Tekil Mesaj gösterimi
Alt 03-23-2008, 18:50   #3
Kullanıcı Adı
ümitli_bekleyis
Standart Renklerin Ustası



Tenkit, bir eserin iyi-kötü bütün yanlarını görüp var olan değeri ortaya çıkarmak için yapılır. Tenkitin amacı hakikatte budur. Sırf kusur görüp eleştirmekte “iyi niyet”ten söz edilmesi mümkün değildir. Yapıcı tenkit de ancak o işin ehli kişilerce yapılır. Nasıl bir eser ortaya koyduğun, hangi maksadı takip ettiğin, ne türden bir emek sarf ettiğin insanlara gizli ve onların bilgisi olmadığı için, kıymeti onlara görünmeyecektir. Tıpkı eskicinin hurda diye arabasına aldığı bir antika eser olacaktır ki, ancak işinin ehli bir antikacı görüp değerini takdir edecektir.[/b]

Bu hikâye eleştirip çöpe atmanın ve üzerini çizip iptal etmenin kolaycılığı, fakat “Bilgin varsa gel düzelt!” talebine herkesçe cevap gelmesinin zorluğunu ifade açısından oldukça güzel. Fakat ben yine de bu hikâye eşliğinde, “İnsanlar sizi kâğıt gibi buruşturup çöpe attığında ve kapı dışarı ettiğinde, onları duymayın ve işinin ehli biri gelip sizi keşfedinceye kadar bildiğiniz yolda devam edin” gibi dışarıya dönük tespitler yapmaktan meseleyi biraz kurtarmak istiyorum. Böylece “masivayla” yani halklarla ve bize karşı davranışlarıyla kafayı yormak yerine, yine dönüp kendi içimize yol eyleyelim istiyorum. Zira ben bu hikâyeyi okurken üzerime çarpı koyanları düşünüp üzülmek yerine, bunu zaten yeterince yaptığımı düşünerek farklı bir anlama yol tuttum.

O ortaya koyduğumuz eser ve yaptığımız resmi meydana götürüp halkların beğenisine sunmak yerine, kendi karşımıza alıp seyretmeyi daha akıllıca buldum. Elbette ki her eser, kemal güzellik olduğundan karşısına geçip müşahede ederek takdir ve tenkit edici yorumlayıcılar ister. Ama o resim bizim tüm yapıp ettiklerimizle kendi hayatımız olsun. Kendi hayatımızı genel anlamda bir tablomuz gibi karşımıza alıp seyredelim. Bütün olarak verdiğimiz o resmin hangi köşesindeki hangi renkler ve geçişler, şekiller ve tonlamalar hoşumuza gitmediğini kendimize soralım. Elbette beğenmediğimiz, üzüldüğümüz, “Şurasını niye şöyle yaptım da böyle yapmadım?” diye esef duyduğumuz pek çok manzara çıkacaktır karşımıza. İşte kırmızı kalemi kendi elimize alıp işaretleyelim beğenmediğimiz yerleri. “Şuradaki şu davranışım, buradaki bu sözüm hiç hoşuma gitmedi” dediğimiz ne varsa işaretleyelim.

Ama üzerine çarpı koyup iptal etmek ve “Bu resim hiç güzel değil ve hattâ berbat” gibi bir “kendine küsme ve ümitsizliğe düşme” tavrına asla düşmeyelim. Sadece tespit açısından çarpı işareti değil, ama küçük bir işaret noktası koyalım. Ve sonra elimize renklerle dolu paleti alıp resmin karşısına geçerek düzeltmeye çalışalım. Bize ters gelen, vicdanımızın kabul etmediği, her görüşte içimizi acıtan ne varsa düzeltmeye çalışalım. “Kötü huylarımı ıslah et ve iyileriyle değiştir!” duası eşliğinde, bu duayı fiiliyata dökme gayretinde olarak, sürekli kendimize yönelik iyileştirme ve düzeltme gayretinde olalım. Ve bunu yaparken de, o resmi başkalarının beğenip beğenmemesinden daha önemli olan şeyin, Renklerin Gerçek Ustası olan Rabbimizin beğenmesinin asıl gayemiz olacağını unutmayalım.

Neyi alkışlayacağını, neyi eleştireceğini hepten karıştırmış kafası karışık insanlardan yüreğimizi koruyarak, hem onların bütün olarak hayat resmimize kör, sadece bir iki karesine bakarak eksik anlamlar çıkaracağını düşünmekle onları da mazur görerek, niyetimizi, bakışımızı, hedefimizi Allah’a yönelterek büyük bir yükten ve dertten kendimizi kurtaralım. Buradan ahirete güzel ve Rabbimizin beğeneceği bir resim götürebilmenin kaygısı ve sancısıyla yaşamak gibi önemli bir hedef eşliğinde yaşayabilirsek, Allah resmi güzelleştirmemiz için bizi yardımsız bırakmayacaktır. Ve zaten resim güzelleştirmemiz için bize her zaman fırsatlar ve bahaneler sunuyor değil midir?


HÜLYA KARTAL
ümitli_bekleyis isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla