31. "Nerede olursam olayım, O beni mübarek kıldı; yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti."
32. "Beni anneme saygılı kıldı; beni bedbaht bir zorba yapmadı."
33. "Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağım gün esenlik banadır."
34. İşte, hakkında şüphe ettikleri Meryem oğlu İsa -hak söz olarak- budur.
Müfessirler, bu ayete şu manayı da vermişlerdir: “İşte Meryem oğlu İsa, (onun hakkındaki bu beyan), hak sözdür ki, onlar bunda şüpheye düşerler.” Metindeki manaya göre İsa’nın hak söz olması, Allah’ın “kün=ol” emrinin eseri olmasındandır.
35. Allah'ın bir evlât edinmesi, olur şey değildir. O, bundan münezzehtir. Bir işe hükmettiği zaman, ona sadece "Ol!" der ve hemen olur.
36. (İsa şunu da söyledi

Muhakkak ki Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyle ise O'na kulluk ediniz. İşte doğru yol budur.
37. Sonra guruplar kendi aralarında ayrılığa düştüler. Büyük güne şahit olunduğu zamanda vay o kâfirlerin haline!
Tefsirciler, aralarında ayrılığa düşen bu gurupların, yahudiler ile hıristiyanlar veya hıristiyanların kendi içindeki mezhepler olduğunu, bunlardan kiminin Hz. İsa’ya “Allah’ın oğlu”, kiminin “Allah’ın kendisi”, bir kısmının “üç uknumdan biri”, bazısının da “Allah’ın kulu ve resulü” dediklerini, böylece ihtilafa düştüklerini belirtiyorlar.
38. Onlar, bizim huzurumuza çıkacakları gün (başlarına gelecek olanları) ne iyi duyarlar ve ne iyi görürler (bir görsen)! Fakat o zalimler bugün açık bir sapıklık içindedirler.
39. (Resûlüm!) Sen onları pişmanlık ve üzüntü günü hakkında uyar. Çünkü onlar bir gafletin içine dalmış oldukları halde ve henüz iman etmemişken (bakarsın) iş olup bitmiştir.
Yani, herkesin hesabı görülmüş; bu hesap sonunda cennete gideceklerle cehennemi boylayacak olanlar birbirinden ayrılmıştır.
40. Yeryüzüne ve onun üzerindekilere ancak biz vâris oluruz (her şey gider, biz kalırız) ve onlar ancak bize döndürülürler.