|
KURAN-I KERİM MEALİ: AL-İ İMRAN SURESİ
21. Allah'ın âyetlerini inkâr edenler, haksız yere peygamberlerin canlarına kıyanlar ve adaleti emreden insanları öldürenler (yok mu), onlara acı bir azabı haber ver!
22. İşte bunlar dünyada da ahirette de çabaları boşa giden kimselerdir. Onların hiçbir yardımcısı da yoktur.
İman etmeyen ve dinin yayılmasına, adaletin uygulanmasına engel olmaya çalışanların, ahirette hüsrana uğramaları tabiidir. Dünyadaki hüsranları ise bütün gayretlerine rağmen hak dinin yayılmasına, adaletin tecellisine mani olamamalarında kendini göstermektedir. Kafirler istese de, istemese de Allah hak dini diğerlerine hakim kılacaktır. Amelin dünyada boşa gitmesinin bir manası da ömür sermayesini boşa harcamak, ahiret için bir şey kazanamadan ölüp gitmektir.
Tefsirlerde, aşağıda meali verilen ayetin nüzulüne sebep teşkil eden muhtelif olaylar anlatılmıştır ki, bu olaylardan biri şöyledir: İkisi de yahudi olan bir kadınla bir erkek zina ederler. Tevrat’ta zinanın cezası “recim” olmakla beraber yahudiler, asaletleri sebebiyle bu kişileri recmetmek istemezler; daha hafif bir ceza vereceği ümidiyle Resulullah’a gelirler. O da aynı ceza ile hükmedince bu hükme itiraz ederler. Bunun üzerine Hz.Peygamber Tevrat’ın ilgili ayetini okutarak ona göre hüküm verir ve suçluların yine recmedilmesini emreder. Umduklarını bulamayan yahudiler buna öfkelenirler
23. (Resûlüm!) Kendilerine Kitap'tan bir pay verilenleri (yahudileri) görmez misin ki, aralarında hükmetmesi için Allah'ın Kitab'ına çağırılıyorlar da, sonra içlerinden bir gurup cayarak geri dönüyor.
24. Onların bu tutumları: Bize ateş, sadece sayılı günlerde dokunacaktır, demelerinin bir sonucudur. Onların vaktiyle uydurdukları şeyler de dinleri hakkında kendilerini yanıltmıştır.
25. Fakat, onları gelmesinde şüphe edilmeyen bir gün için topladığımız ve hiçbir haksızlığa uğramaksızın herkese kazandığı şeyler tastamam ödendiği zaman halleri nice olur?
26. (Resûlüm!) De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten sen her şeye kadirsin.
27. Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katarsın. Ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de sayısız rızık verirsin.
Bu ayette, gece ve gündüzün uzayıp kısalmasının, Allah’ın kudretine bir nişane olduğu anlatılmaktadır.
28. Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur. Ancak kâfirlerden gelebilecek bir tehlikeden sakınmanız başkadır. Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Dönüş yalnız Allah'adır.
Ayette yasaklanan dostluk, kafirlere karşı gönülden bağlanma ve müminleri bırakıp onlara ilgi ve sevgi gösterme manasındaki dostluktur. Buna karşılık bir müslüman devletin başka müslümanların aleyhine olmamak şartıyla kafirlerle barış imzalaması ve başka bir gayri müslim devlete karşı işbirliği yapması caizdir.
29. De ki: İçinizdekileri gizleseniz de açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerde ve yerde olanları da bilir. Allah her şeye kadirdir.
Müfessir Beyzavi, bu ayeti tefsir ederken şöyle diyor:”Eğer kalplerinizde kafirlere karşı bir sevgi ve dostluk meyli varsa, onu saklasanızda açığa vursanız da Allah bilir. Zira göklerde ve yerde oluşan her şeyi bilen Allah, elbette sizin gizlinizi de, aşikarınızı da bilir. Ayrıca O, kafirlere dost olmanızı yasaklamasına rağmen, yine de siz bundan vazgeçmezseniz, sizi cezalandırmaya da kadirdir... Kısaca, O’nun muttali olmadığı ve cezalandırmaya gücünün yetmediği hiçbir kötülük ve isyan bulunmadığına göre emrine asi olmak cür’etini göstermeyin.”
30. Herkesin, iyilik olarak yaptıklarını da kötülük olarak yaptıklarını da karşısında hazır bulduğu günde (insan) isteyecek ki kötülükleri ile kendisi arasında uzun bir mesafe bulunsun. Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Allah kullarına çok şefkatlidir.
31. (Resûlüm! ) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
32. De ki: Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez.
33. Allah Âdem'i, Nuh'u, İbrahim ailesi ile İmrân ailesini seçip âlemlere üstün kıldı.
İbrahim ve İmran ailesinden maksat, müfessirlerin çoğunluğuna göre, onlardan sonra gelen peygamberlerdir.
34. Bunlar birbirinden gelme bir nesillerdir. Allah işiten ve bilendir.
35. İmrân'ın karısı şöyle demişti: "Rabbim! Karnımdakini azatlı bir kul olarak sırf sana adadım. Adağımı kabul buyur. Şüphesiz (niyazımı) hakkıyla işiten ve (niyetimi) bilen sensin."
36. Onu doğurunca, Allah, ne doğurduğunu bilip dururken: Rabbim! Ben onu kız doğurdum. Oysa erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Kovulmuş şeytana karşı onu ve soyunu senin korumanı diliyorum, dedi.
37. Rabbi Meryem'e hüsnü kabul gösterdi; onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriyya yı da onun bakımı ile görevlendirdi. Zekeriyya, onun yanına, mâbede her girişinde orada bir rızık bulur ve "Ey Meryem, bu sana nereden geliyor?" der; o da: Bu, Allah tarafındandır. Allah, dilediğine sayısız rızık verir, derdi.
Zekeriyya aleyhisselan, Hz.Meryem’in teyzesi’nin kocası idi. Ayette ifade edildiği gibi Hz.Meryem’in Beyt-i Makdis’te bakımını Zekeriyya üzerine almıştı. Meryem’e özel bir oda tahsis etti ki ona ayette “mihrap” denilmiştir. Mihrap, harp ve cihad vasıtası demektir. Bir nevi çile odası anlamını taşır. Ayette geçen “mihrap”ın, camilerde imamın namaz kıldırdığı yer olan mihrap ile alakası yoktur. Hz.Zekeriyya, Meryem’in yanına her girişinde çeşit çeşit taze meyveler görürdü. Bunlar o mevsimde o bölgede yetişmeyen meyvelerdi.
38. Orada Zekeriyya, Rabbine dua etti: Rabbim! Bana tarafından hayırlı bir nesil bağışla. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin, dedi.
39. Zekeriyya mâbedde durmuş namaz kılarken melekler ona şöyle nida ettiler: Allah sana, kendisi tarafından gelen bir Kelime'yi tasdik edici, efendi, iffetli ve sâlihlerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjdeler.
Tefsircilerin beyanına göre bu ayette “Kelime” sözü ile kasdedilen kişi Hz.İsa’dır. Nitekim bu surenin 45, ayetinde bunun açıkça ifade edildiğini görmekteyiz.
40. Zekeriyya: Rabbim! dedi, bana ihtiyarlık gelip çattığına, üstelik karım da kısır olduğuna göre benim nasıl oğlum olabilir? Allah şöyle buyurdu: İşte böyledir; Allah dilediğini yapar.
|