Tekil Mesaj gösterimi
Alt 03-08-2008, 01:45   #3
Kullanıcı Adı
LüGaT
Standart Borç Batağına Battık Yalanı (Borç Verileri)
Borçlar Artıyor mu Azalıyor mu ?

Çarklarının dönmesi dışarıdan gelecek suya bağlı zayıf ekonomiler, her türlü dayatmaya açık hale gelir.

Osmanlı'nın son dönemindeki ağır borç yükü ve Düyun-ı Umumiye tecrübesi, bu millete çok pahalıya patlamıştı. O sebeptendir ki, cumhuriyetin birinci ve ikinci kuşak yöneticileri özellikle dış borçlanmaya hep mesafeli durdu, işleri öz kaynakla yürütme yoluna gitti. Ancak, özellikle 1990'lı yıllarda artan hesapsız gidiş, Türkiye'yi 2001 krizine sürükledi. Bu krizle birlikte, kamu bankalarının üstü örtülmüş görev zararlarının tasfiyesi ve içi boşaltılan bankaların geride bıraktığı enkaz sebebiyle borçlarda patlama yaşandı. Bütçeden borç ödemelerine ayrılan pay, 2001'den itibaren yüzde 50'nin üzerine çıktı. Yatırımlara giden para ise giderek azaldı.

İşte Türkiye o tarihten bu yana önce borçları çevirebilmenin, sonra da azaltmanın mücadelesini veriyor. Vadesi kısa, faizi yüksek bu borçları bir anda eritmek mümkün değil. Üreteceksiniz, kazanacaksınız, büyüyeceksiniz ve borç tasfiye edecek güce ulaşacaksınız. Kararlı, uzun soluklu adımlar gerekli.

Geçen hafta 5 yıl vadeli iç borçlanma ihalesi gerçekleştiren Hazine, salı günkü 5 yıl vadeli iç borçlanma ihalesini de başarıyla tamamladı. Dış borçlanmada da vadenin uzadığı ihaleleri görüyoruz artık. Bu, aylık vadelere alışmış Türk ekonomisi için çok önemli bir aşama. Önümüzdeki dönemde 7 ve 10 yıllık tahvillerin devreye girmesi bekleniyor. Böyle devam ettiği takdirde, borcun çevrilmesi sorunu büyük ölçüde aşılmış olacak. Artık sonrası hızlı bir tasfiye olmalı.

İç borçlar ocak sonu itibarıyla 228,8 milyar YTL'ye ulaşmış bulunuyor. 2003'teki seviye 194,4 milyar, 2004 sonundaki ise 224,5 milyar YTL idi. Enflasyon da dikkate alındığında küçük bir artış gözleniyor; ancak GSMH'ya oranladığımızda iç borç yükünün hafiflemekte olduğu görülüyor. Yani ekonomi borçlardan daha fazla büyüdüğü için yük azalıyor. 2001'de yüzde 70'e dayanan iç borçların milli gelire oranı bugün yüzde 50'ler seviyesinde.

228,8 milyarlık iç borç stokunun 195 milyarlık kısmını vadesi 1 yıl ve üzerinde olan tahviller oluşturuyor. Gerisi ise 1 yıldan daha kısa vadeye sahip bonolar. Aralık 2003'te yüzde 11,9 dolayında olan ortalama reel faiz, Aralık 2004'te yüzde 9,49 seviyesine indi. Ama yeterli değil. Tasfiye için maliyetin daha da düşmesi gerekiyor.

Dış borçlar ise, Eylül 2004 itibarıyla 153,2 milyar dolara ulaştı. Rakam geçen sene 145,8, 2002'de 130,3 milyar dolardı. Artış görülmekle birlikte, 2001'de yüzde 80'e dayanan dış borcun GSMH'ya oranı, düzenli bir şekilde gerileyerek yüzde 54 seviyesine inmiş. 153,2 milyar dolarlık dış borcun 89 milyarlık kısmı devlet borcu, gerisi özel sektöre ait. Ayrıca, yüzde 50'si dolar, yüzde 32,2'si de avro cinsinden olan borcun yüzde 81'i orta ve uzun vadeli.

Borç yükü hafiflemekle birlikte ülke ekonomisini bir parazit gibi kemirmeye devam ediyor. Mevcut dış borçlar karşılığında 2003'te ödenen faiz 7 milyar doları aştı. Geçen yılın ilk dokuz ayında ödenen tutar da o civarda. 2000'den bu yana ödenen toplam faiz ise 35 milyar doları buluyor.

İç borçlara giden faizde de yüksek maliyet söz konusu. 2004'te ödenen faiz 50 milyar YTL. Son 5 yılda ödenen rakam ise 205 milyar YTL. Bu rakamın o günkü değerlerle olduğunu da hatırlatalım. Ne büyük kayıp değil mi? Peki yıllar boyu hesapsızca alınan borçlarla yapılmış işler, elde edilmiş kazançlar ödenen bu bedele değdi mi? Sanmıyoruz. Öyle olsaydı ekonomi bu seviyede olmaz, alınan borçlar daha büyük borçlar doğurmazdı.

Her şeye rağmen borçlar konusunda alınan mesafe önemli. Bir düşünün 2001 ve 2002'deki siyasi ve ekonomik atmosfer olsaydı Hazine bugün 5 yıllık ihaleyi hayal edebilir miydi? Üstelik sınırımızda cereyan eden savaş ortamında.

Kadir Dikbaş, 25.02.2005