Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12-14-2007, 12:47   #3
Kullanıcı Adı
eses
Standart Şii Kıyamet Cemiyeti: HÜCCETİYE
UFUK TURU: FİKRET ERTAN
İRAN'DA HÜCCETİYE GÖLGESİ

Mahmud Ahmedinecad'ın İran Cumhurbaşkanı seçilmesinden bu yana çeşitli basın-yayın organlarında İran'da yeniden canlandığı söylenen bir yarı-gizli teşekkül ya da cemiyetten söz ediliyor.

Bu cemiyeti ele alan bazı yazılarda cemiyetin yönetim kademelerinde etkili olmaya başladığı, üyelerinin önemli mevkilere geldiği, hatta bugünkü hükümette bazı bakanların cemiyet üyesi oldukları iddia edilirken eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'nin bir süre önce Meşhed'de bir vaaz sırasında 'Taş devri geriliğine sahip sığ görüşlü gelenekçilerin şimdi arkalarında güçlü bir cemiyet var.' şeklinde sözler sarf ederek söz konusu cemiyete işaret ettiği ifade ediliyor.

Birkaç defa bizim basında da bazılarının yanlış ad (Hocatiye gibi) ile temas ettikleri bu cemiyet esasen oldukça eski bir dinî cemiyet. Tam adı Encümen-i Hayriye-yi Hüccetiye-yi Mehdeviyye. Kısaca Hüccetiye (Hüccet delil demek; Hüccetiye de delilciler) olarak bilinen bu cemiyet 1953 yılında yapılan darbe sonrasında İmam Humeyni'nin yakın arkadaşlarından Şeyh Mahmud Halebi tarafından kuruldu. Amacı, 'İslam dini ve Caferiye mezhebinin tebliği ve bunların ilmî yollardan savunulmasıydı. Dönemin sert siyasi yönetimi tarafından medreseler dışında faaliyetlerine izin verilen sayılı dinî merkezler ve cemiyetlerden biri olan Hüccetiye bu dönemde çok canlı tartışmalara, çalışmalara sahne oldu. Horasan şehri cemiyetin en güçlü bölgesel merkeziydi. Hüccetiye'nin 1979 İslam Devrimi öncesi baş hedefi Bahailik'ti. Cemiyet, Bahailiği İslam'ın baş düşmanı olarak görüyor, bu zararlı akımla mücadeleyi faaliyetlerinin en önemli hedeflerinden biri olarak değerlendiriyordu.

1979 İslam Devrimi'nden sonra Bahailik Devrim yönetiminin de baş hedeflerinden biri olarak kabul edildiği için Hüccetiye bu defa Marksizm'i İslam'ın en büyük düşmanı olarak görmeye başladı ve Marksizmin kökünden tasfiyesi için mücadeleye koyuldu.

Cemiyet, Mehdi doktrinine gönülden bağlı olduğu ve bunu savunduğu için 1979 Devrimi'ni takiben Devrim lideri İmam Humeyni ve onun geliştirdiği Velayet-i Fakih doktrini ile ters düşmeye başladı; zira Hüccetiye doktrininin esasında siyasetin ve yönetimin dinî makamlara devri söz konusu değildi. Siyaset ve yönetim Mehdi'nin uhdesinde olan alanlardı; dinî makamlar bu alanları devralamaz, üstlenemezlerdi.

Ne var ki, bu doktrin farklılığına rağmen Hüccetiye İslam Devrimi'ni destekledi, İmam Humeyni'nin siyasi liderliğini kabul ederken dinî liderliğini kabul etmekten de ısrarla kaçındı.

Hüccetiye liderleri Devrim ile birlikte kendi cemiyetleri içinde de ortaya çıkan genç devrimci üyelerinin bu doktrinden vazgeçilmesi, cemiyetin kuruluş senedinin gözden geçirilmesi yolundaki taleplerine karşı çıktılar. Bu karşı çıkış cemiyetin üye ve sempatizan sayısının hızla düşmesine, ayrılanların çoğalmasına yol açarken, ayrılanlar da Hizb-i Cumhur-i İslami Partisi saflarına katılmayı, böylelikle Devrim'e hizmet etmeyi tercih ettiler.

Cemiyet İslam Devrimi liderliğini organizasyon gücü ve disiplini ile etkilerken bu husus kendisini en çok 1981 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gösterdi. Muhammed Recavi'nin cumhurbaşkanı seçildiği bu seçimlerde Hüccetiye üyelerinin oylarını liderlerinin talimatı üzerine 12. İmam'a, yani İmam Mehdi'ye verdikleri, verilen bu oyların 400 bin civarında olduğu, bunun da geçerli oyların yaklaşık yüzde 2,5'ine tekabül ettiği o zamanlar söylendi.

Seçimlerden sonra da en başta Hizb-i İslami Cumhuri'nin sola yakın kesimi olmak üzere Devrim kadroları yavaş yavaş Hüccetiye'yi hedef alırlarken cemiyet ile Devrim kadroları arasındaki hesaplaşmanın ilk işaretleri de ortaya çıkmaya ve sonra da güçlenmeye, nihai hesaplaşma saati de yaklaşmaya başladı.

Nihai hesaplaşmanın saati de 1983 yılı Temmuz ayında çaldı. Hizb-i İslami Cumhuri'nin Hattı-İmam (İmam'ın çizgisi) mensupları Hüccetiye'ye karşı tam saldırıya işte bu tarihte geçtiler ve zaten Hüccetiye'ye hem Velayet-i Fakih doktrinini kabul etmediği ve hem de Mehdi'nin geri dönüşünün çabuklaştırılması için dünyanın karışmasını savunduğu için karşı olan İmam Humeyni'nin Hüccetiye'nin pozisyonunu örtülü ifadelerle de olsa sapkın ve sahtekâr olarak ilan etmesini sağlamayı başardılar. Bunun üzerine Cemiyet akıllı bir hareketle İmam Humeyni ve taraftarlarıyla herhangi bir tartışma ya da karşı karşıya gelmeden kaçınarak faaliyetlerini İslam Devrimi'nin liderine hürmeten belirsiz bir tarihe kadar askıya alma kararı verdi. Bu arada hükümette bulunan Hüccetî ticaret ve çalışma bakanları da görevlerinden istifa ettiler.

Hizb-i Cumhur-i İslami mensupları Hüccetiye'yi en çok tebliğ faaliyetlerini kültürel alanla, fikirler dünyasıyla sınırladığı, Hüccetiye'nin dinamik değil durağan bir İslami görüşü temsil ettiği gerekçesiyle suçluyor, eleştiriyordu. Bu eleştirinin tabii sonucu da Hüccetiye'nin İslam Devrimi ve liderliğinin dinamik ideolojisine ters düştüğü yolundaydı. Devrim kadroları tarafından Hüccetiye'ye yönelik bir başka önemli eleştiri de Velayet-i Fakih doktrini konusundaydı ve bu kadrolar Hüccetiye'nin bu doktrini benimsememesinden dolayı saf dışı bırakılması gerektiğini savunuyorlardı.

Sonuçta, Hüccetiye görünürde saf dışı kalmış oldu; ama yine de Devrim kadroları ile ters düşmesine rağmen varlığını kararlı bir şekilde bugünlere kadar devam ettirdi; üstelik Mahmud Ahmedinecad dönemi ile birlikte kendisinden daha çok söz ettirir hale gelirken bazı kaynaklara göre yönetimdeki nüfuz ve ağırlığını oldukça artırmayı da başardı.

Bu kaynaklar, 21 bakandan meydana gelen bugünkü hükümette üç bakanın Hüccetiye arkaplanına sahip olduğuna işaret ediyor. Mesela Hüccetiye kökenli Hakkani Medresesi mezunu olan İstihbarat Bakanı Hüccetülislam Gulam Hüseyin Muhsini'nin bu bakanlardan birisi olduğunu iddia ediyorlar. Mahmud Ahmedinecad'ın 'merci-i taklidi' olduğu söylenen ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Besiç güçlerine Ahmedinecad'a oy vermeleri yolunda fetva verdiği belirtilen Ayetullah Muhammed Tâkî Misbah Yezdî'nin de aynı medresenin mezunu olduğu bu meyandaki iddialardan birisi ayrıca.

Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'a gelince; onun Hüccetiye mensubu olduğunu söyleyenler de var; üye olmayıp sadece sempatizan olduğunu; mezun olduğu İlm-i Sanat Üniversitesi'nde okurken üye olduğu dinî cemiyetin Hüccetiye ile bağlantılı bir cemiyet olduğunu söyleyenler de… Hatta Ahmedinecad'ın dünyaya meydan okuyan tavrının Hüccetiye'nin Mehdi doktrininden kaynaklandığını iddia edenler de…

Şüphesiz bütün bunlar 'Hüccet'i Katı'aya' (kesin delil) dayanmayan söylenti ve iddialar; ama Hüccetiye de tarihî ve güncel bir gerçek. Ve bu gerçeğin gölgesi bugün İran ve yönetimi üzerinde kendisini şu veya bu şekilde hissettiriyor bana göre…

KAYIP İMAM

Şiiliğin 12. İmam’ı Muhammed bin Hasan el-Askerî Sahib’üz-Zaman, Kâim, Hâtim ve Hüccet isimleriyle de bilinir. Şii inancına göre Hicrî üçüncü asırda doğmuş, fakat zamanın sonundaki görevini yerine getirmek üzere 941 yılında gaybubete çekilmiştir. Ahirzaman’da dünyanın cevir ve zulümle dolduğu bir zamanda zuhûr edecek ve yeryüzünü adaletle dolduracaktır. Bazı Şii âlimleri kendisi gibi adının da gaybubete çekilmiş olduğunu kaydeder ve gelip misyonunu eda edene kadar adının anılmasının caiz olmadığını söylerler. Onikinci İmam dünyaya birinci gelişlerinde de çok az insana gösterilmiştir. Şii inancına göre bu birinci gelişi Birinci Gizleniş olarak bilinir. Babası 11. İmam Hasan Askerî onun beklenen Hüccet olduğunu söylemiştir. Hasan Askerî öldükten sonra da 12. İmam sadece dört kişiyle görüşmüş, bu kişilere ‘sefir’ adı verilmiştir. 73 yıl süren Birinci Gizleniş’in sonunda İmam Mehdi ikinci ve asıl Gaybubet’ine çekilmiştir. İmam Mehdi gaybubette olmakla birlikte dünyayı yönetmeye devam etmektedir. Şiilerdeki ‘Gaib İmam’ inancı Breslavlı Haham Nahman’ın talebelerinde de görünür. 19. yüzyılda yaşamış ve beklenen Mesih olduğuna inanılan Nahman’ın aslında ölmediği, zamanın sonunda görevini eda etmek üzere yeniden geleceği söylenir. Hazreti İsa’nın ikinci gelişiyle ilgili Hıristiyan ve Müslüman inanışı ve Buda’nın zamanın sonunda Maitreya adıyla yeniden doğacağı şeklindeki Budist inanışı benzer motifler içerir.

NEDEN HÜCCETİYE?

Şiiler’in asıl isminin telaffuz edilmesinden hoşlanmadıkları Kayıp İmam’a taktıkları isimlerden biri de Hz. Hüccet. Halebî örgütünü bu sebeple Hüccetiye şeklinde isimlendirmiş.

AKSİYON DERGİSİ-KERİM BALCI 19,06,2006

İRANLA ALAKALI FARKLI BİR NOKTADAN TEMAS EDİLMİŞ MESELEYE
BİRAZ UZUN AMA OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM
eses isimli Üye şimdilik offline konumundadır