Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12-27-2007, 18:24   #76
Kullanıcı Adı
aksavaşçı
Standart SULTAN İKİNCİ ABDÜLHAMİD Hakkında Herşey
Milletini Iyi Tanimak
Abdülhamid Han, milletini iyi tanıyor, içte ve dışta devlete karşı ne gibi faaliyetler yürütürldüğünü iyi biliyordu.

Fethi Okyar'a şunları anlatıyor;

"Biliyorsunuz, Ermeniler bana çok kere suikasd tertip etmişlerdir. Osmanlı Bankası hadisesi hafızalardadır. Cuma selamlığında Yıldız Saray ı'na kadar sokulup saatli bomba atmışlardır.Meşrutiyetin iadesinden sonra ise, Adana'da kanlı arbedeler çıkarılmıştır. Onlar, başta Ruslar, diğer Avrupalı devletlerin, hatta Amerikalılar'm teşviki ile, Anadolu'nun şarkında bir Ermeni devleti kurmak arzusundadırlar. Rumlar'a gelince, onların asıl gayesi, Bizans İmparatorluğunu ihya etmek (diriltmek) tir. Rumlar'dan bir kısmı Yunanistan'ı büyütmek, diğer bir kısmı ise Bizans'ı ve hatta bununla kifayet etmeyerek Bahr-i siyah (Karadeniz) sahillerinde eskiden var olduğunu iddia ettikleri Pontus devletini kurmak düşüncesindedirler. Yahudiler ise, kadim mefkurelerine bağlanmış olarak, Arz-ı mev'u-

tu, kendilerine dini kanaatlerine göre vaadedilmiş topraklarda müesses müstakil İsrail devleti hasreti içindedirler. Bu topraklar da bizim Kudüs Sancağı'mızm hudutları içindedirler. Bu beldedeki Hazine-i Hassa'ya ait Çiftlikat-ı Hümayunlar'ı evvela satınalmak, daha sonra da doksandokuzsene müddetle kiralamak teklifinde bulun-muşlardır.Görülüyor ki, bir devletin tebaası veya halkı almak kafi aelmiyor.Kanun nazarında müsavaat temin etmek de gayeyi temine bazan yetmiyor.Belki bu hal bizim memleketimize veya bizim vaziyetimizde muhtelif ırk ve miliyetleri hudutları içinde toplamış olanlara mahsustur. Sız Makedonya'da vazife aldınızdı değil mi Beyfendi oğlum? Orada Sırb'ı, Bulgar'ı, Rum'u, Arnavut'u, Kara-dağlı'sı Ulah'ı hepsi büyük kısmı, Osmanlı camiası içinde olmakla beraber Osmanlılarla muadele halinde idiler.Bizden fırsat buldukları zaman da birbirleriyle çatışıyorlardı. Ben, saraydan çıkabilme imkanı bulamadım, fakat tahmin ediyorum ki hakikat budur." (136)

Dış politika menfaatler üzerine bina edilir.

Sultan anlatmaya devam ediyor;

"...Tecrübelerim şu noktada toplanmıştır. Milletlerin birbirlerine karşı politikaları daha çok kendi memleketlerinin şartları tayin ediyor.Otuz üç sene içinde hükümdar, devlet erkanı, sahasında şöhret sahibi, çok insanla görüştüm. Ben gitmedim, onlar bana geldiler. Bu ziyaretlerin hepsinde kendileri için istifade ve hatta zaruret vardır. Şartlar benim aynı vaziyete gelmeme mani oldu. Çünkü bütün bu gelenler, benden dolayısıyla devlet.vatan ve milletimizden bazı-şeyler almak veya vermek arzusunda, hatta mecburiyetinde idiler. Kudüs'te yaptırdığı kiliseyi görmek bahanesiyle, Edirne'den itibaren karadan taa Filistin'e kadar topraklarımızı tetkik ede ede gidip gelen Alman İmparatoru ikinci "VVilhelm, Osmanlı-Alman dostluğundan söz ederken bana, "Biz sizden vazgeçemeyiz" demişti. O anda samimiyet ve dostlğunu ifade için söylediği bu sözde kendilerinde olmayanları bizden tamamlamak, bizde olmayanları da kendilerini bizim için vazgeçilmez hale getirmenin açkça ifade edilmeyen likri ve gayesi vardı. Rusya da bizden ebediyen vazgeçmez; İstanbul ve Boğuzlar bizim olduğu müddetçe. Çünkü Bahr-ı Sefid'e (Ak-deniz)e ancak bu yoldan çıkılır.Rus Çarlığı da cihan devleti olmak için ya bu yoldan serbestçe geçecek, ya da cihan devleti olmak sev-

dasından feragat edecektir. 1293 sefer-i meş'umunda (Türk -Rus Harbinde) Rus orduları İstanbul önlerine geldiği zaman, İngiltere için tehlike bizim maruz olduğumuz kadar mühimdi, çünkü Ruslar Boğazlar'ı ellerine geçirdikleri an, Hindistan yolu kendilerine açıla-hilivmdu. Harbin rahnelerinden (felaketinden) sıyrılmak ve asgari de olsa kuvvetlhenebilmek için zamana ihtiyaç vardı. Akdeniz haki-meyitinin ve dolayısıyla Hindistan yolunun mihrak noktalarından birisi olan Kıbrıs adasını, Rusların muvvakkat kaydıyla ve harb tazminatı olarak aldıkları Batum, Kars, Ardahan'ı iade ettikleri zaman geri verilmek kayıt ve şartı ile İngiltere'ye bıraktım. İngiliz donanması İstanbul önlerine geldi,harbe kararlı olduğunu her hali ile gösterdi. Ayastefanos (Yeşilköy) de karargah kurmuş ve dürbünlerle İstanbul'u seyreden Rus ordusu geri döndü."

Dahili ve Harici düşmanları iyi tanımak ve buna göre tedbirler almak zorunludur

Padişah devam ediyor;
"Osmanlı hudutları içinde yaşayan diğer ırk ve milliyetlerle Avrupa devletleri ya din ve ırk benzerliği veya siyasi menfaat itibariyle alakadardır. Mesela Slav ırkından olanlardan, Slav ırkının ve Ortodoks kilisesinin hamisi olarak Rusya asla vazgeçmez. Bizdeki Museviler'le de Dünya Musevileri kendileri kadar alakadardır. Ermeniler'den Rusya ve İngiltere vazgeçmez. Rumlar, sadece Yunanistan için değil, aralarında hissi olan bazı sebelerle de cihan için mevzudur.Osmanh hudutlarında yaşayan dini Müslüman, fakat ırkı ve milliyeti Türk olmayanlar için de sırf siyasi sebepler, maksatlar ve açıkça ifade edilmeyen ihtiraslarla alakalar vardır.Bunlar bilinmeden harici siyasetin devamlı harpler ve ihtilaflara yolaçmadan devamı mümkün değildir...Ferdi arzular ve himmetler ne olursa olsun, geçmiş zamanların boşluklarını doldurmaya kafi gelmez. Ben. ancak karşımdakilerin üzerimizdeki emel ve ihtiraslarını, aralarında mücadele mevzuu haline getirerek memleketi ağır darbelerden muhafaza edebildim. Osmanlı-Rus 1293 (1877) harbi benim saltanatımdan evvel kaçınılmaz hale gelmişti. Otuz üç sene içinde bir de fa, o da Yunanlılarla harbedüdi ve kazanıldı. Çünkü tecrübemle bı lirim ki, sadece meydan-ı harbde zafer neticeler için kafi değildir Bizim vaziyetimiz başkadır."(137)

aksavaşçı isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla