Hazreti Süleyman (a.s)
Muazzam Dünya Servet ve Saltanatını Kalbinin Dışında Taşıması:
Allah Teâlâ, peygamberler içinden varlık sahibi olarak Süleyman (a.s.)’ı örnek vermektedir. Süleyman (a.s.) ile Karun’un, emperyalist zenginlerin arasındaki temel fark şundan kaynaklanıyor: Hz. Süleyman, mülkün Allah’a ait olduğunu, bunun insanlara bir sınav için geçici bir süre verildiğini, nimetlere bol bol şükredilmesi gerektiğini iyi biliyor ve kendisine emânet olarak bahşedilen dünya servetini daima kalbinin dışında taşıyordu. “Eğer siz şükrederseniz, size olan nimetlerimi arttırırım.” (14/İbrâhim, 7) Nimetlerin artmasının yolunun da şükürden geçtiğini bildiğinden Allah’ın emri gereği bol bol şükrediyordu. “Onlar Süleyman’a kalelerden, heykellerden, havuzlar kadar (geniş) leğenlerden, sâbit kazanlardan ne dilerse yaparlardı. Ey Dâvud âilesi! Şükredin. Kullarımdan şükreden azdır.” (34/Sebe’, 13) Kur’an, Hz. Süleyman’ın daima Allah’a yöneldiğini (38/Sâd, 30) haber verir. Dâvud ve Süleyman peygamberler, çok şükür ve hamd eden insanlardı: “Andolsun ki, Dâvud’a ve Süleyman’a ilim verdik. İkisi de: ‘Bizi mü’min kullarının çoğundan üstün kılan Allah’a hamdolsun’ dediler.” (27/Neml, 15)
Hz. Süleyman örneği göstermektedir ki, dünya malı, mülkü ve saltanatı, sadece belirli bir zaman dilimi için ve sınırlı bir şekilde istifade olduğu gibi, bir sınavdır da. “Ey insanlar! Hepiniz Allah’a karşı fakirsiniz, muhtaçsınız. Zengin ve hamde/övülmeye lâyık olan ancak O’dur.” (35/Fâtır, 15) İnsan emânetçidir; mülk tümüyle Allah’ındır. “Göklerin ve yerin mülkü ve hükümranlığı Allah’a âittir. Allah’ın gücü her şeye yeter.” (3/Âl-i İmrân, 189) “De ki: ‘Mülkün gerçek sahibi Allah’ım! Sen mülkü ve hükümranlığı dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden çekip alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü hayır senin elindedir. Gerçekten Sen, her şeye kadirsin.” (3/Âl-i İmrân, 26) “Kim izzet (güç ve şeref) isterse (bilsin ki), izzet tümüyle Allah’ındır.” (35/Fâtır, 10)
|