|
DİL SINAVLARI İÇİN EN ÖNEMLİ 1000 KELİME
251. debate = tartışmak
252. debt = borç
253. deceit = kandırmak *** deceitful = hilekar, hileci
254. deceive = kandırmak, kafaya almak (= take in)
255. decipher = şifresini çözmek
256. decipher = şifresini çözmek, anlamını meydana çıkarmak
257. declare = ilan etmek, beyan etmek
258. decline = (1) azalmak, gerilemek (2) kibarca reddetmek (= turn down)
259. dedicate = kendini adamak (= devote to, commit oneself to)
260. dedicate to = kendini adamak (= devote to)
261. deduce = sonuç çıkarmak (= conclude, assume)
262. deduction = tümevarım, sonuç (= conclusion)
263. deepen = derinleştirmek, derinleşmek
264. defeat = yenmek, bozguna uğratmak (= beat)
265. defect = bozukluk, kusur, hata, sakatlık *** speech defect = konuşma özrü
266. defend = savunmak
267. define = tanımlamak
268. degeneration = yozlaşma, aslını kaybetme
269. delay = geciktirmek
270. delightful = zevkli, hoş
271. deliver = (1) siparişi teslim dağıtmak/teslim etmek (= distribute) (2) doğurmak vermek (3) deliver speech = konuşma yapmak
272. demand = (1) talep, istek (2) talep etmek, istemek ***in demand = revaçta
273. demobilize = askerden terhis etmek
274. demolish = yıkmak, parçalamak (= do away with)
275. demonstrate = (1) uygulamalı bir şekilde göstermek (= show) (2) gösteri yapmak, protesto düzenlemek
276. deny = (1) inkar etmek (2) yapmasını yasaklamak (deny somebody to do something)
277. depress = (1) üzmek (= sadden, upset) (2) bastırmak (= press down)
278. derive from = çıkarmak, gelmek
279. descend = inmek, azalmak
280. desert = çöl
281. deserve = hak etmek
282. design = plan çizmek, tasarlamak
283. design = tasarlamak, dizayn etmek
284. desire = (1) istek, arzu (2) istemek, arzu etmek (= wish)
285. desolate = mutsuz, kederli (= depressed) (2) terkedilmiş (= deserted)
286. dessert = tatlı
287. destination = hedef, varılacak yer
288. destiny = kader, kısmet
289. destroy = yıkmak, yok etmek (= damage, ruin)
290. detain = alıkoymak, göz altında tutmak (= take into custody)
291. detect = meydana çıkarmak, işin aslını ortaya çıkarmak (= discover, notice)
292. detection = teşhis etmek, belirlemek
293. deter (someone) from = caydırmak, engel olmak (= discourage)
294. deteriorate = kötüleşmek, kötüye gitmek (= aggravate, worsen)
295. determination = (1) azim, kararlılık (= ambition) (2) inat (= stubbornness, obstinacy)
296. devastate = yıkmak, tahrip etmek (= destroy)
297. develop = (1) geliş(tir)mek, genişle(t)mek, ortaya atmak (teori, fakir vb) (2) (foto) film banyo ettirmek (3) (vücudun ürettiği bir hastalığa) yakalanmak “develop cancer”
298. deviate = sapmak, yönünü değiştirmek (= diverge, stray)
299. devote = adamak
300. diagnose as = teşhis etmek
301. differentiate = ayırmak (= distinguish)
302. diminish = azalmak (= decline)
303. direct = (1) yönetmek (2) (turiste vb) yol göstermek (guide)
304. disappearance = ortadan/gözden kaybolmak (= vanish)
305. disclose = açığa çıkarmak, gün ışığına çıkarmak (= reveal, display)
306. discover = keşfetmek
307. discriminate (against) = (ırk, yaş, cinsiyet vb) ayrımcılık yapmak
308. discriminate against = ayrımcılık yapmak
309. discuss about = tartışmak (= argue)
310. disease = hastalık, maraz (= illness, ailment)
311. dismiss = kovmak (işten), kafasından çıkarmak
312. dismissal = kovma, başından savma
313. dispatch = göndermek, yollamak (= send, submit)
314. display = göstermek, sergi *** on display = sergide
315. displeased = hoşnut kalmamış, memnun olmayan (= discontented, unsatisfied)
316. dispose of = başından atmak, --- den kurtulmak (= get rid of)
317. dispute = (1) tartışmak, anlaşamamak (= disagree) (2) anlaşmazlık (= controversy)
318. disqualify = diskalifiye etmek, elemek, yetersiz görmek
319. disseminate = (bilgi, fakir vb) yaymak, dağıtmak
320. distinct = (1) farklı, ayrı, bağımsız (= different) (2) açık seçik, net (= clear)
321. distinguish = ayırmak, farkını söylemek (= differentiate)
322. distort = (1) (olayın aslını) çarpıtmak, farklı bir anlam yüklemek (= misrepresent) (2) (şeklini/biçimini vb) bozmak, tahrif etmek (= disfigure)
323. distress = (1) tehlike (2) acı, ıstırap
324. distribute = dağıtmak (= deliver, hand out)
325. divert = (trafik yönünü vb) saptırmak, başka yöne çevirmek
326. dizzy = başı dönen, kendini bayılacak gibi hisseden (= giddy)
327. docile (dosayl) = uysal, evcil
328. dominate = egemen/baskın olmak, hakim olmak, idaresi altına almak
329. donate = (para, kan vb) bağış yapmak (= contribute)
330. donation = (para, kan vb) bağış yapmak (= contribution)
331. dowry = çeyiz
332. dramatic = (1) tiyatro ile ilgili (= theatrical) (2) önemli, kayda değer (= drastic) (3) ani, çok hızlı (fiyatlarda ani ve hızlı artış gibi)
333. draw = (1) (resim vb) çizmek (2) (perde vb) çekmek, kenara almak (3) (sonuç) çıkarmak (***draw a conclusion) (4) bir maçın berabere bitmesi
334. dress code = (bir işyerinde veya okulda) kıyafet genelgesi
335. drug addict = eroin bağımlısı
336. drug dealer = eroin ticareti yapan kişi
337. dustbin = çöp kutusu (= trash can)
338. earth***** = deprem
339. edit = bir kitabı basılabilir hale getirmek, editörlük yapmak
340. edition = (kitap için) basım, baskı, yayın
341. educate = eğitmek (= train)
342. effect = etki (= influence, impact) *have an effect on = üzerinde etkisi olmak
343. elect = seçmek (= vote for)
344. eliminate = elemek, den kurtulmak (= get rid of) (2) yok etmek, yıkmak (= destroy)
345. elimination = (1) ortadan kaldırma, yok etme, bertaraf etme (2) hesaba katmama
346. embarrass = utandırma (= humiliate)
347. embrace = (1) kucaklamak (= hug, cuddle) (2) (fikir, din vb) benimsemek
348. emerge = ortaya çıkmak (= come out)
349. emphasize = vurgulamak
350. employ = (1) işe almak (2) (metot, yöntem vb) uygulamak
351. empty = (1) boşaltmak (2) boş
352. emulate = taklit etmek,(= imitate, copy)
353. enable = olanaklı kılmak
354. enclose = çevresini sarmak
355. encounter = karşılaşmak ( to face)
356. encourage = teşvik etmek
357. endure = dayanmak
358. enhance = büyülemek
359. enhancement = yükseltme, artırma, çoğaltma (= improvement, enrichment)
360. enlarge = büyütmek, genişletmek
361. enquire = soruşturmak
362. enslave = köleleştirmek, esir etmek
363. ensure = birini temin etmek/emin kılmak, birine garanti vermek
364. entertain = eğlendirmek
365. entirely = tamamen (= completely)
366. entrance = giriş
367. envy = kıskanmak, imrenmek
368. epic = destan
369. epic = destansı (şiir vb)
370. equal = eşit, adil
371. equality = eşitlik (= parity, fairness)
372. equate = eşitlemek
373. equip = donatmak
374. equip = donatmak ***equipment = donanım, teçhizat
375. erode = yıpratmak, aşınmak
376. erupt = patlamak
377. establish = kurmak, doğruluğunu kanıtlamak, kabul etttirmek
|