SULTAN İKİNCİ ABDÜLHAMİD Hakkında Herşey
BIR KARIS TOPRAK UGRUNA
Yeni birTürk-Rus Harbi'nin çıkıp çıkmaması, Osmanlı Devletinin İstanbul Konferansı kararlarını kabul edip etmemesine bağlanmış görünüyordu. Bu kararlar. 18 Ocak'ta toplanan Meclis-i Umumi'de rededildi. Böylece Harbin olma ihtimali çok yükseldi. Rusya, Avrupa devletlerinden çekinerek taleplerini de azaltmıştı.31 Mart tarihinde Londra'da Büyükelçiler arasında "Londra Protokolü" adıyla anılan bir protokol imzalandı. Protokolde, İstanbul Konferansı kararlarında Osmanlı Devleti lehine değişiklik yapılıyordu. Osmanlı Meclis-i Mebusam bu protoklu 10 Nisan'da redet-ti. İngiltere'den çekinmeye devam eden Rusya, bir adım daha gerileyerek Petersburg'a bir elçi gönderilmesinin vaadedilmesini ve Karadağ'a yalnızca Nikşik kazasının verilmesini istedi. Bulgarlar sindirilmiş, Sırbistan'la sulh yapılmış, sıra Karadağ ile barış andlaş-masına gelmişti. Ona Nikşik verilse idi iş bitecekti. Burada Müslüman bulunmayan Türk düşmanı bir ilçe idi. Rus Çarı da giderek bütün isteklerini bu ilçenin Karadağ'a verilmesine kadar indirgemiş, verilmesi halinde harbin önüne geçileceğini, aksi takdirde bunun kendisi için bir "onur meselesi" yapılacağını söylemişti. Bu istek de Meclis-i Mebusan'da "bir karış dahi olsa toprak vermeyiz" denilerek retedilince, sulh müzakereleri için gelen "Karadağ memurları" İstanbul'u terk ile Hocabey (Odesa) yolu ile Kişnev ordugahına giderek ve Rus İmparatorunun himayesine sığınarak kendisinden yar- 135 dım vaadi almışlardı ki, bu keyfiyet Rusya ile harbin açılmasına • başlıca sebep oldu.
II. Abdülhamid Han, harp istemiyor. Osmanlı devleti için bir felaket olduğunu, devletin içindeki iç çatışmanın yanında dışta bir başarı elde etmesinin zor olacağım çok iyi biliyordu. Ama dinletemedi.
Harp taraftarlarının başını çeken Mithat Paşa, Konferans kararlarını kabullenmektense harbi tercih ediyordu. Genlerde bu uğurda doldurulmuştu. Medrese talebeleri Saray'n önüne gelerek "harp isteriz" diye bağırıyordu. Sultan Abdülhamid Han bu konuda şunları yazar: "Zat-ı Şahaneyi oraya (Saray'ın meydanına) kadar devletle biz muhabere isteriz, mutlaka muharebe olmalıdır. Padişah 11 sen gençsin korkma, bizim milyonu aşkın askerimiz vardır, biz gömleğimize varıncaya kadar fedakarlığa hazırız" (Kocabaş)
Hatta Sultan, V. Murat'ın tekrar tahta çıkarılması söylentileri ve kendisinin "Moskof taraftan" olması propagandasıyla savaş lehine iyice sıkıştırılmış, bu sebeplerden hastalanmıştı.
Meclis-i Mebusan'da Rus, Ermeni. Yahudi azınlıklar da vardı. Bunlar bilhassa bir harbin çıkmasında Mithat Paşa'yı destekliyordu. Aynı zamanda Mithat Paşa Sultan'ı yanlış bilgilendiriyordu. Mithat Paşa'nın her zaman 500 bin askerimizin hazır olduğundan sözetme-si, askeri yönetimin defter kayıtlarına dayanıyordu. Gerçek durum ve askerin gönderilmesi işi bunun askerlik kertesini ve ihtiyatlar da içinde olduğu halde toplanan askerlerin değerinin yetersizliğini ortaya koydu.
Milletin bu kadar dahili karışıklarla uğraştıktan sonra Rusya gibi güçlü bir devletle, müttefiksiz olarak savaşa girecek güçte olmadığı delillerle ortadaydı. Böyle iken, savaşın çıkmasını çabuklaştırmaktan başka tedbirler alınmadı ve meclislerde ""Atı-yedi yüzbin silahlı askerimiz hazırdır, durumumuzu harpten başka bir şey düzeltmez gibi sözler söylemekten geri durulmadı. (214)
Savaş hazırlığı olmadan savaşa kalkışmak en büyük ahmaklıktır.
İngiliz delegesi Salisbury Sultan'ı ve Sadrazam Mithat Paşa'yı devamlı harbin Türkiye için felaket olacağı, İngiltere'nin destek vermeyeceği uyarısına rağmen Mithat Paşa diretiyordu. Bunun üzerine Sultan Abdülhamid Han, Mithat, Saffet, Namık, Said ve Redif Paşalar'la Şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendi'nin katıldıkları toplantıda, onlara şunları söyliyecektir:
"Ahali ve herkese Rusya ile savaşacak yedi yüz bin asker olduğunu bildiriyorsunuz. Halbuki Ahmet Muhtar Paşa'dan alınan telgrafta 300 bin asker yerine 30 bin asker olduğunu bildiriyor-lar.Lord Salisbury da böyle bir uyarmada bulunuyor. Halbuki siz şimdiye kadar İngiltere'nin Devlet-i Aliyye'nin dostu olduğunu, her hususta birlik olduğunu, yardım edeceğini, gerek bana ve gerekse gazetelerle halka açıklamış bulunuyorsunuz. İngiltere devletinin resmi delegesi bir savaş halinde İngiltere'nin Devlet-i Aliyye'ye yardım etmeyeceğini resmen bildirmiştir. Bu durumda beni ve halkı aldattığınız, kandırdığınız anlaşılıyor. Avusturya'nın Bosna-Her-sek hakkında Rusya ile ittifak halinde olduğu da bilinmektedir. Yu-nanlılar'ın niyetleri de malum...Devlet, Karadağ'a karşı 30-40 bin asker bulundurmak zorundadır. Devletin elindeki tüfek cephane de
ek******. Bu durumda savaşa girmek büyük sorumluluktur. Bundan daha büyük alçaklık tasarlanamaz. Bir taraftan softalar Saray'a kadar gelip savaş diye bağırıyor, öte yandan da en küçük çocuklar ellerinde tüfeklerle gösteri yapıyorlar. Uykumu ve sıhhatimi yitirdim. Bu duruma acele ve kesin bir çare bulunmalıdır." (215) Bu sert ikaza rağmen "İngilizler bize vaat ediyorlar" diyerek direten Mithat Paşa devleti acımasız bir harbin pençesine terk edecektir.
Ve nihayetinde Rusya, 24 Nisan 1877 tarihinde Osmanlı devletine harp ilan etti. II. dülhamid Han'ın tahmin ettiği gibi Osmanlı yalnız kalmıd
|