Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02-06-2008, 04:59   #2
Kullanıcı Adı
dildade
Standart KURAN-I KERİM MEALİ: KASAS SURESİ
11. Annesi Musa'nın ablasına: Onun izini takip et, dedi. O da, onlar farkına varmadan uzaktan kardeşini gözetledi.
12. Biz daha önceden (annesine geri verilinceye kadar) onun süt analarını kabulüne (emmesine) müsaade etmedik. Bunun üzerine ablası: Size, onun bakımını namınıza üstlenecek, hem de ona iyi davranacak bir aile göstereyim mi? dedi.
13. Böylelikle biz onu, anasına, gözü aydın olsun, gam çekmesin ve Allah'ın vâdinin gerçek olduğunu bilsin diye geri verdik. Fakat yine de pek çoğu (bunu) bilmezler.

Firavun ile hanımı, Hz. Musa’yı evlat edinmek isterken herhalde onun, ellerinde terbiye edilmekle kendilerine uyacağını sanmışlardı. Halbuki insan hayatının oluşumunda iki mühim amil vardı: Veraset ve terbiye. İnsan bazen verasetin, bazen terbiyenin, bazen de her ikisinin tesiri altında kalır. 9. Ayette bu inceliğe işaret edilmiştir. Bilgi insan davranışını kısmen değiştirir. Bununla beraber insanın bilgi ile, çevre tesirleri ve eğitim ile tamamen değiştirilebileceğini, istenilen kalıba sokulabileceğini sanmak yanlıştır. İyi eğitim görmüş, iyi çevrede yetişmiş, bilgili ve kültürlü olmakla beraber kötü insanlar bulunduğu gibi, kötü çevrede yetişmiş, kötü eğitim görmüş...fakat iyi olarak kalabilmiş insanlar da vardır.


14. Musa yiğitlik çağına erip olgunlaşınca, biz ona hikmet ve ilim verdik. İşte güzel davrananları biz böylece mükâfatlandırırız.

“Hikmet” olarak manalandıran “hukm” kelimesi, tefsirlerde daha çok “peygamberlik” şeklinde açıklanmaktadır.


15. Musa, ahalisinin habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada, biri kendi tarafından, diğeri düşman tarafından olan iki adamı birbiriyle döğüşür buldu. Kendi tarafından olanı, düşmana karşı ondan yardım diledi. Musa da ötekine bir yumruk vurup ölümüne sebep oldu. (Bunun üzerine Bu şeytan işidir. O, gerçekten saptırıcı, apaçık bir düşman, dedi.

Hz. Musa, hakkı tebliğ etmeye başladığı için, Kıptiler kendisine cephe almışlardı. Bu sebeple, ahalisinin evlerine çekildiği bir vakitte şehre girmişti. “Bu şeytan işi” derken, Hz. Musa’nın kendi işine değil, zaten ölüm cezasını hak etmiş olan maktülün suçuna işaret ettiği belirtilmektedir. Bu suçun, bazı yerlerde, bir musevi kadını zinaya icbar, bazı yerlerde mutlak tarzda Allah’a isyan olduğu kaydedilir. Bununla beraber, henüz öldürme emri almamış olduğundan, Hz. Musa’nın, bu sözüyle kendi fiilini kasdettiği de ifade olunmaktadır.


16. Musa: Rabbim! Doğrusu kendime zulmettim (başıma iş açtım). Beni bağışla dedi, Allah da onu bağışladı. Çünkü, çok bağışlayıcı, çok esirgeyici olan ancak O'dur.
17. Musa: Rabbim! Bana lütfettiğin nimetlere andolsun ki, artık suçlulara (ve suça itenlere) asla arka çıkmayacağım, dedi.
18. Şehirde korku içinde, (etrafı) gözetleyerek sabahladı. Bir de ne görsün, dün kendisinden yardım isteyen kimse, feryat ederek yine ondan imdat istiyor. Musa ona (yardım isteyene) dedi ki: Doğrusu sen, besbelli bir azgınsın!
19. Musa, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince, o adam dedi ki: Ey Musa! Dün bir cana kıydığın gibi, bana da mı kıymak istiyorsun? Demek, düzelticilerden olmak istemiyor da, bu yerde ille yaman bir zorba olmayı arzuluyorsun sen!
20. Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi: Ey Musa! İleri gelenler seni öldürmek için hakkında müzakere ediyorlar. Derhal (buradan) çık! İnan ki ben senin iyiliğini isteyenlerdenim, dedi.

dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla