Tekil Mesaj gösterimi
Alt 03-04-2008, 23:27   #3
Kullanıcı Adı
fazlrahmet
Standart Sultan Abdulaziz, oğlu Yusuf izzettin Efendiyi öldüren Güçler ve Bugünkü Uzantıl
Buradan tekrar konumuza dönecek olursak yani Sultan Abdulaziz dönemine:Dusmanlarina karsi harbi goze almaktan çekinmeyen, bu maksadla ordu ve donanmayi dunyanin en ileri seviyesine çıkarmaya çalışan Sultan Abdulaziz’in devri, Tanzimat’la baslayan yilginliktan milletçe silkinip dogrulma temayullerinin bir baslangici olmustu. O’nun faaliyetlerinin ana hedefi Tanzimat’la açılmış bulunan batılılaşma hareketlerine yüz vermeyerek, kendi milli ve dini hüviyetine sadik kalmak ve bu yolda ilerlemekti.

Nitekim bu padişahın devrinde Fransız medeni kanunu aynen tercüme edilip alınarak, Müslüman teb’aya tatbik edilmesi gibi temayüller belirmişti. Sultan Abdulaziz, bu hareketi, devrinin buyuk alimi olan Ahmed Cevdet Pasa ile elele vererek Islam hukukundan yapılmış bir medeni kanun demek olan Mecelle-yi Ahkam-i Adliyye’yi kisaca "Mecelle" denilen buyuk kanun metnini ortaya çıkararak önlemiştir.

Donanmasının Kızıldeniz’deki bolumu, Endonezya’yı ezmeye giden İngiliz donanmasının onunu kesmiş, O’nu geri dönmeye mecbur bırakmıştı. Gerçekten de denizciliğe o kadar ehemmiyet vermişti ki, O’nun zamanında Fransız gemilerinin Haliç tersanesinde muvaffakiyetle tamirinden dolayı III. Napolyon bir teşekkür mektubu göndermişti. Burada Sultan Abdulaziz’in ölüm sebeplerinden birisi ortaya çıktığını fark etmişsinizdir. Sultan Abdulaziz’in donanmaya verdiği önem ve bunun da İngilizlerin emperyalist emelleriyle çatıştığıdır. Bunu niçin söylüyoruz Sultan Abdülaziz’i öldürülmesinde parmağı olduğu için Sultan Abdulhamid’in kurduğu Yıldız Mahkemesinde yargılanan Mithad Paşa’yı kurtarmak için İngilizlerin tehdit de dâhil her türlü yönteme başvurmalarıdır.

Burada Hüseyin Avni Pasa, 1871’de görevinden azledilip rütbeleri sökülerek Isparta’ya gönderilmesi. Daha sonra da Mahmud Nedim Pasa tarafından seraskerlikten de azledilmesi sebebiyle «Kinim dinimdir!» diyerek ifade eden Hüseyin Avni Pasa, Sultan’ın hal’ edilmesi yanında O’nu öldürmeği de düşünmesini tarihçiler günümüze kadar Sultan’ın öldürülme gerçek sebebiymiş gibi gösterme çabalarını anlamakta zorlanıyoruz. Görünürdeki sebep bu olsa da bu mevcut durumu özellikle İngiltere başta olmak üzere Haçlı ve Siyonist ittifakı bu fırsatın üzerine balıklama atlamış ateşi elleriyle tutmaktansa Hüseyin Avni Paşa gibi ahlaksız bir despot, Mütercim Rüşdü Paşa, Allah’ın emirleri yerine para ve mevkinin emrine giren şeyhülislam gibi maşaları kullanmayı tercih etmişlerdir.

Burada şu tespitte bulunmak da fayda var. Bu insanların hepsini aynı amaçlar etrafında birleştirmek için tarihi bilgi birkimimiz yeterli değil. Bunların içinde para ve mevki için Sultan Abdulaziz’e ihanet edenler olduğu gibi kinlerinden dolayı ki Hüseyin Avni Paşa bunlardan birisidir. Osmanlı Devletini yıkmak gibi bir niyeti olduğunu sanmıyoruz. Nitekim Mthad Paşa’nın Meşrutiyeti getirme çabalarına engel olmuştur. Bu engeli de Sultan Abdulaziz’in kayınbiraderi olan Çerkes Hasan’a Hüseyin Avni Paşa’yı öldürterek ortadan kaldırdıklarına inanıyorum. Bu dörtlü çetenin üyesi olan Midhat Paşa’nın ise İngiliz ve mason taraftarlığının hangisinin ağır bastığının sorgulamasını konunun uzmanlarına bırakıyorum.

Mutercim Rusdu Pasa, iki sefer sadarete, uç defa da seraskerliğe getirilmesine rağmen su-i halinden dolayı azledilmişti. O da menfaatinin kesilmesi sebebi ile padişaha kin bağlamıştı.

Hayrullah Efendi’ye gelince, Ruşdü Paşa’nın himayesi ile getirildiği Şeyhülislam’lık makamından bir ay gibi kısa bir zamanda azledilmesi, onun da padişaha karşı kin bağlamasına sebep olmuştu.

Bu dörtlü çete grubu, talebeleri kışkırtarak nümayiş yaptılar. Padişah, kan dökülmemesi için yine bunları is başına geçirdi. Böylece ihtilalciler, istedikleri yere ulaştılar. Is padişahı hal’ etmeğe kaldı.

Hüseyin Avni Pasa, pehlivanlardan uç kişiyi Fer’iyye Sarayı’nda mahsus bahçıvanlıkla vazifelendirdi. 4 Haziran 1876 sabah sularında odasına girdiler. Abdülaziz Han, bir müddet onlara karşı koydu. Cinayete intihar süsü vermek için O’nun bileklerinin damarlarını kesen zorbalar, hiçbir sey yokmuş gibi gizlice islerinin başına döndüler.

Tertiplediği katlin neticesini almak için Hüseyin Avni Pasa, saraya geldi. Yaralı Sultan’ı saray karakolunun kahve ocağına götürülmesini emretti. Henüz can çekişen Sultan’a doktor müdahalesini geciktirdi. Mazlum Sultan, caniler çetesi Hüseyin Avni, Mithat ve Rusdu Paşalar’ın gözleri önünde şehiden vefat etti

Sultan İkinci Abdülhamîd Han, amcası Abdülazîz Hanın şehit edilmesi ilgili görüşleri

Sultan İkinci Abdülhamîd Han, amcası Abdülazîz Hanın şehit edilmesiyle ilgili olarak el altından soruşturmaya başladı. Bizzat veya vâsıtalı olarak yaptığı soruşturma neticesinde amcasının iddia edildiği gibi intihar etmeyip, sûikastle öldürüldüğü kanaatine vardı.
Bir makkeme kuruldu Otuz ikinci Osmanlı Pâdişâhı Abdülazîz Hanın tahttan indirilerek şehit edilmesine sebep olanları yargılamak için kurulan mahkeme. Yıldız Sarayı yakınındaki Malta Karakolunun yanında kurulan bir çadırda görüldüğü için bu ad verilmiştir.

Karara göre; Abdülazîz Han tahttan indirildikten sonra kaldığı Fer’iyye Sarayının bahçıvan ve bekçileri Pehlivan Mustafa, Cezayirli Pehlivan Mustafa ve Boyabatlı Pehlivan Hacı Mehmed ile Mâbeynci Fahri Bey, Ali Bey, Necib Bey, Dâmâd Mahmûd Celâleddîn Paşa ve Dâmâd Nûri Paşa îdâma, Seyyid Bey ve İzzet Bey onar sene hapse mahkûm edildiler. Cinâyete ortak olduğu anlaşılan, fakat cezâsı tespit edilmemiş olan Midhat Paşa da kendisini savundu. Mahkeme heyeti karar için çekildi. İkinci reis Hristo Forides tekrar celseyi açarak, Midhat Paşanın da îdâma mahkûm edildiğini, temyiz yolunun açık olduğunu, îtiraz için sekiz gün mühlet verildiğini açıkladı.

