Resulullah (sav)’ın Alemlere Örnek Hicreti
Kureyş’in Önde Gelenleri
Resullere karşı mücadele veren tüm inkarcı toplumlarda görüldüğü gibi, Mekke’nin de refah içinde şımarmış bazı “önde gelenler”i vardı. Bunlar, Mekke’ye egemen olan Kureyş kabilesinin liderleriydi ve Mekke’deki ekonomik canlılıktan en çok onlar istifade ediyorlardı. Kurulu müşrik düzen, onların hem dinleri hem de para ve statü kaynaklarıydı. Bu para ve statünün kendilerine verdiği güç nedeniyle şımarmışlar, katılaşmış ve zalimleşmişlerdi. Aşırı derecede kendilerini beğenmiş, kibirli insanlardı. Kölelerine karşı uyguladıkları eziyetler meşhurdu. Ancak bunları yaparken bir yandan da toplum gözündeki konumlarını sağlamlaştıracak “iyi ahlak” gösterileri yapmaktan geri kalmıyorlardı. Martin Lings, Hz. Muhammed’in Hayatı adlı kitabında bu konuda şunları yazar:
Tüm Arabistan’da, çok cömert cesaretli ve koruma, ittifak, garanti veya başka herhangi bir şey için verdiği sözde duran biri olarak tanınmak ve öldükten sonra da böyle anılmak, onlar (Mekke’nin önde gelenleri) için yaşama asıl anlamını veren büyük bir şeref ve ölümsüzlük idi. (Martin Lings. Hz. Muhammed’in Hayatı. 4.b. İstanbul: İnsan Yayınları, 1990, s. 98)
Habeşistan Yolu
Mekke’de güçlülerin haklı sayıldığı, din ahlakının yaşanmadığı böyle bir dönemde, Yüce Allah’ın peygamberlik göreviyle şereflendirdiği Hz. Muhammed (sav)’in tebliğleri toplumun önde gelenleri arasında tepki uyandırıyordu. Bunun en önemli nedeni ise Müslümanların sayısının günden güne artması ve İslamiyet'in hızla yayılmasıydı. Bu nedenle toplum üzerindeki hakimiyetlerinin azalmasından korkan inkarcı önde gelenler, Peygamberimiz (sav)’i ve diğer müminleri bu yoldan döndürmek adına her türlü baskı ve zulmü uyguluyorlardı.
Böyle bir zamanda dinsizlikle mücadele eden Müslümanların ilk hicreti Habeşistan’a yapılmıştır. Kızıldeniz’in diğer tarafındaki bu ülke, Necaşi adlı Hıristiyan bir hükümdar tarafından yönetiliyordu. Necaşi, adil ve merhametli bir kişi olarak biliniyordu. Resulullah, Kureyş’in önde gelenleri tarafından işkenceye uğratılan Müslümanları kurtarmak için ne yapabileceğini düşündüğünde, güçlü basireti ve ileri görüşlülüğü ile, Habeşistan’a gitmelerinin en iyi yol olduğuna karar verdi. Nitekim o sıralarda hicretten söz eden ilk ayetler de inmişti. Rabbimiz Zümer Suresi’nin 10. ayetinde arzının geniş olduğunu bildirmiş ve Nahl Suresi’nin 41. ve 42. ayetlerinde ise şöyle buyurmuştur:
Zulme uğratıldıktan sonra, Allah yolunda hicret edenleri dünyada şüphesiz güzel bir biçimde yerleştireceğiz; ahiret karşılığı ise daha büyüktür. Bilmiş olsalardı. Onlar sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir. (Nahl Suresi, 41-42)
Habeşistan’a giden ilk mümin topluluğu, Kureyş’in önde gelenleri tarafından en çok eziyet ve işkenceye uğratılan kimselerden oluşuyordu. Ancak bu konudaki yaygın bir kanaatin aksine, tarihi kayıtlara göre, bunların çoğu fakir ya da köle Müslümanlar değildi. Aksine, büyük bölümü Kureyş’in önde gelenlerinin çocukları idi. Onları baskı yoluyla dinlerinden döndürmeye çalışanlar ise, kendi aşiretleri, akrabaları hatta babalarıydı.
|