Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01-08-2008, 20:28   #138
Kullanıcı Adı
aksavaşçı
Standart SULTAN II. Abdülhamid'in Bir Günü...
Abdulhamid'i kandıramadılar
Muvaffakiyetin üç şartı

Bunun neticesinde, Yahudilerin Filistin'e dönmek için kuvvet ve kudretlerinin kâfi olduğuna inandı. Bunun için önce fikri yaymak gerekiyordu. "Der Juden Statt" yâni "Yahudi Devleti" ismiyle, Almanca bir kitap yayınladı. Böyle bir dâvâda muvaffakiyetin üç rüknü olması lâzım geldiğini bilebilecek bir kimseydi. Bu üç rükün (esas) şöyle sıralanabilir: 1. Fikir, 2. Kadro, 3. Para. Teodor Hertzel, fikirlerini duyurmak için 1882 yılında İsviçre'nin Basel şehrinde bir Yahudi Kongresi topladı. Bu, Yahudilerin Filistin'e dönme hareketini ifâde eden siyonizmin ilk kongresidir. Hertzel de bu hareketin babası ve İsrâil devletinin kurucusu kabûl edilmektedir.

Yahudi işadamlarına kanca

Basel kongresine bâzı Yahudi münevverlerinin katılmasına mukâbil, hiçbir Yahudi zengininin iltifat etmemiş olmasına dikkat eden Teodor Hertzel, bunu temin için bir plân düşündü. Herhangi bir Yahudi zenginini bulunduğu yerde emniyette olmadığı yolunda iknâ ederek Yahudi devleti için destekçi kılmak gerektiğini düşündü.
Bunun için o gün dünyânın da Yahudilerin de en zengin olan Rochild âilesini seçti. Kendi tespitlerine göre Rochild âilesinin yapmış olduğu bâzı kânunsuz işlerin bir kısmını Münih'te bir gazetede yayınlattı. Sonra bu gazete kupürlerini alarak Rochild'in merkezi olan Frankfurt'a geldi. Bunları Rochild'e göstererek, Almanların onun ticâretindeki istismarları öğrendikleri taktirde kendisini mahvedeceklerini söyledi. Rochild, buna ehemmiyet vermez görünerek, gerekirse Arjantin'e nakledebileceğini söyledi. Çünkü onun Arjantin'de çiftlikleri vardı.

Filistin'e karşılık Osmanlı borçları

Teodor Hertzel, Rochild'e, Yahudilerin fakirlerini o çiftliklerde çalışmak üzere Arjantin'e taşımakta olmasından dolayı da kızıyordu. Çünkü o günün şartlarında Arjantin'den Filistin'e dönmek, Avrupa'dan dönmekten daha güçtü. Teodor Hertzel, Arjantin hükümetinin herhangi bir talep vukuunda kendisini Almanya'ya iâde edeceğini ama dünyada bir Yahudi devleti olsa orada emniyet içinde yaşayabileceğini anlatarak onu iknâ etti. Peki ama bu nasıl olacaktı? Hertzel, plânını şöyle anlattı:
"-Osmanlı Devleti'nin pek çok dış borcu vardır. Sen ise dünyânın en zengini olan bir yahudisin. Ben senin nâmına İstanbul'a gidersem, pâdişah bir yatırım yapacağım düşüncesiyle beni kabûl eder, ben de ondan dış borçlarını ödemek mukâbilinde isteyen Yahudi'nin gidip Filistin'e yerleşme müsâadesini koparabilirim" dedi.
Bu esas üzerinde anlaştılar. Teodor Hertzel, bu maksatla iki defa İstanbul'a geldi ve Sultan Abdülhamid Han ile görüştü. Binnet'ce emeline muvaffak olamadı. Zirâ o büyük hükümdar:
"-Ecdâdımın kan dökerek aldığı toprakları benden para mukâbili satmamı mı bekliyorsunuz?!" diyerek bu Yahudi ideoloğunu huzurundan kovdu.

Araplara toprak karşılığı bol para

Bu hâdise üzerine Sultan Abdülhamid Hân'ı bertaraf etmedikçe emellerine muvaffak olamayacaklarını anlayan Yahudiler, o mübârek şahsiyet için dâhil ve hâriçte bir karalama kampanyası başlattılar. Harc-ı âlem olan "Kızıl Sultan" lâkâbı, Ermeniler'e mâl edilirse de aslında bir Yahudi icâdıdır. Esâsen, Rus tahrikiyle daha evvel harekete geçmiş olan Ermeniler, bu târihten itibâren propaganda ve silâh temini husûsunda Yahudilerden büyük ölçüde destek görmüşlerdir. Viyana'da imâl edilmiş olan bir saltanat arabasına saatli bir bomba yerleştirerek onun aylar sonra Yıldız Câmi-i Şerifi ile Yıldız Sarayı arasındaki kısacık mesâfede patlayabilmesinin dakik hesâbını yapan da Yahudilerdir. Ancak böylece Ermeni kıpırdanışına destek vermekle iktifâ etmeyecek olan Yahudiler, ondan daha ehemmiyetli olarak iki çâreye başvurdular:
1) Filistin'de birtakım Arapları menfaatlendirerek satın aldılar ve onlar vâsıtası ile arsa ofisleri kurdular. İsteyen herkesin yerini bedelini peşin ve kat kat fazlasıyla ödeyerek satın almaya hazır bulunduklarına dâir, ilânlar dağıttılar. Alıcılar Arap göründüğü için, buradaki hileyi kimse sezmedi. Araplar, arsalarını satmak için kuyrukta birbirleriyle kavga ediyorlardı. Arâzisini satan, gidip Beyrut'a, Mısır'a, Şam'a yerleşiyordu. Hattâ:
"-Bir aptal gelmiş, râyiç bedeli bilmiyor, fazla para ödüyor. Parası biter de benimkini alamaz" kaygısıyla birbirleriyle mücâdele ediyorlardı.

aksavaşçı isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla