|
Hazreti İbrahim (a.s)
1. İnsanlar İçin Haccın Önemi :
“Bir zamanlar İbrâhim'e Beytullah'ın yerini hazırlamış ve (ona şöyle demiştik): Bana hiçbir şeyi eş tutma; tavaf edenler, ayakta ibadet edenler, rükû ve secdeye varanlar için evimi temiz tut. İnsanlar arasında haccı ilân et ki, gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan gelen argın develer üzerinde sana gelsinler. Ta ki kendilerine ait bir takım yararları yakînen görmeleri, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günler de Allah'ın ismini ansınlar . Artık ondan hem kendiniz yeyin, hem de yoksula, fakire yedirin. Sonra kirlerini gidersinler; adaklarını yerine getirsinler ve o Eski Ev'i (Kâbe'yi) tavaf etsinler. Durum böyle. Her kim, Allah'ın emir ve yasaklarına saygı gösterirse, bu, Rabbinin katında kendisi için daha hayırlıdır. (Haram olduğu) size okunanların dışında kalan hayvanlar size helâl kılındı. O halde, pislikten, putlardan sakının; yalan sözden sakının.”[1]
Hacc, müslümanların, davalarının doğduğu, babaları İbrahim'in eliyle Hanif dininin başladığı ve yüce Allah'ın yeryüzünde sırf kendisine ibadet edilen ilk ev kıldığı Kâbe'nin yanında gerçekleştirdikleri yıllık genel kongreleridir. İnsanları bu yüce mananın etrafında toplayan ve onları Rabblerine bağlayan Haccın böylesine bir amacı ve hatırası vardır. Evet akide manası etrafında... Ruhun, insana kendi ruhundan üflemek suretiyle onu insan kılan yüce Rabbine karşılık vermesi.. Bu mana gerçekten insanların etrafında toplanmasına değer... Bu mananın ilk defa fışkırdığı bu mukaddes yerlere her yıl gruplar halinde gitmek gerekmektedir."[2]
Hac, bir arınma eylemidir. Geçici ve fani şeyleri terkedip, kalıcı ve ebedi olana yönelmedir. Hac, kişinin nefsini temizlemesi, kendisini Allah’ın huzurunda hissetmesi ve O’nun mağfiretini dilemek için bir fırsatı ilahiyedir. Allah, inanan kullarının kendisine ahiret için dilekte bulunmalarını istediği gibi, ahireti unutmadan dünyalık olarak da hayırlı şeyleri, güzel şeyleri dilemelerini yasaklamıyor. Allahu Teala, hac ibadetinin nasıl yapılacağını ve hangi şeyleri yapmanın hacda yasak olduğunu, kendisinden nelerin dilenmesi gerektiğini ve O’nun bize vaadettiklerini de ayetleriyle bize açıklamaktadır.[3]
Bir ibadet şekli olan ve kendine has bir remz, bir mecâz görünüşündeki Hac, insanı en az oruç kadar tesir altında bırakan bir mecâz görünüşündeki Hac, insanı en cz orç kadar tesir altında bırakan bir semboller dizisidir. İşte bu Hac, (diğer dinlerde olduğu gibi) ne bir aziz veya bir veli’nin kabrini ziyarat ve ne de bir mucizenin cereyan ettiği bir yeryüzü köşesini ziyaret ve hatta ne de tabiat üstü bir olayın cereyan ettiği bir mahalli ziyaret’ten ibaret bir ibadet’tir; gerçekte bu ibâdet çeşidi, Allah’ın Evi (:Beytullah)’ın ziyaretten başka bir şey olamaz. Allah hakikatte insanın beş duygusu ötesinde ve mekan’dan sıyrılmış bir varlıktır, bir gerçektir. İnsanın ibadet ihtiyacını karşılamak üzere, biz O’nu bir sembol, bir mecaz ileifade edip tefekkür ederiz. İslâmdan gayrı diğer dinerde ise Allah, O’nu semboliz etmek üzere, Kerem, Kudret, Yaratma, İlim ve diğer herhangi bir sıfatı (esma’sı) ile ele alınır ve bu sıfat, insan eliyle imal edilmiş bir putta remzedilir, suretlendirilir. İslâm ise, Allah’ın Evi: (Beytullah) sembolünün seçmiştir ki, bütün sıfat ve Esmâ’sı ile birlikte, O bu ev’in Sâhibi ve Şâğili olarak bu remz ve mecâzın arkasına gizlenmiştir ve insana has beş duyu ile algılanması ve idrâki mümkün olmayan bu Varlığın zatının, Beytullah’ta insan eliyle yapılmış her hangi bir müşahhas (somut) şekil ve suret ile ifade edilmesine ihtiyaç duyulmamıştır. Allah’ın evi olan Kâ’be’de Allah’ı remzeden sembolleştiren (hâşâ) bir şekil ve suret asla bulunmamaktadır. Allah’ı bize anlatıp ifâde eden Esmâ-ı Hüsnâ (: Allah’ın Güzel İsim ve Sıfatları) arasında bulunan Melik (Hükümdar) sıfatı, Allah ile insan arasındaki ilişkiyi bize tavsif edip anlatan en iyi ve en uygun sıfat gibi durmaktadır: Bir yanda mutlak kudret ve meretme gücüne sahip bir Hükümdar (: Melik) olarak Allah, diğer yandan onun bütün emir ve arzularını yerine getirmeye hazır ve mükellef olan kul-köle (:tebea) İnsan, Kur’an-ı Kerim’de bu ilişki, muhtelif ayetlerde pek güzel ifae edilip kullanılmıştır.[4]
“Gönül ister ki hacc yolculuğu turistik yolculuk ötesinde, bir soluk alma arzusu ötesinde gerçekleşsin. (Maide: 5/1) Sembolik değerlerin ibadet ritüelleri tam olarak yerine getirilsin. Hacc ibadeti bugünkü biçimiyle gerçek anlamda yapılamamakta, ibadet ritüelleri, amacına uygun tam yerine getirilememektedir. Dünyanın siyasi konjoktürü, ülke anlayışı ve ülkenin iç politikası Hacc’ın gerçek anlamını engellemektedir. Allah Teala’nın arzuladığı ve davası uğrunda canını vermeğe hazır severlerine verdiği sosyal güvence amacıyla Beytullah’a sığınanlar, günlerce kurşun yağmuru altında şehit edilmişlerdi. Allah Teala’nın sosyal güvencesi kalmamıştır. Beytullah’ın harem, yani dokunulmazlığı, siyasi saygınlığı yerine getirilememektedir. Hatta hilafet merkezi Mekke-Medine-Cidde üçgeninde Haccın vizesiz, belki de pasaportsuz yapılabildiğinde sosyal güvnce çok güzel anlaşılmış olacaktır.”[5]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Kur’an-ı Kerim: Hac, 22/26-30.
[2] Seyyid Kutub, Fîzilâli’l-Kur’an, Dünya Yayınları: 2/132-133.
[3] Şaban Piriş, Hz. İbrahim. Denge yayınları: s.66.
[4] Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, İrfan Yayımcılık: s.737,238.
[5] Salih Parlak, Kur’an-ı Kerim Meal Tefsiri, 2001 Yayınları: 125-126.
|