|
Hazreti İbrahim (a.s)
I. BÖLÜM: Hz. HÂCER ve HİCRET
1. Hz. Sâre’nin Hz.Hâcer Hakkındaki Kıskançlığı ve Yemini :
İbrâhim as. 86 yaşında bulunduğu sırada İsmail as. Hz. Hâcer'den doğdu.[1] Hz.Sâre Hz.İsmail’in doğumuna çok üzülmüştü. Onun bu üzüntüsüne bir teselli olsun diye yetmiş yaşında bulunmasına rağmen Allah tarafından kendisine Hz.İshak bağışlandı. Hz.İbrâhim ise bu sırada 120 yaşında bulunuyordu. İsmail ile İshak büyüdükleri zaman birbirlerine hasım kesilip düşman olmuşlardı.[2] Hz.Sâre, hem çocuğu, hem de annesi Hz.Hâcer ile arasında duygusal rekabet ve kıskançlık oluşmaya başladı. Bir gün ona kızdı, O'nu evden dışarı attı ve sonra tekrar eve alarak, vücudunun üç uzvundan birer parça kesmeğe, şeklini değiştirmeğe, burnunu, kulağını kesmeğe, sünnet etmeğe yemin etti. Hz.Sâre'nin öfkesi geçip, aklı başına gelince, yaptığı yemine şaştı. [3]
İbrâhim as. Hz.Sâre'nin yeminini yerine getirmek üzere Hz.Hâcer'in iki kulağını delmesini ve onu, Sünnet etmesini, Hz.Sâre'ye tavsiye etti.[4] Hz.Sâre de öyle yaptı. Bu, kadınlar hakkında sünnet ve âdet oldu,[5] fakat bu daha sonradan, terk edilmiştir. Hz.Hâcer, kulakları delinen ilk kadın olduğu gibi, kadınlardan, ilk sünnet olunanıdır.[6]
Hz.Hâcer; kulakları delinen ilk kadın olduğu gibi, kadınlardan, ilk sünnet olunanıdır.[7]
Bir rivayette ifade edildiğine göre, İsmail çocuk yaştaydı, dolayısıyla Sare’nin Hâceri evinden uzaklaştırması İsmail ile İshak’ın yüzünden değil, Sare’nin onu kıskanmasından ileri gelmişti. Doğru olan görüş de budur.[8]
Bir diğer rivayette ise İshak’ın sütten kesilmesi münasebetiyle düzenlenen ziyafetten sonra Sâre’nin arzusu ve Allah’ın emri üzerine Hâcer oğlu ile birlikte evden uzaklaştırılmıştır.[9]
Yahudi kaynaklarına göre ise; İsmail’in câriye çocuğu olduğunu, Sâre’nin “Bu cariyeyi ve oğlunu dışarı at; çünkü bu câriyenin oğlu benim oğlumla, İshak’la beraber mirasçı olmayacaktır”[10] sözü gereği mirastan mahrum bırakıldığını ve dolayısıyla atıldığını naklederler.[11]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Ahmet b.Hanbel-Müsned c.5, s.75; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.170
[2] İbn.Esir-Kâmil c.1 s.95.
[3] Taberi-Tarih c.1, s.130; Sâlebi-Arais s.81; Süheyli-Rvdulünüf c.1, s.91, İbn.Esir-Kamil c.1, s.103, Ebülfida-Elbidaye cennihaye c.1, s.154; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.170.
[4] Sâlebi –Arais s.81, Süheyli c.1, s.91; İbn.Esir c.1, s.103; Ebülfida-Elbidaye cennihaye c.1, s.154; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.171.
[5] Salebi-Arais s.81; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.171.
[6] Peygamberler Tarihi, M.Asım Köksal, Diyanet Vakfı Yayınları: s.171.
[7] Suheyli-Ravdulünüf c.1, s.91; Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1, s.154; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.171.
[8] İbn.Esir-Kâmil c.1, s.95.
[9] Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi c.23 s.76; Diyanet Vakfı Ansiklopedisi c.14/432.
[10] Bkz. Tekvin, 21/10
[11] Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi c.23/79
|