|
====BESİNLERİN SAĞLIĞIMIZDAKİ YERİ====
c-Ç
Ceviz ve Özellikleri
Tazesini sonbaharda ve kurusunu yıl boyunca severek yediğimiz çok besleyici ceviz meyvesini veren Ceviz ağacı, Cevizgiller'in örnek bitkisidir. Yapraklarını döken ve 40 dolayında türü olan ceviz ağaçlarının en yaygın bilineni ve ülkemize çok iyi uyum sağlamış olanı, Adi ceviz (J. regia L.) türüdür.
150-200 yıl yaşayabilen, 20-25 m. kadar boylanıp 350-400 metrekarelik alanı yoğun bir gölgeyle kaplayabilen bu türün geniş küre biçiminde tacı vardır. Gençken ağacın gövdesi gümüşi renkte ve düz bir kabukla örtülüyken yaşlandıkça kabuğun rengi koyulaşıp üzeri çatlaklarla dolar. Koyu yeşil renkli bileşik yaprakları ince ve uzun 5-8 yaprakçıktan oluşur.
Birevcikli bir bitki olan ceviz ağacının erkek ve dişi çiçekleri, aynı ağacın üzerinde mayıs ayında açar. Eylül-ekim ayında dişi çiçeklerden olgunlaşan ceviz meyvesinin dışını saran yeşil kabuğuna, gövek ya da tetir denir. Bu kabuk soyulunca ve ortaya çıkan açık kahverengi sert kabuk kırılınca, bu kez sarımsı açık yeşil ince bir kabukla sarılmış olan ceviz tohumu ortaya çıkar. Rengi beyaz olan bu tohuma, ceviz içi ya da iç ceviz adı verilir.
Ceviz içi tazeyken yemiş olarak yenilir. Sert kabuklu halindeki cevizler kurutulduktan sonra kırılır. Ortaya çıkan tohum öylece yenildiği gibi sucuğu, tatlıları ve mezeleri yapılarak; kek, çörek ile bazı yemeklere katılarak bolca tüketilir. Ceviz ağacının odunundan elde edilen kereste, mobilyacılıkta fevkalade değerli bir malzeme sayılır.
BESİN DEĞERLERİ
100 gr. ceviz içinin içerdiği besin değerleri şunlardır: 700 kalori; 8-24 gr. protein: H gr. karbonhidrat: 0 kolesterol; 62-75 gr. yağ: 1.5 gr. lif; 145 mgr. fosfor: 200 mgr. kalsiyum: 2 mgr. demir; 0,8 mgr. sodyum; 195 mgr. potasyum: 37 mgr. magnezyum; 0,35 mgr. B1 vitamini: 0.10 mgr. B2 vitamini: 0,3 mgr. B3 vitamini; 0,3 mgr. B6 vitamini; 22 mcgr. folik asit: 6 mgr. E vitamini ile eser miktarlarda D ve P vitaminleri.
SAĞLIĞIMIZA YARARLARI
Yukarıdaki değerler incelendiğinde, yüksek oranlıları bir yana bırakılsa bile ceviz içinin çok önemli bir yağ ve protein kaynağı olduğu ortaya çıkar. Bunun yanı sıra;
o Ceviz yenmesi, kalp sağlığının korunmasına yardımcı olur: Cevizin içerdiği doymamış yağlardaki linoleik asit, kolesterol düzeyini düşürür. Ayrıca cevizin içerdiği linoleik asidin yanı sıra alfalinoleik asit ile omega 3 yağ asitleri, damar tıkanmalarını önler. Yapılan araştırmalar, düzenli ceviz yiyen kişilerde koroner damar hastalıklarına yakalanma rizikosunun önemli oranda azaldığını göstermektedir. Düzenli olarak dört hafta süreyle ceviz tüketimi, kötü kolesterol düzeyini düşürürken iyi kolesterol düzeyini artırmaktadır.
o Ceviz yenmesi yüksek tansiyonu düşürmekte, romatizmal artritte yangıları büyük ölçüde azaltmaktadır.
o Ceviz, kansere yakalanma rizikosunu azalttığı gibi kan şekeri düzeyini de ayarlar: Bu son yararlı etkisi nedeniyle şeker hastalarına günde üç adet ceviz yemeleri öğütlenmektedir.
o Ceviz ağacının körpe ya da kurutulmuş yaprağı, göveği ya da ceviz içinin çeşitli tıbbi etkileri vardır: Peklik vericidir; iştah açıcıdır; bedeni güçlendirici toniktir; kanı temizler ve kemiklerin zafiyetine karşı etkili olur.
Bütün bu etkileri sağlamak üzere, cevizin taze ya da gölge, havadar yerde kurutulmuş yapraklarıyla %2'lik bir infüzyon yapılır. Yani, l litre kaynar suya 20 gr. yaprak atılır, 10-15 dakika demlendirilerek yapılan infüzyondan günde 2-3 bardak içilir. Yaprakların içine, sonbaharda gövek ya da ceviz içi katılabilir.
Dikkat: Ceviz içi pek güçlü bir besin olduğundan aşırı miktarlarda yenilmemelidir. Aksi takdirde yağlanma ve şişmanlamaya yol açar. Ayrıca, mide ve bağırsağı bozucu etkiler yaratacağından, anlaşmış ceviz içi kesinlikle yenilmemelidir.
Çilek ve Özellikleri
İlkbahar ve yaz mevsimlerinde güzel kokusuyla ve üzerine dökülen toz şekerle tadı artırılmış hoş lezzetiyle yemek üzerine yenmek üzere sofralarımızı zenginleştirip beslenme keyfimizi artıran çilek adı meyvesini veren Çilek bitkisi, Gülgiller'dendir.
Birçok türü ile çeşitleri bulunan Fragaria cinsi çokyıllık otsu ve sürüngen bitki olan çilekler kök, kökgövde, yaprak, kol (stolon), çiçek ve meyve salkımlarından oluşmaktadır. Kökgövdesinden çıkan ana (ya da birincil) kökleri sertleştiğinde, koyu kahverengileşir ve sayıları 20-30 kadar olur. Yan (ya da ikincil) kökleri çok sayıda ve beyaz renklidir. Çileğin kökleri süzek topraklarda 60-70 cm. kadar derine inerken, ağır topraklarda yüzeysel olarak uzar.
Bitkinin kökgövdesi, aslında bodurlaşmış bir gövdedir. Yeşil renkli, kenarları dişli yaprakları, genelde üç yaprakçıktan oluşur. Çilek bitkisi yaprak koltuklarından, yaz boyunca tomurcuklar oluşturarak kollar (stolonlar) çıkarır. Bu kollar, yapraktan aldıkları suyu iletebilecek özellikler taşıyan gerçek gövde parçalarıdır. Köklenip kendi yaşamlarını sürdürebilirler.
Bitki ilkbaharda beyaz çiçeklerini açar. Bu çiçekler tozlaşmadan 30-35 gün kadar sonra olgunlaşıp bileşik, üzümsü ve minik çekirdekleri olan kırmızı, pembe ve bazen beyaz renkli meyvelere dönüşür. Çilek makbul bir taze meyve olarak yenildiği gibi; reçeli, marmeladı, meyve suyu, dondurması ve pastaları yapılıp sevilerek tüketilir.
BESİN DEĞERLERİ
100 gr. taze çileğin içerdiği besin değerleri şunlardır: 37 kalori; 0,7 gr. protein; 8.4 gr. karbonhidrat: 0 kolesterol; 0,5 gr. yağ; 1,3 gr. lif- 21 mgr. fosfor; 21 mgr. kalsiyum; 1 mgr. demir: l mgr. sodyum; 164 mgr. potasyum: 12 mgr. magnezyum; 60 IU A vitamini; 0,03 mgr. B1 vitamini; 0,07 mgr. B2 vitamini; 0,6 mgr. B3 vitamini: 0,055 mgr. B6 vitamini; 4,6 mcgr. folik asit: 77 mgr. C vitamini ve 0,2 mgr. E vitamini.
SAĞLIĞIMIZA YARARLARI
Yukarıda sayılan önemli besin değerlerinin yanı sıra;
o Çilek, bedenimize sızmış olan bazı virüsler için öldürücü etkiler taşır: Bunlar arasında çocuk felci (polyomiyelit), bazı ağız ve deri yaralarını oluşturan virüsler sayılabilir. Ayrıca geleneksel olarak halk hekimliğinde çileğin akneye (sivilcelere) iyi geldiği kabul edilir.
o Çileğin kansere yakalanma ve kanserden ölme rizikosunu azalttığı, son zamanlarda yapılan araştırmalar sonucu kabul görmektedir.
o Çilek idrar söktürücüdür. Ayrıca romatizma ve gut hastalığı yangılarını azaltıcı etkileri vardır.
o Çilek bitkisinin kökgövdesi, içerdiği tanen nedeniyle peklik vericidir: Bunun için kökgövdesi suyla kaynatılarak elde edilen dekoksiyondan günde 1-2 bardak içilir.
Çikolata ve Özellikleri
Çikolata; özellikle kan şekerimiz düştüğünde, yani acıktığımızda, hızla kana karışır ve emilir. Ancak hemen ardından negatif feed-back etki ile ilkinden daha fazla acıktığımızı hissederiz. Özellikle kilo muhafaza problemi olanlarda tercih edilmemelidir. Bunun yerine kana daha yavaş karışan meyveler ya da kurutulmuş kuruyemişler tercih edilmelidir.
İyi bir çikolata kendini, kokusu, rengi, parlaklığı ve kadifemsi dokusu ile belli eder. Ne çok acı, ne de çok tatlıdır. Hatta biraz tuz katılmalıdır; diğer bileşenlerin de lezzetini ortaya çıkarmak için. Kırıldığında kenarı düz olmalı, kırılma sesi duyulmalıdır. Ağıza götürüldüğünde kolayca erimeli ve dil, çikolata üstünde hiç pürüz hissetmemelidir.
Böyle bir çikolata bulup, yediğinizde kanın akışkanlığını arttırır, damarları açar, °°°°bolizmanın ürettiği zararlı moleküllerle vücudun savaşma gücünü arttırır. Bunlar kalp hastalıklarına ve kansere yol açan moleküllerdir. Çikolata yapımında kullanılan kakao tanelerinin sağlık için yararlı olduğu, yeni araştırmalar ışığında geçerli ve inandırıcı görünmektedir.
California Üniversitesi tarafından düzenlenen bir araştırmada, gönüllü deneklerden iki aşamada kan örnekleri alındı. Kan örneği, ilk aşamada aç karnına alınırken, ikinci aşamada kakao içtikten sonra alındı. Kakao içtikten sonra alınan kan örneklerinde, kanın pıhtılaşmasında ve kalp hastalıklarının oluşumunda önemli rol oynayan trombositlerin etkinliğinin azaldığı görüldü.
Buenos Aires Üniversitesi'nden Dr. Cesar Fraga, çikolatada bulunan flavonoid denilen bileşimin özelliklerini inceledi. Bunun için gönüllülere 80 gram siyah çikolata verildi. 2 ve 6 saat sonra alınan kan örneklerinde anti-oksidan sayısının arttığı gözlendi. Anti-oksidanlar, °°°°bolizmanın ürettiği ve hücrelere zarar veren serbest radikallerin etkinliklerini önlüyor.
Dr. Fraga, çikolata yiyenlerin damarlarında, serbest radikallerin yol açtığı zararların, çikolata yemeyenlere oranla daha az olduğunu belirtiyor.
California Üniversitesi Kalp Hastalıkları Departmanı'ndan Prof. Tissa Kappagoda'nın hayvanlar üzerinde yürüttüğü bir çalışma da, çikolatanın içinde bulunan flavonoid bileşiminin, damar kaslarını rahatlattığını ortaya koydu; dolayısıyla damarların daha fazla açıldığını tespit etti. Bu sonuç damar sertliği denilen ve kalp hastalıklarına yol açan rahatsızlığın, çikolata ile azalabileceğini göstermesi açısından ilgi çekicidir.
Bütün bu sonuçları değerlendiren Nestle Araştırma Merkezi yetkililerinden Dr. Harold Schmitz, ''Bu klinik bulgular, eski bulgularla birleştirildiği zaman ortaya çok umut verici bir tablo çıkıyor. Bu durumda, çikolatanın kalp hastalıklarını önleyip önlemediğine ilişkin daha ayrıntılı çalışmaların yapılması gerekiyor.''diyerek görüşlerini belirtmektedir.
Araştırmaların belirli bir firma sponsorluğu ile yapılıyor olması daima gözönünde bulundurulmalı ve çikolata konusunda da aşırıya kaçılmamalıdır.
|