PADİŞAH ABDULHAMİT
Merkezi Selanikte bulunan üçüncü ordunun bazı subayları, ingiliz casusları tarafından bol para ve makam vaadleri ile aldatıldı. 7 Temmuzda Şemsi paşa, teğmen Atıf tarafından vuruldu. Ellerinde ingiliz, fransız silahları bulunan hareket ordusu İstanbul’a yürüdü. Halife, [müslüman kanı dökülmesin diye] bunlara karşı koymadı. Bu durum, facia ve felaketlere sebep oldu. 23 Temmuz 1908 de ikinci meşrutiyet ilan edildi. Silah baskısı altında seçim yapıldı. 17 Birinci kanun [Aralık]da meclis açıldı. Bununla, devletin idaresi, ehliyetsiz, tecrübesiz ellere geçti. İngilizlerin hazırladığı facialar tekrar başladı.
5 Ekim 1908 de, Bulgaristan prensliği, krallığını ilan ederek, Osmanlılardan ayrıldı. Yine o tarihte, Avusturya, Bosna-Herseki ilhak etti. Yunanistan da baş kaldırıp, beş sene sonra Girit’i ilhak eyledi. 14 Nisan 1909 da, Adana’da ermeni ihtilali oldu. Müslümanların mallarına, canlarına, ırzlarına saldırdılar. 1850 Türkü öldürdüler. İttihadcılar buna da seyirci kaldılar. Halk, onyedibin ermeniyi öldürüp isyan bastırıldı. İttihadcılar, Avrupalılara şirin görünmek için yüzlerce Müslümanı kestiler, astılar. Bu zulümleri, o zaman Adana valisi olan meşhur Cemal paşa yaptı. Dahiliyye nazırı Talat paşanın takdirine mazhar oldu. Bu hadiseler dolayısiyle ittihadcılar da [1914]de meclisi kapattı. Sultan Hamide hak vermek zorunda kaldılar.
31 Mart vakası adı ile meşhur olan 13 Nisan 1327 [m. 1909] hareketi ile sultan Abdülhamidin hiçbir alakası olmadığı, kati olarak anlaşılmıştır. İttihadcıların, padişaha sadık birinci orduya güvenmeyerek, Selanikteki üçüncü ordudan getirdikleri avcı taburlarının çıkardığı tespit edilmiştir. Yani ittihadcıların bir tertibi olmuştur. İttihadcılar, böylece Selanikten Bulgar, Sırp, Yunan, Arnavut yağmacılarının meydana getirdikleri hareket ordusunu İstanbul’a gönderdi. Talat beyin baskısı ile Sultan, 27 Nisan 1327 [m. 1909] da tahttan indirildi. Son meşrutiyet zamanında hükümdarlığı dokuz ay, beş gündür. Selanikten gelen, toplama ve frenk silahlarını taşıyan hareket ordusuna karşı koymak isteyen kumandanlara, çarpışılmamasını, Müslüman kanı dökülmemesini sıkı emir verdi. İsteseydi yalnız Taksim ve Taş kışladaki talimli asker ve sadık subaylar, gelen çapulcu alaylarını darmadağınık edebilirdi. Fakat, kardeş kanının dökülmesini istemedi. İstanbul’a giren hareket ordusu kumandanları, doğru Yıldız sarayına geldiler. Hazineyi, asırlardan beri toplanmış olan kıymetli yadigârları ve dünyanın en zengin kütüphanelerinden olan saray kitaplığının bir kısmını yağma ettiler. Padişahın altın arabası bile parçalanıp paylaşıldı. Bu barbarca saldıranlar, birer kahraman, kurtarıcı ilan edildi.
|