|
BAŞBAKANIN AK PARTi GRUP TOPLANTISINDA YAPTIĞI KONUŞMANIN TAM METNİ
Değerli arkadaşlar,
Siyasi, diplomatik, askeri, sosyal, ekonomik bütün tedbirleri ele alarak biz bu adımı attık. Ve bu yola böyle çıktık, böyle devam ediyoruz.
Ama bakıyorsunuz önüne koymuşlar kağıdı, işte filanca ülke operasyonu şöyle değerlendirdi, filanca ülke operasyonu böyle değerlendirdi. Biz bütün bunların hepsinin görüşmesini yaptık.
Şu andan itibaren kim nasıl değerlendirirse değerlendirsin, Biz hava harekatıydı, kara harekatıydı ne gerekiyorsa bunların hepsini uluslar arası hukukun verdiği yetkiler çerçevesinde kullandık, kullanıyoruz ve kullanacağız.
Ve tabi ki burada şunun gayet iyi bilinmesi lazım. O da şu: Asla sivil hedefler bizim hedefimiz haline gelmemiştir, gelmeyecektir. Hedeflerimiz tamamıyla terör kampıdır, terör kamplarıdır. Ve bu istikamette bu çalışmalar bütün teknolojik imkanlar kullanılarak yapılmaktadır.
Ülkemiz için tahammül edilmez bir hal alan bu yaranın kapanması için, bu urun bünyeden çıkarılması için komşumuz Irak yönetimine biliyorsunuz defalarca talebimizi ilettik.
Ancak artık bütün dünya biliyor ki, bu çabalarımızdan insanlarımızın yüreklerini ferahlatacak bir sonuç alınamadı.
Aksine hain eller bu ülkenin gencecik fidanlarını kurutmaya, menfur cinayetlerine yenilerini eklemeye devam ettiler.
Türkiye için sabrın tükendiğini, bıçağın kemiğe dayandığını hep ifade ettik.
Bugün Türkiye birliğine, bütünlüğüne, kardeşliğine, sivil vatandaşına, üniformalı evladına, askerine ve polisine yapılan saldırılara karşı gereken cevabı veriyorsa, buna da bu saatten sonra kimsenin bir itirazı olamaz.
Değerli milletvekilleri, değerli misafirler,
Dünyada teröre ağır bedeller ödeyen pek çok ülke, pek çok toplum var.
Eminim ki onlar bizim neler çektiğimizi, bu noktaya nasıl geldiğimizi çok iyi anlıyor.
Bakınız şurada birkaç gündür araçlar yakılıyor. 39 tane araç yakıldı dün akşam itibariyle.
Değerli arkadaşlar, bu araçların sahiplerinin ne günahı var? Veya bu araçlar kimindir, neyin nesidir? Niye bunlar yakılıyor?
Şimdi bunları yakanları bir vatandaş olarak bağışlamak hakkımız olabilir mi? Hele hele işin idari noktasında bulunanlar olarak buna seyirci kalmak mümkün olabilir mi?
Aynı şekilde benim doğup büyüdüğüm bir semt olması sebebiyle söylüyorum; Kasımpaşa’da, orada ellerinde molotof kokteylleriyle, bombalarla halkı sürekli taciz edenlerin olması ve bütün bunlara karşı polisin elinden gelen bütün imkanları seferber etmesi, bütün bunlara niçin polis böyle davranıyor deme hakkımız var mı?
Değerli arkadaşlar;
yani bu hassisyetler ister istemez artık halkımızda da bizde de birşeyler meydana getiriyor.
Kusura bakmasınlar yapacağız. Yani bunlara ne mağdur ne masum diyemeyiz. Dersek o mazlum durumda olan insanlara hakzılık etmiş oluruz.
Çünkü benim vatandaşımın yaşama hakkına kastedenlere kusura bakmayın biz güle güle diyemeyiz.
Vatandaşın huzuruna kastedenlere güle güle diyemeyiz. Gereken ne ise bunu yapmak durumundayız.
Çünkü mal güvenliğini sağlamak bizim görevimizdir. Can güvenliğini sağlamak bizim görevimizdir. Akıl güvenliğini sağlamak bizim görevimizdir. Nesil güvenliğini sağlamak, ecdat güvenliğini sağlamak bizim görevimizdir. Bunların üzerinde durmak bizim görevimizdir, biz bunları yapacağız.
Değerli kardeşlerim,
Bütün bunlar bu şekilde devam ederken bizler bildiğiniz gibi aktif şekilde yürüttüğümüz o diplomatik temaslar sonucu, uluslararası toplumun her zamankinden daha fazla Türkiye’nin haklılığını kabul etmeye ve bunu ifade etmeye başladıklarını gördük.
Bizim komşularımıza yönelik hiçbir olumsuz veya hasmane girişimimiz yoktur, olamaz. Ama Türkiye’ye karşı hasmane bir tutum içine girenlerin de, Türkiye’nin gücünü, kararlılığını ve iradesini görmeleri, iyi anlamaları kendi yararlarınadır.
Bizim hedefimiz, bir kere daha ifade ediyorum, sadece ve sadece Irak'ın Kuzey'inde konuşlanan terör örgütü kampları ve mensuplarıdır.
Biz teröristin kökenine, ırkına, kavmine bakmıyoruz, bizim için terörist kim olursa olsun ve neye hizmet ediyor olursa olsun teröristtir.
Bu milletin asırlar boyunca bir ırk, kavmiyet problemi olmamıştır. Biz, farklı etnik kökenlerden, farklı kültürlerden, farklı inanç ve mezheplerden gelmiş, ama daima dost, daima kardeş, daima omuz omuza yoldaş olmuş bir milletiz.
Bu milletin hamuru dostlukla, kardeşlikle, sevgiyle yoğrulmuştur ve bir bütün olmuştur.
Esasen bölücü, ayrılıkçı terör odaklarının bozmaya çalıştığı ahenk de bu değil midir?
Şu bir gerçek ki, bu hain odaklar sadece bu ülkenin gencecik yiğitlerini değil, bizim kardeşlik duygularımızı, millet olma irademizi, birlik ve dirliğimizi, toplumsal ahengimizi hedef alıyorlar.
Sadece bizim vatandaşlarımıza değil, sınırın öbür tarafında bulunan, Kuzey Irak’ta yaşayan insanlara, dost ve kardeşlerimize de çok büyük zararlar veriyorlar.
Bizim amacımız terörü sadece ülkemizin sınırlarından değil, bu bölgenin yakasından söküp atmaktır.
Bu ağırlığı, yıllar boyunca acılar çekmiş bu coğrafyanın üstünden kaldırmaktır.
Bölgenin bir an önce istikrar kazanması, huzur ve refaha, gelişme ve kalkınmaya ulaşmasıdır.
Terörist faaliyetler sadece bizim bazı bölgelerimizin değil, Kuzey Irak’ın da gelişiminin önünde aslında büyük bir engeldir.
Bu sonuca ulaşmak en çok da Güneydoğu Anadolu bölgemizde yaşayan vatandaşlarımızın arzuladığı bir sonuçtur.
Zira, teröristler en çok o bölgenin insanına zarar vermişlerdir.
Eğer bugün Güneydoğu Anadolu Bölgemizde farklı bir girişimci gelip yatırım yapamıyorsa bu endişeler sebebiyle yapamıyor. Eğer orası da bir huzur bölgesi olsaydı inanıyorum ki bugün o bölgede de bir çok girişimci onlarca, yüzlerce gelip yatırımını rahatlıkla yapabilecekti.
Ama şimdi bundan dolayı bu yatırımı yapamıyorlar. Ve sayılar istediğmiz miktarda olmuyor. Orada bir korku, orada bir umutsuzluk, bir güvensizlik iklimi ne yazık ki olduğu için gelemiyorlar. Ve bunu da terör örgütü özellikle istiyor. Oranın kalkınmasını istemiyor. Bu bakımdan bölücü PKK terör örgütünün Güneydoğu Anadolu veya Doğu Anadolu bölgesindeki vatandaşlarımın refahı ile huzuru ile ilgili herhangi bir derdi yoktur. Bölgenin kalkınması ile ilgili bir derdi yoktur. Onun için de bu güne kadar o bölgede benim Kürt kökenli vatnadaşlarımın hiçbir zaman temsilcisi olmamıştır, olmayacaktır, bunu da böyle bilelim.
Zira biz, bu ülkenin her karış toprağını bir bildik, bu yola böyle çıktık. Ve her insanını da bir bildik, bu yola öyle çıktık. Bizim aramızdaki kardeşlik hukuku ebedidir. Bu bizim o yüksek değerlerimizden geliyor.
Aramızdaki vatandaşlık hukuku hepimizi, bu ülkenin bütün evlatlarını eşitlemiştir.
Bu ebedi hukuku bugüne kadar hiçbir güç bozmaya muktedir olamadı, inşallah bundan sonra asla olamayacaktır.
Türkiye, Hakkari’den Edirne’ye 70 milyon vatandaşımızın anavatanıdır, yurdudur, evidir.
Hiç kimsenin endişesi, şüphesi olmasın, yapılan operasyonların sivil hedeflere yönelik olmadığını, olmayacağını daha önce ifade ettiğimiz gibi yine ifade ediyoruz. Her an bu konuları izliyoruz, takip ediyoruz. Böyle bir şey söz konusu değildir.
Her kim Türkiye’nin Kuzey Irak’ta yaşayan sivillere zarar verdiğini, zarar vereceğini söylüyorsa yalan söylüyor.
Belli ki, ortaya atılan iddiaların, iftiraların kaynağı yine terör odaklarıdır. Bunu da böyle bilin.
Onlar bunun propagandasını böyle yapıyorlar.
Hem sınırımızı güvenli hale getirecek, hem bölgeye huzur ve istikrar getirecek başarılı bir operasyon sürecindeyiz.
Genel anlamda dünyada haklılığımız teslim ediliyor, kabul ediliyor.
Türkiye bu operasyonla ilgili daha önce hiç olmadığı kadar büyük destekler görmüştür.
İnanıyorum ki terör odaklarının dezenformasyon çabaları da karşılık bulmayacak, akim kalacaktır.
Nimeti de külfeti de adaletle paylaşan yetmiş milyon insan bir ve beraber olarak aydınlık geleceğimize yürüyeceğiz.
Değerli arkadaşlarım,
Önümüzdeki hafta yeni bir yıla giriyoruz.
2008’in ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini Allah’tan temmeni ediyoruz.
Bu yılı demokrasi çıtamızı daha çok yükseltmek, ekmeğimizi daha çok büyütmek, adaleti daha çok yaygınlaştırmak, toplumsal sorunlarımızı daha kalıcı çözümlere ulaştırmak için canla başla çalışarak geçireceğiz.
Bunun için yeterli azmimiz, yeterli irademiz, sağlam bir özgüvenimiz var.
Çözemeyeceğimiz hiçbir sorunumuz yoktur.
Yeter ki, milletçe birlik ve beraberliğimizi koruyalım, yeter ki, demokrasiden, adaletten, hukuk devletinden geriye doğru bir tek adım atmayalım.
Türkiye’nin, AK PARTi iktidarıyla yakaladığı ekonomik kalkınma ivmesi, 2007 yılında da yükselmeye devam edecektir.
Hatırlayınız, 2003 yıl sonu rakamları tek tek belli olmaya başladığında, milletçe büyük bir coşku yaşadık.
Ekonominin hemen tüm göstergelerinin, geçmiş yıllara oranla çok hızlı bir iyileşme gösterdiğine şahit olduk.
2004 yılıyla birlikte ise, bu göstergelerin artık rekora doğru koşmaya başladığını gördük.
2005 yılında, 2006 yılında ve bu yıl, 2007 yılında, sürekli olarak kendi rekorlarımızı kırdık.
Dikkat ediniz, 2003 yılında, 2004 yılında ekonomide sevindirici başarılar elde ederken, birileri çıkıp, “kriz sonrası toparlanma” dediler, “küresel iyileşmenin yansıması” dediler, “tesadüf” dediler, “Gelip Geçici” dediler…
Bunun böyle olmadığını, sonraki yıllar gösterdi.
İstikrar, güven, kararlılık, disiplin, tutarlılık ekonomiye hakim oldu ve Türkiye, daha önce hiç görmediği derecede bir atılım sürecine girdi.
Şunu, altını çizerek özellikle ifade etmek istiyorum:
Türkiye’nin hiçbir sorunu, hiçbir meselesi, milletimizin desteği olmadan çözüme kavuşamaz.
Siyasette de bu böyledir, diplomaside de böyledir, hiç şüphesiz ekonomide de bu böyledir.
Şimdi soruyorum muhalefetin parlamentomuzda olanlarına: Biz eğer 2000 ve 2001 yıllarındaki krizlerin neden olduğu ruhi çöküntü halini kıramasaydık, yeniden ümitleri yeşertmeseydik asla bugün geldiğimiz noktaya ulaşamaz, bugün elde ettiğimiz başarıları kaydedemezdik.
Milletimiz, politikalarımıza inandı, hedeflerimize güvendi, kararlılığımızı takdir etti ve bu heyecan içinde ekonomik kalkınma mücadelemize elinden gelen her türlü desteği sağladı .
Bakınız, şunu hepimiz biliyoruz:
Ekonomide iyimserlik, moral ve güven ortamı son derece önemli bir unsurdur.
Toplum, moralini kaybettiyse, güvenini kaybettiyse, kötümser bir hale geldiyse, ekonomik hedeflerden dahi bahsedemezsiniz.
Enflasyonun yüzde 30’larda seyrettiği bir ortamda, kimden ne bekleyebilirsiniz?
Büyümenin bir ileri, iki geri gittiği bir süreçte, üretim için işçiyi nasıl motive edebilirsiniz, işvereni nasıl motive edebilirsiniz?
Böyle bir ortamda, yatırımdan, üretimden, ihracattan, istihdamdan nasıl söz edebilirsiniz?
Bakınız, son 5 yılda, Irak’taki sıkıntıları hep birlikte gördük, Petrol fiyatlarının tarihi zirvelere ulaşmasını hep birlikte yaşadık. Biz petrole çok büyük paralar ödüyoruz.
Yine bu süreçte, 2004 yılında bir Yerel Seçim, 2007 yılında bir genel seçim, bir referandum ve bir cumhurbaşkanlığı seçimi yaşadık.
Bütün bunlar ekonomideki moral, güven ve iyimserlik unsurlarını zedeleyebilecek gelişmelerdi, ancak hamdolsun hiç biri bizi hedeflerimizden saptırmadı.
Bundan önce bir seçim dediğiniz zaman seçim ekonomisi derler ve “acaba bu yılın sonu nasıl gelecek” diye herkesi bir endişe kaplardı. Ama şimdi böyle bir şey oldu mu? Bize girişimciler Batı’da hep şunu sordular: “Acaba bir seçim ekonomisi, acaba Türkiye’de yeni farklı bir şeyler, olumsuz gelişmeler olabilir mi?” Hep bunu sordular. Biz de kendilerine “Rahat olun. Girişimlerinizde bir aksama olmasın” dedik. Onun içindir ki bakın 2006’da uluslararası küresel doğrudan yatırım 20 milyar doları buldu ve bu yıl yine buldu. Niye? Artık bir istikrar var.
Bugün, geleceğe ilişkin net, belirgin, tutarlı, ulaşılabilir hedefler koyan ve bunlara ulaşan, sağlam, dirençli, potansiyeli yüksek bir Türkiye ekonomisi var.
Bunu göreceğiz.
Değerli arkadaşlarım,
2008 yılı bütçemiz geçen hafta Meclisimizden geçti ve yasalaştı.
Önümüzdeki dönemde de aynı disiplin ve kararlılığı sürdürecek ve inşallah bu hedefleri de tutturacağız.
2008 yılında, büyümenin, iç talebin de katkısıyla, inşallah yüzde 5,5 civarında gerçekleşeceğini öngörüyoruz.
2007 yılı itibariyle yatay bir seyir izleyen cari açığın, 2008 yılında GSMH’nın yüzde 8’i civarında seyretmesini bekliyoruz.
İhtiyatlı para politikalarımız devam edecek, enflasyonda orta vadeli hedeflerimiz de tutturulacaktır.
Kamu borç yükünde, 2007 yılında da önemli oranda gerileme kaydettik.
Bakınız, Kamu Net Borç Stokunun GSMH’ye oranı, -işte burası çok önemli ve bunu altını çizerek söylüyorum. Bunu da muhalefetin kayıtlarına iyi düşmesi lazım- 2001 yılındaki yüzde 90,4 seviyesi.
Şimdi ise bunu tam 50 puan düşürdük ve bu yıl sonu itibariyle yüzde 40’ın altına inmesini bekliyoruz.
Nereden nereye.
2008 yılında özellikle yapısal reformlar konusunda kararlılığımız devam edecek.
Allah’ın izniyle, 2008 yılında da Türkiye milletçe çalışacak, üretecek ve 2003 yılından beri olduğu gibi tarihi rekorlarına yenilerini ekleyecektir.
Değerli Milletvekili Arkadaşlarım,
Değerli misafirlerimiz,
Sözlerimi burada tamamlarken, 2008 yılının aziz milletimiz başta olmak üzere bütün insanlık için daha müreffeh, daha adil, barış ve huzur dolu bir yıl olmasını diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Grup Konuşması (25 Aralık 2007)
|