SULTAN İKİNCİ ABDÜLHAMİD Hakkında Herşey
SEREF VE HAYSIYET
Ayşe Sultan'a Selanik'teki Alatini köşkünden sağlık sebebiyle ayrılarak İstanbul'a gitmesine izin verilir. Babasının dizlerinin dibine oturan Ayşe sultan'a Abdülhamid Han şu nasihati yapar:
"Melek evladım! Takdir böyle imiş. Söyleyeceklerimi iyi dinle. Kulağında kalsın. Ömrün oldukça unutma. Hanedanımız çilelidir. Hepsinin başına bu gibi şeyler gelmiştir. Fakat takdire tevekkül lazımdır. Dokuz ay benimle beraber kavruldunuz. Bundan fazla feda olmanızı istemem. Kızım, sana en büyük, en son nasihatim Hanedanımızın şeref ve namusunu canınızdan ziyade sakınmanızdır. Kızım olduğunuzu asla unutmayınız. Bana dokunacak her türlü hal ü hareketten sakınıp kendinizi muhafaza ediniz. İsmimi yere düşür-meyiniz. Melek evladım. Sen akıllı bir çocuksun. Senden daima iyilik beklerdim. Allah seni mesud etsin. Duam üzerinde bakidir. Kızım! Bugün amcanız yerimi işgal etmektedir. O na da benim kadar hürmetkar olur, itaat ederseniz beni çok memnun edersiniz. Onun 186 her emrine tabi olmanızı isterim. Politika icabı, biraderim, zevcele-* rinizi münasip bulmazsa karşı gelmeyiniz. Bütün hayatınızca afif olunuz. Mümkünse sık sık mektuplarınızı, sıhhat haberlerinizi almak isterim. " (311)
"BEN DE BİR NEFER GİBİ ÇARPIÇAŞAĞIM"
Alatini Köşkü muhafız kumandanı kolağası Resim Celaleddin Bey, II. Abdülhamid Han ile konuşmak için izin isteyerek huzuruna gelip; "Zat-ı hümayununuzu rahatsız ettim, beni mazur görünüz, dört düvelle harp halinde olduğumuzu söylemem gerekiyor!..." deyince, Sultan hayretle; "Dört düvelle mi?..Kim bunlar Rasim Bey? Hemen Allah ordu-yı hümayuna nusret, kuvvet versin, inşaallah zafer bizimdir?" deyince, Rasim Bey başını yere eğmiş, ağlayacak gibi konuşuyordu: "Yunanistan, Bulgaristan, Karadağ ve Sırbistan'la hakanım. Ve maalesef yenilmek üzereyiz!.. " Sultan, "Dört düvel birleşir de haberimiz olmaz mı Rasim Bey? Bu nasıl bir gaflettir! Bu devletler birleşemezler ki!.. Aralarında kilise kavgası var...Yıllar yılı süren Makedonya boğuşmasını hatırlamıyormusunuz?..." diye sordu. Rasim Bey; "Kiliseler kanununu çıkararak, Meclis-i Mebu-san ve ayan bu ihtilafı hal etti. Başımıza bu işlerin açılacağını kim
bilebilirdi ki? Selanik bugün yarın düşmek üzere...Sizi İstanbul'a götürecekler. Bunu hemen size haber vermek için emir aldım" dedi. Buna çok üzülen Sultan Abdülhamid Han, büyük bir öfke ile; "Rasim Bey! Rasim Bey!...Selanik demek, İstanbul'un anahtarı demektir! Ordumuz nerede, askerimiz nerede? Nasıl bırakılıp da gidilir?.. Bırakıp gidersek tarih ve ecdad bizim yüzümüze tükürmez mi?..Biraderim hazretleri buranın tahliyesine razı mı oldu? ..Hayır, ben razı değilim! Yetmiş yaşımda olduğuma bakmayın...Bana bir tüfek verin, asker evladlarımla beraber Selanik'i ben son nefesime kadar müdafaa edeceğim!" dedi. (312)
Fakat Sultan Reşad'ın selamı ve ricası iletilince, bir Osmanlı hanedanı mensubu olarak Padişah'ın iradesine boyun eğmek durumunda olan sultan Abdülhamid Han, İstanbul'a nakledilmeyi kabul etti."İmparatorluğumuz yıkılıyor"
Sabahın erken saatlerinde Ali Rıza Paşa ile Hadi Paşa Sultan'a gelmişler ve bunlara "kiliseler ittifak ettiler mi?" diye sormuş. " Bi- 187 zim elçiler, ateşeler uyudular mı? Dört devlet ittifak eder de hükü- * met nasıl haberdar olmaz? Ben makamda bulunduğum müddetçe daima bunların birleşmesini önledim. Bu ne gaflet! Allah devleti bu hale getirenleri kahrettsin. Demek selanik şimdi müdafaa edilmeden teslim ediliyor. Hayır, ben buradan gidecek değilim. Ben de herhangi bir şahıstan farklı olmadığım için müdafaaya iştirak etmek istiyorum. Bana da silah veriniz. Ölünceye kadar birlikte müdafaa edelim" diye tekrar ısrar eter. Paşalar gittikten sonra : "Felaket! İmparatorluğumuz yıkılıyor" diyerek üzüntüsünü dile getirmiş. (313)
Düşman Birleşirse...
Herşeye rağmen Selanik elden gidecek, sabık Padişah tekrar İstanbul'a getirilecektir. Kendisini Alman Sefaret gemisi almaya gelir. II. Abdülhamid Han, hanımları, çocukları ile gemiye binince Alman kumandan gelip İmparatorun selamını bildirir. Herhangi tarafa emir buyuruluyor ise o tarafa götürmeye hazır olduklarını ve emre amade bulundukları teklifini yaparlar. Sultan Abdülhamid Han da, gösterdikleri dostluğa teşekkür ederek vatana gitmek istediğini bildirir. Alman Konsolosunun teklifine de aynı cevabı verir.
|