...::... Salât ü Selâmın Kıymet ve Lezzeti ...::...
Salâtın Lezzeti: Göklerin Rahmet Duası
Tebrik, dua, istiğfar, rahmet gibi anlamlara gelen salât, Allah’tan rahmet, meleklerden istiğfar, mü’minlerden dua demektir. Nitekim “Muhakkak ki Allah ve melekleri Peygamber’e hep salât ederler.” (Ahzâb Sûresi, 33/56) âyeti, “Allah teâlâ, rahmet ve in’amıyla, melekler, istiğfarları ve hizmetleriyle Peygamber’e daima tekrim etmektedirler.” şeklinde yorumlanmıştır. (Elmalılı, 6/3923) Kur’ân’da geçen “salât etmek” fiili yerine göre mağfiret ya da istiğfar yani bağışlama anlamlarına gelmektedir. Salâtın anlamlarından birisi de “bereket”tir. Muasır mütefekkirlerden bazıları, salât kelimesini “bereket” şeklinde açıklamışlardır. (Nasr, s. 87) Bu durumda salât kavramına söyleyenin durumuna göre farklı anlamlar yüklemek gerekmektedir. Salât, yerine göre “Bereket ya da rahmet O’nun üzerine olsun.” veya “Allah O’nun bereketini artırsın.” anlamlarını ifade etmiş olmaktadır. Bereket kelimesi ile rahmet arasında yakın alaka vardır. Bu sebeple Bediüzzaman Hazretleri salâtı, rahmet olarak yorumlamıştır. Bediüzzaman bahsi geçen keşifte, salâtın manasını görmüş, hissetmiş ve şöyle tasvir etmiştir:
“Hem o getirdiği nur ve hediye ile benim bu dünyamı tenvir ettiği gibi, herkesin bu dünyadaki dünyalarını tenvir ediyor, nimetlendiriyor diye o hediyesine şâkirane bir mukabele nevinden “Binler salâvât Sana insin.” dedim. Yani, “Senin bu iyiliğine karşı biz mukabele edemiyoruz. Belki Hâlikımız’ın hazine-i rahmetinden gelen ve semâvat ehlinin adedince rahmetler Sana gelmesini niyaz ile şükranımızı izhar ediyoruz.” manasını hayalen hissettim”.
Bu metinde salât, rahmet olarak yorumlanmıştır. Nitekim salât kelimesi “Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için rahmet indiren (salât) O’dur ve melekleridir. O, mü’minlere gerçekten pek merhametlidir.” (Ahzâb Sûresi, 33/43) âyetinde rahmet manasındadır. Salât ile rahmet arasındaki yakın alakadan dolayı “İşte Rab’leri tarafından bol mağfiret (salavât) ve rahmete mazhar olanlar onlardır. Hidâyete erenler de ancak onlardır.” (Bakara Sûresi, 2/157) âyetinde salât ile rahmet birlikte zikredilmiştir. İkisi ayrı ayrı anıldığı için burada geçen salât kelimesi mağfiret, bağışlama manasında yorumlanmıştır, ancak bu âyet-i kerime de rahmet ve salât arasında anlam yakınlığı bulunduğunu göstermektedir. Cenab-ı Hakk’ın kullarına salâtı, rahmeti netice vermekte sonuçta kullar mağfirete ve hidayete kavuşmaktadır.
Daha sonra Bediüzzaman, gök ehlinin salât ile alakasını “O Zat-ı Ahmediye (aleyhissalâtu vesselâm), Risaleti cihetiyle Hak’tan halka elçiliği haysiyetiyle selâmı istediği gibi, ubudiyeti cihetiyle halktan Hakk’a teveccühü hasebiyle, rahmet manasındaki salâtı ister.” sözleriyle açıklar. Bu durumda Allah Resûlü’ne selâm, bütün insanlar ve cinler adedince verildiği gibi, salât da bütün gök ehli tarafından, onların adedince Cenab-ı Hakk’ın rahmet hazinesinden sunulmaktadır. Allah Resûlü risâlet vazifesi cihetiyle selamı/barış ve huzuru, ubudiyeti ile de salâtı yani rahmeti temsil etmektedir. Selam ile insanlar O’nun risalet vazifesini tasdik etmiş olmaktadırlar; insanların durumuna göre selamın anlamları değişmektedir. Salât ise ubudiyeti ile hasıl olan manevî şahsiyetine ve peygamberlik cevherine karşılık gelmektedir.
Selâm, Allah Resûlü’nün tebliğ ettiği dinî emirlere bağlılığı ifade ettiği gibi salât da O’nun manevî hususiyetlerini ve ubudiyetini temsil etmektedir. âdeta O (aleyhissalâtu vesselâm) gök ehlinin rahmet duasının tecessüm etmiş hâlidir. Allah Resûlü’nün (aleyhisselâtu vesselâm) “Rahmet Peygamber”i diye nitelendirilmesi de O’nun rahmete mazhariyetini göstermektedir. Bu sebeple Resûl-i Ekrem’e getirilen salavât, rahmet kapılarının açılmasına; O’nun merhamet ve şefkatinden yararlanmaya vesiledir. Nitekim bir âyet-i kerimede Peygamber Efendimiz’e hitaben “Onlar için dua (salât) et. Senin onlar lehine duan, onlar için büyük bir huzur kaynağıdır.” (Tevbe Sûresi, 9/103) buyrularak, Allah Resûlü’nün kendisine getirilen salavâta yine salât ile yani rahmetle karşılık verdiği ifade edilmiştir. Salavât ile Allah Resûlü’nün şefaat-i uzmâsı arasında da yakın alaka vardır. Salavât, O’nun şefaat yetkisini ve şefaat edilenlerin sayısını artırmakta, böylece mü’minlere rahmet olarak geri dönmektedir. Nitekim bu karşılıklı etkileşimi Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) “Kim bana bir defa salât ederse Allah ona on defa salât eder.” (Nesâî, Sehv 55) sözleriyle dile getirmiştir.
|