|
KURAN-I KERİM MEALİ:NİSA SURESİ
21. Vaktiyle siz birbirinizle haşir-neşir olduğunuz ve onlar sizden sağlam bir teminat almış olduğu halde onu nasıl geri alırsınız!
Bir kadınla evlenip birleşen veya birleşecek bir ortamda baş başa kalan (halvet olan) koca, onu boşadığı takdirde mehrin tamamını öder. Ayette “birbirinizle haşır-neşir olduğunuz” denilerek bunlara işaret edilmiştir. Birleşme ve halvet olmadan boşanma halinde ise, kadın mehrin yarısına hak kazanmış olur.
22. Geçmişte olanlar bir yana, babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin; çünkü bu bir hayasızlıktır, iğrenç bir şeydir ve kötü bir yoldur.
İslam öncesi Arapların üvey anneleri ile evlenme şeklinde çirkin bir adetini daha ortadan kaldıran bu ayetten sonra müslümanların, başka kimlerle evlenmelerinin caiz olmadığını açıklamak üzere şöyle buyuruluyor.
23. Analarınız, kızlarınız, kızkardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeş kızları, kızkardeş kızları, sizi emziren analarınız, süt bacılarınız, eşlerinizin anaları, kendileriyle birleştiğiniz eşlerinizden olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız size haram kılındı. Eğer onlarla (nikâhlanıp da) henüz birleşmemişseniz kızlarını almanızda size bir mahzur yoktur. Kendi sulbünüzden olan oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi birden almak da size haram kılındı; ancak geçen geçmiştir. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
Ayetin “nikahlanıp da birleşmediğiniz kadınların kızları ile evlenmenizde mahzur yoktur” mealindeki kısmından maksat, anası nikah altında iken onun kızını da almak değildir. Caiz olan, bir erkeğin nikahlanıp da kendisi ile birleşmeden boşadığı kadının başkasından olma kızı ile evlenmedir. Ayette evlenilmesi kesin olarak yasaklananlar dışında kalan akraba ile evlenmek, bazı şart ve zaruretler icabı caiz kılınmış olmakla beraber, hadisler akraba olmayanlarla evlenmeyi tavsiye etmiştir.
24. (Harp esiri olarak) sahip olduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlar da size haram kılındı. Allah'ın size emri budur. Bunlardan başkasını, namuslu olmak ve zina etmemek üzere mallarınızla (mehirlerini vererek) istemeniz size helâl kılındı. Onlardan faydalanmanıza karşılık kararlaştırılmış olan mehirlerini verin. Mehir kesiminden sonra (bir miktar indirim için) karşılıklı anlaşmanızda size günah yoktur. Şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir.
Bazı dinlerde ve bunlara dayalı hukuklarda kadın, kendisi ile evlenecek olan erkeğe vermek üzere mal (dırahoma) edinir; yani bu sayede erkeklerin kendisine rağbet etmelerini sağlamaya çalışır. İslam’da ise kadın bizatihi değerlidir. Onun malına değil, kendisine rağbet edilir. Bunu sembolize etmek üzere de kadın değil, onunla evlenmek isteyen erkek ona bir şeyler verir ki, buna mehir denilmiştir.
25. İçinizden, imanlı hür kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen kimse, ellerinizin altında bulunan imanlı genç kızlarınız (sayılan) cariyelerinizden alsın. Allah sizin imanınızı daha iyi bilmektedir. Hep aynı köktensiniz (insanlık bakımından aranızda fark yoktur). Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost da tutmamaları şartı ve sahiplerinin izni ile onları (cariyeleri) nikâhlayıp alın, mehirlerini de normal miktarda verin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa onlara, hür kadınların cezasının yarısı (uygulanır). Bu (cariye ile evlenme izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
Zina kesin olarak haramdır. Bir ücret karşılığında anlaşarak geçici bir zaman için evlenmek meşru değildir. Metres ve dost tutmak da zinanın başka çeşitleridir. Bir müslümanın evlilik ihtiyacı karşısında yapacağı şey, imkanı varsa özellikle bir mümin ve hür hanımla evlenmektir; müslüman olmayan ehl-i kitap kadınlarla evlenmesi de caizdir. Sonra sırasıyla mümin cariye ve mümin olmayan ile evlenmek gelir. Cariye bir başkasına ait olduğu için onunla evlenmenin bazı mahzurları vardır; bu sebeple cariye ile evlenmekten ise sabredip, imkanın elvermesini beklemek insan için daha hayırlıdır. Ayetin cariyelere “kızlarınız” diyen ve “bütün insanların aynı kökten geldiklerini, insan evladı olduklarını” düşünerek onların hor görülmemesini, onlarla evlenmekten çekinilmemesini isteyen kısmı İslam’ın insana verdiği değer bakımından önemli vesikalar mahiyetindedir. Savaş esirleri için tek alternatif kölelik ve cariyelik değildir. Esir, köle ve cariyenin tek asli kaynağı savaştır. Savaş esirleri için tek alternatif kölelik ve cariyelik değildir. Esir, köle ve cariye statüsüne geçirilmiş ise bu takdirde onlara yapılan muamele hür insanlarınkine oldukça yakındır ve hedef hidayete ermelerini temindir.
26. Allah size (bilmediklerinizi) açıklamak ve sizi, sizden önceki (iyi) lerin yollarına iletmek ve sizin günahlarınızı bağışlamak istiyor. Allah hakkıyle bilicidir, yegâne hikmet sahibidir.
27. Allah sizin tevbenizi kabul etmek ister; şehvetlerine uyanlar (kötü arzuların esiri olanlar) ise büsbütün yoldan çıkmanızı isterler.
28. Allah sizden (yükünüzü) hafifletmek ister; çünkü insan zayıf yaratılmıştır.
Şu halde dini teklifler ve vazifeler birer yük değildir; tam aksine insanı dünya ve ahiret hayatında çıkmaza düşmekten, altından kalkamayacağı veya kendisine fayda yerine zarar getirecek olan iş ve davranışlara girmekten alıkoyan, böylece yükünü hafifleten temrinler, düzenlemeler ve irşadlardır.
29. Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hali müstesna, mallarınızı, bâtıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, sizi esirgeyecektir.
30. Kim düşmanlık ve haksızlık ile bunu (haram yemeyi veya öldürmeyi) yaparsa (bilsin ki) onu ateşe koyacağız; bu ise Allah'a çok kolaydır.
Karşılıklı rızaya dayanan mal-para, emek, ücret vb. mübadele çeşitleri, hem fertler, hem de, onların teşkil ettiği toplum için faydalıdır; bu sebeple de meşrudur. Rızasız ve haksız kazançlar ise geçici refah ve menfaatler sağlamakla beraber arkasından isyanlar, ihtilaller ve felaketler getirir. Ayet “başkasının malını” demek yerine, “mallarımızı” demek suretiyle “milli servet” mefhumuna ışık tutmaktadır. Mali haksızlıkların getirdiği felaketlerden birisi ve belki en önemlisi katildir; haksızlıkla ve haram yollardan servet yapmak, fert ve cemiyet olarak adım adım ölüme gitmek demektir. Çünkü, ferdi intikam duygusu, ferdi öldürmelere yol açarken, sosyal sınıflar arası intikam duygusu da sosyal patlamalara ve ihtilallere sebep olmaktır.
31. Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.
İnsanlar, melekler gibi yaratılışları icabı günahtan korunmuş değildir, günah ve suç işleme kabiliyetleri vardır, faziletleri de. Faziletleri, nefsani arzularına karşı geldikleri mücadeleden gelmektedir. Kul elinden geleni yapınca Mevla, ufak tefek kusurları örtecek, yüze vurmayacaktır.
32. Allah'ın sizi, birbirinizden üstün kıldığı şeyleri (başkasında olup da sizde olmayanı) hasretle arzu etmeyin. Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var, kadınların da kazandıklarından nasipleri var. Allah'tan lütfunu isteyin; şüphesiz Allah her şeyi bilmektedir.
Allah her kuluna, kabiliyet ve çalışmasına göre nimetler, nasipler vermiştir; başkasında olana göz dikmek, onun hasretini çekerek ömür geçirmek yerine, herkesin kendisindekini görmesi, onun kıymetini bilmesi ve isteyeceğini Allah’ın lütfundan istemesi gerekir.
33. (Erkek ve kadından) her biri için, ana, baba ve akrabanın bıraktığından (hisselerini alacak olan) vârisler kıldık. Yeminlerinizin bağladığı kimselere de paylarını verin. Çünkü Allah her şeyi görmektedir.
“Yeminlerin bağladığı kimseler” cahiliye devrinde adet olan bir nevi mukaveleli mirasçılar olup, başka bir ayetle (Enfal 8/75) hükmü kaldırılmıştır. Bir başka anlayışa göre bunlardan maksat eşlerdir ve ayet neshedilmemiştir.
34. Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için sâliha kadınlar itaatkârdır. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür.
Erkeklerin maddi ve manevi özellikleri ile ekonomik rolleri onların aile reisi olmalarını tabii kılmıştır. Aile küçük bir toplumdur. Toplum düzenle yaşar. Düzen ise bir reisi, bir idareciyi zaruri kılar. İslam’da devlet başkanından aile reisine kadar her idareci ilahi talimata göre hareket etmek, yönetmek mecburiyetindedir; şu halde onlara itaat bu talimata itaat demektir. İdare eden veya edilen bu talimatın dışına çıkar, itaatsizlik ederse müeyyide uygulanır. Burada bahis mevzuu olan zevcenin itaatsizliğidir. Çare olarak önce öğüt vermek, sonra yatak boykotu ve daha sonra dövme tavsiye edilmiştir. Kur’an’ı bize tebliğ eden Hz.Peygamber (s.a.) hiçbir zaman kadın dövmediği gibi, “Kadını eşek döver gibi dövüp de günün sonunda onu koynunuza alıp yatmanız olacak şey midir?” buyurarak ümmetini uyarmıştır. Dövme müeyyidesi kullanıldığı taktirde kadının canını yakmayacak ve vücudunda iz bırakmayacak şekilde uygulanması gerektiğini de ifade buyurmuştur. Şu halde dayağı İslam getirmemiş, aksine onu hafifleterek ortadan kaldırmaya yönelmiştir. Ayrıca kadına da, kocasından şikayetçi olması halinde hakem ve hakime başvurma, hakkını arama imkanı vermiştir.
35. Eğer karı-kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar barıştırmak isterlerse Allah aralarını bulur; şüphesiz Allah her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır.
36. Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlar (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.
Allah’a kul olmanın gereği böyle bir ahlaka sahip bulunmaktır; kaba-saba, haksız, zalim, cimri, herkese kötülük eden... kimseler yalnızca bazı ibadetleri yapmakla Allah katında makbul bir kul olamazlar.
37. Bunlar cimrilik eden ve insanlara da cimriliği tavsiye eden, Allah'ın kendilerine lütfundan verdiğini gizleyen kimselerdir. Biz, kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırladık.
38. Allah'a ve ahiret gününe inanmadıkları halde mallarını, insanlara gösteriş için sarfedenler de (ahirette azaba dûçâr olurlar). Şeytan bir kimseye arkadaş olursa, ne kötü bir arkadaştır o!
39. Allah'a ve ahiret gününe iman edip de Allah'ın kendilerine verdiğinden (O'nun yolunda) harcasalardı ne olurdu sanki! Allah onların durumunu hakkıyle bilmektedir.
40. Şüphe yok ki Allah zerre kadar haksızlık etmez. (Kulun yaptığı iş, eğer bir kötülük ise, onun cezasını adaletle verir.) İyilik olursa onu katlar (kat kat arttırır), kendinden de büyük mükâfat verir.
|