03-08-2008, 01:47
|
#1
|
|
Borç Batağına Battık Yalanı (Borç Verileri)
Dış borç: Doğrular ve yanlışlar!
Türkiye'nin ulusal dış borçları konusunda birçok kişinin kafası karışık. Bakın, Anka Ajansı'nın geçtiği habere göre, bir sayın 'iktisatçı', "AK Parti döneminde Türkiye'nin dış borcu 130 milyar dolardan 206,5 milyar dolara çıktı." demiş. Bakalım işin aslı böyle mi?
Tablo-1'de ulusal dış borç serüvenini detaylı olarak bulabilirsiniz. AK Parti'nin 2003 başında devraldığı toplam ulusal dış borç 144 milyar dolardan, 2006'da 206,5 milyar dolara çıkmış. Yüzde 43'lük bir artış. Aynı dönemde ülkede meydana getirilen katma değer olarak tarif edebileceğimiz gayri safi milli hasıla (GSMH) ise 181 milyar dolardan 400 milyar dolara çıkmış. Yüzde 120'lik bir artış.
Şimdi buyurun 'bilimselliği kendinden menkul ideolojik yalanın' analizine:
Piyasa ve özel mülkiyet kavramlarına ideolojik 'gıcıklığı' olanlar anlamaz; ancak kabul edelim ki; bir hükümetin çıkarıp indirmeye muktedir olduğu borç sadece kamu borçlarıdır.
İşte görüyorsunuz; 2003-2006 arasında kamu borcu değişmemiş. Üstelik borcun tamamı da orta ve uzun vade. Merkez Bankası'nın (MB) borcu ise zaten 24,4 milyar dolardan 15,7 milyar dolara düşmüş. Bunun da neredeyse hepsi orta-uzun vadeli.
Özel sektör borcu ise 50,4 milyar $'dan 121 milyar $'a sıçramış. Çünkü yeni dönemde büyümenin motor gücü özel kesim. Kamu açıklarının yerini özel kesiminki alıyor. Kamununki saray beslemelerine giderken, özelinki üretime gidiyor. Kamunun açığını sonunda halkımız öderdi, özelin borcunu ise sonunda kendileri ödeyecek. Fark bu kadarcık!
Borcun 40 milyar doları kısa vadeli. Bu da şirketler ve bankalar arasında eşitçe bölüşülüyor. Kısa vadeli özel sektör borcunun GSMH'ya oranı yüzde 10. Oldukça yüksek bir oran. Burada biri olumlu, biri olumsuz iki yorum yapılmalı:
Eğer kur rejimi esnek ise, borçlanmalar Hazine garantili değilse, borçların vadeleri yeterince uzun ve maliyetleri içeridekine göre uygunsa ve kaynaklar daha çok yatırım için kullanılıyorsa piyasa ekonomisinde borç, vereni ve alanı ilgilendirir.
Bakıldığında alınan borçlar yele verilmemiş. Yatırım ve büyüme hamlesinin başka türlü sürdürülmesi imkânsızdı. İlk defa Avrupa Birliği (AB) standartlarına göre harmonize edilen hesaplamalara göre ulusal dış borçların milli gelire oranı yüzde 93'lerden 2006 sonunda yüzde 61'lere kadar gerilemiş. Borcun mutlak olarak artışına dikkat çekenler, bu borçla ne yapıldığını es geçiyor. Yine görüldüğü üzere AB'de Macaristan hariç, borçların milli gelire oranı hiçbir ülkede Türkiye'den daha düşük değildir. Güzel haber, buraya kadar (Tablo-2).
Ancak, eğer bir gün cari açık nedeniyle 'düzeltme' gelirse, yaşanacak devalüasyona paralel olarak zor durumda kalacak borçlu şirketler üzerinden hem reel hem de finansal sektörün etkilenmesi mümkün. Nitekim bunu da düşünerek tedbir olarak MB, 68 milyar dolarlık bir rezerv biriktirmiş. Devam da ediyor. Özel kesimin finansman riski böylece sosyalleştirilmiş, yani rezerv biriktirmenin maliyeti toplumun sırtına bindirilmiş oluyor.
23 Nisan 2007, İbrahim Öztürk
|
|
|