SULTAN İKİNCİ ABDÜLHAMİD Hakkında Herşey
Fedakarlik
II.Abdülhamid Han, hesabını bilen, tek kuruşun israfına razı olmayan, buna rağmen yerinde ve sırasında hiçbir fedakarlık ve cömertlikten kaçınmayan hayırsever bir patişah idi. (95) Aynı zamanda halkının dertleriyle yakından ilgilenir, yardım talep edenlerin ihtiyaçlarıyla bizzat alakadar olurdu.
Sultan, tahta geçtiği sıralarda Bosna-Hersek ayaklanmış, Karadağ orduyu sarmış ve yenmiş, Sırbistan düzenli ve tehlikeli bir kuvvetle ülkeye savaş açmıştı. Bunu Osmanlı-Rus harbi takip etti. Ulaşım araçlarının eksikliği, Rumelilideki Müslüman halkın dışında kalan azınlıkların ta Edirne'ye kadar uzanan ayaklanmaları ülkeyi bir alev topuna dönüştürmüştü. Ve ülkeye akın eden göçmenler de buna ekleninice içinden çıkılmaz bir hal almıştı. Bu felaketler döneminde göçmenlerin barınma ve iaşelerini temin aynı zamanda ülkeyi borç batağından kutarma çabaları büyük bir hayranlık uyandırdı.
Ülkeleri iflasa sürekleyen amillerin başında israf gelir
Borç batağına saplanan ülkeyi takip ettiği usta siyasetiyle kısa bir zamanda kurtararak dünyada eski güvenini kazanmasına sebep oldu. Ülkenin felakete sürüklenmesinin sebeplerinden birinin israf olduğunu belirterek; "müsrifliğin ne feci bir kusur olduğunu çok yakından gördüm. Maliyemizi mahveden ve İmparatorluğumuzu iflasın iki parmak ötesine kadar götüren bu israfil hayat değil midir?" diyordu. (96)
Osmanlı Devleti, 1854-55 Kırım Harbi yıllarında ilk defa dış borç almaya başlamış ve alınan borçların yanlış kullanımı neticesinde 1880 li yılların başında 250 milyon liraya yükselmişti.
Rusya ile yapılan savaş, Osmanlı devletininin ekonomisini çökertti. Yapılan anlaşma neticesinde Rusya'ya ödenecek harp tazminatı 300 milyon ruble idi. Devletin tüm gelirlerinin dahi karşılayamadığı bu ağır savaş tazmitanını Sultan Adülhamid Han vermemekte direndi. Nihayetinde Rus Çar'ı ile kurduğu yakın şahsi dostluğu sayesinde 34 milyona indirildirilen tazminatın faizi ile birlikte yüzyılda ödenmesi karara bağlandı. Yıllık Taksit tutarı ise 350 bin idi.
(97)
II. Abdülhamid Han bu hususta şunları söylemektedir:
"...Ben 1324 (1908) senesinin Temmuzunda hükümeti bu mücahitlere, 1325 (1909) Nisanında da saltanatı şefketli biraderim hazretlerine teslim ettim. Benim zamammda hududumuz, İşkodra'dan Basra körfezine, Karadeniz'den Sahra'yı Kebir çöllerine imtidad ederdi. (Almanac de Gotha) nın 1908 senesinde neşrolunan nüsha-sıyla bu sene çıkanı karşılaştırılırsa, ahlafıma yangın değil, büyük bir ülke, otuz milyonu mütecaviz nüfus, bir ordu terketmiş olduğum anlaşılır.
Şöyle böyle on sene oldu. Yani müddet-i saltanatımın bir sül-sü...Asarımın üçte değil, onda birini vücuda getirdiler mi? Makanı-ı hükümdariye geldiğim zaman, üç yüz milyon liraya takarrup etmiş olan düyun-u umumiyemizi, iki büyük harbin ve birçok dahili kı-68 yamlardaki sevkiyat-ı askeriyenin icap ettiği masrafi, tediye ettikten • sonra, otuz milyona indirdiğime muvaffak olmuştum. Yani, bir öşrüne...Nazım Bey'le rüfekası ise, benim bıraktığım otuzmilyon bor-ru bugüne kadar dört yüz milyona çıkardılar.Yani on üç misline. Demek ki, haleflerim, (Makam-ı saltanatta icraya hükm-i nüfuz eden yalnız biraderim olmadığ için haleflerim diyorum) yalnız mik-dar-ı duyunu tezyid hususnda ibzal-i faaliyet ve ihraz-ı muvaffakiyet etmiştir.
|