Hazreti İbrahim (a.s)
. Kâfir Babaya İstiğfar Edilemiyeceğinin İki Sebebi :
Dedi ki: “Selam sana! Senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim. Çünkü O, bana çok lütufkârdır.” [1]
“Peygamberlerin masum (günahsız) olduğunu kabul etmeyenler, bu ayeti delil getirerek şöyle demişlerdir: Hz. İbrahim (a.s.) caiz olmayan bir şey yapmıştır, çünkü babası kâfir olduğu halde, onun için istiğfar etmiştir. Halbuki kâfir olan baba için evladın mağfiret talebinde bulunması caiz değildir. Binaenaleyh bunların toplamından, Hz. İbrahim’in caiz olmayan bir iş yapmış olduğu anlaşılır. Biz, Hz. İbrahim’in babası için mağfiret talebinde bulunduğunu söyledik. Çünkü Cenab-ı Hak, Hz. İbrahim’in (a.s.) “Üstüne selamet... Senin için Rabbime istiğfar edeceğim” ve “Babama mağfiret et. Çünkü o sapmış olanlardan idi.[2]” dediğini nakletmiştir. Onun babasının kâfir oluşu ise, hem Kur’an’ın açık ifadesi ile, hem de icma ile sabittir.
Kâfir babaya istiğfar edilemeyeceği şu iki şeyden ötürüdür:
1) Cenab-ı Allah, “Müşrikler için ne peygamberlerin ne de mü’minlerin istiğfar etmeleri doğru değildir[3]” buyurmuştur.
2) Yine Cenab-ı Allah, Mümtehine Suresi’nde, “İbrahim’de ve onun beraberinde bulunanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani onlar kavimlerine, “Biz sizden ve Allah’ı bırakıp taptıklarınızdan katiyyen uzağız. Sizi inkar ettik.” demişlerdir. Ancak İbrahim’in babasına: “Senin için istiğfar edeceğim” demesi müstesna[4].” buyurmuş ve insanlara Hz. İbrahim’in (a.s.) bu işi müstesna, diğer işlerini emir ve tavsiye etmiştir. Binaenaleyh bu işin, Hz. İbrahim’den sadır olmuş bir günah (hata) olmuş olması gerekir.
Buna şöyle cevap verilir: Münakaşa ancak “Kâfir için istiğfar etmek caiz değildir.” şeklindeki sözünüz hususundadır. Binaenaleyh bu hususta bir kaç açıdan söz etmek gerekir:
a) Allah’ın kâfirlere kesinlikle azab edeceğini söylemek, ancak nakle (vahye-rivayete) dayanır. Dolayısıyla belki de Hz. İbrahim’in (a.s.) şeriatında o, kâfire kesinlikle azab edileceğine dair birşiy bulamamış ve bundan dolayı babası için mağfiret talebinde bulunmuştur.
b) İstiğfar bazen, Hak Teala’nın “İman edenlere söyle, Allah’ın günlerinin (kıyametin) geleceğini ümid etmeyenleri bağışlasın, onlara aldırış etmesinler.[5]” ayetinde de olduğu gibi, müsamaha etmek manasına kullanılır. Buna göre ayetin manası, “Rabbimden, seni hayatta olduğun müddetçe, küfründen ötürü sana peşin dünya azabını vermemesini (sana müsamahalı davranmasını) isteyeceğim.” Şeklinde olur.
c) İbrahim (a.s.) iman edeceğini ümid ettiği için babası hakkında istiğfar talebinde bulunmuştur. Dolayasıyla bundan ümidini kesince artık onun için istiğfar etmeyi bırakmıştır. Belki de onun şeriatına göre, iman etmesi umulan kâfir için istiğfar edilebiliyordu. Bu ihtimalin söz konusu olduğunun delili: “Müşriklerin o çılgın ateşe girecekleri muhakkak meydana çıktıktan sonra, artık onların lehlerine akrabaları olsalar bile ne peygamberin, ne de mü’minlerin istiğfar etmeleri doğru değildir[6].” ayeti kerimesidir. Böylece Cenab-ı Allah, mağfiret talebinde bulunmaktan menedişinin, ancak o müşriklerin cehennemlik olduklarını bilmeden sonra olduğunu beyan etmiş ve bunun peşine de “İbrahim’in babasına olan istiğfarı, ancak ona ettiği bir vaadden dolayı idi. Yoksa onun bir Allah’ın düşmanı olduğunu kendisince belli olunca o, ondan uzaklaştı[7].” buyurmuştur. Binaenaleyh bu ayet, Hz. İbrahim’in (a.s.) babasına, iman ederse onun için istiğfar edeceği vaadinde bulunduğuna, ama o, iman etmeyince onun için mağfiret talebinde bulunmayıp, aksine babasından uzaklaştığına delâlet etmektedir.
İmdi, eğer durum böyle olduğuna göre daha Cenab-ı Hak bizi “... ancak İbrahim’in babasına: “Senin için istiğfar edeceğim” demesi müstesna...[8]” ayetinde, onu bu hususta örnek edinmekten niçin menetmiştir?” denilirse, biz deriz ki: “Ayet, onu bu hususta örnek almanın caiz olmadığına delâlet etmektedir. Fakat onu bu hususta örnek almamızı menetmek, bu fiilin günah olduğuna delâlet etmez. Çünkü Hz. Peygamber’in (s.a.v.) sadece kendisine mahsus pekçok şey vardı. Ama bu şeyler ona mübah ve helal olmasına rağmen, onun bu işlerini örnek almamız caiz değildir.
d) Belki de istiğfar, evlâ (daha uygun) olanın terkedilmesi ve “hasenâtu’l-ebrâr seyyiâtu’l-mukarrebin” (İyi kimselerin hasenâtı, mukarrebler, Hakkadaha yakın olanlar tarafından işlenirse seyyiat sayılır) kabilindendir.”[9]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Kur’an-ı Kerim: Meryem, 19/47.
[2] Şuara: 26/86.
[3] Tevbe: 9/113.
[4] Mümtehine: 60/4.
[5] Casiye: 45/14.
[6] Tevbe: 9/113.
[7] Tevbe: 9/114.
[8] Mümtehine: 60/4.
[9] Fahreddin Razi, Mefatihu’l-Ğayb, Akçağ Yayınları: 15/363-365.
|