Abdülazîz Hanın öldürülmesinde eli bulunanlardan Hüseyin Avni ve Kayserili Ahmed Paşalar mahkemeden önce öldükleri için haklarında işlem yapılmadı. Midhat Paşa 6 Temmuz 1881’de temyize başvurdu. Temyiz Mahkemesi Midhat Paşanın îtirâzını görüşerek taleplerinin reddine karar verdi. Mahmûd Celâleddîn ve Nûri Paşaların cezâlarının hafifletilmesinin kararı ile Temyiz Cezâ Dâiresinin tasdikine âit iki îlâm Adliye Nezâretine gönderildi. Adliye Nâzırı Ahmed Cevdet Paşa ve başvekil ünvânıyla Sadrazam olan Küçük Saîd Paşa da îlâmları göndererek Vekiller Heyetinde “görüşülmesini istedi. Vekiller Heyeti toplanarak felâketlerin kaynağının Abdülazîz Hanın tahttan indirilmesi olduğunu, ayrıca mahkeme kararlarını değiştirmeye selâhiyet ve lüzum olmadığını, cezâların affı veya hafifletilmesinin Kânûn-i Esâsîye göre pâdişâhın yetkisi dâhilinde olduğunu belirtti.

Sultan İkinci Abdülhamîd Han, bakanlar dışında birçok devlet adamının katılmasıyla bir heyet toplayarak mahkeme kararlarının aynen tatbiki veya değiştirilmesi hakkında tek tek tekliflerinin bildirilmesini istedi. 9 Temmuz günü Yıldız Sarayında eski sadrâzamlardan Safvet Paşanın başkanlığında toplanan 25 kişilik heyetten 15 kişi kararların aynen uygulanmasını, 10 kişi ise cezâların hafifletilmesini istedi. Sultan İkinci Abdülhamîd Han, heyet üyelerinin yazılı mütâlaalarını tek tek inceledikten sonra kendi yetkisine dayanarak îdâm cezâlarının hepsini ömür boyu hapse çevirdi. Sivil ve askerî rütbelerini, nişanlarını ve madalyalarını kaybeden mahkûmların on birinin de cezâlarını Hicaz eyâletindeki Taif Kalesinde çekmeleri kararlaştarıldı. Mahkûmlar cezâlarını çekmek üzere Taif’e gönderildi. Böylece Osmanlı târihinde karanlıkta bırakılmak istenen bir cinâyet de aydınlığa kavuşturuldu.

Sultan Abdulhamit hatıratında “Sultan Abdülaziz Öldürülmüştür.
”Ortada, uydurulmamış, herkesin bildiği, belli bir olay vardı ki o da rahmetli amcamın kanlı ölümü idi. Sultan Abdülâziz intihar mı etti, yoksa onu şehit mi ettiler?...
Ben hâlâ o inançtayım ki Aziz amcam intihar etmiş değil, öldürülmüştür. Önce, doktor raporu o kadar lastiklidir ki dünyanın her yerinde en büyük tıp bilginleri tarafından tartışılabilir.
intihara kalkışan bir kimse, iki kolunun damarlarını birden nasıl kesebilir?. Bunu daha o zaman, doktorlar ortaya koymuş, yazarlar kitaplarına geçirmişti.” Demektedir.
Sultan İkinci Abdülhamîd Han, amcası Abdülazîz Hanın şehit edilmesiyle ilgili olarak el altından soruşturmaya başladı. Bizzat veya vâsıtalı olarak yaptığı soruşturma neticesinde amcasının iddia edildiği gibi intihar etmeyip, sûikastle öldürüldüğü kanaatine vardı. Olayın resmî olarak soruşturulmasını istedi. Sultan Abdulhamid hatıratında kurulan mahkeme ilgili aşağıdaki ifadelere yer vermektedir: “Mahkeme, açık yapıldı. Muhakeme usulleri dışına çıkılmamıştır. Tanıklardan başka, bazı suçluların itirafları da var. Cinayet ve temyiz mahkemelerinin bu kadar önemli bir davada hak ve adaletten uzaklaşacak kadar vicdansız ve pervasız üyeleri ve kurulları bulunduğunu ileri sürmek, içlerinde Mithat Paşa'nın da bulunduğu bütün milleti aşağılamaktır!Adalet mercilerinden geçmiş olan bir hükmü, bir de vezirler, devlet adamları ve din bilginlerinden kurulu bir fevkalâde Heyet'e inceleterek fikirlerini istedim. Hiç kimseyi madde ve manâ olarak baskıya almamış olduğum da içlerinden bazılarının, büyük bir özgürlükle fikirlerini söylemiş olmalarından bellidir. Dikkat olunursa, bunların arasında şahsıma bile söz dokunduranlar oldu. Böyle olduğu halde, toplanan oylar, hüküm giyenlerden yana bir çoğunluk sağlayamamıştı. Ben bu konuda mahkemelerden de, vezirler, devlet adamları, din bilginlerinden kurulu fevkalâde Heyet'den de insaflı kalarak hükümlülerin hayatlarına merhamet ettim : idam hükmü hiçbiri hakkında uygulanmadı.”

Hüseyin Avni Paşa
Serasker'i, padişaha düşman eden sebeb, bir aralık rütbe ve nişanlan alınarak memleketi olan İsparta'ya sürülmüş olmasıdır. Kinci Hüseyin Avni Paşa bunu unutmadı; ve eline geçen ilk fırsatta intikamını aldı. İsraflar, falanlar hep be-hânedir. (Martin-i Hanri) tüfeklerinin satın alınması sırasında Hüseyin Avni Paşa, hazine zararı karşısında köpüren titiz bir kişi olmadığını âleme göstermişti!..

Ama Hüseyin Avni Paşa kinci olduğu kadar ihtiyatlıydı. Sultan Aziz, intihar etmek değil, yaşamak, ve kendisinin aranacağı bir günü görmek isterdi. Topkapı'dan Sultan Murad'a gönderdiği o acıklı mektup da bunu ispatlar. Hâl' edilmiş hiçbir hükümdar yoktur ki, halkın kendisini nedametle aramakta olduğunu görüp işitmeden ölmeyi istesin.
Sultan Murad'ın hastalığı daha ilk gün, biat töreni sırasında hissedilmiş ve görülmüştü. Sultan Aziz, belki gafil avlanmıştı ama, kendisinden yana olanlar pek çoktu. Kısa bir süre içinde, Abdülâziz'in lehinde toplumdan büyük tepki doğacağını kurnaz Serasker hâl' sırasında gördü. Tehlikeyi ne suretle olursa olsun kaldırmak, onun için bir zorunluktu. İşte Sultan Aziz'in şehadet sebebi budur! “ diyerek olayın intihar olmadığının saray içerisinde olayları yaşamış hem de tetkik ettirmiş bir padişah olayın intihar olmadığını ifade ediyor bir kısım tarihçiler bunun intihar olduğu konusunu ihtimal dahilinde tutuyor. Yorum okuyuculara ait.

Sultan Abdulaziz’in öldürülmesi Hakkında Diğer Görüşler

4 Haziran 1871 pazar günü Sultan Abdülaziz, Feriye Sarayı’nın üçüncü katındaki odasında bilekleri kesilmiş olarak bulunur. İddialara göre sakalını düzeltmek için annesinden aldığı makas ile intihar etmişti! Bu iddiayı kanıtlamak için Serasker Hüseyin Avni Paşa yerli ve yabancı doktorlardan oluşan 19 kişilik bir ekibe rapor hazırlattırır. Doktorlara Sultan Abdülaziz’in bütün vücudu gösterilmez, yalnızca bilekleri muayene ettirilir!

Pertevniyal Valide Sultan

Bunun bir intihar olduğuna başta annesi Pertevniyal Valide Sultan olmak üzere hiç kimse inanmaz. Evladının kanlı gömleğini ve giysilerini saklar.

Arzıniyaz Kalfa

Sultan Abdülaziz’in öldürüldüğü odaya ilk girenlerden Arzıniyaz Kalfa şu ilginç bilgiyi de bize sunuyor. Kanlar içindeki sultanın yanı başında Kur’an-ı Kerim açıktır. Saldırı esnasında Sultan, Yusuf Suresi’ni okumaktadır! Ne gariptir ki Hz.Yusuf da kardeşlerinin ihanetine uğramıştı ve O’nun hikâyesinde de bir kanlı gömlek vardı.

Tarihçiler
Tarihçiler, bir insanın her iki bileğini keserek intihar etmesinin mantıken mümkün olmadığına işaret ediyor.

Prof. Dr. Vahdettin Engin

Abdülaziz dönemiyle ilgili çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Vahdettin Engin, padişahın öldürüldüğü kanaatini yineliyor. Serasker Hüseyin Avni Paşa ile meşrutiyet arayışında olan Yeni Osmanlılar'ın bir olup Sultan'ı katlettiğini düşünen Engin, tarihin bu belgeler ışığında yeniden yazılması gerektiğini söylüyor. "Sultan Abdülaziz neden öldürüldü?" sorusunu ise şöyle cevaplıyor: "Abdülaziz'den sonra başa geçen V. Murad, aklî dengesi yerinde olmayan sağlıksız biriydi. Bunu herkes biliyordu. Onun başarısızlığı halinde başa yeniden geçecek ilk isim Abdülaziz olacaktı. Darbeciler bu ihtimali göz önünde bulundurarak padişahı katletti." padişahın kayınbiraderi Çerkes Hasan, bir süre sonra Hüseyin Avni Paşa'yı
öldürüyor. Bu cinayet de bize padişahın intikamını almak için yapıldığını gösteriyor." diye konuştu.

Tarihçi Yılmaz Öztuna

Tarihçi Yılmaz Öztuna “Bir Darbenin Anatomisi” kitabında Sultan Abdulaziz’in şehit edilmesi ile ilgili öyle detaylar veriyor ki sanki bir tarih kitabı değil de bir tarih filmi seyrediyor hissine kapılıyorsunuz. Mesela Serasker Hüseyin Avni Paşanın metresi! Arz-ı Niyaz Kalfa, odaya girmeden, “intihar etti” diye bağırması, gibi bir çok detayları dakikası dakikasına veriyor.
İngiliz elçisi
Yine Sultan Abdulaziz’in intihar etmediği ve öldürüldüğü kanaati İngiliz elçisi bile dile getirmiş olup bununla ilgili olarak: “Haber duyulur duyulmaz kendim de dahil olduğum halde eski Padişah’ın vefat sebebi intihar olmayıp bilakis cinayet olduğuna şüphe eden bir fert bile yok idi desem caizdir” diyerek olayın cinayet olduğunu ifade etmiştir.
Mahkemeye ifade verenler arasında yer alan Sultanahmet Camii Vaizi Ömer Sait Efendi
Nitekim çağrılmış bulunan 19 doktor da cesedi muayene ediyorlar. Fakat, bu muayene sadece kol ve bilek kısmını muayene edilmesine müsaade ediliyor. Hüseyin Avni Paşa “ Bu cenaze Ahmet ağa, Mehmet Ağa değildir, bir padişahtır. Onun her tarafını açtırıp size gösteremem” diyerek genel muayene mani oluyor. Bunun sebebi Olaydan beş yıl sonra Sultan II. Abdülhamit döneminde cinayetle ilgili iddiaları araştırmak için soruşturma açıldığında bu giysiler mahkemede delil olarak kullanılır. Mahkemeye ifade verenler arasında yer alan Sultanahmet Camii Vaizi Ömer Sait Efendi, Sultan Abdülaziz’in cenazesini yıkarken sol memesi altında bir bıçak yarası gördüğünü belirtir. Gömlekte bu bıçağın izi bellidir!
İntihar olmadığını gösteren sebepler

olay intihar değil, açıkça Hüseyin Avni Paşa, Mithad Paşa ve arkadaşlarının işlettikleri bir cinayettir. Zira; Evvela, Ahmed Cevdet Paşa’nın ifadesiyle, makasla sol kolunun damarlarını kestikten sonra yaralı kol ile sağ kolunun damarlarını kesmesi inanılmaz bir durumdur.
İkinci olarak, koskoca Osmanlı Padişahının bu şekilde ölümü üzerine, şer’an ve kanunen her çeşit soruşturma ve tıbbî incelemenin yapılması gerekirken, asla bu yola gidilmemiş ve sadece Fahri Bey denen birinden sorularak alel-acele sahte ölüm raporu hazırlanmıştır. Hüseyin Avni Paşa, muâyene taleplerini şiddetle reddetmiştir.

Darbeye, medreseli öğrencilerin katılımı nedeniyle “Softalar Darbesi” adı verildi. Ancak darbenin sonuçları, darbenin “softalar”ın kontrolünde olmadığını gösteriyordu. Aksine, darbe “masonik”ti; darbeden sonra ön plana çıkarılan mason Sadrazam Mithat Paşa, tahta mason biraderi 5. Murad’ı geçirmişti. Üstad-ı Azam Kemalettin Apak, Beşinci Murad’ın masonluğunu hakkında şöyle der:

“O vakıtlar henüz Veliahd olan 33. Osmanlı Padişahı Beşinci Sultan Murad dahi bu locaya (Fransız Ser Locası) kaydolmuş ve 18. dereceye kadar yükselmiştir.” (Kemalettin Apak, Türkiye’de Masonluk Tarihi, sf.24)

Sultan Abdulaziz’i Öldüren Perde Arkasındaki Güçlerim Amaçları
Tanzimat Fermanı'nın okunmasından I. Meşrutiyet'in ilanına kadar geçen dönem, Osmanlı tarihinde Tanzimat Dönemi olarak anılır.

Bu ferman sayesinde padişahların yetkileri meclislere ya da kişilere devredilmiştir. Buradaki amaç, iktidarı saraydan alıp bürokrasiye vermek ve devlet yönetiminde merkezileşmeyi sağlamaktı. Buradaki amaç bürokrasiyi ele geçiren Siyonist ve dış güçlerin maşaları padişahın iradesini ortadan kaldırarak Osmanlı imparatorluğunun parçalanma sürecini hızlandırmaktı. Peki Osmanlı’nın parçalanması kimlerin işine geliyordu? Başta İngiltere olmak üzere Siyonistler ve işbirlikçilerinin Her ne kadar V. Murat padişah gibi görünse de Hüseyin Avni Paşa, Mehmet Rüşdü Paşa, ve Mithat Paşa memleketi idare ediyordu. Ama Allahû Tealâ bu masonları ve hainleri bir İslâm imparatorluğunun idaresini bırakmaya niyetli değildi. V. Murat’ın akıl hastası olmasıyla bu dört silahşorlar memleketi idare etmeye başladılar fakat olaylar o şekilde gelişiyordu ki bu siyonist çetenin işleri umdukları gibi gitmiyordu.

fazlrahmet isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla