Hazreti İbrahim (a.s)
1. Hacda Kabe’yi İlk Görünce :
Kabe’yi İlk Görünce sus! Kabe’nin ihtişamına bak, öyle bir nazarla bak ki, nasibine düşeni gözün, dilin kulağın aklın ve gönlün yani bütün uzuvların birlikte yaşasın. Kabe’desin artık telbiye yok, dua var, duanda cennet olmalı, müslümanların durumu, mazlumların ahı, zalimlerin zulmünün şikayeti, sıddıklarla peygamberlerle beraber olmak için olmalıdır.
Peki ben şu anda Kabe’deyim nasıl dua edeceğim, benim bugün duamda ne olmalı? Manasını bilmediğim ve herkesin eline aldığı, Arapça bir dua kitabı mı olmalı? Yoksa önümde manasını bilediğim bir takım insanların okuduğu duayı ben de yanlış yamalak tekrarlamalı mıyım? Ben niçin buradayım ey Rabb’im! Yoksa ne istediğimi bilmiyor muyum? Yönünü kaybetmiş sahrada dolaşan bir behtbaht mıyım? Neyim ben?
Tüm bunların cevabı bende olmalı! Niçin buradayım? Bugün her günden daha fazla Allah’ın rahmetine, şefkatine, kerem ve lütfuna muhtacım. Bugün burada öyle bir dua yapmalıyım ki, Alemlerin efendisi Hz. Muhammed’in ve Hz. Adem’den itibaren tüm peygamberlerin yaptığı duayı yapmalıyım. Sahab-i Kiramın, ulema-ı kibarın ve evliya-i cihanın dualarını yapmalıyım. Gökteki tüm meleklerin, hep beraberce amin diyecekleri bir dua ve niyazda bulunmalıyım.
Kabe’yi gördüm Allah’ın evi, dünyanın merkezi o muazzam Kabe’yi... Ama ben daha hangi duayı ve nasıl bir dua yapacağımı bilmiyorum. Acaba hangi duayı yapsam, bunca hata ve isyanlarıma rağmen, duam bir karşılık bulur mu? Huzura nasıl varır ve ne yüzle ve neyi isteyeceğim?
Evet evet hatırladım, mübarek bir zat, mübarek bir alim ve ulemanın kibarı İmam-ı Azzam Ebu Hanife, bu dergahta yapacağı duayı oda unutuvermişti. Acaba Ben de Ebu Hanife gibi “Ya Rabb’im hangi duayı yapacağımı senden ne isteyeceğimi şimdilik unuttum. Şöyle desem olur mu? Ya Rabbi’m şimdiye kadar yaptığım ve bundan sonra da yapacağım tüm dualarımı kabul eyle” mi demeliyim.
Halbuki Kabe’yi ilk görenlerin duasının makbul olunacağına dair bir çok rivayetler var sen bunları biliyor muydun?
O zaman durma!
Tavaf edenlerin arasına karış,
Ayakların yer tutmasın,
Kanatlan ve şereflilerin arasına gir,
Ve Şereflen, durma!
Kanatlıların ardına düş ve kanatlan
Uç uçabileceğin kadar...
Kendinden geçerek, kendini beytinde ve emin beldesinde buluncaya kadar dön ve dönmeye tavaf etmeye, meleklerin arş-ı tavaf ettiği gibi, Beyti Ma’muru tavaf ettiği gibi...
Kabe’yi akıl ve şuur ötesi bir vecd ile ziyaret ve tavaf et..
Lafta mukaddes, kupkuru bir şekil gözüyle bakan ve huzurunda her laubaliği işleyen gafillere ne demeli? Daha önce deve ve merkeblerin bugün ise otübüs minübüs ve arabaların geliş ve dönüşü gibi bir seyahat mi? Oraya gitmeden gafil, oraya varınca gafil, oradan dönünce gafil olma sakın...
Peygamber ikliminde, peygamberler diyarında, dönerken haz duymalı sevinç ve mutluluklar tatmalıyız, bu tad öyle bir lezzet olmalı ki, damağımızda en son lezzet olarak hep o kalsın.
|