Îkaz Görünümlü İlahî İltifatlar
Ahsen Ufkunun Gösterilmesi
Bazı ayet-i kerimelerde rahmetin tebessümleri altında îkaz televvünlü bir iltifat sezilmektedir. Ortada bir hata ve günah yoktur; fakat, bir konuda “iyi” yakalanmışsa bile, her şeyin en güzeline layık olan Kainatın Medar-ı İftiharı’na “en iyi” işaret edilmektedir; adeta O’na “Sen hasen ile iktifa etmemeli ahseni bulmaya çalışmalısın!” denilmektedir.
Mesela; Tebük seferine çıkılacağı esnada münafıklardan bir topluluk hiçbir özürleri olmadığı halde cihada katılmamak için izin istemişlerdi. Allah Rasûlü pek çok maslahat gözeterek seksenden fazla münafığa izin vermişti. Bunun üzerine, “Hay Allah affedesi Nebî, niçin doğru söyleyenler iyice belli oluncaya ve yalancılar da meydana çıkıncaya kadar beklemedin de o münafıklara hemen izin verdin?” (Tevbe, 9/43) mealindeki ayet-i kerime nâzil olmuştu.
Bu hitapta, kat’iyen itap yoktur, sadece bir hatırlatma vardır; hatta güzele değil, her zaman en güzele layık olan Allah Rasûlü, bu âyetle de yine en güzele irşad olunmaktadır; dolayısıyla, bir tebcil, takdir ve sena dahi söz konusudur.
Allah Teâlâ dileseydi, daha o münafıklara izin vermeden Rasûl-ü Ekrem’i uyarırdı. Fakat, Cenâb-ı Hak, Kutlu Elçisine içtihat etme kabiliyet ve selâhiyeti vermişti; O da içtihat etmiş ve güzeli yakalamıştı. Ne var ki, Mevlâ-yı Müteâl, o en güzel kuluna haseni yakıştıramıyor, her zaman ahsenin peşinde olması gerektiğini belirtiyordu; en güzele değil de güzele temayül ettiği için O’nu rahmet ve iltifat ağırlıklı bir üslupla îkaz ediyordu. Bedir gazvesinde ele geçirilen esirlerin fidye karşılığında salıverilmelerinden sonra indirilen ayet-i kerimeler gibi diğer bazı ilahî beyanlar da bu kabildendi.
|