Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01-23-2008, 02:48   #3
Kullanıcı Adı
dildade
Standart KURAN-I KERİM MEALİ:NİSA SURESİ
41. Her bir ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de onlara şahit olarak gösterdiğimiz zaman halleri nice olacak!

Bütün peygamberler ümmetlerine aynı iman esaslarını getirmiş ve tebliğ etmişlerdir. Nizam ve ahlak sahasında ise –prensipler değişmemekle beraber-medeni ve içtimai şartlara göre şekiller ve uygulamalar değişmektedir. Son Peygamber Muhammed Mustafa (s.a.) insanların ilim ve medeniyetçe en ileri devrelerinde onlara rehber olacak en kamil dini getirmiş ve tebliğ etmiştir. Peygamberlerinin getirdikleri iman ve nizamı değiştiren veya inkar edenler ahirette muhakeme edilecek ve peygamberleri de onlar aleyhine şahitlik edeceklerdir. Hatemü’l-enbiya (s.a.) ise bütün peygamberlerin lehinde şahitlik ederek onları tasdik eyleyecektir.



Buhari’nin rivayetine göre Resulullah(s.a.) sahabi İbn Mes’ud’dan, kendisine Kur’an okumasını istemiş, onun: “O, sana indirildiği halde ben mi sana okuyacağım?” demesi üzerine: ”Evet, onu başkasından dinlemek hoşuma gidiyor” buyurmuştur. İbn Mes’ud bundan sonrasını şöyle anlatıyor: Nisa suresini okudum. 41. Ayete (bu ayete) gelince Resulullah (s.a.) “şimdilik yeter” dedi, bir de baktım ki gözlerinden yaşlar boşanıyor!

42. Küfür yoluna sapıp peygamberi dinlemeyenler o gün yerin dibine batırılmayı temenni ederler ve Allah'tan hiçbir haberi gizleyemezler.
43. Ey iman edenler! Siz sarhoş iken -ne söylediğinizi bilinceye kadar- cünüp iken de -yolcu olan müstesna- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya bir yolculuk üzerinde bulunursanız, yahut sizden biriniz ayak yolundan gelirse, yahut kadınlara dokunup da (bu durumlarda) su bulamamışsanız o zaman temiz bir toprakla teyemmüm edin: Yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz Allah çok affedici ve bağışlayıcıdır.

Abdest alması veya gusletmesi gereken bir müslüman su bulamadığı takdirde toprak ve yeryüzü cinsinden bir şeyle teyemmüm eder. Teyemmüm hem abdest, hem de gusül yerine geçer. Ayrıca suyu kullanmaya engel olan hastalık, korku, suyun uzakta olması gibi bazı özür ve durumlar da teyemmümü caiz kılar.


44. Kendilerine Kitap'tan nasip verilenlere baksana! Sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan çıkmanızı istiyorlar!
45. Allah düşmanlarınızı sizden daha iyi bilir. Gerçek bir dost olarak Allah yeter, bir yardımcı olarak da Allah kâfidir.
46. Yahudilerden bir kısmı kelimeleri yerlerinden değiştirirler, dillerini eğerek, bükerek ve dine saldırarak (Peygambere karşı) "İşittik ve karşı geldik", "dinle, dinlemez olası", "râinâ" derler. Eğer onlar "İşittik, itaat ettik, dinle ve bizi gözet" deselerdi şüphesiz kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olacaktı; fakat küfürleri (gerçeği kabul etmemeleri) sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Artık pek az inanırlar.

Yahudiler Allah’ın kendilerine gönderdiği kitabı tahrif etmiş, kelime ve cümlelerin yerlerini değiştirmiş, manalarını saptırmış, gerçekleri ve bu arada Hz. Peygamber’in geleceğini müjdeleyen kısımları örtmüş, bozmuş ve inkar etmişlerdir. Resulullah’ın zamanında da ilk anda kötü maksatlarını belli etmeyecek sözler kullanarak onu tahkir etmek ve kinlerini tatmin eylemek yoluna gitmişlerdir. Mesela “raina” kelimesi “bizi gözet” manasına gelir. İşte buna benzer kelime oyunları ile akıllarınca Peygambere hakaret ediyorlardı. Ayet, onların oyunlarını bozmakta ve haklarında hayırlı olacak yolu göstermektedir.


47. Ey ehl-i kitap! Biz, birtakım yüzleri silip dümdüz ederek arkalarına çevirmeden, yahut onları, cumartesi adamları gibi lânetlemeden önce (davranarak), size gelenleri doğrulamak üzere indirdiğimize (Kitab'a) iman edin; Allah'ın emri mutlaka yerine gelecektir.

Ayette geçen “sebt”, yahudilerce mukaddes olan Cumartesi günüdür. Cumartesi adamlarından maksat, gerekli bulunduğu halde Cumartesi gününe saygı göstermeyen, bu ve benzeri günahlarından dolayı lanetlenen bazı yahudilerdir.


48. Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını, (günahları) dilediği kimse için bağışlar. Allah'a ortak koşan kimse büyük bir günah (ile) iftira etmiş olur.
49. Kendilerini temize çıkaranlara ne dersin! Hayır, Allah dilediğini temize çıkarır ve hiç kimse kıl payı kadar haksızlık görmez.
50. Bak, nasıl da Allah üzerine yalan uyduruyorlar; apaçık bir günah olarak bu (onlara) yeter!
51. Kendilerine Kitap'tan nasip verilenleri görmedin mi? Putlara ve bâtıla (tanrılara) iman ediyorlar, sonra da kâfirler için: "Bunlar, Allah'a iman edenlerden daha doğru yoldadır" diyorlar!

Ehl-i kitaptan Ka’b b. el-Eşref Medine’den Mekke’ye gelmiş, müşrikleri Hz. Peygamber ve müslümanlar aleyhine kışkırtarak beraber mücadeleye çağırmıştı. Bu arada müşrikler “ Bizim dinimiz mi, yoksa Muhammed’in dini mi haktır, hangimiz doğru yoldayız?” diye sormuşlar ve “Siz doğru yoldasınız” cevabını almışlardı. Yukarıdaki ayet bu hadise üzerine nazil olmuştur.


52. Bunlar, Allah'ın lânetlediği kimselerdir; Allah'ın rahmetinden uzaklaştırdığı (lânetli) kimseye gerçek bir yardımcı bulamazsın.
53. Yoksa onların mülkten (hükümranlıktan) bir nasipleri mi var? Öyle olsaydı insanlara çekirdek filizi (kadar bir şey bile) vermezlerdi.
54. Yoksa onlar, Allah'ın lütfundan verdiği şeyler için insanlara hased mi ediyorlar? Oysa İbrahim soyuna Kitab'ı ve hikmeti verdik ve onlara büyük bir hükümranlık bahşettik.
55. Onlardan bir kısmı İbrahim'e inandı, kimi de ondan yüz çevirdi; (onlara) kavurucu bir ateş olarak cehennem yeter.
56. Şüphesiz âyetlerimizi inkâr edenleri gün gelecek bir ateşe sokacağız; onların derileri pişip acı duymaz hale geldikçe, derilerini başka derilerle değiştiririz ki acıyı duysunlar! Allah daima üstün ve hakîmdir.
57. İnanıp; iyi işler yapanları da, içinde ebediyen kalmak üzere girecekleri, zemininden ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Orada onlar için tertemiz eşler vardır ve onları koyu (tatlı) bir gölgeye koyarız.

Buraya kadar meallerini verdiğimiz on üç ayet müşrik, putperest, ehl-i kitap... kafirlerin psikolojilerini tahlil ederek davranışlarının sebeplerini ve akıbetlerini açık bir şekilde ortaya koyuyor ve müminlerin ibret almalarını istiyor.


58. Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitici, her şeyi görücüdür.

Ayetin emanet ve adalete riayet emri ebedi ve genel bir düstur olmakla beraber, güzel de bir nüzul sebebi vardır: Hz.Peygamber (s.a.) Mekke’yi fethedince, Kabe’ye bakan Osman b. Talha kapıyı kilitlemiş, Kabe’nin üzerine çıkmış ve anahtarı vermeyi reddederek: “ Senin peygamber olduğunu bilseydim onu verirdim” demişti. Hz. Ali anahtarı zorla ondan aldı, kapıyı açtı, Hz.Peygamber içeri girerek iki rekat namaz kıldı, çıkınca amcası Abbas, anahtarı ve şerefli bir görev olan bakıcılığı kendisine vermesini istedi. İşte bu münasebetle yukarıdaki ayet nazil oldu. Efendimiz, Hz.Ali’ye “anahtarı eski vazifeliye vermesini ve ondan özür dilemesini” emretti. Bu olay Osman b. Talha’nın da müslüman olmasına sebep teşkil etmiştir.


59. Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan ülülemre (idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah'a ve Resûl'e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.
60. Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Tâğut'a inanmamaları kendilerine emrolunduğu halde, Tâğut'un önünde muhakemeleşmek istiyorlar. Halbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor.

Bundan önceki ayet müslümanların bilgi ve hüküm kaynaklarını sıralamış, sonradan “Kitap, Sünnet, İcma ve Kıyas” şeklinde formülleştirilen kaynakların temelini koymuş, anlaşmazlık çıkarsa çözümün bu kaynaklara başvurularak aranmasını emretmişti. Buna rağmen bir münafığın hasmına, “Resullullah yerine Ka’b b. el-Eşref’e başvuralım” demesi bu ayetin, nüzulüne sebep teşkil etmiş, ayet her yer ve zamanda emsali bulunan münafıkların maskesini indirmiştir.



Tağut: Hakkı tanımayıp azan ve sapan her kişi ve güce verilen addır. Şeytana da bu yüzden tağut denmiştir. Bu ve müteakip beş ayetin, yukarıda zikredilen nüzul sebebi bu kelimenin anlamını belirlemede yardımcı olur.

dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla