MİLLİ GAZETE YAZILARI ( Hak geldi Batıl zail oldu )
Sayın Erbakan'ı anlamak, anlamamak ve hiç anlamamak
__________________________________________________ ____________
Bunca mücadeleden sonra Sayın Erbakan’ı ve onun siyasi dehâsını, cesaretini, geleceğe matuf isabetli öngörülerini göremeyen ve onu birkaç cümleyle özetlemeye çalışanlara karşın, özellikle bu günlerde ona bir sevgi, yakınlaşma, onu anlama hareketli kendini gösteriyor. Bu, ne yazık ki, daha çok, “dışarda” filizlenmeye başlamış bir sevgidir. Geç kalmış bir sevgidir diyecektim, diyemiyorum. Erbakan’ı yakından tanıdığını zannedenlerin bu “geç kalmış” ferasete bile ulaşamadıklarını gördükçe, gözümde ona yönelmiş yeni teveccühlerin, yakınlıkların anlamı daha da büyük önem kazanıyor.
Sayın Erbakan, AKP’nin iktidar olduğu günlerden bir süre sonra “Türkiye’de şimdi sağcı solcu yok, millî gayri millî vardır” demişti. Bunu anlayan, düşünen, kabul eden o kadar az insan var ki! Seçimler sırasında da:
“Türkiye var olmakla yok olmak arasındadır” diye tarihî uyarısını yapmıştı. Oysa biz, bir süredir, Saadet Partisi’nin bir darbe problemi varmış gibi darbeye ve kapatılma problemi varmış gibi kapatılmamaya odaklandık. Erbakan Hoca’nın çok önemli bir lafını da tekrar hatırlatmak isterim:
“Beni sionistler anladı, siz anlamadınız.”
***
Şimdi, duyduğuma göre, AKP savunmasında şöyle bir madde varmış: AKP diyormuş ki, “Biz Refah’tan ayrı bir vizyona sahibiz. “Kanlı mı kansız mı” lafını söyleyen Refah Partisi’dir.” İşte, iyi bir Türkçeyle yansıtamadım ama bu mealde bir şey. Önce şunu hatırlatayım ki, o laf söylendiği zaman, bu partinin sorumluları Refah Partisi’nin içindeydiler.
Bakın şimdi, size bir alıntı yapacağım: Meşhur sionistlerden M. Warburg, 1945 yılında şunları öylemişti:
“Bir dünya hükümeti ister istemez kurulacaktır. Tek sorun bu işe güzellikle mi yoksa zorla mı ulaşılacağıdır.”
İşte Erbakan’ın:
“Türkiye mutlaka âdil düzene geçecektir. Bu geçiş kanlı mı yoksa kansız mı geçecektir. İşte buna halkımız karar verecektir.” lafları sionizme verilmiş bir cevaptı, bir meydan okumaydı. Siz bunu bilmiyor muydunuz?
İşte derler ya, “Bütün ülkelerin bir büyük hayali vardır, Türkiye’nin yoktur” diye ve örnek olarak Yunanistan’ın megalo ideasını, Ermenilerin Büyük Ermenistan’ı, İsrail’in Büyük İsrail’ini gösterdiler ya, Türkiye’nin de büyük ideali vardır ve bunu, dört bir yandan üzerimize saldıranlar, 50.000 insanımızın Güneydoğu’da kanına girenler, bizden çok daha iyi algılamakta ve politikalarını suikast, cinayet, ayaklanma, saldırı, yani, kan üzerine kurmaktadırlar.
Winnep’in Türkiye masası şefi Alan Makovsky Ağustos 1996’da “Türkiye müttefiktir ama Erbakan dost değildir. Bu nedenle Refahyol hükümetiyle ilişkilerimizi geliştirmekten sakınmalı ve Erbakan’ı kontrol altında tutmalıdır” demişti.
Hatta Başbakan olarak Hoca’nın D-8 projelerini uygulamaya koyması ve ilk resmi ziyaretini İran’a yapması Erbakan’ı Washigton’a karşı bağımsızlık bayrağını açması ve “Dünya Düzeni’nin güdümünden çıkması” şeklinde algılanmıştı. Buna karşı çare olarak da Millî Görüş’ü böldüler. Millî Görüş’ün nasıl bölüneceğine dair taktiği veren “köşe” yazarını hatırlarsınız. O zat, sonradan, Cumhurbaşkanı’nın kültür sofrasında yer almıştı. Bunu da mı “anlamıyacağız” yoksa.
Millî Görüş’ü böldükleri gibi şimdi de “Millî-ulusal” cepheyi bölmeye çalışıyorlar.
O zaman ne uyum yasalarının felaketini anlatan kalacak ne yolsuzluklardan bahs eden, ne de Sayın Erbakan’a teveccüh göstermeye başlayan aydınlar...
(Afet Ilgaz)
|