Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05-23-2008, 01:36   #197
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Hazreti İbrahim (a.s)
1. Hz. İbrâhim’e Oğlunu Kurban Etmekle Emredilmesinin Sebebi :
Yahudi dini metinlerine göre; birgün İbrâhim as.’ın misafirleri gelir. Onlara yiyecek getirip yemelerini teklif eder. Fakat misafirler, yemeğin bedelini vermeden yemeyeceklerinin söylerler. Peygamber de onlara, yemekten önce ve sonra yapacakları duanın bedel olarak kendisine yeteceğinin belirtir. Ancak misafirler bununla yetinmezler. O’na, bir oğlu olacağı müjdesini de verirler. O da ihtiyar yaşına rağmen böyle bir haber alınca sevincinden: “Ben de onu kurban ederim” der. Böylece bir “Adak” yapmış olur.[1] Bu gelişmelerden sonra birgün rüyasında bir kurbanlık kesmesi emredilir. O da ertesi sabah bir boğa keser. Ancak yine rüyasında, Allah’ın kendisinden daha kıymetli bir kurban istediği söylenir. Bu sefer de bir deve keser. Fakat üçüncü kez bir rüya daha görür. Bu sonuncusunda açıkça, “Oğlunu kurban etmesi” emredilir.[2]

Görülüyor ki, Tevrat’ta Hz.İbrâhim’in oğlunu kurban etme teşebbüsü, kendisinin adaması üzerine, Rabb’ın O’na doğrudan ve açıkça bir emir vermesine dayandırılır. Burada gözden kaçırılmaması gereken bir husus da kurban edilmek istenen çocuğun İshak olduğunun Tevrat’ta açıkça belirtilmiş olduğudur.[3] Hıristiyan kaynaklarına göre de, o Sâra’dan doğan ve İsrâil oğullarının atası olan İshak’tır.[4]

İbrâhim Baydar bu hususda ki izahı; Kur’ân’ın beyanında İbrâhim peygamberin oğlunu kesme teşebbüsünde bir buyruk söz konusu edilmez. Aksine, Kur’anda belirtilen şey; İbrâhim as.’ın oğlunu “Rüyasında kestiğini” gördükten sonra, bu işe karar verdiğidir. Yani “Kesme” kararının temelinde sadece bir rüya vardır. Ortada ilahi vahye dayalı kesin bir emir yoktur. Hatta, kendisi bu karardan önce durumu oğluyla da konuşmuştur. Eğer bu hususda açık bir emir olsaydı, bundan sonra o hususda istişâre etmesi anlamsız olurdu. İşte Kur’ân’ın uslûbunda bundan sonra devreye giren açıkça ve anlaşılır olan, “Kesmekten vazgeç” buyruğudur. Bu durumun İbrâhim’e bir “Sınav” olarak gösterildiği, “Rüyasını” doğruladıktan sonra, artık kesme işini durdurması buyurulur. Kesme işini hazırlayan şeyin, İlahi bir emir değil de bir “Sınav” olarak nitelenmesi, başlagıçta bu konuda önceden verilmiş bir İlâhi hüküm bulunmadığını göstermektedir. Bu bir emir değil, belki de, kalbî ya da lafzî bir adaktan dolayı Hz.İbrâhim’e sorumluluğunu hatırlatacak bir sınav vesilesidir. Bunun da bir “Rüya” olduğu açıkça belirtilmiştir.[5]

Muhammed Esed diyor ki: Saffat 103’üncü ayette geçen “Eslemâ” fiili Kur’ân terminolojsinde “kendini Allah’a yahut Allah’ın iradesine teslim etti” anlamına gelir. Bu nedenle, yukarıdaki ayette geçen ikil eslemâ hali de, İlk bakışta, bu anlama sahip görünmektedir. Ancak, ayetin devamı, Hz.İsmail’in kurban edilmesinin Allah’ın emri olmadığını açıkça gösterdiğinden, onun ve babasının “Allah’ın iradesine kendilerini teslim etmeleri”, bu bağlamda, yalnız sübjektif bir anlama sahip görünmektedir. Yani “Allah’ın iradesi olarak düşündükleri/gördükleri isteğe” teslim olmaları anlamını taşımaktadır. Hz.İbrâhim’in rüyasının manevi/ahlâki anlamı, O’nun hayattaki en değerli varlığın Allah’ın iradesi olarak gördüğü bir işaret üzerine kurban etmeye hazır olup olmadığının denenmesinede yatmaktadır. Bu şiddetli imtihan açıkça Hz.İbarihm’in onu yüklenebileceğine işaret etmekte ve böylece, bizâtihi Allah’ın bir ödülü olan yüksek bir ahlaki imtiyaz oluşturmaktadır. Hz.İbrâhim’in daha sonra bulup Hz.İsmail’in yerine kestiği “koç” olduğu yorumu zayıftır. Bana göre, burada sözü edilen kurban, her yıl yüzbinlerce müminin Mekke’ye yaptıkları hacc ziyaretinde tekrarladıkları kurbandır ki, bu, Hz. İbrâhim ve İsmail’in yaşadıkları tecrübenin anılması demek olup İslâm’ın “beş esası”ndan birini oluşturmaktadır.[6]

“Oğlu, yanında koşacak çağa gelince: "Ey oğlum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak, ne düşünürsün?" dedi. Çocuk da: "Babacığım sana ne emrediliyorsa yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın" dedi. Ne zaman ki ikisi de bu şekilde Allah'a teslim oldular, İbrahim oğlunu şakağı üzerine yatırdı.”[7]

İslâmi Kaynaklara göre; Allah Hz.İbrâhim’e oğlunun kurban etmesini emretti. Anlatıldığına göre, bunun sebebi şu idi: Hz.İbrâhim kendisine Allah’tan erkek ve salih bir evlad bağışlamasının istedi ve "Ey Rabbi’im! Bana salihlerden olacak bir evlat ver"[8]diye duada bulundu. Bunun üzerine melekler kendisine halim tabiatli bir oğlan çocuğunun verildiğini müjdelediklerinde o:”O halde bu çocuk Allah rızası için kurban olsun” dedi. Nihayet çocuk büyüyüp babası İbrâhim as. ile konuşup gezecek hale gelince ona:"Vaat edip adamış olduğun adağını (kurbanını) yerine getir" diye vahyedildi.[9]

Bu hâdise: İsmail as. yedi yaşına bastığı sıralarda, İbrâhim as, Şam’daki evinde uyurken, rüyasında, oğlu İsmail as.’ı kurban ettiğini görmesi üzerine gerçekleşmiştir. Bunun üzerine oğlunun yanına Mekke’ye gitmiştir.[10]



--------------------------------------------------------------------------------

[1]Ahmet Baydar, İbrâhimi Okuyuş, Beyan Yayınları: s. 53, Dipnot 151;

“Adak (Kur’an’da Nezr olarak geçer) kişinin dini psikolojik bazı sebeplerden dolayı, Tanrı’nın teklif emediği bir sorumluluğu üstlenmesidir. Bu tanıma göre “Adak” bir ibadettir. Diğer ibadetlerden farkı; bunun cinsini, yerini, zamanını ve miktarını kulun tercih ederek Allah’a ahid vermesidir. Eğer hiçbir şarta bağlı olamadan, “Mutlak adama” suretiyle yapılırsa bu güzel de bir ibadet olur. Fakat, Tanrı’nın kendisine vereceği bir iyiliğe karşı yapılan “Muallak adak” pek ahlâki görülemez. Bu nedenle bazı İslâm bilginleri bu ikinci türü mekruh sayarlar. Bu ikinci türü teşvik eden dini bir nass da yoktur. Aksine bazı hadislerde menfi görülür. O hadislerde; adamanın Allah katında bir tesiri olmayacağı, uhrevi bir faydasının da bulunmadığı belirtilir. (Buhari, Eyman. Bab, 26; Müslim, Nezr, No; 2.)”

[2] Ahd-i Atik, Tekvin , 22/2; Ahmet Baydar, İbrâhimi Okuyuş, Beyan Yayınları: s. 54; Diyanet İslâm Ansikhopedisi, İshak Maddesi.

[3] Bkz. Tekvin ,22.

[4] Ahmet Baydar, İbrâhimi Okuyuş, Beyan Yayınları: s. 54..

[5] Kur’an-ı Kerim: Saffat, 37/104-107; Ahmet Baydar, İbrâhimi Okuyuş, Beyan Yayınları: s. 54-55.

[6] Muhammed Esed Kur’an Mesajı meal-tefsir Saffat, 37/104-107. Ayetlerin açıklamasına bkz.

[7] Kur’an-ı Kerim: Saffat, 37/102-103.

[8] Kur’an-ı Kerim: Saffat, 37/100.

[9] İbn.Esir-Kâmil c.1, s.104, 105.

[10] Taberi-Tarih c.1, s.140; Sâlebi-Arais s.93; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.186
dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla