksindirici iş ve icraatları için Funck Brentano’nun şu ifadeleri dikkat çekicidir: “Bizimkiler susuzluklarını gidermek için at ve eşeklerin damarlarını kesip kanlarını ve idrarlarını içtiler. lâğımlara kuşaklarını ve paçavralarını daldırıp toplanan suyu emerlerdi. Kimi arkadaşının idrarını içerdi Disiplinsiz Haçlıların ilkini oluşturan başıbos eğitimsiz, bir işsiz hastalıklı, isyankâr, günahkâr, insanlardan oluşurdu Haçlı Seferlerinde hastalıklı insanlar Avrupa’dan uzaklaştırılarak şehirlerin temizlenmek istenilmiştir Adı kudüs’ü kurtarmak olsa da Haçlı Seferleri'nde topluluklar farklı bir amaçla ülkelerinden gönderilmişdir. İnsani vasıflardan uzak Haçlıların hasetleriyle Anadoluda her türlü kötü davranışı sergilemiştir

Anna Komnena’da şöyle anlatmıştır Bohemound ile Bizans İmparatoru I. Komnenos arasındaki mektuplaşmada Antakya’yı ele geçirmek için cefâ ve zorluklar çektiği, bitkin oldukları ve yiyecek bulmak için törenin yenmez kabul ettiği kedi, köpek, eşek, at gibi hayvanları yemişlerdir Haçlılar arasında yaşananlar kaynaklarda yazılmıştır. Seferlerin ilk anından itibaren orduda etnik ayrım yaşanmıştır. Atlılar Franklar, yaya olan Almanlar tartışmış kavga birbirlerini öldürmüşlerdir.Anna Komnena bir başka olayı anlatırken şu ifadeleri kaydetmiştir:*“Haçlılardan Normanlar, Anadoluda sadece Türkleri değil, Ermeni Rum ve Hristiyanları acımasız büyük bir kıyımdan geçirdiler. Hristiyanlığa büyük hizmetleri olan ve af dileyen Papazlar da vardı. Onlar vahşete Kızılırmak’tan başlayarak Amasya’ya dek devam etmiştir. ana kucağındaki bebekleri öldürüp şişe geçirerek ateşte kızartıp yediler Haçlıların Kudüsü Katlettiler Kudüs’ü istilâ eden Haçlılar 1096 da 70 bin Müslümanı kılıçtan geçirdi büyük katliamlar yaptılar Hazreti Ömer Câmii’ne sığınan 10 bin Müslümanı da şehid etdiler Müslümanların huzur ve güvenle yaşadıkları topraklar, Haçlıların işgaliyle mezbahaneye dönmüştü. 1.Haçlı Seferi’nde Müslümanları katleden Bouillon, etrâfındaki cânîlere Müslümanların etini pişirmelerini tavsiye eden Papa II. Urban’a yazdığı mektupta, Kudüs topraklarını Müslümanların kanlarıyla sulamaktan ve İsâ’nın rûhunu hoşnut etme”yi başarmaktan duyduğu sevinci, akılları donduran bir üslûpla şöyle bildirmişti:*“Kudüs’te bulunan bütün Müslümanları katlettik, malûmunuz olsun ki, Süleyman mâbedinde atlarımızın diz kapaklarına kadar Müslüman kanına batmış olarak yüzüyoruz!.Üç gün boyunca Kudüsü kana boyayan, bütün Kudüs’ü Müslüman cesetleriyle dolduran, en kanlı cânîlere parmak ısırtan bu eşsiz örülmemiş vahşet, bir kaynakta şöyle tarif edilmişti:*“Kudüs şehri istilâ edilirken, öldürülen Müslüman kanının Haçlıların ayak bileği hizasına çıktığı söyleniyordu.”

Gaddarlığın ve vahşetin zirve yaptığı; insanlık tarihinin bir benzerine rastlamadığı, barbarlık numunesi Haçlıların Kudüs katliamı şu sözlerle anlatılmıştı:*“Katliam korkunçtu! Öldürülenlerin kanları sokaklarda akıyor, atıyla gezenlerin üzerine sıçrıyordu. Akşam Haçlılar, sevinçten haykırarak kiliseye geldiler ve kana bulanmış ellerini âyin için uzattılar. 1119 te kendilerinden yardım istenilen Venediklilerin dinî bağlılık yerine Doğu’dan geleecek avantaj beklentisiyle Papa II Calixtus’un yardımına desteği Haçlı Seferleri'nin maddîyatının özüdür. maddî beklentilerle güç gösterilerinde bulunmuşlar bedellerini masum halktan almışlardır. Dımaşk, Gazze ve Kudüs, Haçlıların maddî beklentilerinin bedellerini kanla ödemiş ve büyük zayiâtlar vermişlerdir.Haçlıların Masum Kadın ve Çocukları Katletmiştir
Georges Duby Haçlı Seferlerine katılanları, aileden mahrum, sapık ve sapkın kişiler olarak tanımlamıştır onların vahşidir acıma duygusu yoktur
İlk Haçlı Seferi’ne iştirak etmiş bir şövalyenin, hâtıralarında görgü şâhidi olduğu malumat tüyler ürperticidir “Böyle bir katliamı o güne kadar hiç kimse ne duymuş, ne de görmüştür Ölüler piramitler şeklinde yığınlar hâline getirilerek yakıldı. Sayılarının ne olduğunu yalnız Tanrı bilir.
Haçlı birlikleri Anadolu’dan Antakya’ya ulaşırken yaptıkları vahşeti Anna Komnena şu sözlerle aktarır:*“Haçlılar, yol da Türklerle karşılaştılar. Birçok Türk öldürdüler çoğu bayan ve çocuktu. herkes canını kurtarma derdine düşmüş ve dağılmıştı.Bu olayı nakledenlerden biri de Müneccimbaşı’dır. *Müneccim Ahmed b. Lütfullah eserinde olayı aynen nakletmiştir, vahşetin boyutunun çok fazla olduğu bilgisini vermiştir.*İslâm kaynaklarından Azîmî Haçlı reisi Bohemoundun Antakyayı ele geçirmek için her türlü işkence ve vahşeti serbest kıldığını”*zikretmiştir. el-Bara şehrinde, büyük-küçük, kadın-erkek bütün şehir kılıçtan geçirilmiş; Hayfa’da şehri savunan Müslüman askerler ve ahâlinin bir haç etrafında toplanmaları sağlanmış ve hepsi vahşice öldürülmüştür. Trablus’taki katliamı ise, bir şövalye şöyle anlatır“Adamlarımız onları dağıttı ve birçoğunu öldürdü. Şehirde içeceğimiz suların tankları bile kan ile kirlenmişti”*Haçlılar, Kudüs’ü işgal ettikten sonra şehir insan cesetleriyle dolmuştu. Orta Çağ tarihçilerinden Carnotensis, gerçekleşen katliamdan şöyle söz ediyordu:*“Şövalye ve askerlerimiz, öldürdükleri insanların midelerini deşip, bağırsaklarının içlerini boşalttılar ve sağken yuttukları altınları aldılar. evlere giren askerlerimiz, bir kişinin bile sağ kalmasına izin vermediler. bebeklerin ve yalvaran kadınların bile!*İslam kaynağı Ebu’l-Fidâ ise*Öldürülenlet Müslüman ileri gelenleri, âlimle ve mukaddes zâhidleriydi bilgisini vermiştir. Kan ve ete doymayan insan kasaplarının katliamı, aradan ne kadar geçerse geçsin tükenmemiştir. Bunun en büyük örneği Üçüncü Haçlı Seferi’ni başlatan İngiliz kralı Aslan Yürekli Richard’ın, bağışlayacağına söz verdiği üç bin Müslüman esiri zalimce katletmesidir Charles Mills, milletinin başındaki bu kana susamış canavarın, insanlığa sığmayacak kadar çirkin tavrını:*“Kanlı Richard, silâhsız ve savunmasız düşmanlarının boğazlanarak denize atılmalarını emretmiş, aşağılık hırsıyla büyük fidyeyle kendilerini kurtarma imkânına sahip kimseleri bu âkıbetten uzak tutmuştur”*diyerek kınamıştır.
Üçüncü Haçlı Seferi’nden sonra Selâhaddin Eyyûbî büyük bozguna uğrattığı Hristiyan ordusundan tek bir esiri bile öldürmemiştir onun insâfı ve vicdânı eşsizdir. O katletmek şöyle dursun, hepsini tek kuruş fidye almadan salıvermiştir
Bizans İmparatoru I. Aleksios Komnenos’un kızı Anna Komnena,* “Barbarlar” diye târif ettiği Haçlıların vahşetinden söz ederken:*“En büyük eğlencelerinden rastladıkları Müslüman çocukları öldürmek, kızartmak ve yemekti ifadelerini kaydetmiştir.
Thomas Fuller çocukların çok küçük yaşlarda olduklarına dikkat çekerek; Boğazlanmamaları için yalvarmasını bile bilmeyen, henüz konuşmaya başlamamış çocuklardı, zayıflıkları, kahraman bir savaşçının karşısında bağışlanma sebebi olan kadınlar bile boğazlandı”*demiştir. Alman Tarihçi Heeren kendisi Hristiyan olmasına rağmen, insanlık tarihi boyunca Haçlıların yaptığı katliamların bir benzerine rastlanmadığını ifade ederek:*“Bunlar Moğollar veya dinsiz kavimlerin taşkınlıklarıyla meydana gelmiyor, onlardan daha da barbar olan Hristiyanlarca yapılıyordu!”diyerek ifade etmiştir. Haçlıların Kudüste yaptıkları katliam ve zulmü, Başpiskopos William ayrıntılarıyla tasvir ederek şöyle demiştir:*“Karşılaştıkları düşmanı, hiçbir ayrıma tâbi tutmaksızın yere serdiler. Her taraf kan gölüne döndü, her yerde parçalanmış kafalar vardı. Katledilenlerin cesetlerini çiğnemeden yürümek imkânsızdı. Komutanlar, şehre yaklaşmışlar ve tarifin âciz kaldığı bir katliam yapmışlardır Arkalarında, düşman kanına susamış ve kendilerini yıkıma adamış insan topluluğu Katledilen insan manzarasına, nefret duymaksızın bakmak imkânsızdı; her yerde ceset kol geziyordu.
Zemin kanla doluydu. kafası gövdesinden ayrılmış ve kötürüm edilen organlar bunlara bakan herkesin tiksintisini uyandıracak şekilde, her tarafa dağılmış cesetler manzarasıydı Bunlara bakmak, galiplere, katillerin kendisine bile korkunç geliyordu. Kafadan ayaklara damlayan kanlar, karşılaşan herkesi dehşete boğuyordu.

Mâbed’in duvarlarında yaklaşık on bin Müslüman yok edildi şehrin her köşesinde, caddelerde mahallelerdeki cesetlerin sayısı bundan az değildi Askerlerin geri kalanları, ölümden kurtulmak için dar girişlere ve ara yollara saklandı sefilleri aramak için aramadık yer bırakmadılar. halkın gözü önünde sürüklenerek koyun gibi boğazlandılar. çeteler evlere girerek aile reislerine, eşlerine, çocuklarına ve aileye her türlü işkenceyi revâ görmüşlerdir. kurbanlar, sefilce ölmeleri için ya kılıçtan geçiriliyor ya yüksek yerden kafa üstü yere atılıyordu. Her yağmacı yağmaladığı evin, sahibi oluyordu. şehrin zaptedilmesinden önce Haçlılar, şehri güç kullanarak ele geçirdi kim tecavüzle bir şey kazanırsa, onun mülkiyetine sahip olacağı konusunda anlaşmışlardı. Haçlılar şehri didik didik aradılar insanları pervâsızca katlettiler.

Dünya tarihinde farklı dinlere mensup milletler, ve ordular birçok kez savaştı Birçok olumsuzluk yaşandı ancak tarihde Hristiyan Haçlıların Müslümana yapdığı zulüm ve katliam kadar kötü ve insaniyetten uzak davranış görülmedi
İlk Dünya Savaşı denilecek kadar büyük ve etkili olan bu olaylar Avrupa ve Ortadoğuyu etkisine almış ve birçok devletin yıkılmasına yol açmıştır
Geçmişin istilâ ve kanlı savaşları günümüzde hukukî olarak sorgulanabilir olması mümkün görünmese de hafızalarda tazeliğini koruyacak ve vicdanlarda sorgulanacaktır.
tarih milletlere ışık tutar ve milletlere dâir en önemli yargıları teşkil eder.
Orta Çağın en önemli olgusu ve dünya tarihinin kırılma noktası olan Haçlı Seferleri iki farklı medeniyetin doğal bir çatışmasıydı ve Hristiyanların kutsal Kudüs’e ulaşarak burada İsa’nın kabrini Müslümanlardan kurtarma girişimi olarak gösterilsede esas amaç Anadolu’yu feth ederek boğazlara ilerlemiş olan Türk akınları durdurmaktı
Haçlı birlikleri Roma sınırlarını aşar aşmaz, kendi dinlerine ters gelen Ortodoks Hristiyanlarına saldırmışdır. Çevrelerini yakıp yıkarak ilerleyen Haçlılar, hayvan sürülerini gasp etmiş; kiliseleri kundaklamış, İstanbul surları dışında konakladıkları zaman başkentin varoşlarına saldırmış, yol güzergâhları olan İzmit Körfezi’ni dolaşarak Yalova köylerini basarak savunmasız halka işkence ve katliamda bulunmuşlardır.
Türklerin ile Avrupa ile zayıf ve güçsüz Bizans için tehlike olduğunun farkında olan Papalık, bu tehlikeyi önlemeye çalışıp.işgalci” ve vahşi Haçlıları toplamıştır katliamcı ve katil ordusunu zalim ve kâfir Batılılar bize kahraman”*olarak tanıtmıştır


Kaynak ilhami pektaş.com


ABD’NİN DÜNYADA YAPTIĞI KATLİAM VE SOYKIRIMLAR- Dr. İlhami Pektaş


250 yıllık tarihiyle yüzkarası olan ABD’nin zulüm ve soykırımları saymakla bitmez. Birleşik Devletler, bağımsızlığın ilanıyla topraklarını genişletmek amacıyla 1830 da çıkarılan “Kızılderili Tehcir Yasası” ile bölgedeki yerlileri kendi topraklarından çıkardılar.
ABD’nin devlet politikası olan Kızılderili soykırımı, Nazilerin Yahudilere karşı uyguladığı soykırımdan çok büyük bir soykırımdır. ABD Kızılderili başına 5 dolar ödemiştir. Ve o güzel insanları vahşi hayvanlar olarak tanıtıp Kızılderililerin imha edilmesi gerekiyor”, demişti Abd ye göre En iyi ölü yerlidir politikasıyla kıtayı binlerce yıldır yaşayan yerli halkın elinden zorla almıştır. ilk biyolojik silah, Kızılderililer üzerinde uygulanmışdır. Sürgündeki Kızılderililere yardım olarak dağıtılan battaniyelere çiçek mikrobu bulaştırılarak yerlinin öldürülmesi sağlanmışdır. Kızılderili soykırımıyla Amerika’nın temelleri atılmışdır Dünyadaki en büyük soykırım suçlusu Amerika Birleşik Devletleri’dir. Tam yetmiş milyon Kızılderiliyi kendi vatanlarında katlettiler.

Abd demek; uygarlıkların ve kültürlerin yıkımı demektir. Mazlumların kanlarını emerek sömüren devlet, “demokrasi, insan hakları ve özgürlük” vaatleriyle kendi zihniyetini, sömürüsünü sürdürmeye devam ediyor. Amerika tarihi demek; işgallerin, savaşların, soykırımların, işkencelerin, haksızlıkların, kan ve gözyaşının tarihi demektir. Amerika yaptıklarını meşru göstermek için çizgi romanları, Hollywood ve yalancı tarih kitapları ile tüm dünyayı aldatmaktadır. Amerikan çizgi romanların, filim ve tarih kitaplarında Kızılderililer, kafatası avcısı, barbar, vahşi, saldırgan ve psikopat olarak dünyaya empoze edilmiştir. Halbuki vahşi, barbar, psikopat ve saldırgan olanlar bizzat kendileridir.

Kızılderililerden sonra ikinci sırayı afrikalı köleler alır. Köle ticaretinde 19. yüzyıla kadar toplam 34 milyon 500 bin Afrikalı ve Orta Doğulu köle ölmüştür Tarihin en büyük soykırımı Amerikanın keşfidir Amerikalılar en az 70 milyon Kızılderili’yi öldürdüler, 35 milyon insanı vatanlarından koparıp köle olarak kullandılar İngiliz raporlarına göre 1768′de Afrika’dan Amerika’ya İngilizler 60.000, Fransızlar 23.000, Hollandalılar 11.000, Portekizler 1.700 köle götürmüş, o yıl satılan köle sayısı 97.500’ü bulmuştur. 1787 de bu sayı 100.000 zenci köleye ulaşmıştır.

Amerika’da 1681 de 2 bin Zenci köle varken 1790 da 700,000, 1860 da ise 4 milyona yükselmiştir.* 16. yüzyılla 19. yüzyıla kadar toplam 15 milyon zenci köleleştirilerek Amerikaya Kölelerin can kayıpları düşünüldüğünde Afrika’dan koparılan ve gemilere yüklenerek getirilen zenci sayısı 35 milyondur
1977 de yazar Roger Garaudy “Batılılar 100 milyonu aşkın Amerika Yerlisini öldürerek dünyada benzeri görülmemiş bir soykırım yaptı. Bunun ardından üç yüz yıl süren köle ticaretinde en az yüz milyon Afrikalıyı öldürerek bir başka akıl almaz soykırımı gerçekleştirmiştir.* demiştir. Tüm soykırımlarda Amerikaya yerleşen ve ABD’nin temelini atan batılılar vardır. baskıcı yönetim ve sömürü düzeni, ABD ekonomisinin büyümesine ve 1870 de dünyanın en büyük ekonomisi olmasına neden olmuştur.

I.ve II. Dünya Savaşında ABD büyük bir askeri güç haline geldi Nazilerin II. Dünya Savaşında yenilmesinin ardından, dünya ABD ve SSCB’den birisini seçmek zorunda kaldı.
Kızılderili ve afrikalıların 19. yüzyıla kadar soykırıma tutulmasından bugüne, kan ve vahşet imparatorluğu hiç değişmedi abd kanlı politikalarında ustalaştı ABD, hakimiyetini ve dış politikasını yalan ve aldatıcı politika arkasına sakladı Amerikan demokrasisi adıyla “İnsan hakları”, “Özgürlük” ve “Adalet” gibi kavramlarla kendilerini dünyaya şirin göstermeye çalıştılar
Dünyadaki tüm darbelerin arkasında ABD vardır. Latin Amerikalılar şöyle der : “Amerika kıtasında sadece ABD‘de darbe olmaz; çünkü sadece orada ABD büyükelçiliği yoktur.”

Amerika gerçekleştirdiği işgaller saldırı ve savaşlarla Tarihin yüz karasıdır kan, zulüm ve katliam imparatorluğudur ABD, başta Vietnam, Japonya ve Kore olmak üzere, Küba, Panama, Guetemela, Nikaragua, Meksika, Filipinler, Afganistan, Irak, İran ve Suriye’de yüz binlerce sivili öldürüp, dünya tarihinin en büyük vahşet ve katliamlarına imza atmıştır. 1898*de Meksika’yı işgal etti, aynı yıl Küba’ya girdi. 1921*de Nikaragua’yi işgal etti, Sandino ve 300 kişiyi katletti. 1945 HİROŞİMA VE NAGASAKİYE ATOM BOMBASI ATTI
ABD, 1945 te Japonya’ya iki atom bombası atarak yüz binlerce masum sivili öldürdü dünya tarihinin en büyük vahşetini ABD Başkanı Harry Truman Tarihin en büyük olayı” olayı diye yorumladı ancak bu katliamdır ABD’nin 6 Ağustos 1945 de Hiroşima’ya attığı atom bombası ile 140 binden fazla kişiyi öldürdü ABD, Hiroşima’dan üç gün sonra 9 Ağustos 1945’te Nagazaki’ye 2.ci atom bombasını atarak 80 bin kişiyi yani toplamda 350 bin kişinin ölmesine ve binlerce insanın sakat kalmasına neden olmuştur.

DRESTEN KATLİAMI II.ci Dünya savaşından sonra Amerika ve İngilizler Almanların savaşı kaybetmeleriyle Dresdene sığınan Alman göçmenlerin üzerine 3 gün süreyle havadan bomba yağdırdı. Saldırılarda çocuk ve kadınların oluşturduğu 200 bin kişi öldü.
1950-1953 KORE SAVAŞI 1950 yılında,*3500*Güney Koreli siyasi mahkumun, ‘Kuzey saflarına katılabilirler şüphesiyle’, topluca öldürüldü bunu;*Amerika kışkırttı ve göz yumdu 1950-1953 te Amerikan savaş uçaklarınca üç yıl boyunca havadan bombalanan Kuzey Kore’de Solcular ve Sovyet müttefiki iktidarın birleşmesini engellemek için 4*milyon insan öldürülmüştür.

1950 GUATEMELA İŞGALİ Milliyetçilik programı izleyen Guatemala Başkanı Amerikan Dışişleri Bakanı John Dulles ve kardeşi CIA Başkanı Allen Dulles’ın büyük yatırım yaptığı United Fruit Company şirketini millileştirmişti. CIA, Nikaragua diktatörü Somoza’nın desteği ile Arbenz’i devirtti. Yerine Guatemala Silahlı Kuvvetler Başkanı Castillo Armas’ı geçirdi. darbede 200 bin sivil Guatemalalı öldürüldü.1953 İRAN DARBESİ ABD, 1953 te Moskova yanlısı İran Başbakanı Musaddık’ı darbeyle devirdi. Yerine Şah Rıza Pehlevi’yi getirdi. Şah, ABD’yi arkasına alarak, İran’ın tek yetkilisi oldu. 1 yıl sonra İran petrolleri için İngiliz, Fransız ve Amerikayla anlaşma yaparak ABD’ye borcunu ödedi. İran diktatörü*Şah Pehlevi*tarafından, ABD’nin ekonomik, siyasi ve askeri desteğiyle on binlerce İranlı infaz edildi.

1955 ENDONEZYA, LAOS, KAMBOÇYA
çok sayıda CIA operasyonu düzenlendi.
1950-59 da KÜBA KATLİAMI yapıldı
60.000 kişi ABD destekli Batista birliklerince katledildi. 1960 ta KONGO KATLİAMI yapıldı 1960 da CIA, Kongo’nun ilk bağımsız devlet başkanı olan, solcu ve sömürge karşıtı Lumumba’yı*öldürdü. Ve ABD yüz binlerce kişiyi öldüren gaddar Kongo diktatörü*Joseph Mobuto’yu*destekledi. ABD kaynak zengini bu ülkede meydana gelen 3 milyon ölümden sorumludur. Kendi ülkesinde ve Kongo’da öldürdüğü insan sayısı on binlere varan Ruanda diktatörü*Paul Kagame’yi* desteklemekte ve korumaktadır.
Soğuk Savaş ta Güney Afrika’daki ABD destekli apartheid rejiminin ellerinde on binlerce Siyah Afrikalı can verdi.

1961-1962 de KÜBA DARBESİ yapıldı
CIA’in Küba’da Castro’yu devirmek için planladığı Domuzlar Körfezi Operasyonunda 294 kişi öldü
1965-1966 ENDONEZYA KATLİAMI'nda
Abd Endonezya’daki demokratik yoldan seçilmiş solcu hükümetin devrilmesini tertip için Britanya ve Avustralya’yla çalıştı ve darbeyi 500 bin ila 1 milyon arası Endonezyalı köylü, işçi, aydın ve aktivistin ölümü izledi. Darbeci*General Suharto,*nun otuz yıllık otoriter yönetimi boyunca ABD’den büyük çaplı askeri ve ekonomik yardım aldı. 1975’te Suharto, Washington’daki destekçilerinden, Doğu Timor’u işgal için onay aldı. Endonezya ordusu, Abd ve köpeği İsrail’den gelişkin silah sistemler edinerek yoksul ada ülkesini ilhak etti ve en az 180 bin kişiyi öldürdü.

1970-75 KAMBOÇYA VE LAOS KATLİAMI nda Kamboçya ve Laos’ta 1 milyon kişiyi katletti. 1962-1975 VİETNAM SAVAŞI ve katliamında ABD ve müttefikleri tarafından 1962-1975 yıllarında gerçekleşti. 1963 te Güney Vietnam Başkanı Diem öldürüldü. ABD’nin, Vietnam Savaşında 3 milyon Vietnamlı hayatını kaybetti savaşda* Amerika’nın sivil halk üzerinde kullandığı zehirli portakal gazıyla soykırım yapmıştır 1973 te* Şili’de Amerika CIA destekli bir darbe ile Cumhurbaşkanı Salvador Allende yi devirdi. Şili darbesi ile ABD destekli cunta tüm Latin Amerika’yı sardı ve Küba devriminin etkilerini silmek için kirli bir savaş başladı. 1990 a kadar ülkeyi 17 yıl demir yumrukla yöneten Pinochet döneminde 80 bin insan hapse atıldı, 30 bin insan işkence gördü, 5 bin Şili’li sivil hayatını kaybetti.

1974-1983 te ARJANTİN KATLİAMI yapıldı Arjantin’de ABD tarafından desteklenip silahlandırılan rejim ve müttefiki ölüm mangaları, 1974-1983 yıllarında ülkede 30 bin insanı öldürdü.
1977 EL SALVADOR DARBESİ nde askeri yönetime destek verildi. 70 bin Salvadorlu öldürüldü. 1980 de CIA, Afganistan’ı işgal eden Sovyetlerle savaşmaları için Ladin ve örgütünü eğitti. 3 milyar dolar yardım etti.
1980-1988* İRAN– IRAK SAVAŞI nda
700 bin ölmüştür.*ABD, Fransa, İngiltere ve SSCB’nin kışkırttığı ve silah sattığı savaşta *ABD, Saddam Hüseyin’i destekledi. Irak’a, milyarlarca silah desteği verdi. 1985 – 1989 da ABD, lisanslı biyolojik ve kimyasal silahlarını Irak’a gönderdi silahlar Saddam tarafından İran’a ve Kürtlere karşı kullanıldı.

Nikaragua bir Orta Amerika ülkesidir. Ülke 1909 da ABD tarafından işgal edildi ve 1933 e kadar da ABD’nin toprak ağaları tarafından yönetildi. ABD o yıl ordusunu Nikaragua’dan çekti ve iktidarı Anastasio Somoza isimli işbirlikçisine bıraktı. 1981 de Başkan Reagan yönetimi, Nikaragua “kontra”larını eğitti. Nikaragua Amerika Birleşik Devletleri tarafından desteklenen ve finanse edilen devrim karşıtı Kontralar’ın başlattığı iç savaş ile 50 bin sivil hayatını kaybetti. Dört buçuk milyon nüfuslu ülkede 50 bin kişi öldü iç savaşta Sandinista hükümetinin kaynakları da tüketti. 1983 LÜBNAN KATLİAMI yapıldı Lübnan iç savaşında sırasında1983 Eylülünde Lübnan’da 14.000 deniz piyadesi binlerce kişiyi katletti.

1983 GRENADA İŞGAL edildi
Ekim 1983’te dönemin ABD Başkanı Reagan, ‘ulusal güvenliği, özgürlüğü koruma ve barışı sağlama’ söylemiyle Grenada’ya askeri müdahale yaptı yüzlerce kişiyi katletti. Orta Amerika’daki ABD destekli otoriter rejimler, Reagan’ın görevde olduğu iki dönem boyunca 300 binden fazla insanı öldürdü. 1989 da PANAMA İŞGAL edildi
CIA ajanı ve Panama Başkanı Noriega, Amerika’nın emirlerine karşı çıkınca ülkesi ABD tarafından işgal edildi. Noriega tutuklandı. 3 bin Panamalı sivil öldürüldü. 1991 de IRAK İŞGAL edildi
Sovyetlerin çökmesiyle, ABD kendisini yeryüzünün en büyük gücü olarak gördü. Sovyetler yıkıldığından bu yana kendisini süper güç gören ABD, müttefikleri ile bütün dünyaya terörün ne olduğunu gösterdi. İslam ülkelerini ve yöneticilerini kendisine bağladı.
1991 de ABD, Kuveyt’in işgaliyle Irak’a girdi. 6 haftada 85 bin ton bomba atdı. Ürdün Kızılay’ına göre savaşta 113 bin sivil Iraklı öldü. 1991’den 1998’e kadar kötü beslenme ve hastalık nedeniyle yarısından fazlası çocuk olmak üzere 1 milyonun üzerinde Iraklı hayatını kaybetti. ABD, Saddam paniği yaşayan Arap yarımadasına, milyonlarca dolarlık silah ve uçak sattı. 1991 de Birinci Körfez Savaşı olarak adlandırılan savaşta Irak’ı işgal edip çok sayıda katliama imza attı. binlerce sivili katleddi tarihe “ölüm otoyolu katliamı” olarak geçen saldırı oldu. ABD ordusu tarafından ağır bir bombardımana tutulan oto yoldaki binlerce araç içindeki insanlarla yanarak kül oldu.

1992-1995 BOSNA HERSEK KATLİAMI
Yapıldı Amerikan askerleri NATO operasyonuyla Balkanlar’a müdahale etti ve Yugoslavya’nın bölünmesiyle ortaya çıkan etnik çatışmaların parçası oldu. 1992’den 1995’e kadar süren “Bosna*Savaşında tarihte eşine az rastlanan katliamlar yapıldı 250.000 in üzerinde Müslüman Boşnak, Sırplarca BM ve tüm dünyanın gözleri önünde öldürüldü.1998 SUDAN SALDIRISI yapıldı 1998 de ABD, Sudan’da bir silah fabrikasını bombaladı Ancak fabrikanın sadece aspirin ürettiği ortaya çıktı.
2001 AFGANİSTAN* İŞGAL edildi
CIA ce eğitilen, örgütlenen ve beslenen Ladin’in, 11 Eylül 2001 de Dünya Ticaret Merkezi, Pentagon ve Beyaz Saray’ı hedef alan saldırılarından sonra Amerika Afganistan’ı işgal etti. 2001 de El Kaide’nin saldırısına karşılık Amerika, işgal sırasında Afganistan’da 150 bin sivilin ölmesine neden oldu.
*
2001’den günümüze “modern zamanların en büyük suçlusu ve teröristi Abd Afganistan, Pakistan, Somali ve Yemen’de 3,734 drone saldırısı düzenlendi ve 1,427 sivil dahil en az 10 bin kişiyi öldürdü. 2003 IRAK İŞGALİ nde ABD yanına Birleşik Krallığı alarak Irak’ın ve bir çok ülkeyi tehdit eden kitle imha silahlarına sahip olduğu gerekçesiyle Ortadoğu petrolünü gasp etmek, ve İslam dünyasının kalbinde müttefik ve askeri üs edinmek amacıyla* Irak’a savaş ilan etti. Bir milyondan fazla Iraklıyı katleddi ve 4.7 milyon Iraklı evini terk etmek zorunda kaldı*ikinci Körfez Savaşı’na ABD “Irak’ı Özgürleştirme Operasyonu” adını verdi. Savaşa gerekçe gösterilen kitle imha silahlarından hiçbir eser bulunamadı.
2003* DARFUR DARBESİ yapıldı Darfur, Irak, Suriye ve Somali gibi güney, batı ve doğudaki farklı inanç ve etnik gruplarca işgal edilebilir özelikte bir bölge idi.* Buradaki serveti yağmalamak üzere bölgeye müdahale eden ABD ve müttefikleri katliamlar başlatdı. Sudanın*Darfur bölgesinde bugüne kadar 200-300 bin insan hayatını kaybetti.*2003’te başlayan silahlı ayaklanma nedeniyle, 2008 e kadar yaklaşık 30 bin kişi katliamdan geçirilmiş; 200 bin insan açlık ve sefalet nedeniyle ölmüştür. Yakılıp yıkılan yurtları nedeniyle 2 milyon 700 bin insan tehcir edilip mülteci kamplarında toplanmıştır. (BM) raporlarına göre savaş suçu nedeniyle toplam 300 bin insan ölmüştür.

2010- 2018 ARAP BAHARI 17 Aralık 2010 Tunus’ta bir gencin kendini yakmasıyla başladı ardından tüm Tunus halkının giriştiği eylemle Arap dünyasına bunalıma girdi Tunus Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Ürdün ve Yemen Arap baharından en çok etkilenen ülkelerdir. Tunus’ta ki olaylarda yüzlerce sivil öldü. 25 Ocak 2011’de Mısır’ın en büyük meydanı Tahrir meydanında Arap baharının yayıldı.*Ülkede büyüyen isyan nedeniyle Hüsnü Mübarek’in 1981’de ki yönetimi 11 Şubat 2011 de istifa etmesiyle son buldu. Ülkedeki protestoların artmasıyla 1 Temmuz 2013’te Mısır Ordusu yönetime el koydu. 30 Haziran 2013 ve 31 Aralık 2014 te 2.600 kişi darbe sonucu yaşamını yitirdi. Mısır’dan sonra Libya’da özgürlük sesleri yükseldi Libya’da ağır protestolar gerçekleşti. Günler geçtikçe ölenlerin sayısı arttı dünya kamuoyu tepki gösterdi NATO olaylara müdahale etti. Libya’da binlerce kişi öldü. Bugün Libya’da*iki ayrı hükümet, iki ayrı meclis*var. Karışıklık devam ediyor. ABD güdümlü İŞİD çetesi Libyayı katlediyor 2011’de Bahreyn’de özelleştirilen kaynaklar, gelirdeki eşitsizlik ve artan işsizlik oranı protestolarda en büyük etkendir Hükümet başlatılan eylemlere çok sert karşılık verdi. Hükümetin sert tepkisi protestonun büyümesine sebep oldu. Ülkede karışıklıklar devam ediyor.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla