Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05-07-2008, 23:49   #9
Kullanıcı Adı
LüGaT
Standart Kırılacak Rekor Kaldı mı ? (İhracat verileri)
Ekonomi savaşının öncü birlikleri: İhracatçılar

Japon İmparatoru Meiji 19 yy. sonunda dönemin Hollanda kralı ile görüşüyor. Kral, Japonya'nın Hollanda'dan kömür ithal etmesini rica ediyor. Seçkinci kültüründe ticareti 'alt sınıfların işi', parayı da 'el kiri' gören imparator şoke oluyor.

Ancak 'devranın' mahiyetini de kavrıyor. Yine Japon modernleşmesinin akıl hocalarından Fukuzawa Yukichi, Batı'nın meşhur iktisat kitaplarını tercüme ederken 'rekabet' kelimesinin Japonca karşılığını bulamayınca sonunda bunu 'ekonomi savaşı' diye tercüme ediyor. Nereden nereye...

Bizim işadamımız da artık 'ekonomi savaşının' ve başarmak mecburiyetinin idrakinde gemileri yakmış, dönüş yok. İhracatçımız artık sadece meydan okumanın farkında değil, aynı zamanda bu süreçlerle nasıl başa çıkabileceğini kavradı. Bu ivme ve psikoloji bile başlı başına kritik bir gelişmedir.

2006 yılının son iki ayında ihracat önce kasım ayında 8,4 milyar doları, aralıkta da 8,7 milyar doları yakaladı. 2006 için 79,6 milyar dolar olarak hedeflenen ihracat da 85,7 milyar doları buldu. Yılın son ayında ithalatın da 13 milyar dolar civarında gelmesiyle yıllık ithalat yaklaşık 138 milyar dolar civarında gerçekleşecek. Böylece dış ticaret açığı 52 milyar doları aşmış olacak.
İhracatın 2001'deki 30 milyar bandından 85 milyara çıkmış olması bir başarı öyküsüdür. Ekonomiyi çürüten çarpık devlet anlayışı işadamını girişimcilikten, üretim kültüründen ve dünya eğilimlerinden koparttıktan sonra 2001 sonrasında zor bir ortamda küresel rekabetle baş başa bıraktı. Olumsuz kur etkisi, Çin faktörü, girdi maliyetlerindeki yükseklik, gümrük birliğine rağmen en büyük pazarımız olan AB'den kaynaklanan çifte standartlar ve bizim kendi bürokrasimizin işgüzarlıkları gibi birçok zorluk var. Bir anda verimlilik atılımı ve dış piyasalarda pay kapmak yoluyla geçmiş yılların telafisi kolay değil. Bunlara rağmen ihracatçının bu başarısına şapka çıkarmak gerekiyor.

Açıkçası Türkiye'de en hakiki teşvik ve destek, istikrar ortamının muhafazasıdır. Bütün olumsuz koşullara rağmen işadamı istikrarı gördükçe geleceğe ve başkalarının neler yaptığına bakabiliyor. Bu başarıda istikrar unsuruna ilave olarak işinin ehli bakanlık ve müsteşarlık önemli. Çok ilginç bir şekilde bakanlık bünyesinde hemen herkes ortak bir heyecan unsuru olarak her ay ihracat rakamına bakıp bundan haz alır hale gelmiş. Bu bana, 1970'lerin Japonya'sında dış ticaret bakanlığının (MITI) ihracat yolundaki adanmışlık psikolojisini hatırlatıyor.

Tabii bütün zorluklara rağmen hükümetin KOSGEB ve Eximbank üzerinden üretici ve ihracatçıya sağladığı kolaylık ve kaynaklar da not edilmelidir.
Yine son birkaç senedir işadamını dış dünyaya açma konusunda büyük gayretler sarf eden ihracatçı birlikleri, MÜSİAD ve TUSKON gibi işadamı dernekleri büyük bir sınavdan yüzakıyla çıkıyor. TUSKON, Avrasya ve Afrika'dan yüzlerce işadamını Türkiye'de ağırlayıp birebir ilgili işadamlarıyla aynı masa etrafında iletişime sokarak milyarlarca dolarlık anlaşmalara imza attı. MÜSİAD'ın İslam dünyasında artık geleneksel hale getirdiği fuarı bu sene İstanbul'da adeta fırtınalar estirdi.


TİM Başkanı Oğuz Satıcı'nın geçen ay Çanakkale'den İtalya'ya doğrudan yük taşımacılığı yapacak gemi seferlerinin başlatıldığı törendeki heyecanı ve duygusal yoğunlaşması görülmeye değerdi. Artık Çanakkale'de savunma istihkâmları kaldırılmış, 'ekonomi savaşından' zaferle ayrılmak için karşı hamle başlamıştı.

Şunu görüyoruz, milletimizin prangaları çözüldükçe, basit işleri ayak bağı etmediği sürece toplumsal enerjimiz serbest kalıyor. Özgüveni sağlam insanımız yeni başarı hikayelerine açılıyor.

İbrahim Öztürk