|
KURAN-I KERİM MEALİ:NİSA SURESİ
121. İşte onların yeri cehennemdir; ondan kaçıp kurtulacak bir yer de bulamayacaklardır.
122. İman eden ve iyi işler yapanları, içinde ebedî kalmak üzere, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Allah, (bu söylenenleri) hak bir söz olarak vâdetti. Söz verme ve onu tutma bakımından kim Allah'tan daha doğru olabilir?
123. Ne sizin kuruntularınız ne de ehl-i kitabın kuruntuları (gerçektir); kim bir kötülük, yaparsa onun cezasını görür ve kendisi için Allah'tan başka dost da, yardımcı da bulamaz.
124. Erkek olsun, kadın olsun, her kim de mümin olarak iyi işler yaparsa, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.
İnsanların gerek sosyal ve ahlaki değerleri, gerekse davranışlarına göre elde edecekleri neticeler, Allah ve Resulü tarafından açıklanmıştır. Buna göre, kimin kimden üstün olduğu, kimin doğru yolda, kimin yanlış yolda bulunduğu... kuruntu ve temennilerle değil, ilahi beyanla anlaşılacak; ilahi değerler sistemine göre ölçüler tesbit edilecektir.
125. İşlerinde doğru olarak kendini Allah'a veren ve İbrahim'in, Allah'ı bir tanıyan dinine tâbi olan kimseden dince daha güzel kim vardır? Allah İbrahim'i dost edinmiştir.
Peygamberler, Allah’ın elçileri olma bakımından farksız olmakla beraber bazı özellik ve imtiyazlarıyla birbirinden farklıdırlar. Bu cümleden olarak Hz.Musa’ya “kelimullah”, Hz.İsa’ya “ruhullah”, Hz.Muhammed Mustafa’ya “habibullah” denildiği gibi, Hz.İbrahim’e de “halilullah” denilmiş ve yukarıdaki ayet bu vasıflamaya kaynak olmuştur.
126. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır ve Allah her şeyi kuşatmıştır. (Hiçbir şey O'nun ilim ve kudretinin dışında kalamaz).
127. Senden kadınlar hakkında fetva istiyorlar. De ki, onlara ait hükmü size Allah açıklıyor: Kitap'ta, kendileri için yazılmışı (mirası) vermeyip nikâhlamak istediğiniz yetim kadınlar, çaresiz çocuklar ve yetimlere karşı âdil davranmanız hakkında size okunan âyetler (Allah'ın hükmünü apaçık ortaya koymaktadır). Hayırdan ne yaparsanız şüphesiz Allah onu bilmektedir.
128. Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden yahut kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında onlara günah yoktur. Sulh (daima) hayırlıdır. Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi geçinir ve Allah'tan korkarsanız şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Evlilikte uyum ve geçim karşılıklı fedakarlıkla olur. Ancak insanlarda kıskançlık ve bencillik meyli tabii olduğundan herkes fedakarlığı karşı taraftan bekler. Sulh ve anlaşma iki tarafın bazı istek ve haklarından vazgeçmesi ve fedakarlık etmesi ile gerçekleşir; bu ise, geçimsizliğin sürüp gitmesinden veya ayrılmaktan daha hayırlıdır.
129. Üzerine düşüp uğraşsanız da kadınlar arasında âdil davranmaya güç yetiremezsiniz; bâri birisine tamamen kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir, günahtan sakınırsanız Allah şüphesiz çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
Birden fazla kadınla evli bulunan erkek, eşleri arasında eşit ve adil davranmak mecburiyetindedir. Ancak bazı hususlar vardır ki bunlarda eşitliği korumak insanın tabiatına aykırıdır; mesela iki eşi aynı derecede beğenmek ve sevmek mümkün değildir; bu sebeple de erkekler bununla mükellef kılınmamışlar, isteseler de bunu yapamayacakları kendilerine bildirilmiştir. Buna mukabil elde olan, maddi sayılabilecek haklarda, nimet ve imkanlarda adalet şarttır; beraber kalma müddeti, mesken, giyecek, yiyecek ve diğer imkanları burada örnek olarak zikretmek mümkündür.
130. Eğer (eşler) birbirinden ayrılırsa Allah, bol nimetinden her birini zenginleştirir (diğerine muhtaç olmaktan kurtarır); Allah'ın lütfu geniş, hikmeti büyüktür.
Bütün tedbirlere rağmen evlilik yürümüyorsa, ev cehenneme dönmüşse yoksulluk ve çaresizliğe düşme korkusu ile bu cehenneme katlanmak gerekmez; Allah nice kapılar açar.
131. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Sizden önce kendilerine Kitap verilenlere ve size "Allah'tan korkun" diye emrettik. Eğer inkâr ederseniz biliniz ki göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Allah hudutsuz zengindir, ziyadesiyle övgüye lâyıktır.
132. Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Vekil olarak Allah yeter.
133. Ey insanlar! Allah dilerse sizi yokluğa gönderip başkalarını getirir; Allah buna kadirdir.
Beka ve ebedilik Allah’a mahsustur. Gerçek manada varlık da O’na aittir. Kulların vücut ve varlığı O’nun lütfu, O’nun emanetidir. Emanete hıyanet ve Allah’a isyanda ısrar edilirse bütün emanetlerin, bu arada vücut ve varlığın geri alınması kaçınılmaz hale gelir.
134. Kim dünya mükâfatını isterse (bilsin ki) dünyanın da ahiretin de mükâfatı Allah katındadır. Allah her şeyi işiten ve her şeyi görendir.
135. Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendini, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğer, büker (doğru şahitlik etmez), yahut şâhidlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Ayette insanları adaletten ayıran iktisadi, sosyal, psikolojik sebeplerin hepsi sayılarak insanlar uyarılmış, hükmeden veya şahitlik eden kimsenin yalnızca Allah korkusunun tesiri altında hareket etmesi telkin edilmiştir.
136. Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab'a ve daha önce indirdiği kitaba iman (da sebat) ediniz. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkâr ederse tam manasıyle sapıtmıştır.
137. İman edip sonra inkâr edenleri, sonra yine iman edip tekrar inkâr edenleri, sonra da inkârlarını arttıranları Allah ne bağışlayacak, ne de onları doğru yola iletecektir.
Bunlar gönüllerinde bir türlü iman yer etmeyen, kararsızlık içinde, inkar ile iman arasında sallanarak ömür geçiren, sonunda da inkarda karar kılan kafirler ve münafıklardır.
138. Münafıklara, kendileri için acı bir azap olduğunu müjdele!
139. Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah'a aittir.
140. O (Allah), Kitap'ta size şöyle indirmiştir ki: Allah'ın âyetlerinin inkâr edildiğini yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, onlar bundan başka bir söze dalıncaya (konuya geçinceye) kadar kâfirlerle beraber oturmayın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz. Elbette Allah, münafıkları ve kâfirleri cehennemde bir araya getirecektir.
Gerek milletlerarası münasebetlerde ve gerekse fertler ve topluluklar arası münasebetlerde müminler daima müminlerin yanında yer alacak, güç, kuvvet ve şerefi bu beraberlikte arayacaklardır. Kendilerini korumak veya güçlenmek için kafirlere başvuran milletler küçüldükleri gibi, fertler de manevi değerlerinden kayıp verirler. Eğer beraberlik zaruri hale gelirse bu takdirde müminler, en azından dinleri aleyhinde konuşulurken meclisi terketmek suretiyle durumu protesto edecek, dinlerini korumak için gerekli tedbirleri alacaklardır.
|