RASÛLULLAH'TAN İN'İKAS-I HÂL
Allah Rasûlü'nün sohbetleri, ashab-ı kirama ruhanî bir hayat yaşatır, sahabileri dînî his ve heyecana, aşk, vecd ve muhabbete gark ederdi. Sahabîler, O'nun konuşmalarını, başlarındaki kuşu uçurmaktan korkan kimsenin titizliği ile huşu içinde dinlerlerdi. Hz. Ebû Bekir ve diğer sahabîler, bu sohbetlerde aldıkları ve öğrendikleri aşk, vecd ve heyecanı kendilerinden sonrakilere nesil be-nesil aktararak yaşattılar, bu suretle Allah Rasûlü'nün ruhanî hayatı kaybolmadan "altın silsile"'içinde günümüze ulaştı. Ancak bu ruhanî hayat yazılabilecek ve sözle anlatılabilecek bir husus olmadığı için sohbet ve beraberlik sayesinde gönülden gönüle aktarılarak "in'ikas-ı hâl"yoluyla intikal etmiştir. Allah Rasûlü'nün "Allah kalbime neyi ilka ettiyse ben de onu Ebû Bekir'in sadrına ilka ettim." buyurması bu hal yansımasının ifadesidir. Kur'an'da mutlak bir ifadeyle: 'Bilesiniz ki Allah'ın Rasülü aranızdadır.' (el-Hucürât, 49/7) buyrulması, bu yolla Muhammedî hasletlere sahip insanların aramızda daima bulunacağına işaret olmalıdır.
Peygamber, ya da peygamber varisi arif ve mürşidlerle sohbet; ya da beraber bulunma, insanı erdirici, Hakk'a vardırıcı en önemli vesilelerden biridir. Çünkü sohbet ve birliktelik sayesinde insan, sohbetine devam ettiği şahsın haline bürünür, kabiliyet ve istidadına göre onun boyasına boyanır. Şahsiyeti onun şahsiyetiyle bütünleşir ve aynîleşir. Psikoloji'deki "idendi-fication"; aynîleşme ve kişilik transferi dedikleri budur.