Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02-27-2008, 11:36   #3
Kullanıcı Adı
tozkaldiran
Standart ERDOĞAN'I YOK ETME PLANI ''Erdoğan'a 2 sayfalık ihbar mektubu''
ERGENEKON’U DIŞ İSTİHBARAT DA KULLANDI

* Ergenekon süreciyle mi yapıldı bu tasfiye?

Evet. Çünkü Ergenekon ismi, resmî kayıtlara baktığınızda 1999-2000 yıllarına denk geliyor. Elimizde daha geriye giden ciddi bir veri ya da belge yok. Ümraniye soruşturmasıyla derinleşen bu süreçteki kayıtlar bize bunu gösteriyor. Yani 1999-2000’i. Gazeteci Tuncay Güney’in 2000’deki sorgulamasında da bu tarihler geçiyor. Muzaffer Tekin’in bilgisayar kayıtlarında ise 1999 olarak anılıyor. Bizim Ergenekon diye adlandırdığımız yapı, Türkiye’nin 1952’de NATO’ya girmesiyle başlayan, resmî evraklarda Gladio diye geçen bir derin yapılanma aslında.

* Daha ne kadar geriye götürülebilir?

İttihat ve Terakki’ye kadar uzanan bir ana kültürden besleniyor bu yapı. 1943’teki Mustafa Muğlalı olayı ve daha gerisindeki birçok benzer hadise bu kültürün yansımaları. Ama o tarihlerde yapıları bu kadar organize ve şematik olmayabilir.

* Bu bir iktidar kültürü hâline geldiyse 1 numaranın da önünde kişi/kişiler var demektir?

1 numaranın üzerinde başka 1 numara olduğunu düşünmüyorum. Zaten o çok etkili bir isim. Zaman zaman isimlerin değişmesi devlet içinde güç kullanma pozisyonlarından kaynaklanıyor. Bugün 1 numara diye tahayyül ettiğimiz şahıs, güç kullanamaz hâle gelirse bu aynı zamanda onun tasfiyesini getirir. Şu an hâlâ bu konumunu koruduğuna göre, demek ki devlet içinde halen güç kullanabiliyor. Hem ordudan, hem emniyetten…

* Hâlâ operasyonel gücü var yani...

Var tabii. Hem de çok güçlü. Ama bunlar sadece ulusal bir yapılanma değil. Uluslararası bağlantıları da var. Zaman zaman ABD, İngiltere, İsrail müdahil olabilir buna. İran, Almanya ve Rusya’yı da gözardı etmemek lazım. Türkiye üzerinde hedefleri olan ülkelerin gizli istihbarat servisleri bu tip yapılanmaları yönlendirmek isteyebilir. Merkezî yapıya müdahalesi olmasa bile, bu yapının mesela Trabzon’daki eylemlerini yönlendiren dalını farklı bir amaca sevk edebilir. Bu uluslararası bir istihbarat savaşı demektir.

* Bu aynı zamanda kontrolsüz bir derin devlet demek değil mi?

Evet, kesinlikle.

* Peki 2003-2004’teki darbe planları sizce 28 Şubat’ın devamı mıydı?

28 Şubat’ın bir versiyonu denilebilir. Siyasete müdahale eden bir postmodern darbedir 28 Şubat. Bir darbe teşebbüsü olarak, evet 28 Şubat’ın devamıdır yaşananlar.

* Kızılelma koalisyonu bu yapının neresinde? Taksim’de Öncü Gençlik ile Ülkü Ocakları’nın aynı meydanda buluşturulması da psikolojik harekât mıydı?

Tabii kesinlikle. AK Parti ve AB karşıtlığı, ulusalcı akımları büyüttü. Çünkü bu aynı zamanda büyük bir psikolojik harekâtın parçasıydı. Ulusalcı ve milliyetçi eksende bir ideolojisiz zemine oturtulmak istendi. Kızılelma tamamen budur. Ve bu sanal bir oluşumdur.

MHP BEN BU OYUNDA YOKUM DEDİ

* Peki bu psikolojik harekatın içinden siyasi yapılar kendilerini kenara çekebildiler mi?

Çekemediler maalesef. Sadece MHP, 22 Temmuz’dan sonra ben bu oyunda yokum dedi. Yıllarca müesses nizamın kendilerini, kafalarındaki projeleri hayata geçirmek için bir enstrüman olarak kullandığını fark edip kenara çekildiler. MHP’nin 22 Temmuz’dan sonra hem seçim sonuçlarını hem kendi üzerinden kurgulanan senaryoları çok iyi algıladığına, şimdi sırtını devletin derinliklerine değil, Türkiye’nin derinliklerine dayama çabası içinde olduğuna inanıyorum.

* Sauna, Atabeyler, Danıştay, Malatya cinayetleri, Ergenekon. Bu yapılanmanın çoklukla operasyonel, yani sağ kanadı deşifre oldu, yargı önüne çıktı. Peki bu yapıların sol eli nerede?

Ben sol eli olduğunu düşünmüyorum. Bu biraz o yapıyı yönetenlerin yaklaşımlarıyla alakalı. Bugün Ergenekon’u yönetenler milliyetçi vurgusu öne çıkan insanlar.

* Kızılelma’da sol var diyorsunuz ama?

Orada var, doğru. CHP, ADD başta olmak üzere birçok siyasi parti ve sivil toplum kuruluşunu bunun içine çekmeye çalıştılar. Çok önemli isimleri de kullandılar.

* Mesela?

Cumhuriyet mitingleri bu psikolojik harekâtın parçasıydı. Türban vesilesiyle bunlar yine harekete geçirildi. Şu an kısmî bir sükûnet var. Anayasa Mahkemesi türbanla ilgili Anayasa değişikliğini iptal etmezse 22 Temmuz seçimlerinden önceki bir süreç yeniden başlatılmak istenebilir.

* Peki Ergenekon’un İslamcıları nerde?

Mahir Kaynak’ın güzel bir sözü var, bir illegal yapı oluşursa devlet bir yılda ondan mutlaka haberdar olur ve onu kontrol altına alır diye. Ben açıkçası muhafazakâr kesim dâhil, Ergenekon’un her yapının içine sızdığını düşünüyorum. Buna AK Parti de dâhil. Cemaatlere, tarikatlara da sızmış olabilirler.

* Var mı örnekleri bunun?

Çok ünlü ve muhafazakâr kesimin hit hâline getirdiği bir şahısla ilgili Emniyet’te soruşturma yapıldığında, iki MİT görevlisi geliyor. Bu şahsı polisin elinden alıyorlar. MİT görevlileri geldiğinde ilk tepkisi şu oluyor: “Yahu nerede kaldınız? Bir saattir burada perişan oldum.” Yeni dönemde bir psikolojik harekât yürütülürken muhafazakâr kesimden kullanacakları isimler olabilir. Çünkü orada da irtibatları var. Mesela, 1960’larda sol hareketler güçlendiğinde Yeniden Millî Mücadele Hareketi’nin içine sızıp sol harekete karşı bu grubu toplumsal güç olarak nasıl destekledilerse, bugün de bir benzeri yaşanabilir. Son dönemde Saadet Partisi’nin AK Parti karşıtlığını kendi lehlerine çevirmek için o tarlanın da bir miktar işlendiğini düşünüyorum. Düşünün Kanaltürk Saadet’in mitinglerini verecek hâle geldi.

ERGENEKON ŞU ANDA SİYASİ PROJE ÜRETEMİYOR

* Madem siyasete bu kadar sirayet edebiliyorlar, Ergenekon’un veya etki alanındaki kişilerin bugünkü siyasi projesi nedir?

22 Temmuz’dan önceki proje Kızılelma koalisyonuydu. Bugün kafaları hayli karışık. Bir çıkış yolu bulamadılar.

* Neden bulamıyorlar?

MHP’nin tavır değişikliğinden dolayı. Bunun üzerine kafa yordukları belli. Bazı haberlerden (Patalya buluşmasını kastediyor) bir arayış olduğu anlaşılıyor. Ancak bunun tam adını koymuş ve kendi içlerinde henüz birlik kurmuş değiller.

* Ergenekon gibi örgütlerin ve çetelerin yurtiçi ya da dışı para kaynakları neler?

Bunlar gelir getirebilecek her işi, hiçbir millî, manevî, ahlakî değeri hesaba katmaksızın, kullanabiliyorlar. Dava dosyalarında üç husus öne çıkıyor: Uyuşturucu, tahsilat, tehdit, şantaj vs. Çek senet tahsilatlarını “factoring” şirketleri üzerinden yasal kılıfa büründürüyorlar. Devlet, bu şirketleri mercek altına alsa, bunların önemli kısmının mafyanın elinde olduğunu görür.

* En bariz örneği Doğuş Factoring mi?

Evet, bu şirketi kuran uyuşturucu kaçakçısı Ertuğrul Yılmaz. 2003’te PKK görüntüsüyle Almanya’da infaz edildi. Daha önce Ankara’da Banker Bako denen adamı öldürmekten aranıyordu. O da Almanya’ya kaçtı. İstanbul istihbaratının Ümraniye soruşturmasına da eklenmiş çok önemli bir notu var. Bu notta, factoring şirketinin yönetim kurulu başkanı (Muzaffer Gökçimen) şirketin Ertuğrul Yılmaz’ın paralarıyla kurulduğunu itiraf ediyor. Ortakların arasında başlangıçta Muzaffer Tekin yok. İki sene sonra ortakları değişiyor, bağlantılı şirketler kuruluyor. Muzaffer Tekin giriyor. Ve bir bakıyorsunuz bu şirketin avukatı Danıştay cinayetinden mahkûm olan Avukat Alparslan Arslan! Böyle bağlantılar var. Zaman zaman kendilerini ele veriyorlar.

* Darbe planlarını 2009 yılına kaydırdılar ancak asıl hedefleri 2023 diyorsunuz. Ne demek bu?

Bunlar Türkiye’nin hızla bölünmeye gittiğini, böyle devam ederse Doğu’da bir Kürt devleti kurulacağını, parçalanan Türkiye’nin İran’a döneceğini düşünüyorlar. Hedefleri ise 2023’te yani cumhuriyetin 100. yılında, kafalarındaki tüm senaryoları hayata geçirecekleri, sözde hainlerden ve işbirlikçilerden arındırılmış ırkçı ve içine kapalı bir devlet yapısı oluşturmak
tozkaldiran isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla