Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05-23-2008, 01:47   #212
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Hazreti İbrahim (a.s)
1. Kâbe Ve Kâbe’nin Tarihçesi :
Kâbe: Müslümanların kıblesi olan Beytullâh’ın ismidir.

Bu isim, ona, ya Mik’ab, Murabba (dört köşeli) olduğu, yahud, Mekke’de ilk kurulan bina olması itibarı ile, çevresinde tepe gibi yüksekçe bulunduğu için, verilmiştir.

Esasen, Araplarca, her yüksek eve, Kâbe denilir.[1]

Kâbe; çeşitli tarihlerde, müteaddid defalar yapılmıştır:

1) Rivâyete göre; Yüce Allah: gök halkının, Beyt-i Mâmûr’u, Tavaf ettikleri gibi, yeryüzü halkının da, tavaf ve ziyaret etmeleri için, Beyt-i Mâmûr’un, yerde bir misâli olmak üzre, Melekler gönderip ilk Kâbeyi inşa ettirmiştir.[2]

2) Kâbe’nin ikinci yapılışı, Âdem as. tarafındandır.

3) Âdem as.’ın vefatından sonra, oğulları, Kâbe’yi, taş ve çamurla, yeniden yaptıllar.

Bu yapı, Tûfan’a kadar kaldı, Tûfan’da yıkıldı ve belirsiz oldu.[3]

Kâbe’yi, Âdem as.’dan sonra, oğlu Şis as. İlk kez, taşla ve çamurla yapmıştır.[4]

Nuh as. İle İbrahim as. Arasındaki çağda ise, Kâbe’nin yeri; sellerin aşamayacağı, kırmızı kesekli bir tepecik halinde idi.

İnsanlar; Kâbe’nin yerinin orada bulunduğunu, bilmekte ve fakat, tam yerini, tâyin edememekte idiler.

Bununla beraber, her taraftan mazlumlar, oraya gelir ve sığınırlardı.

Sıkıntıya uğrayanlar, orada dua ederler, duaları, kabul olunurdu.

Kâbe’nin yeri; Yüce Allâh tarafından, İbrahim as.’a bildirilinceye kadar, insanlar, orayı, ziyaret ederlerdi.[5]

4) Kâbe’yi, döndüncü defa İbrahim as. Oğlu İsmâil as.’la birlikte yapmışlardır.[6]

5) Üzerinden zaman geçip yıkılınca, Kâbe’yi beşinci defa Amâlikalılar,

6) Üzerinden zaman geçip yıkılınca, Kâbe’yi, altıncı defa Cürhümiler,[7]

7) Kâbe’yi, yedinci defa Kusayy b.Kilab, [8]

8) Üzerinden zaman geçip kılınca, Kâbe’yi, sekizinci defa, Kureyşîler,[9]

9) Kâbe’yi, dokuzuncu defa (Hicrî:61) Abdullâh b.Zubeyr,[10]

10) Kâbe’yi, onuncu defa, Haccac b.Yûsüfüssakafi yapmıştır.

11) Kâbe’nin on birinci ve son yapılışı; Osmanlı Pâdişahlarından Sultan Ahmed’in onarımından sonra, oğlu dördüncü Sultan Murad b. Sultan Ahmed tarafındandır ve şöyle olmuştur;

Esedî’nin bildirdiğine göre: Hicrî on birinci asrın başlarında Kâbenin şark tarafındaki duvarlarda bir çatlama olmuştu.

Hicri bin on dokuz yılında bu çatlaklık, daha da, arttı.:

Mekke’de, o tarihte şiddetli bir yağmur yağdı.

Yağmurun arkasından sel geldi.

Sel suları, Mescid-i Haram’ın içine kadar girdi.

Kâbe’nin, şark ve garb duvarları ile Hacerülesved’in bitişiğindeki duvar çatladı.

Sultan Mehmet’in oğlu Sultan Ahmed, Beytullah’ı yıktırarak bu iki duvardan birinin taşlarını altun, diğerininkini de, gümüş kaplatıp yaptırmak istedi.

Fakat, ilim Adamları, kendisine, mâni oldular.

Bu çatlağın, bir kuşakla giderilerek duvarın yıkılmaktan korunması mümkün olduğunu söylediler.

Bunun üzerine, Sultan Ahmed, sarı bakırdan altun kaplamalı bir kuşak yaptırdı.

Bunun, Kâbe’ye bağlanması 1020 yılının sonu ile 1020 yılının başında idi.

Sultan Ahmed, bu iş için, seksen bin Dinar (altın) harcadı.

H.1030 yılı şaban ayının on dokuzunda Çarşamba günü sabahı saat ikide Mekke’ye ve havâlisine benzeri görülmedik şiddetli bir yağmur yağdı.

İkindi ile akşam arası Vâdi-i İbrahim tarafından sel suları akmağa başladı.

Sel suları; önünde bulunan ev, dükkân, odun, ahşap, taş, toprak, ne varsa, hepsinin sürükleyip getirdi.

Önüne kattığı süprüntüleri, Harem-i şerife, Beytullâh’ın içine soktu.

Sel, yatsıya yakın bir zamana kadar devam etti.

Harem-i şerif içinde su, tavaf sâhasının etrafındaki direkler üzerindeki kandillerin asıldığı halkalara kadar yükselidi!

Kâbe’nin içine de, anahtar deliğinden iki metre yükseklikte su girdi.

Suyun boşalması için, Harem-i şerif’in kapılarından olan Bâb-ı İbrahim açılarak, sular, oradan, Mekke’inin aşağısına doğru akıtıldı.

Selde ölenlerin sayısı bin kadardı.

Sel geldiği gün, ikindi vakti, Kâbe’nin Şam tarafındaki duvarı, iki cephesiyle iki tarafa doğru yıkıldı.

Şark duvarının şark kapısına kadar olan kısmını da, beraberinde götürdü. Ondan başka bir duvar kalmadı.

Kapının Kıvamı, kalan duvarın üzerinde idi.

Garp tarafındaki duvardan da, her iki yönden altıda birini götürdü.

Yalnız, bu görünen yüzden –ki, Şam duvarının bitişiği olan kısmıdır. – üçte iki kadar kısmını ve tavanın da, iç kısmını, beraberinde çekip götürdü.

Şam tarafından yıkılan duvar, Haccac b. Yûsüfüssakafinin yaptırdığı duvardı.

Durum; Mısır yoluyla İstanbula arzedildi.

Haber, dış memleketlere erişince –Hacc Mevsiminin yaklaşmış bulunması dolayısıyla ile- son derecede heyecan uyandırdı.

Mısır Vâlisi, Arnavud Mehmed Ali Paşa, Pâdişahın gelecek emrini beklemeden, Rıdvan Ağayi, kendi tarafından, hemen Mekke’ye gönderdi.

Ona, müstâcel tedbirler alması için tam yetki verdi.

Rıdvan Ağa, ayın yılın yimi altı şevvalinde Mekke’ye vardı.

Yirmi dokuz şevval Salı günü, vazifeye başladı.

Önce; Beytullâh’ın, Mescid’in içinde toplanan sel birikintilerinden temizlenmesi için, müzakerelerde bulunmak üzere, bir Mekke’ye vardı.

Yirmi dokuz şevval Salı günü, vazifeye başladı.

Önce; Beytullâh’ın, Mescid’in içinde toplanan sel birikintilerinden temizlenmesi için, müzakerelerde bulunmak üzre, bir Meclis kurdu.

Müzakere sırasında çıkan görüş ayrılığını, ilim adamlarından aldığı Fetvalarla haletti.

Cidde, Medine ve Kanfede’de bulunan nakil vâsıtaları, Mekke’ye getirilerek Harem-i şerif ve tavaf yolları, üzerlerini kaplayan çamurlardan temizlenidi.

Haremin içine tepeler gibi çamur ve pislikler yığılmıştı.

Temizleme işi, Zilkade ay’ının on dokuzuncu Salı günü sona erinceye kadar, günde otuz kırk bin yük çamur taşındı.

Bundan sonra, ,sellerin tahrip ettiği yollar, havuzlar, su gözeleri ve Mina girişi onarılmağa başlanıp rebîulâhir ay’ının dokuzuncu Perşembe günü bitirildi.

Kâbe’nin tamiri için, Mısırdan gerekli malzemeler de geldi.

Pâdişah’ın gönderdiği zat ta, Mekke’ye gelip Rıdvan Ağa ile birlikte işe başladı.

Yirmi dokuz Rebîulâhir Çarşamba günü; Seyyid Muhammed Nâzır, Rıdvan Ağa, Harem Şeyhi Şemsüddinül’attâki ve Mühendis Ali b. Şemsüddin Efendiler tarafından Kâbe’nin inşâat keşfi ve planı yapıldı.

Binanın inşâat işine; Mühendislerden, Devlet Mühendisi Ali b. Şemsaddinülmekkî,

Mühendis Muhammed b.Zeynülmekkî,

Kardeşi Muallim Abdurrahman ve Muallim Süleymanussahrâviyyülmısrî Efendiler tayin edildiler.

Süleymanüssahrâvî, Baş marangozdu.

Ustalar da: Fâtih Ebüsseyyidüttabatıbiyyülmekkî, Selîmülkureşî, Muallim Süleyman b. Muhammedülbeca, İbn. Hâitm ve Nûrüddin adındaki ustalar tayin edildiler.

Bunların son dördü Mısırlı idiler.

Yirmi üç cemaziyelâhir Pazar günü, Kâbe’nin duvarları örülmeğe başlandı.

Yirmi üç şaban günü, yirmi beşinci sıra taşları dizildi.

Kâbe’ye ve çevresine aid bütün işler, iki zilhicce gününe kadar tamamlanıp Bayramlarda ve Hilal zamanlarında ateş yakılarak yerlerin yapımı ile inşâat ve tâmirat sona erdirildi.[11]

Osmanlı Tarihçilerinden Naîmâ (1065-1128) da, Tarih’inde bu hâdiseleri orijinal uslûbuyla anlatır.[12]

Halebî (975-1044) de, bunlardan, kısaca bahseder.[13]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Firûzâbâdi-Kamûsulmuhît c.1, s.129; Yâkut-Mûcemülbüldan c.4, s.465; Nevevî-Tehzîbülesmâ vellugat c.1, s.116; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.208.

[2] Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1, s.34; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s. 208.

[3] Eezrakî-Ahbaru Mekke c.1, s.36-51; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.208.

[4] İbn.Kuteybe-Maarif s.10; Taberi-Tarih c.1, s.162; İbn. Esîr-Kâmil c.1, s.54; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.208.

[5] Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1, s.52-53; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.208.

[6] Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1, s.53; Mâverdî-Ahkâmussultaniye s.159; Ebüttayyib-İkdüssimin c.1, s.47; Diyar. Bekrî-Tarihulhamîs c.1, s.117; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.208.

[7] Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1, s.62,86,101; Beyhakî-Delâilünnübüvve c.1, s.329; Zehebi-Tarihulislam c.2, s.34; Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2, s.244; Ebültayyıb-Ikdüssimin c.1, s.47; Diyar. Bekrî-Tarihulhamîs c.1, s.117; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.208.

[8] Yakubî-Tarih c.1, s.240; Maverdî-Ahkâmussultaniye s.160; Ebüttayib-İkdüssimin c.1, s.47; Diyar. Bekrî-Tarihulhamîs c.1, s.117; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.209.

[9] İbn. İshak, İbn. Hişam-Sire c.1, s.201-211; Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1, s.145-148, Belazüri-ensabüleşraf c.1, s.99-100; Beyhakî-Dalâilünnübüvve c.1, s.239; Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2, s.244; Diyar. Bekrî-Tarihulhamîs c.1, s.117; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.209.

[10] Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1, s.201-216; Ebüttayyib-İkdüssimin c.1, s.47; Diyar. Bekrî-Tarihulhamîs c.1, s.117; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.209.

[11] Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1, s.355-371; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.211.

[12] Naimâ-tarih c.2, s.90-91, c.3, s.41-42. M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.211.

[13] Halebî-İnsanülayûn c.1, s.279; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.211.
dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla