Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05-19-2008, 15:16   #6
Kullanıcı Adı
fütüvvet
Standart İslam ve Diğer Geleneklerde Kadın: Önemli Bir Yanlışı Tahsis
Murdar kadın mı?

Eski Ahid, âdet gören kadını, bulaşıcı bir murdarlık içinde telâkki eder. Bu kadının dokunduğu her şahıs, her eşya, bir gün boyunca kirli kalır.

Eğer bir kadının akıntısı ve bedeninde akıntısı kan olursa, 7 gün murdarlığında kalacak ve ona her dokunan akşama kadar murdar olacaktır. Ve murdarlığında üzerinde yattığı her şey murdar olacak, üzerinde oturduğu her şey de murdar olacaktır. Ve onun yatağına dokunan her adam esvabını yıkayacak ve suda yıkanacak ve akşama kadar murdar olacaktır. Ve kadının üzerinde oturmakta olduğu her hangi bir şeye dokunan her adam esvabını yıkayacak ve suda yıkanacak ve akşama kadar murdar olacaktır. Ve kadının oturmuş olduğu yatak, yahut her hangi bir döşek üzerinde bir şey olursa adam, o şeye dokunduğu zaman akşama kadar murdar olacaktır (Levililer, 15: 19â“23)

â˜Kirleticiliği’nden dolayı, âdet gören kadın, bazen kendisiyle kurulacak her hangi bir ilişkiyi önlemek için â˜sürülürdü’. Âdetli olduğu günler boyunca â˜murdarlık evi’ olarak isimlendirilen özel evlere kapatılırdı7. Dahası, eğer kadının ayaklarının tozundan da olsa murdar olmuşsa, kocası sinagoga girmekten men edilirdi. Hanımı, kızı veya annesi âdet gören bir haham, sinagogda haham duasını yapamaz8.

İslâm, âdet gören kadının her hangi bir â˜bulaşıcı pisliğe’ sahip olduğunu kabul etmez. O, günlük hayatını sadece bir sınırlamayla devam ettirir: âdet günlerinde eşiyle mukarenette bulunamaz; ancak diğer ilişkilere izin verilir. Bir de, âdet dönemi boyunca namaz ve oruç gibi ibadetlerden müstesna tutulur.

Şahitlik konusu

Kur'ân ile Kitabâ“ı Mukaddes arasında mukayeseye medar bir diğer konu da, kadının şahitliği meselesidir. Kur'ân’ın, ticari işlemlerde bulunan inananların iki erkek veya bir erkek iki kadın şahit getirmelerini emrettiği doğrudur. Buna karşılık, kadının şahitliğinin erkeğin şahitliğini geçersiz kıldığı durumlar bile vardır. Meselâ, eğer bir kimse hanımını zinayla suçlarsa, Kur'ân, o kimseden, hanımının suçlu olduğuna dair beş defa yemin etmesini ister. Eğer kadın da kocasının iddiasını inkâr ve aynı şekilde beş defa yemin ederse, suçlu olarak kabul edilmez. Yani onun, kocasıyla aynı ölçüdeki şahitliği ve yemini, kocasınınkini boşa çıkarır. Her iki durumda da evlilik sona erer. (24:6â“11)

İlk Yahudi toplumunda ise kadınların şahitlik yapmasına izin verilmez,9 cennetten kovulmuş olması sebebiyle kadının şahitlik yapamaması, ona verilen dokuz cezadan biri kabul edilirdi.10

Günümüzde İsrail’de kadınlar, dinî mahkemelerde şahitlik yapma hakkına sahip değildirler.11 Tekvin 18:9â“16’da Hz. Sara’nın yalan söylediği iddiasıyla, kadınların şahit olamayacağı ve şahit olmaya ehil olmadıkları düşüncesi hakimdir. Tekvin 18:9â“16’da geçen olay, Hz. Sara’nın yalan söylediğine bir ima dahi yapılmadan ve ona yalan isnadına sebep olan kısım hiç yer almadan, Kur'ân’da da anlatılır (11:69â“74; 51:24â“30). Batıda geçen yüz yılın sonlarına kadar hem Kilise, hem de sivil hukuk, kadına şahitlik hakkı tanımıyordu.12

Bir erkek kendi eşini zinayla itham ederse, kadının şahitliği Kitabı Mukaddes’e göre kabul edilmez. İtham edilen kadın sıkıntılı bir teste tabi tutulur (Sayılar 5:11â“31). Bu sıkıntılı testten sonra kadın suçlu bulunursa ölüme çarptırılır. Suçsuzluğu sabit olursa, kocasına bir şey yapılmaz.

Bunun yanında, bir erkek bir kadınla evlenir ve onu bakire olmamakla suçlarsa, kadının şahitliği geçerli sayılmaz. Anneâ“babası onun kızlık nişanlarını alıp şehrin yaşlılarına getirmek zorundadır. Eğer ebeveyn kızlarının kızlık nişanlarını ispat edemezlerse, kız, babasının evinin önünde taşlanarak öldürülür. Eğer kızlarının suçsuz olduğunu ispat ederlerse, kocası sadece yüz şekel gümüşle cezalandırılır ve yaşadığı müddetçe bir daha karısını boşayamaz. (Tesniye, 22: 13â“21)

Yemin ve sözleşmeler

Kitabı Mukaddes’e göre bir erkek, Allah’a karşı verdiği her sözü, her yemini yerine getirmek zorundadır. Fakat kadının vermiş olduğu söz, ettiği yemin, kadını bağlamaz. Onun verdiği sözün geçerli olması için, babasının evinde ise babasının, evlenmişse kocasının tasdik etmesi gerekir. Babası veya kocası, eşinin veya kızlarının yeminini tasdik etmezse, yapmış oldukları her yemin hükümsüz olur.

Eğer babası onun adağını ve nefsini bağladığı bağı işitirse ve babası ona karşı susarsa; o zaman bütün adakları duracak... Nefsini alçaltmak üzere yapılan her adağı ve yemini kocası tasdik veya iptal edebilir. (Sayılar; 2â“13)

Bir kadının yemininin kendi başına bağlayıcı olmaması, onun evlilikten önce babasına, evlilikten sonrada kocasına bağımlı telâkki edilmesindendir. Babanın kızı üzerinde ciddi kont-rol ve sahipliği vardır: “Erkek, kızını satabilir fakat kadın satamaz, erkek kızını evlendirebilir, fakat kadın evlendiremez.”13 Kadın üzerindeki babanın kontrolü, evlenince kocaya geçer: “Nişan, kadını kocanın kutsal malı yapma işidir...” Açıkçası, kadın, başkasının mülkiyeti gibi telâkki edildiği için, sahibinin tasdiki olmadan her hangi bir vaatte bulunamaz.

Kitabâ“ı Mukaddes’in, kadının yeminiyle ilgili emri, bu yüzyılın başına kadar bu geleneklerin kadınları üzerinde olumsuz bir etkide bulunmuştur. Batı’da evli bir kadının hukukî statüsü, fiillerinin her hangi hukukî bir değeri de yoktu. Kocası, onun yaptığı sözleşme, pazarlık veya mukaveleyi feshedebilirdi. Kadın, başkalarının mülkü olarak görüldüğünden dolayı bağlayıcı bir sözleşme yapamazdı.14

İslâm’da kadın veya erkek olsun, bir Müslüman’ın vermiş olduğu her söz onu bağlar. Hiç kimse, başkasının vermiş olduğu sözü reddetme hakkına sahip değildir. Kadın veya erkek, vermiş olduğu ciddi bir sözü yerine getiremezse, Kur'ân’da gösterilen şekilde keffareti gerekir:

O (Allah), bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun keffareti, ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on düşkünü yedirmek yahut onları giydirmek ya da bir köleyi hürriyetine kavuşturmaktır. Bunu bulamayan kimse, üç gün oruç tutsun; yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizin keffareti budur. Yeminlerinizi gözetin (5:89).

Kadın veya erkek olsun, Hz Muhammed’in ashabı ona biat ederlerdi. Kadınlar da, erkekler gibi bağımsız olarak ona gelir ve biatta bulunur, yani bir bakıma kendi bağımsız şahsiyetleriyle yönetime katılırlardı; modern ifadesiyle, aynen erkekler gibi vatandaşlık statüleri vardı.

Ey Peygamber! İnanmış kadınlar, Allah’a hiçbir ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, başkasına iftira etmemek ve iyi bir işte sana karşı gelmemeleri hususunda sana biat ederlerse, onların biatlarını al ve onlar için Allah’tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, merhameti pek bol olandır. (60:12)

Bir erkek, hanımı veya kız çocukları adına yemin edemediği gibi, kadın, yakınları tarafından yapılan her hangi bir yemini de geçersiz kılmaz. Yani her bir kadın, aynen erkekler gibi, kendinden, kendi yaptıklarından sorumlu tam bir ferttir.

fütüvvet isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla