SULTAN İKİNCİ ABDÜLHAMİD Hakkında Herşey
HATAYI KABULLENMEK
Meclis-i Mebusan'ın (Meşrutiyet'in) kendi ifadesiyle ehliyetsizler elinde olması Osmanlı için bîr felaket olduğunu söyliyen Pa-tişah bütün tepkilere rağmen takip edeceği politikayı şu şekilde ifade edecektir:
" Babam Sultan Abdülmecid'i taklit ederek, bağımsız müesseseler vasıtasıyla ve ikna yoluyla ıslahat yapılmasına teşebbüs et
mekle büyük hata ettim. Bundan sonra büyük babam Sultan Mahmut'un yolunu takip edeceğim. Büyük babam, korunması Allah ta
rafından bana verilen milletimin ancak kuvvet ve şiddetle idare edilebileceğini anlatmıştı." (218)
Patişah, Hanedan ve devleti bir emanet olarak görür. Onu en güzel şekilde korumak için hiçbir fedakarlıktan kaçınmaz.
Meclis-i Mebusan'ın Osmanlı devleti için bir felaket olduğuna ikna olan Padişah, kapatmasına karar verir. Ve 28 Şubat 1887 tarihli muhtırasında şunları söyler:
" Meclis,devlet,memleket ve saltanat aleyhine giriştiği beklenmedik politikalarıyla dost ve düşmanın alay konusu durumuna düşmüştür. Milletin vekilleri ve memleket çakırlarının hizmetçileri olması lazım gelen mebuslar, paraya olan açgözlüklerinden bir takım nüfuzlu kişilerin dalkavukları kertesine düşmüşlerdir. Hıristiyan mebusların herbirisi, kendi milletlerinin emel ve maksatlarını yürürlüğe koymaya pek çok çalışıyorlardı. Ermeniler, Ermenistan hakkında nutukları çekiyorlar; Rumlar da Tırhala ve diğer yerler hakkında isteklerini yaptırmaya girişerek Meclıs'in içinde, vekillere emretmeye cesaret etmişlerdir. Mebusan Meclisi, devlet ve memleketin gelişmesine yarayacak yerde az zaman içinde bir çok zararın meydana çıkmasına sebep oldu. En sonunda memleketin maddi II. Abdülhamid Han'ın Liderlik Sırları Mehmet AYDIN
ve manevi gücünü felç eden Rusya savaşına sebep olmakla sonuçlanmıştır. Bir müddet daha devam etmiş olsaydı,daha pek çok zararlar gittikçe büyüyüp korkunç şekil alacağını tahmin etmek güç değildir. Allah korusun, memlekette, nifak tohumları ve aldatmalar öylesine gelişir.öylesine genişlerdi ki her tarafta karışıklıklara ve ihtilaller çıkmasına sebep olurdu...İşte henüz tecrübesiz ve memleketin gerçek yararlarının neler olduğunu tam olarak kavramamış ve bir taratan da birçok fesatçı ve sinsi düşmanların hile ve desisselerine kapılarak devlet ve millet için esaslı tehlike sebepleri olan bir takım maddelerini, bilerek veya bilmeyerek, mutlak ve gelişme sebepleri sanan kişilerin elinde,Kanuni Esasi'nin zararlı ve tehlikeli bir silah olduğu görüldüğünden, Meclis'in süresiz olarak tatiline, saltanat ve devletin hayat ve huzuru adına zaruret duyulmuştur. " (219)
Bir kanunun, bir memlekette, devletin ve halkın hayatını teminat altına aldığı halde, aynı kanun bir diğer memleketi harap edebilir. Çünkü kanun halkın din, yaratılış, mizaç ve ahlakına uygun olmalıdır.
Abdülhamid Han'ın Meşrutiyet'in o zamanın şartlarına uymadığını ve millet ve memleket için zararlı olduğunu muhtelif zamanlarda dile getirdiği sözleri;
" Meşrutiyet'le idare edilebilmek için memleketimiz kafi derecede olgun değildir. Bu bizim için biri felaket olur; çünkü bu idare bütün fertler arasında eşitlik icap ettirir. Biz de ise böyle bir şey düşünülemez. İmparatorluğumuz, Türkler'den, Araplar'dan, Rum-lar'dan, Ermeniler'den Bulgarlar'dan, Ulahlar'dan, Arnavutlardan, Yahudiler'den teşekkül etmiştiri. Bu unsurlar kazai istiklallerinden ve kiliselerini kendileri idare temek hakkından vazgeçmek istemezler. Bundan başka müşterek bir dilimiz olmadğı da malumdur.Gene bu unsarlardan hiçbirinin anadilinden vazgeçip Türkçe'yiresmi dil olarak kabul etmeyeceği de aşikardır. Bu şartlar altında Osmanlılar'da milli his nasıl köklenebilir? Zaten Hıristiyan tabaamız.büyük devletlerle işbirliği yapmaktadır. Slavlar'ı Rusya, Ermeniler'i İngiltere, Rumlar da kah biri, kah öbürü himaye etmektedir.
Bir kanunun, bir memlekette, devletin ve halkın hayatım teminat altına aldığı halde, aynı kanun bir diğer memleketi harap edebi-
lir. Çünkü kanun halkın din, yaratılış, mizaç ve ahlakına uygun olmalıdır.
|