|
Ak Parti Ülkeyi Nasıl "Fakirleştirdi" ? (Asgari Ücret Verileri)
Asgari ücrette AB'nin neresindeyiz?
Milyonlarca insanın merakla beklediği asgari ücret, geçtiğimiz perşembe günü belirlendi. Buna göre, bugünden başlayıp altı ay boyunca geçerli olacak yeni ücret, 16 yaşından büyükler için brüt 608,4 YTL, net 435,92 YTL oldu.
Artış oranı yüzde 4. İkinci altı aydaki artışın da yüzde 5 olması kararlaştırıldı.
Brüt 608 YTL'lik yeni asgari ücretin işverene maliyeti ise 739 YTL. Yani çalışanın eline 435,9 YTL geçerken gerisi vergi ve prim olarak devlete gidecek.
Tespit edilen yeni rakamla, değil bir ailenin, bir kişinin bile geçinmesi mümkün değil. TÜİK'in "2006 Yoksulluk Çalışması Sonuçları"na göre, 4 kişilik hanenin aylık "açlık sınırı" 205 YTL, aylık "yoksulluk sınırı" ise 549 YTL. Ve bu, iki yıl öncesinin verileri.
Acaba, bizde uygulanan asgari ücreti diğer ülkelerle kıyaslayınca nasıl bir manzara çıkıyor karşımıza?
Mesela, son birkaç sene içinde petrol gelirleri rekor seviyede artan Azerbaycan'da bugünden itibaren geçerli olacak ücret 60 dolar civarında. Yani bizdekinin 6,5'te biri. Ama "yavru vatan" KKTC, bizimle aynı günlerde 1.060 YTL olarak tespit etti asgari ücretini. Net rakam 922 YTL. Türkiye'dekinin iki katından daha fazla.
Avrupa ile karşılaştırdığımızda nasıl durum? Avrupa Birliği'nin (AB) lider ülkelerinde uygulanan ücretlerle Türkiye'de uygulanan ücret arasında belirgin bir fark hemen göze çarpıyor. AB'nin istatistik kurumu Eurostat'ın, her yıl yaptığı asgari ücret değerlendirmelerine göre, Türkiye, 9 AB üyesi ülkeden daha iyi bir ücrete sahip. Ancak bunlar yeni üyeler. Bulgaristan, Romanya, Litvanya, Letonya, Slovakya, Estonya, Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti. 1 Ocak 2007 tarihli ücretlerin esas alındığı mukayese, satın alma gücü paritesine göre yapılmış. Diğer hesaplama yöntemine göre de sıralamadaki yeri değişmiyor.
Evet, Türkiye, bu dokuz ülkeyi geride bırakıyor; ama dikkat edilmesi gereken önemli bir konu var. Türkiye'de çalışan kesiminin üçte biri asgari ücretli. Oysa bu oran, Türkiye'nin geride bıraktığı ve gerisinde kaldığı ülkelerde çok çok düşük. Mesela Romanya ve Bulgaristan'da yüzde 10 civarındayken İngiltere, Hollanda, İspanya, İrlanda gibi ülkelerde yüzde 5'i bile bulmuyor. Bir diğer konu da, AB'nin yeni üyesi bazı eski Doğu Bloku ülkelerde devam etmekte olan sosyal desteklerin asgari ücret içinde görünmemesi.
Bizim yüksek görünen ücretimize bakarken bu konuları da göz önünde tutmak gerekiyor.
Bununla birlikte, şurası bir gerçek ki, asgari ücrette son beş yılda sağlanan artış, geçmiş dönemlerin üzerinde seyrediyor. Rakamın 400 dolara dayanmasında düşük dolar kurunun da payı olmakla birlikte, kaydedilen reel artışın etkisi büyük. Ama bu ücretin yeterli olduğunu, insanca yaşanabilecek bir ücret olduğunu savunmak mümkün değil. Savunabilen de yok zaten. İşveren kesimi de, "Veren için yüksek, alan için düşük" diyor, vergi indirimi istiyor. Vergi indirimi önemli bir adım olabilir, ama bu indirim, toplam çalışan içindeki asgari ücretli oranını aşağı çeker mi kestirmek zor. Çünkü işveren kesimi "vergiler düşsün" derken maliyetlerini aşağı çekmeyi hedefliyor, düşüşün kısa zamanda işçiye daha fazla ücret olarak döneceğini düşünmek biraz zor.
O yüzden orta yolu bulan bir girişimle, bir yandan asgari ücreti kademe kademe yükseltirken diğer taraftan da vergi yükünü azaltmakta fayda var.
Asgari ücretin düşük olması, çalışan kesimin üçte birini asgari ücretlilerin oluşturması ve yüksek işsizlik oranı, temelde gelişememişlik göstergesi. Bunu aşmanın yolu da daha çok üretim ve yatırım. Umarız 2008 yılı, üretim artışı, işsizliğin azaltılması ve bol kazanç yolunda önemli adımların atıldığı bir yıl olur.
Kadir Dikbaş
01 Ocak 2008, Zaman
|